48
D
Ü Ş Ü N C E
D
Ü N Y A S I N D A
T
Ü R K İ Z
Bütün bunların arka planında ise bu sayıda
farklı veçheleriyle dokunulacak olan Ceditçilik
ve Türk yenilikçilik hareketinin fikir ve eylem
babası İsmail Bey Gaspıralı’nın olduğu gerçeğidir.
Gaspıralı’nın ektiği tohumlar Türk Dünyasının her
köşesinde karşılık bulmuş ve kısa zamanda yetişen
yeni nesil Bahçesaray, Kazan, İstanbul, Taşkent,
Tiflis
2
, Bakü, gibi merkezlerden kendini duyurmaya
başlamıştır.
Türk Aydınlanmasının Işığı: Gaspıralı ve
Kırım’dan Turana Yayılan Cedidçilik
Hareketi
Gaspıralı hakkında yazılmış çok sayıda
eser vardır.
3
Zira O, Türk ve İslam Dünyasının
gecikmiş aydınlanmasının hem teorisyeni hem
de pratisyenidir. Türk Dünyasındaki geriliğin,
bölünmüşlüğün, mezhepsel parçalanmışlığın ve
ümitsizliğin temel sebebinin “eğitim” olduğunu; içinde bulunduğu çağın ise eğitim
ve basın-yayın faaliyetleriyle şekilleneceğini görebilmiş ve bütün ömrünü bu alanda
faaliyetler yürütmek ile geçirmiştir.
Burada bir Gaspıralı biyografisi yazmaya gerek yoktur. Ancak Gaspıralı’nın
ufkunun genişliğini ve uygulanabilirliğini göstermek bakımından birkaç örnek
vermek uygun olacaktır. Kırım’da doğar. Ailesi eğitimli, seçkin ve dönemin Çarlık
Rusya’sının idari kadrolarıyla iletişim içerisindedir. Gaspıralı bu nedenle bir yandan
Bahçesaray’daki Zincirli Medrese’de “geleneksel eğitimini” alırken diğer yandan
Rus okullarında okuma imkânı bulur. İki eğitim sistemi arasındaki farkı bizzat
gözlemler ve yaşar.
Henüz 15-16 yaşlarındayken Moskova’da askeri bir okula yazılır. Çevresindeki
Rusların sürekli olarak Osmanlıyı aşağılaması gücüne gitmektedir. Tam da bu sırada
okulda son sınıfta ve henüz 16 yaşında olan Gaspıralı Girit’te patlak veren Rum
isyanını bastırmak için gönüllü toplayan Osmanlı ordusuna katılmaya karar verir.
Yakın arkadaşı Mustafa Mirza ile birlikte Moskova’dan Odessa’ya gelmek için yola
çıkarlar. 45 gün süren zorlu yolculuk sonunda Odessa’ya varırlar lakin pasaportları
yoktur, İstanbul’a geçemezler ve yakalanırlar. Bahçesaray’a gider ve bir zamanlar
talebesi olduğu Zincirli Medrese’de Rusça öğretmenliğine başlar. Sene 1868’dir ve
Osmanlı ve İslam dünyasının tümüyle karanlık bir döneme girdiğinin ipuçları her
yerde görülmektedir.
Hayati boyunca muhatap olacağı “dinsizlik”, “gavura benzeme”, “gavur
işi” gibi suçlamalar bu dönemde karşısına sıkça çıkmaya başladı. Nasıl olmasın
ki? Sadece dini değil; fenni eğitimi de savunuyordu. Türkçenin de okulda
19. yy aydınlan-
masının Türkçü-
Turancı karakte-
rini
ve bütün
Turan
coğrafya-
sında
ortaya kon-
maya çalışılan
ortak
gelecek
tasavvurunu
günümüz
gerçek-
leri ışığında yeni-
den
yorumlamak
gerekmektedir.