Din psikolojiSİ BİLİm dali


yükseltilmesi,    sürdürülebilirlik  ve  bunun  doğal  sonucu  olan  toplumsal



Yüklə 5,01 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə31/38
tarix20.09.2017
ölçüsü5,01 Kb.
#674
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   38

95 
 
 
yükseltilmesi,    sürdürülebilirlik  ve  bunun  doğal  sonucu  olan  toplumsal 
verimlilikle ilgilidir. 
İnsanı insan olma hedef ve gayesine göre  yaşatabilme çabalarının tamamına 
eğitim diyoruz. Eğitim, toplumdaki genel anlayışın aksine, bilgi verme faaliyeti olan 
öğretimden çok farklı bir kavramdır. Eğitim bilgilendirmeyi de içine alır fakat aslen 
manevi değerleri tatbik etme alışkanlığının kazandırılmasıdır.  
İnsanı eğitirken öncelikle insanın hakikatini bilmek ve fıtri yapısında mevcut 
bulunan  yüksek  değerlere  ters  düşmeyecek,  bilakis  potansiyeli  geliştirmeye  katkı 
sağlayacak bir eğitimin (maneviyat eğitimi) verilmesi şarttır. 
Toplumun gelecekteki sağlığı çocukların zihinlerini olduğu kadar gönüllerini 
de  geliştirmede  yatar.  Kişisel  bütünlüğün  olabilmesi  için  insanın  kendi  içindeki 
gerçekleri tanıması gerekir.
 131
 
Bütün kötülüklerin, bütün yanlışlıkların ve geriliklerin kaynağı gerçeği inkar 
ya  da  gerçeğe  saygısızlıktır.  Ailesiyle,  öğretmeniyle,  medyasıyla  gerçeklere  saygılı 
olmayan  toplumlarda  eğitimden  beklenen  fayda  elde  edilemez.  Zira,  gerçeğe 
koşulsuz saygı çocuğun öğrendiği bir tutumdur.
132
  
Şu halde, bizler ancak farkındalık sahibi özgün bireyler olursak eğitebiliriz.  
Pek  çoğumuzun  yaşadığı  anlamsız  ve  bayağı  hazlara  güdülenmiş  yaşamın 
temel sorunu, arayışa geçememektir. Oysaki manevi uyanış bunun farkına varılınca 
başlar.  Kişi  ancak  uyandıktan  sonra,  daha  önce  uyuyor  olduğunu  ve  nelerin  esareti 
(güdülemesi) altında yaşamış olduğunu kavrar.  
                                                           
131
 Doğan Cüceloğlu, Anlamlı ve Coşkulu Bir Yaşam İçin SAVAŞÇI, İstanbul: Sistem Yayıncılık, 1999, 
ss. 93, 94.
 
132
 Cüceloğlu, Anlamlı ve Coşkulu Bir Yaşam İçin SAVAŞÇI, ss. 92, 94. 


96 
 
 
Manevi  uyanış  için  öncelikle,  gerçeğe  saygılı  olmayı  öğrenmek  gerekir. 
Ardından da, anlamlı bir yarın yaşamaya niyet ve kişisel  bütünlüğü sağlamak 
için gayret etmek şarttır. 
Gayret etmek için ise güçlü olmak gerekir. Peki gücümüz nereden gelecektir? 
Buna  yanıt  olarak:  “Kim  olduğunu  bil,”  diyoruz;  “Kişinin  gerçek  gücü 
orada.”
133
 Nitekim Kur’an’da: “İçinizdedir, niçin görmüyorsunuz!”  (Zâriyât 51/21) 
buyruluyor.
134
 
Ve devam ediyoruz:  
“Yaşam kimin sorumluluğu?” 
“Şimdi ve şu anı yaşama tembelliği, haz düşkünlüğü neden bu kadar yaygın?” 
“Neden pişmanlıklar içindeyiz?” 
“Peki bu sıradan insan, böylesine kaybolmuş, güçsüz insan değişebilir mi?
135
 
 
Evet  değişebilir.  Varoluşunun  hakikatini  (yaradılış  gayesini)  ve  gerçek 
manada insan olmanın değerini öğrendiğinde; öğrendiklerinin farkındalığını kazanıp 
anlamı  bulduğunda  değişebilir…  Ve  bu  anlam,  sadece  bireyin  kendisi  tarafından 
bulunabilir.  
 
Yaşamda  anlam  arayışı,  insan  davranışlarını  yönlendiren  temel  güdüdür. 
İnsanlar uğruna  yaşayacakları bir amaç ve anlama ihtiyaç duyarlar ve anlam istemi 
engellendiğinde  bu  durum  şiddetli  kaygıya  neden  olur.  Kaygıdan  kaçmak  için  de 
bilinçsiz olarak maddi hazlara yönelirler. 
 
Çağımızda  kaygının  geçmiş  zamanlara  oranla  daha  yaygın  olduğu 
bilinmektedir. Bununla birlikte modern insanın belirli bazı özellikleri vardır ki bunlar 
nevroza da benzemektedir: 
                                                           
133
 Cüceloğlu, Anlamlı ve Coşkulu Bir Yaşam İçin SAVAŞÇI, ss. xi, xii. 
134
 Gazâlî, Kimyâ-i Saâdet, s. 727. 
135
 Cüceloğlu, Anlamlı ve Coşkulu Bir Yaşam İçin SAVAŞÇI, s. xii. 


97 
 
 
 
 Bu  özelliklerden  ilki,  insanların  uzun  dönem  hedeflerinin  olmaması,  yaşam 
karşısındaki plansız, günlük ve hedonist tutumlarıdır.  
 
İkinci  belirti,  insanların  yaşam  karşısında  yanlış  bir  kaderci  tutum 
sergilemeleridir. Bu tutum kişinin kendi yaşamını yönlendirmesinin imkansız olduğu 
düşüncesine dayanmaktadır.  
 
Üçüncü belirti, ortak (kolektif) düşünmedir. İnsanlar bu şekilde kitleler içinde 
kaybolmaktadır.  
 
Dördüncü belirti ise egoizmdir. Kolektif düşünme eğiliminde olan kişi kendi 
düşüncesini  yok  sayarken  egoist  olan  kimse  diğer  insanların  düşüncelerini  yok 
saymaktadır.  
 
Sonuç  olarak  bu  dört  belirti  insanın  sorumluluk  duygusu  ve  özgürlükten 
kaçışına kadar dayanmaktadır.
136
  
 
O  kadar  teknolojik  gelişmelere  ve  büyümelere  rağmen  çağdaş  dünyada  bu 
sorunlara  bir  çare  bulunamaması  trajik  bir  durumdur.  İnandığı  ve  güvendiği  bütün 
bilimsel  ve  teknolojik  unsurların  bir  işe  yaramadığını  gören  insanoğlu
137
,  çözümü 
kendi dışında olan bir şeylerde aramakta ve maddi haz istemine yönelmektedir. 
 
Oysaki  hayatımızı  anlamlandırmak,  kendimiz  olmak,  farklı  olmak,  özgün 
olmak  istiyorsak  yaşamın  anlamı  ve  amacını  sorgulamaktan  kaçınmamalıyız. 
Derslerde  öğretmenimizin  gözüne  girmek,  karnenin  yanında  takdir  veya  teşekkür 
almak,  iyi  bir  üniversite  mezunu  olmak  ve  bu  uğurda  gece  gündüz  çalışmak,  okul 
bitirmek, evlenmek, bir işte çalışmak da sorunları çözmüyor artık. Kendimiz olmak, 
kendimizi keşfetmek ve kendimizi gerçekleştirerek, Yüce Yaratıcımız’ın bize verdiği 
                                                           
136
  “Logo-Terapi”, 
http://www.ozelegitimsitesi.com/index.php?option=com_content&task=view&id=306
, (25.05.2011).
 
137
 Özdoğan, ss. 119, 120. 


Yüklə 5,01 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   38




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə