55
S
İ Y A S E T V E
K
Ü L T Ü R
D
E R G İ S İ
ve Muhammed Abduh’un izlerini sürer. Çok
hareketli ve eylemci bir düşünürdür. Lakin nereye
gittiyse aradığını bulamaz, hayal kırıklıkları yaşar.
Vatanından uzaklarda, hicrette ölür.
Sultan Galiyev Türkiye’de henüz yeni
tanınmaya başlanmış bir başka düşünce ve
eylem adamıdır. Sovyet Devrimi esnasında
aktif çalışmalarda bulunur. Marksizm’in Batı
toplumlarında görülen “sınıfsal çatışma” eksenli
analizlerinin Doğu toplumları için açıklayıcı
olamayacağını belirterek “ezen ve ezilen halklar”
üzerinden analiz yapmanın daha doğru olacağını
savunmuştur. Her ne kadar komünizm idealine
inansa da özellikle Sovyetler içerisindeki Türk ve
Müslüman halkların birleşmesi esaslı söylemleri
elbette Stalin’i rahatsız etmiş ve Galiyev’in
öldürülmesi ile neticelenmiştir. Ancak Galiyev
Sozyalizm, Turan ve İslam kavramlarını köşe taşı
yaptığı fikir yapısı ile en özgün görüşlere sahip
eylem adamlarından birisi olmayı hak etmektedir.
Yine 20. yüzyıl Türk aydınlanmasına Kazan,
Orenburg, İstanbul, Altaylar, Batı Avrupa ve Türkiye
Cumhuriyeti güzergâhından büyük hizmetleri olan
ve pek fazla tanınmayan “sarıklı Türkçülerden”
Halim Sabit önemli bir şahsiyettir. Kazan’da doğan ve
ilk eğitimini burada “yeni usül”de alan Halim Sabit
ilerleyen yıllarda İstanbul’da hem eğitim almış hem
de müderrislik görevlerinde bulunmuştur. Rusça,
Arapça, Farsça bilen, Sebilürreşat, İslam, Hikmet
dergilerinde yazıları olan ve yeni eğitim usullerini
geliştirme çabası içinde olan bir alimdir. Gökalp
ile Yeni Mecmua’da çalıştı. İslam Ansiklopedisi
Sekreterliği yaptı. 1943’te İstanbul’da öldü (Ülgen 1992). Bu yazının insicamı; Türk
aydınlanmasında emeği geçen ve özellikle yolu bir şekilde Türkiye’ye düşmüş Turan
mütefekkirlerinin hepsini anmaya elvermiyor. Yukarıda alıntı yapılan eserlerde ve
başka birçok çalışmada Türk Dünyasının değişik coğrafyalarından Türkiye’ye gelen
büyük değerlerden söz edilir. Henüz keşfedilmeyi bekleyen daha nicelerinin olduğu
da muhakkaktır.
Kuzey Türklüğü
söz konusu oldu-
ğunda gizli bir
kahramandan da-
ha söz etmek
gerekir: Musa
Carullah. Ömrü
arayışlarla
geçen; Turan
ve İslam coğraf-
yasında nerede
bir ışık görse
oraya koşup
giden; İslam dün-
yasının aydınla-
nabilmesi için
“eğitim, toplumsal
hayatın düzen-
lenmesi ve özel-
likle kadınının
cemiyetteki
yerinin belirlen-
mesi” konuların-
da keskin gö-
rüşleri olan bir
aydındır.
56
D
Ü Ş Ü N C E
D
Ü N Y A S I N D A
T
Ü R K İ Z
“Alaş-Orda” Hareketi ve Suikaste
Uğratılan Bozkır Türk Aydınlanması
Bu çalışmada parça parça Türkistan millî
bağımsızlık hareketlerine değinildi. Bu hareketleri
tetikleyenlerin genellikle Ceditçilik tedrisinden
geçtikleri de bilinir. Bu tedristen geçen Kırım’dan
Türkistan’a birçok Türkçü aydın 20. yüzyılda
yüksek bir Türklük bilinciyle dünyayı okuyorlardı.
Günümüz Özbekistan’ı ise bu aydınlanma
hareketlerinin en verimli bölgelerinden biri idi.
Buradan yükselen sesler Türklüğü tek kimlik
olarak tasavvur etmek gerektiğini, Türk ve Turan
kavramlarını bölgesel adlara tercih ederek dile
getiriyorlardı. Örneğin dönemin şairlerinden Elbek
yazdığı “Dil” şiiri ile Türk dili şemsiyesi altında
bütün Türkleri birleştirebilecek bir ufka sahip
olduğunu haykırıyordu:
Dil
5
Bunlu kuşum, şakıyarak gel, anlat,
Kimler imiş Türk dilini satanlar?
Bülbül gibi şakırdayan bu dili
Utanmadan bu ülkeden atanlar?
Baldan tatlı, candan aziz Türkçeni
Anlamadan, horlayarak yatanlar?
Bunlu kuşum, onları koy, sen şakı!
Türk dilinin ünün çıkar göklere!
Koy onları, onlar yoldan azsınlar
El içinde boş boğazlık satsınlar.
Bu dönemde Buhara, Hive, Taşkent, Semerkant, Kokand merkezli bağımsızlık
hareketlerine dair eserlerin görece bolluğuna karşın adı daha az bilinen ve bugünkü
Kazakistan ile Kırgızistan’ı da bir bakıma şekillendiren bir bozkır bağımsızlık
hareketi daha başlatılmıştı: Alaş-Orda…
Türkiye’de pek fazla bilinmese de Kazak Türkleri 1730’larda başlayan Rus iskânı
ve Ruslaştırma girişimleri karşısında en fazla katledilen, sömürülen toplulukların
başında gelir. Eğitim düzeyinin düşük olması ve bozkır yaşantısı nedeniyle bu
acılarını dile getirebilecek bir aydın kesime uzun süre rastlanmamıştır. Kazak ve
bütün Türkistan toprakları lokma lokma Ruslar tarafından yutulunca özellikle
Gaspıralı izinden giden küçük bir aydın kesimin öncülüğünde Ruslaştırmaya
karşı direnişler de yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlar. Lakin Rus tezine göre
Bozkır halkının modernleşmesi için Rus kültürüne ihtiyacı vardır. Ruslaştırma-
Bu dönemde Bu-
hara, Hive, Taş-
kent, Semerkant,
Kokand merkezli
bağımsızlık hare-
ketlerine dair
eserlerin görece
bolluğuna karşın
adı daha az bili-
nen ve bugünkü
Kazakistan ile
Kırgızistan’ı
da bir bakıma
şekillendiren bir
bozkır bağımsız-
lık hareketi daha
başlatılmıştı:
Alaş-Orda…
57
S
İ Y A S E T V E
K
Ü L T Ü R
D
E R G İ S İ
kolonileştirme ile “özbenliğini koruma” arzuları
bir çatışmayı da kaçınılmaz kılıyordu. Yaklaşık
200 yıllık kolonileştirme sürecinden sonra 1917
Sovyet Devrimi boşluğunda Alaş Orda Hareketi
kurulur. Aslında Alaş Orda Partisi’nin kökleri
1905’e kadar uzanır. Bu dönemde Alaş gayri resmi
bir oluşum olarak ve daha çok bir yer altı faaliyeti
şeklinde teşkilatlanır. 1917 Ekim Devrimi esnasında
doğan boşluktan yararlanarak faaliyetlerini yasal
zeminde yürütmeye başlarlar (Andican 2003:
53-56). Türkistan’ın bağımsızlığını savunan ilk
milliyetçi partidir (Ölçelçi 2007: 50-61). Bugünkü
Kırgızistan’ın bir kısmı, yine Kazakistan ve
Orenburg gibi Kazak
6
topraklarından koparılıp
Rusya’ya bağlanan merkezleri kapsayan Otonomi
bir yönetim kurulur. Buna Türkistan’ın bozkır kısmı
demek de mümkündür. Alihan Bükeyhanoğlu
hükûmet başkanı olur. Lakin ömrü uzun sürmez.
1920’de toparlanan Rus orduları tıpkı Çarlık
Rusya’sında olduğu gibi bu bağımsızlık-otonomi
arasında bir talebi dile getiren hareketin üzerine
çullanır. Aydınlar hapsedilir, sürülür, katledilir.
Son nokta ise 1930’ların sonuna doğru konur ve
hareket bitirilir. Bu uyanış kalkışmasının öncüleri
olan sanat ve bilim adamlarının hemen tamamı
katledilirler.
Alaş Orda Hareketi’ni ilginç kılan bir özelliği
benimsediği bayrağı ve millî marşıdır. Bayrak
tamamen Türk bayrağı biçimindedir. Sadece
kırmızı zemin içindeki hilal ve yıldızın rengi beyaz değil sarıdır. Millî Marşında
ise “Kökümdeki atam er Türk, biz Kazak eliyiz/ Turanda hür yürüyen, biz Türk’ün eriyiz”
gibi Türklük ve Turan bilinci yüksek ifadeler yer alır. Bu hareketin liderlerinden Mir
Yakup Duvlatov ilk Kazakça romanı yazan aydındır aynı zamanda. “Oyan Kazak”
şiiri o dönemde millî marş gibi bütün halkın dilindeydi. Duvlatov İsmail Gaspıralı’nın
Tercüman gazetesinde Kazaklara yerleşik hayata geçip tarımla uğraşmalarını tavsiye
ettiği makalesini de yayınlar. Kazak aydınlanmasının başlangıcında da Gaspıralı’nın
Cedit ışıklarını görürüz…
Macaristan’da Turancılık Hareketi ve Abdüllatif Efendi…
Macar Türkolojisinin ne denli güçlü olduğu Türk ilim çevrelerinde iyi bilinir.
Bilinen bir başka konu ise Türkiye’de Turancılık söyleminin yeşerdiği dönemlerde
Alaş Orda Hare-
keti’ni ilginç kılan
bir özelliği benim-
sediği bayrağı
ve millî marşıdır.
Bayrak tamamen
Türk bayrağı biçi-
mindedir. Sadece
kırmızı zemin
içindeki hilal ve
yıldızın rengi be-
yaz değil sarıdır.
Millî Marşında
ise “Kökümdeki
atam er Türk,
biz Kazak eliyiz/
Turanda hür
yürüyen, biz
Türk’ün eriyiz”
gibi Türklük ve
Turan bilinci
yüksek ifadeler
yer alır.
Dostları ilə paylaş: |