Demokratik Modernite



Yüklə 26,73 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə25/89
tarix21.06.2018
ölçüsü26,73 Kb.
#50576
növüYazı
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   89

52
üzerinde kalmıştı. 
İkincisi, bu talimatta “ulusların kendi ka-
derlerini kendilerinin belirlemeleri” hakkından 
söz edilmesine karşın, bunu Kürtler için “yerel 
yönetim birimlerini tamamlamış ve başkanla-
rının ve tartışan yandaşlarının bu amaç adına 
tarafımızdan kazanılmış olması” koşuluna bağ-
laması bakımından, egemen ulus ve devlet şove-
nizmine dayalı tipik bir tutumdu. 
Üçüncüsü de, bu talimatla verilen görev, 
“Kürtlerin Fransızlar ve özellikle Irak sınırında 
İngilizlere karşı husumetini silahlı çatışma ile 
değiştirilmeyecek ölçülere vardırmak ve yaban-
cılarla Kürtlerin uyuşmalarına engel olmak” tı. 
Bu da, gizli talimatın en temel amacıydı. 
Nihat Paşa, zaten asli görevini böyle kavra-
dığı ve bu yönde çalışmalar yaptığı için talima-
tın 4. maddesinde ifade edilen “göreceli olarak 
yavaş yavaş yerel yönetimler kurarak, bu neden-
leri açıklamak ve bu yolla içtenlikle bize bağ-
lılıklarını sağlamak Kürt liderlerine mülki ve 
askeri görevler” vererek Türk ulusal hareketine 
“bağlılıklarını güçlendirmek gibi genel ilkeleri”  
uygulama gereği bile duymamıştı. Savunmasın-
da da belirttiği gibi o, bu talimatın kendisine 
tanıdığı yetkileri esas olarak, “Anasırı muhte-
life-i (çeşitli unsurların) devleti birleştiren ve 
hükümeti Osmaniye’nin umde-i teşekkülü olan 
İslamiyet siyasetini takip ederek (...) hükümeti 
milliyenin maksadı ulviyesini her vesaite müra-
caatla halka ve rüesaya teklin ederek (...) vekayi 
(olayları) parça parça eden millet ve tefrika ce-
reyanlarını” durdurmuştu.  
Bu uygulama sadece bir askeri komutana 
verilmiş gizli bir talimata dayalı yetkiydi. Ni-
hat Paşa bu yetkisini ne bir Yerel Yönetim oluş-
turma anlayışıyla kullanmış ve ne de Kürtlerin 
özerklik taleplerini gerçekleştirmeleri için çaba 
sarf etmişti. Nihat Paşa’ya verilen bu tür yetkiler 
böylesine açık bir şekilde yazılmış olmasa da, o 
dönemde bu tür askeri ve politik yetkiler zaten 
bütün askeri komutanlar (özellikle Paşalar) ta-
rafından kullanılabiliyordu. 
Nihat Paşa hakkında açılan meclis soruş-
turmasının gerekçesi de açıkça halka ilan edil-
memişti. Bu tür sorunlar/siyasi çözümlemeler  
olağanüstü yönetim tarzından kaynaklanan 
bir tutumla yapılıyordu. Bu tarz, Osmanlı Dev-
leti’nden devralınan bürokratik ve askeri gele-
neklere uygun (ve hala günümüzde de devam 
eden) olağanüstü rejim standartlarına dayalı 
askeri-politik otoriter yönetim anlayışıydı. M. 
Kemal de, kendi komutanlık döneminden ve 
özellikle de 3. Ordu Müfettişliği döneminde bu 
tür yetkilerin nasıl verildiğini ve nasıl kullanıl-
dığını herkesten daha iyi bilen kişiydi. 
Sonuç Yerine
Uzun bir dönemi incelemeye çalıştığımızda; 
hem meclisin kuruluşu ve 1921 anayasasının 
içeriği ve uygulama sathı günümüze kadar ken-
dini ören bir zihniyetin ve baskıcı bir yaklaşı-
mın sonucu olmaktadır. Verilen mücadele ve 
yılların mayaladığı iki halk arasındaki ilişkiler 
bu dönemde ciddi anlamda bir kırılma yaşamış 
ve ezen ile ezilen düalizmine dayalı bir tablo 
açığa çıkmıştır. Döneminde ilerici ve muasır 
bir hamle olarak ele alınan meclis ve anayasa
karakteri gereği özünde hiçbir zaman halkları 
kapsamamış, ötekileştirmeyen bir realite açığa 
çıkarmamıştır. 
Elbette dış güçlerin ve dünya konjonktü-
rünün de bunda önemli bir etkisi olmuştur. 
Ama onun öncesinde Kürtleri kabullenme-
yen ve haklarını tanımamada ısrar eden bir 
Kemalizm, ulus-devlete dayalı faşizanlık gü-
nümüze kadar süre gelmiştir. Halkların bu 
birlikteliği ve ortak yaşamlarının güçlendiril-
mesi ise belirli çerçeveleriyle izah etmeye ça-
lıştığımız gibi dönemin kırılma noktalarını 
güçlü bir bilince dönüştürme ve önümüzde-
ki yaşam formüllerini dengeleyecek bir sağ-
lamanın olmasını kaçınılmaz kılmaktadır.
Komisyonun sözcülüğünü 
yapan Balıkesir Milletvekili 
Vehbi Bey’in gayretkeşliğinden 
dolayı Kanun-i Vehbi 
(Vehbi’nin Kanunu) diye isim 
takılmıştı


53
Lozan Antlaşması, 
1924 Anayasası ve Sonuçları
Nevzat Öztürk
1919-22 Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda Türk ve 
Kürtlerin tavrı tarihsel geleneklere uygundu. 
Selçuklu, Eyyubi ve Osmanlı hanedanlıkların-
da kurulan tüm iktidar-devlet oluşumlarında 
ortak tutum benimsemişlerdir(...) 19. yy’de İn-
giltere, ittifakı bozmak istese de bozamadı ve 
ittifak devam etti. Jön Türk daha sonraki adı 
ittihat-terakki cemiyeti olan komplo ve provo-
kasyonları da geleneği bozamadı. Ulusal Kurtu-
luş Savaşı’nın zaferini belirleyen de bu tarihsel 
ortaklıktı. Lozan’la işgal konumu resmen de 
sona ermeyle ve cumhuriyetin yeni Anayasa-
sı’na (1924) kavuşmasıyla Mustafa Kemal radi-
kalizmi de esas olarak müttefikleriyle birlikte 
tasfiye edilmiştir… İttihat Terakki Cemiyeti’nin 
zihniyet ve kadroları kontrolü ele almışlar-
dı. İdeolojik ve politikalarını oluşturmuştu.(1)
Osmanlı hükümeti güçsüz ve yardıma muh-
taç duruma düşmüşken, halk itilaf güçlerine 
(İngiltere, Fransa, Rusya) karşı etkili bir dire-
niş sergilemektedir. Mustafa Kemal’in önderlik 
ettiği Erzurum ve Sivas kongreleriyle dağınık 
haldeki mücadele, örgütlü hale getirilerek ‘va-
tanın bölünmez bütünlüğü, ulusal bir meclisin 
kurulması gerektiği ve nihayetinde manda-hi-
maye sistemlerinin asla kabul edilmeyeceği 
kararı alınır. Erzurum Kongresi’nin 22 delege-
si Kürt’tür, kongrenin 7 Ağustos 1919 tarihli 
beyannamenin birinci maddesinde Erzurum, 
Sivas, Diyarbakır, Mamuret’ül Aziz, Van,  Bit-
lis vilayetin içindeki toprakların ayrılmayacağı 
“daha sonraki, 8. Maddede Wilson’un “milletle-
rin kendi kaderini tayin hakkı” prensibinin ge-
çerliliği vurgulanmaktadır. Sivas kongresinde 
12 kişiden oluşan başkanlık konseyinde İhsan 
Hamit, Sadullah Efendi, Hacı Musa Mutki adlı 
üç Kürt bulunur. Kongre sonuç bildirisinin bi-
rinci maddesinde Osmanlı Devlet’i sınırlarının 
Türk ve Kürtlerin oluşturduğu araziyi kapsadı-
ğı ve Kürtlerin Osmanlı toplumunda ayrılması-
nın imkânsız olduğu…  Kürtlerin daha iyi du-
ruma getirilmelerine izin verileyeceğinde ve dış 
güçlerin Kürtler üzerindeki oyunlarının Kürt 
Halkı tarafından da bilinmesi için girişimler-
de bulunulması, gerektiği belirtilmektedir.”(2)
Erzurum, Sivas Kongreleri ve 23 Nisan 
1920’deki Meclis toplantısı, toplumsal değişi-
mi ifade eder. Kürt, Laz, Çerkez ve Müslüman 
kesimini içine alması meclisi güçlü kılmıştır. 
TBMM’ye alınan üyeler “Laz ve Kürt mebus-
ları”  ya da “Kürdistan Mebusları” olarak yer 
almışlardır. 1920’de kurulan bu meclisin yak-
laşımı ilk anayasanın da çerçevesini oluşturur. 
1921 anayasası bu demokratik zemin üzerinde 
gerçekleşmiştir. Her halkın kendisini temsil 
etme özelliği bu anayasada ifadesini bulmuştur. 
Mustafa Kemal 1 Mayıs 1920 tarihli meclis ko-
nuşmasında “Meclis-i Âlinizi teşkil eden zevat 
yalnız Türk, Kürt, Çerkez, Laz değildir. Fakat 
hepsinden mürekkep (oluşan) anasır-ı İslami-
ye’dir. Samimi bir mecmuadır” demiştir. (3)
Prof. Ergun ÖZBUDUN “Osmanlı dev-
leti ve Türkiye cumhuriyetinde ulusal irade-
yi yeterince temsil eden bir meclis tarafın-
dan yapılmış tek anayasa 1921 Anayasası’dır” 
der. 1921 Anayasa’nın 3. ve 10. maddelerinde 
“Türk Devleti” değil, “Türkiye Devleti” olarak 
geçiyor. Ekim 1923 tarihi ve 364 sayılı Teşki-
latı Esasiye kanunun değiştiren yasada Türk-
ler değil Türkiye’den bahsedilir. Aynı şekilde 
Osmanlı saltanatını kaldıran 30 Ekim 1922 
tarihli meclis kararında da Türkiye hüküme-
tinden bahsediliyor. Hilafet ve saltanatın bir-
birinden ayıran 1-2 Kasım 1922 tarih ve 308 
sayılı meclis kararında daha da belirgin bir 
şekilde Türkiye halkından bahsetmektedir.(4)
1919 Amasya Tamimi, Erzurum ve Sivas 
Kongrelerinde, temel adımlar atılır. Misak-i 
Milli ilanında Amasya Tamimi’ nde, TBMM’de 
ortak bir strateji etrafında hareket etmenin dı-
şındaki her tavrın iki halkın (Kürtler ve Türk-
ler) da mahvına yol açacağı başta Mustafa Ke-
mal olmak üzere sürecin tüm önemli aktörleri 
tarafından dile getirilmiş ve belgelendirilmiştir. 


Yüklə 26,73 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   89




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə