•34•
Tanrı kelimesinin İncil’de çeşitli kişileri yüceltmek
için kullanılmasıdır. Newton’a göre “tanrı” kelime-
si mutlak veya göreceli anlamda kullanılabilir. Baba
dışında bir varlığa Tanrı dediğimiz zaman Tanrı ke-
limesini görece anlamında kullanıyoruz. Buna göre
eski bir metin “İsa Tanrı’dır” dediği zaman onu yü-
celtmek amacıyla bunu söylemekte, ancak İsa’nın
mutlak manada Tanrı olduğuna işaret etmemekte-
dir. Zira Newton’a göre mutlak manada Tanrı’dan
bahsettiğimiz zaman Yüce Tanrı deriz ve bu ifade
İncil’de Baba hariç hiç kimse için kullanılmamış-
tır. Newton’un ilk emir dediği şey İncil’de şu şekil-
de geçmektedir: “Benden başka Tanrın olmayacak”
(Mısır’dan Çıkış 20:3).
Madde 12: Bu maddede Newton üçlemeye son
eleştirisini yapıyor. Maddenin başındaki cümle üç-
leme karşıtlarının İncil’de üçlemeye karşı buldukla-
rı en önemli bölümün neredeyse aynısıdır: “Bizim
için tek bir Tanrı Baba vardır. O her şeyin kaynağı-
dır ve biz O’nun için yaşıyoruz. Tek bir Rab var, O
da İsa Mesih’tir. Her şey O’nun aracılığıyla yaratıl-
dı, biz de O’nun aracılığıyla yaşıyoruz.”(1. Korint-
liler 8:5-6). Üçlemeyi eleştirenlere göre bu bölüm
asıl yaratıcının Tanrı olduğuna ve İsa’nın Tanrı ile
aynı varlık olmadığına en güzel kanıttır. Bu mad-
dede İsa için kullanılan “Büyük Kral” ve “Tanrı’nın
•35•
Kuzusu” unvanları İncil kaynaklıdır. (“… ne de Ku-
düs üzerine, çünkü orası Büyük Kral’ın kentidir.” ;
“Yahya ertesi gün İsa’nın kendisine doğru geldiğini
görünce şöyle dedi: ‘İşte, Dünya’nın günahını orta-
dan kaldıran Tanrı Kuzusu!’”)
Yukarıdaki incelememizden görüleceği gibi
Newton’un İncil bilgisi gayet ileridir ve üçlemeye
yönelttiği eleştiriler de İncil kaynaklıdır.
•36•
Genel açıklama
(Isaac Newton)
•••
B
urgaçlar hipotezi birçok güçlük tarafından sı-
kıştırılmaktadır. Her gezegen Güneş’e çizilen
bir yarıçap ile taradığı alan ile geçen zaman arasında
bir orantı ile betimlenebilir, burgaçların çeşitli par-
çalarının periyotları Güneş’ten olan uzaklıklarının
ikinci kuvveti oranını izlemelidir; fakat gezegenle-
rin periyot süreleri Güneş’ten uzaklıklarının üç bölü
ikinci kuvveti oranını bulmaktadır; burgacın parça-
larının periyot süreleri, uzaklıklarının üç bölü ikin-
ci kuvveti ile doğru orantılı olmalıdır. Daha küçük
burgaçlar Satürn, Jüpiter ve diğer gezegenler etra-
fındaki daha küçük dönüşlerini devam ettirebilirler
ve Güneş’in daha büyük burgacı etrafında sessizce
ve rahatsız edilmeden yüzebilirler, Güneş’in burga-
cının parçalarının periyot sürelerinin eşit olmaları
gerekir; fakat Güneş’in ve gezegenlerin burgaçları-
nın hareketine tekabül etmesi gereken kendi eksen-
leri etrafındaki dönüşleri, bu oranlardan çok daha
•37•
fazla azalmaktadır. Kuyruklu yıldızların dönüşleri
aşırı derecede düzenlidir ve gezegenlerle aynı yasa-
ların hükmüne tabidirler ve hiçbir şekilde burgaçlar
hipotezi ile açıklanamazlar; zira kuyruklu yıldızlar
epeyce tuhaf hareketlerle ayrım yapmaksızın gökle-
rin tüm bölgelerine, burgaç kavramı ile bağdaşma-
yan bir özgürlükte taşınmaktadırlar.
Havamızda atılan cisimler, hava dışında bir di-
rençle karşılaşmazlar. Bay Boyle’un vakumunda
yaptığı gibi havayı çıkartın ve direnç kaybolacaktır.
Zira bu boşlukta bir parça ince tüyle, bir parça katı
altın aynı hızlarla düşmektedirler. Ve bu, benzer bir
mantık sonucunda, Dünya atmosferi üstündeki gök-
sel uzaylar için de geçerli olmalıdır; devinmeleri-
ne direnecek hava olmayan bu uzaylarda bütün ci-
simler en büyük özgürlükle hareket edeceklerdir ve
gezegenlerle kuyruklu yıldızlar tür ve konumları ile
verilen yörüngelerdeki dönüşlerini yukarıda açıkla-
nan yasalara göre devam ettirecektir. Fakat bu ci-
simler sadece yerçekimi yasaları sonucunda yörün-
gelerinde kalmayı sürdürseler de, yine de hiçbir bi-
çimde ilkin bu yörüngelerinin düzenli konumlarını
bu yasalarının kendilerinden çıkarsamış olamazlar.
Altı ana gezegen Güneş etrafında, Güneş mer-
kezli dairesel yörüngelerde, aynı hareket yönünde
ve hemen hemen aynı düzlemde dönerler. On uydu
Dünya, Jüpiter ve Satürn merkezli dairesel yörün-
•38•
gelerde, aynı hareket yönünde, hemen hemen aynı
düzlemde dönerler. Ve tüm bu düzgün hareketlerin
kökeni mekanik nedenler olamaz, zira kuyruklu yıl-
dızlar eksantrik yörüngelerde serbestçe ve göklerin
her tarafına hareket ederler. Ve böyle bir hareketle
kuyruklu yıldızlar hızlıca ve kolayca gezegenlerin
yörüngelerinden geçerler; ve daha yavaş oldukları
ve uzun zaman harcadıkları afeliyonlarında, birbir-
lerini mümkün olduğunca az çekmek amacıyla bir-
birlerinden mümkün olan en büyük uzaklıktadırlar.
Bu en zarif Güneş, gezegenler ve kuyruklu yıl-
dızlar sistemi zeki ve güçlü bir varlığın tasarımı ve
egemenliği olmadan ortaya çıkamazdı. Ve eğer sabit
yıldızlar da benzer sistemlerin merkezleriyseler, on-
lar da benzeri bir tasarımla inşa edilmiş olacaklar ve
Bir’in egemenliğine tabi olacaklardır, özellikle sabit
yıldızların ışığı Güneş’in ışığı ile aynı doğadan ol-
duğu için ve bütün sistemler birbirine ışık gönder-
diği için. Ve böylece sabit yıldızların sistemleri bir-
birlerine yerçekiminden dolayı düşmezler. O onları
birbirlerinden çok büyük uzaklıklara yerleştirmiştir.
O her şeye hükmeder, sadece Dünya ruhu olarak
değil, fakat her şeyin Rabbi olarak. Ve hâkimiyeti
yüzünden o Rab Tanrı, Pantokrator (evrensel yö-
netici) olarak isimlendirilir. Zira “tanrı” görece
bir kelimedir ve hizmetkârlarla ilişkilidir ve tan-
rılık vasfı Tanrı’nın egemenliğidir, fakat bu ege-
Dostları ilə paylaş: |