51
S
İ Y A S E T V E
K
Ü L T Ü R
D
E R G İ S İ
1870’lerin sonlarında Tiflis’te Said Efendi ve Celal Bey adlı iki kardeş
Ünsizadeler Matbuatı’nı kurup Ziya-i Kafkasya adlı bir gazete ile ardından Kaşkül
adlı bir dergi yayınlamaya başlarlar. Gazete ve Dergi bütün Türkistan’dan haberler
verir. Esas amacı da İstanbul Türkçesi ile Azerbaycan şivesini yakınlaştırmaktır.
Faaliyetlerinin büyük faydaları oldu. Lakin bedelini Rus idaresinin baskıları sonucu
ülkelerini terk ederek Osmanlıya sığınmakla ödediler (Akçura 2008: 65-75).
Hüseyinzade Ali Bey yine Azerbaycan’da doğmuş, Rusya’da Petersburg Tabii
İlimler Akademisi’nde okurken değişik bölgelerden Türk talebelerle tanışmış ve
yakından ilgilenmiştir. Akademiyi bitirir bitirmez İstanbul’a gelir ve Askeri Tıbbiye’ye
girer. Yüzbaşı olarak 1897 Osmanlı-Yunan Harbi’ne katılır. Bu Harp romantik
Türkçülüğün önemli ilham kaynaklarındandır. 1900’lerin başında İstanbul’da
Türkçülük tartışmalarında adını duyurmuş büyük bir aydındır. “
Müslümanlar ve
özellikle Türkler, her nerede olursa olsun, ister Osmanlı’da, ister Türkistan’da, ister Baykal
Gölü’nün etrafında ya Karakurum civarında olsun, birbirlerini tanıyacak, sevecek. Sünnilik,
Şiilik ve daha bilmem nelik adıyla mezhep taassubunu azaltıp Kur’an’ı Kerim’i anlatmaya
gayret edecek, dinin esasının Kur’an olduğunu bilecek olurlarsa elvermez mi?” diye soracak
kadar geniş bir bakış açısına sahiptir. Adeta geleceği okumaktadır. Hüseyinzade
yazılarında Turancılığı açıkça dile getirmesi ve Soyadı Kanunu çıktıktan sonra
Turani soyadını alması ile Türkçülerin gönlünde müstesna bir yer işgal eder. Dahası,
O’nun Tiflis’te çıkardığı Hayat gazetesinde dile getirdiği “Türkleşmek, İslamlaşmak,
Avrupalılaşmak” formülü daha sonra Z. Gökalp’ın “Türkleşmek, İslamlaşmak,
Muasırlaşmak” adlı çalışmasının da esin kaynağı olacaktır. 1910’da tekrar Türkiye’ye
dönene kadar Tiflis ve Bakü’de dergi ve gazetelerde görev almış, okul kurmuştur.
İttihat Terakki, Türk Ocağı, Türk Yurdu camialarının aktif olarak içerisinde yer alır.
Bilim, sanat, estetik ve siyasi anlayışı ve düşünceleriyle çevresindekiler üzerinde
büyük etki bırakır. Hem İstanbul hem de Azerbaycan yönetimleri adına birçok
resmi görevler alır. 1. Dünya Savaşı sırasında Yusuf Akçura ile birlikte “Turan
Heyeti” adıyla Türkistan’a bir seyahate çıkarlar. 1926 Bakü Türkoloji Kongresi’ne
katılır. Asıl mesleği olan cildiyede de önemli çalışmalar yapar. 1942’de Üsküdar’daki
evinde vefat eder (Ülken 1992: 267-276).
Ağaoğlu Ahmet yine Azerbaycan doğumlu önemli bir Türkçü aydındır.
Doğduğu yer olan Karabağ, Ağaoğlu’na göre “
Azerbaycan Türk kültürünün, Türk
musikisinin, Türk edebiyatının ve de Türk milliyetçiliğinin beşiğidir.” Ailesinde birkaç dil
bilen aydın ve alim insanlar vardı. Şuşa’da gittiği Rus mektebinde Türklerin sayısı
sadece dörttü ve çoğunluk olan Ermenilerdeki Türk nefretine ilk burada şahit oldu.
Yüzlerce Ermeni öğrencinin okuduğu bu mektepte hakaretler ve dayaklara maruz
kaldı. Son sınıfa gelindiğinde diğer Türk öğrenciler okulu bırakmış, Ahmet Ağaoğlu
tek kalmıştı. Hüseyinzade gibi Ağaoğlu’nun da İsmail Gaspıralı ile irtibatı vardı.
Muhtemeldir ki Gaspıralı’nın tavsiyesi ile Azerbaycan’dan Avrupa’ya, Paris’e
okumak
için giden ilk kişidir. Paris’te kısa sürede dikkat çeker ve müstesna bilim insanları
52
D
Ü Ş Ü N C E
D
Ü N Y A S I N D A
T
Ü R K İ Z
topluluğu içerisine kabul edilir. Gazetelerde
Doğu ile ilgili yazıları çıkar. Cemalettin Afgani ile
Paris’te tanışır. Hukuk eğitimini tamamlar. İstanbul
üzerinden Tiflis’e döner. Öğretmenlik dâhil değişik
görevler alır. En nihayet Hüseyinzade ile birlikte
Azerbaycan’da yayınlanan Türkçe gazete Hayat’ın
başına geçerler. Bir yıl sonra Hayat’tan ayrılarak
İrşad gazetesini kurar. Bu Azerbaycan’da çıkan
ikinci Türkçe gazete olur. En büyük emeli Türklerin
hukukunu savunmak, halk arasındaki Şii-Sünni
ayrımını ortadan kaldırmak, eğitimi ve yeni
ilimleri yaymaktır. Risalelerinden birinde “kadın”
mevzuunu inceler ve İslam dünyasının gerileyişi
ile kadına bakışındaki değişme arasında bağlantı
kurar. Alfabenin ıslahı Ağaoğlu’nu da yakından
ilgilendiren bir konudur. Sene 1900’ların başıdır.
1904’te güçlü ve saldırgan Ermeni teşkilatlarıyla
başaçıkabilmek adında “Fedai” adında gizli bir
teşkilat kurar. Siyasi, sosyal işlerle uğraşırken
Türkçe, Rusça, Fransızca hatta Farsça makaleler yazmaya devam eder. Çok
üretkendir. Rus hükûmeti tarafından gazetesi İrşad ve kendisi sürekli taciz edilir.
Baskılar artık ailesini de kapsayacak şekilde genişler ve tehlikeli hâl alır. Ağaoğlu,
Türkiye’de 1908 hükûmet değişikliği gerçekleşince İstanbul’a gelir ve siyasi ve
kültürel faaliyetlerin tam merkezine yerleşir. “Türk milliyetçiliği” esasıyla kurulan
ilk dernek olan “Türk Cemiyeti” üyeleri arasındadır. Hüseyin Cavit, Hüseyinzade
Ali Bey gibi diğer Azerbaycanlı Türkçüler de bu derneğe üyedirler. 1911’de kurulan
Türk Yurdu dergisinin de kurucuları arasındadır. Ardından kurulan Türk Ocağı’nın
da kurucularından biridir (Akçura 2008: 147-163).
Türk aydınlanmasına katkı yapan daha çok sayıda Azerbaycan Türkünü
burada sıralamak mümkün değildir. Bilinen ve bilinmeyen yüzlerce Azerbaycan
ziyalısı hem Türkiye hem de Türk Dünyasının diğer köşelerine millet sevgisini
yaymak ve millî bilinci uyandırmak için emek vermişlerdir. Esasen sadece Ahmet
Cevat’ın hayatını ve eserlerini okumak dahi bugün iki ayrı ülke gibi düşünülen
Türkiye ile Azerbaycan arasında ne denli yakın ilmi, siyasi, edebi irtibat
olduğunu
göstermeye yeter. Sırf Turan’ın büyük şehidi Ahmet Cevat’ın Türklük ve Turan
mücadelesi bile bu insanların Türk milletine duydukları yüce sevgiyi delillendirmeye
yeter.
Düşünün ki İslam Hilafetinin ve Türklüğün başkenti işgal altındadır. İngiliz
gemileri Boğaz’a demir atmış ve toplarını Halifenin yani Osmanlı Sultanının
ikametgâhına, Dolmabahçe’ye çevirmişlerdir. Bir ordusu yoktur artık halifenin
ve muhatabı işgal kuvvetlerinin yüzbaşı-binbaşı seviyesindeki subaylarıdır. 20’li
yaşlarında genç bir yürek Azerbaycan’dan
şiir değil, feryat haykırmaktadır:
Esasen
sadece
Ahmet Cevat’ın
hayatını
ve eser-
lerini okumak
dahi
bugün iki
ayrı
ülke gibi dü-
şünülen Türkiye
ile Azerbaycan
arasında ne
denli yakın ilmi,
siyasi, edebi
irtibat olduğunu
göstermeye ye-
ter.