deniyordu. Bundan başka güzelliği sebebiyle, Kalos
Agros ve geniş çayırlığı dolayısiyle, Libadia adları ile
mâruf idi. Buçayır-lıkta „Yedi-Kardeş" tesmiye edilen 7
ağaçlı bir yer vardı ki, kat'î olarak bilinmemekle beraber,
1096 'da birinci haçlı seferinde Godefroy de
Bouillon, ordusu ile, burada kalmıştı.
Vaktiyle Selim II. 'in büyük ve geniş çayırlığına sık
sık geldiği bu semt, derin bir körfezin sahilini işgal eder
"
burası da Beyoğlu 'nda kışlık sefarethaneleri olan,
bâzı
Avrupa sefirlerinin sayfiyesi idi. Rusya ve ispanya
sefarethanelerinin yalıları burada bulunuyordu. Büyük-
Dere 'de biri Kılıç Ali Paşa yanında çıraklık yapmış
olan Mahmud Efendi, diğeri Mustafa II. zamanında
sadaret kethüdası meşhur Kara Kethüda Ahmed Ağa
taraflarından yaptırılan iki cami mevcuttur. Mehmed
Ağa'nın bahçesi de (Kara-Kâhya bahçesi) buranın sayılı
mesirelerinden biri idi. Kefeli-Köy ile Büyük-Dere,
şehzade Sultan Mehmed camii vakfmdandır.
Sarı-Yer( Sarı-Yar ). Büyük-Dere limanının şimale
doğru nihayet bulduğu kısım ( Mesar veya Mezar-Burnu
\ simas ( „burun" ) kelimesinden bozulmuş olup, Sarıyer
koyundaki küçük dere ise, Skletrinas adını taşıyordu.
Birincisinde bir Aphrodite heykeli, ikincisinde de
Apollon adak yeri vardı. Vaktiyle burada bir mezar
olduğu için Mezar-Burnu deniliyorken, bu isim Mesar 'a
çevrilmiştir. Sarıyer 'in iskelesidir. Sarıyer, adını burada
medfun „Sarı-Baba" namında bir zattan aldığı söylenirse
de, eski eserlerde hep Sarıyar olarak geçmesi ve civarda,
bakır ihtiva eden ve sarı görünen, bir yarın mevcudiyeti
bu semte vaktiyle Sarı-Yar adını vermişken, sonradan
bunun zamanla Sarıyer şekline girdiğini göstermektedir.
Zâten burada hâlen metruk bir • bakır mâdeni vardır (
Mehmed Râif, ayn. esr.). Sarı-Yer'in havası iyi olduğu
gibi, bilhassa güzel ve şifalı suları ile meşhurdur.
Boğaziçi 'nin iyi suları Sarı-Yer civarında toplanmıştır.
Mahâh al-miyâh 'in „kesirülmıkdar bir mâ-i lezîz olup,
Çamlıca suyu havassında" bulunduğunu bildirdiği
Kestane suyundan başka, şifa hassası her keşçe bilinen
Çırçır suyu ve Fındık suyu, Hün-kârsuyu ve Şifa suyu
Sarı-Yer 'e yakın tepelerin eteklerinden çıkar ki, yazın bu
yüzden, buraları çok rağbet gören bir sayfiye ve
mesiredir. ( Boğaziçi 'nin Rumeli kıyısındaki meşhur
sulardan bu eserde bahsedilen diğerleri Istinye yakınındaki
Tokmak suyu ile Baltalimanı çayırı nihâyetinde
Kanlı-Kavak 'tan çıkan ve o sahilde Narhçı yalısı
altındaki çeşmeyi teşkil eden Narhçı suyudur; krş. Âşir
Efendi mahdumu Mehmed Hafid, Mahâh al-miyâh,
İstanbul, 1271). Sarı-Yer 'de öteden beri meşhur bahçeler
bulunuyordu. Murad IV. 'in bir gezinti esnasında
gördüğü ve „Hâdim al-haremeyn olduğum hâlde, böyle
bir r a v z a - i c e n a n a mâlik değilim" diye hayretini
izhar ettiği Çelebi Solak namı ile mâruf bir zatın bahçesi
bu meyandadır ( Evliya Çelebi, göst. yer.). Burada Ali
Kethüda isminde birinin inşa ve meşhur Mehmed
Kethüda 'nın tamir ettirdiği bir cami ile İbrahim ve
Mehmed IV. *in musahiplerinden Mes'ud Ağa 'nın 1055
'te yaptırdığı çeşme zikre değer (ffadikat al-cavâmı).
Sarı-Yer'den sonra ge
68*
BOĞAZİÇİ.
Ien Yeni-Mahalle 'de Pazarbaşı ve sahilde yüksekçe bir
yerdeki Fırıldak bahçesi birer mesiredir.
R u m e l i - K a v a ğ ı . Bu civarda Milton (Telli-
Tabya) ve Sarapieion vardı. Anadolu ve Rumeli-
Kavakları kalelerinin bulunduğu yerde eskiden a mâbed
vardı. Rumeli kıyısındaki bizanslıların ve Anadolu
kıyısındaki Chalke-donluların mabedi idi. Bilâhare
bizans imparatorları karşı karşıya bulunan bu iki
tepenin üstünde, boğazı müdafaa etmek üzere, iki kale
inşa etmişler ve tepeden sahile kadar uzanan bir duvar
yapmışlardı ki, bir kıyıdan diğerine uzanan ve sahildeki
duvarlara merbut bulunan büyük bir zincir ile, boğaz
kapatılır idi. Bu kalelerden Anadolu kıyısındaki,
Ceneviz kalesi, oldukça sağlam bulunmasına mukabil,
Rumeli kıyısındakinin ancak harabeleri görülmektedir.
Gillius 'ta burası Rumeli Hieron ( Hieron Rö-melias) 'u
şeklinde geçer. Kale duvarından sonra gelen vadi,
eskiden civardaki taşların altın ihtiva ettiği sanıldığı
için, Chrysorrhoas ( „altm su") adını taşıyordu. Burada,
Gillius 'un zamanında, Meryem 'e izafe edilen küçük bir
kilise mevcuttu. Bu vadinin nihâyetindeki men-bâın
bulunduğu tepede, her hâlde vaktiyle fener vazifesini
gören, büyük ve yuvarlak bir kule bulunuyordu.
Dionysios bunu Timea Turris tesmiye etmektedir.
Burası Murad IV. zamanında yaptırılan kale ( Boğaz-
Hisarı) sebebi ile, ehemmiyetli bir yer olmuştu. Bu kale
dört köşesi bin adım olmak ve cenup tarafında bir kapısı
bulunmak üzere, Anadolu-Kavağı ile birlikte, kazak ve
rus hücumlarına karşı yaptırıldı; sonradan müteaddit
defalar tamir ve tadilât gördü ( aş. bk.). Evliya Çelebi,
kalenin içinde muhafızlara mahpus 60 ev olduğunu ve
bu mevkide Galata mollasının bir naibi bulunduğunu
kaydeder. Murad IV. 'in yaptırdığı bir cami ile Karakaş
Mustafa Çelebi *nin inşa ettirdiği bir mescid, sonradan,
Vâlde Hatice Turhan Sultan ( Meh-ıned IV. 'in annesi)
tarafından kardeşi Yusuf Ağa namına bina ve Mahmud
II. tarafından tamir ettirilen Vâlde camii buranın eski
millî âbidelerini teşkil eder. Sahilde Otuz-Bir suyu adı
Dostları ilə paylaş: |