80
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
mek, doğaya hakim olmak ve doğadan yaralanıp ve onu sömürmek esastır.
Bizde ise doğa ve insan ile olan ilişki farklı bir şekilde oluşmuştur. Doğadan
yararlanma isteğimiz vardır. Ancak bizim kültürümüzde yaratılmış olana ya-
ratandan dolayı saygı duyma ve değer verme de vardır. Çünkü bizim mede-
niyetimiz bir doğa-insan karşıtlığı içermez. Ikisi bir bütün olarak düşünülür.
Bu vahdet düşüncesine göre insan doğanın bir parçasıdır, yani aslı topraktır.
Medeniyetimiz hayata, insana ve doğaya böyle bir anlayış, inanç ve idrak ile
bakar. Ihtiyacımız olan medeniyetimizi bir gönül medeniyeti olarak yeniden
inşa etmek ve yaşayabilmektir. Bu bağlamda her kim Yesevî’nin hikmetlerinin
içerdiği değerleri yaşamına geçirir ve hassasiyet gösterir ise kendi iç aleminde
huzura ulaşır. Ilim-irfan sahibi olur, sevgi ve muhabbet bulur.
KAYNAKÇA
Bice, Hayati, Pir-i Türkistan Hoca Ahmed Yesevî ve Hikmetleri, H Yayınları, Istanbul
Kasım 2014.
Hoca Ahmed Yesevî, Açıklamalı Divan-ı Hikmet, Haz. Ahmet Eğilmez Rıdvanoğlu,
Gayem Yayınları, Istanbul 2014.
Hoca Ahmed Yesevî, Günümüz Aşk Yolcusuna Divan-ı Hikmet, Haz. Hayati Bice. H
Yayınları, Istanbul Kasım 2015.
Köprülü, Fuad, Türk Edebiyatı’nda İlk Mutasavvıflar, Diyanet Işleri Başkanlığı Yayın-
ları, Ankara 1976.
Ömerustaoğlu, Adnan, “XI. Yüzyıldan XXI. Yüzyıla Kutlu Bilgi”, Türk Tefekkür Dün-
yası Bilgi Şöleni, 1.Cilt, Denizli 2015.
İrfanın Anlam Kaybı ve Belirsizliği –
Yesevîlikte Sofra Tutmak
Ahmet TAŞĞIN*
Giriş
Bildiri, Edebî Sanatlardan Mecazlar ve Anlam Sanatları çerçevesinde Ye-
sevîlik yolunda önemli bir başlık teşkil eden “Sofra Tutmak” başlığını izah
etmeyi amaçlamaktadır. Bu çerçevede burada, mecazların edebî sanatlar içe-
risindeki öneminin sıkıştırıldığı edebiyat alanından sosyal bilimler içerisinde
hangi şekilde istifade edileceğine dair bir değerlendirme ve tartışma yapmak-
tadır. Böylece klasik metin ve anlam dünyası etrafında konuyu sosyal bilimler
nitel araştırma yönteminden istifade ederek izah etmeyi hedeflemektedir.
Klasik metinlerin sayı ve içerik olarak Türk Islam dünyasında sayılama-
yacak ölçüde olduğu bütün herkesin malumudur. Yine bu eserlerin modern
dönemin ortamına ve modern bilim zeminine aktarılmasında karşı karşıya
kalınan bazı sorunlar bulunduğu da yine akademik çevrelerce malumdur. Bu
sorunlar arasında daha çok eserlerin yayınlanması ve neşre hazırlama ilkeleri
yani Latin harflerine aktarma için kullanılan yöntem olarak ileri sürülmekte-
dir. Doğrusu klasik metinlerle ilgili burada aktarılan husus, batılı bir çalışma-
nın ürünü olarak irfan kaynaklarının yayınlanmasında karşı karşıya kalınanın
transkript ya da noktalama sorunu olmadığıdır. Kaldı ki bu husus, Şarklı bir
adamın evinin bir odasını “Şark Köşesi” yapması anlamına gelmektedir. Öy-
leyse sorun, bu metinleri bir transkript olarak gören zihin de dâhil metni elin-
de dolaştıran toplulukları ya da metnin muhataplarıyla ilgilidir. Yani klasik
metinlerde kurulu dünya, anlam ve kavramsal düzlemi bırakılmayarak her ta-
raftan “çimdiklendi” veya yağmalandı. Bu çimdiklenmeye karşın bir türlü bu
* Prof. Dr., NEÜ Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Sosyoloji Bölümü, Meram Konya, ahmetyt@
hotmail.com
82
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
metinler modern sosyal bilimlerin parçası veya nesnesi haline getirilemedi.
Oysa modern bilim ve felsefesinin en iddialı olduğu konular arasında klasik
metin, anlam, dil ve bunun kurulu dünyası yer almaktadır.
Bu çalışma klasik metinlerin değerlendirilmesinde oluşan soruna dikkat
çekmektedir. Öyleyse klasik metinlerin geniş bir alana yayıldığı ve bir bü-
tün olarak konunun ele alınıp bir program oluşturulması gerekmektedir. Bu
eserlerin önemli bir kısmı din bilimleri içerisinde kısmen de edebiyatçılar ve
tarihçiler arasında değerlendirmeye tabi tutulmuş veya tutulmaktadır.
Bir adım daha ileri gidilecek olursa edebî metinlerin anlam dünyasının
kurgusunda başvurulan izahlar da dikkat çekicidir. Bütün bu çaba ve gayrete
rağmen klasik metinlerin en fazla hareket alanı kazandığı yer ve çevre, tarih
alanı olmuştur. Giderek daha fazla çalışmanın ve araştırmacının konusu ol-
masına karşın eserlerin sosyal bilimlerin diğer alanlarına doğru hareket ettiği
veya ettirildiği söylenemez.
Klasik metinler arasında tasavvuf ve tarikatları konu alan eserler başlı ba-
şına bir yekûn teşkil eder. Türkistan’dan Rum ve Balkanlara kadar bu coğraf-
yada tasavvuf ve tarikatlara ilişkin çalışmaların hemen ilk referansı Ahmed
Yesevî’dir. Ahmed Yesevî’nin tasavvuf ve tarikata ilişkin görüşleri bir çizgi
olarak bir arada tutulup kurulmalıdır. Böylece hem düşünce ve anlam hem
de tarih ve coğrafya olarak bağlantı kurulabilmesiyle bir bütün olarak takibi
ve anlaşılması mümkün olabilecektir. Bütün bu alanların parçalı olduğu veya
parçalanmış olarak kaldığı, bu parçaların da bir türlü bir araya getirilme ça-
balarının sonuç vermeyerek yorgunluk ve ümitsizlik oluşturduğunu da söyle-
mek mümkündür. Buradan hareketle klasik metinler ya yazıyla resmedilmiş
ya da sözlü olarak korunmuştur. Bir başka yönüyle bu metinler, yani özellik-
le menakıpnameler gerçekleşmiş bir programı aktarmaktadır. Bu metinler-
de ismi geçen veya programı uygulayan olarak Rum ve Balkanlarda yaşayan
Müslüman ve farklı kökene sahip toplulukların marifet anlayışını kuran ve
yerleşikliğini sağlayan Hoca Ahmed Yesevî’dir.
1
Ahmed Yesevî’nin Türkistan’dan başlayan faaliyetleri Çin, Hindistan, Ho-
rasan, Rum ve Balkanlara kadar ulaşmıştır. Kendisinden sonra sistematik-
leştirdiği marifet anlayışını yetiştirdiği öğrencileri aracılığıyla çok geniş bir
1
H. Kâmil Yılmaz, “Anadolu ve Balkanlar’da Yesevî Izleri”, Ahmed-i Yesevî Hayatı Eserleri
Tesirleri, Hazırlayan Mehmed Şeker – Necdet Yılmaz, Istanbul: Seha Neşriyat, 1996, ss. 567-
580.