Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
83
coğrafyaya taşımıştır. Marifet anlayışı, onun mektebinde yetişen halifeler ile
Müslüman Türklerin bulunduğu ya da ulaştığı son hududa kadar götürül-
müştür. Doğal olarak Rum diyarında yaşayan Türklerin marifet anlayışı ve bu
coğrafyadaki gerekçe ve meşruiyeti de yine Türkistan Piri Hoca Ahmed Yesevî
tarafından tayin edilen halifeler ile yerleştirilmiştir.
Uzun bir göçün ardından çok geniş bir sahaya yayılan Türk topluluklarıy-
la birlikte ya da onların ardından gelen Yesevî dervişleri, irşatlarına devam
edip irşadın farklı kökene sahip topluluklar arasında da yayılmasını sağla-
dılar. Hatta bu husus Türkistan, Horasan, Rum ve Balkan eren ve evliyaları
çevresinde de ifade edilmektedir. Türkistan kaynağı Cengiz istilası ardından
giderek zayıflamış ve bu süreç Emir Timur ile de Türkistan ve Horasan birlik-
te tamamlanmıştır. Ahmet Yesevî irşadıyla yolu takip eden bu toplulukların
yaşadıkları sorunlara bakışı ve sorunları hangi menşeden değerlendikleri hu-
susu da önemlidir. Bu önemine karşın Ahmet Yesevî tarafından üretilen ya da
yeni baştan canlandırılan erkânın sunduğu çözüm ve bu çözümün programı
giderek kaynağında zayıflamıştır.
Diğer yandan zorunlu göçlerle taşındığı yeni yerlerde de yani Rum ve Bal-
kanlarda tabi olarak bu program yeni biçimler alarak devam etmiştir. Bir süre
sonra her iki zaman ve mekân arasındaki bağlantı ve ilişki de kopmuştur.
Doğal olarak kaynağında kuruması ve yeniden hay hâline geldiği topraklarda
aldığı yeni biçimden dolayı Ahmet Yesevî programı bilgi ve hikmet olarak akıl
ve kalpten yazıldığı yerden silinince veya unutulunca Yesevî marifetinin te-
mel kavramsal alanı ve bu alanın gerçekleşme yolu anlaşılamaz hâle gelmiştir.
Doğrusu anlaşılsa bile pratikleri kaybolduğu için nasıl uygulandığı ortadan
kalkmıştır.
Ahmet Yesevî’nin hikmet ya da Teberrükleri dışında farklı metinlerde doğ-
rudan Ahmet Yesevî ismiyle beraber erkânına ilişkin kısa bilgiler ile halife-
lerinin varlığından da söz edilmelidir. Hem hikmet metninde hem de onun
adına hareket etmiş olan nakiplerinin yolun uygulanmasında başvurdukları
yöntem ve erkânın uygulaması bir şekilde bu alanda meşgul olan çevrelerin
dikkat ve nazarına düşmemiş ve gelmemiştir. Hatta bu metinlerdeki Ahmet
Yesevî ile ilişkisi şeyh, halife ve mürit şeklinde bağlantısını kurmada göste-
rilen heves aynı şekilde erkânın uygulanmasında gösterilememiştir. Çünkü
Ahmet Yesevî, iktidarın aygıt ve aracına dönüşmüş ve Timur ile son bulan
süreç ile tamamen resmî ya da zahir hâle gelen Tasavvuf ve Tarikat uzmanlık
84
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
veya profesyonel alanının parçası hâline gelmiştir. Ahmet Yesevî’nin halife-
leri ve halifelerin uyguladığı erkân ise yine iktidar için tersinden bir aygıta
dönüşmüştür. Böylece aynı alanı ortadan ikiye bölerek her ikisini de kendi
meşruiyeti için kullanıp konunun geri dönülüp toparlanma imkânını ortadan
ya da gündem kaldırmıştır.
Her şeye rağmen Rum ve Balkan coğrafyasında yaşayan topluluklar, Ye-
sevî halifeleri vasıtasıyla Yesevî marifetinin kavram ve pratiklerini korumayı
başarmışlardır. Yesevî ardılı topluluklar, kavram ve pratikleri korumalarına
karşın kavram ve pratiklerin anlamını kaybetmişlerdir. Başka bir ifadeyle en
azından burada ele alınan hususlar etrafında aktarılan kavramların anlamı be-
lirsiz hâle gelmiştir.
2
Uzun ve geniş bir coğrafyada yayılan Yesevîlik, gelişip
genişlediği toplulukları da kendi irfanı üzerinden tanımlamış ve anlamlandır-
mıştır. Aynı şekilde üzerinde yaşadıkları mekânı ya da toprakların tanım ve
anlamını da kaybetmişlerdir. Sonuç itibariyle bilginin belirsizliğinin yanında
mekânın da yetimiyle karşı karşıya kalınmıştır. Bir şekilde mekânını yani var-
lık alanını kaybedince mesajı da kaybetmiş oldu.
Bütün bunlar göstermektedir ki Yesevîlik marifete ilişkin kavram ve an-
lam dünyasını yeniden davet edebilecek iki türlü mekânı da kaybetmek üze-
redir
3
. Belki bundan daha ötede bu mekânın ortadan kaldırılması için son
kale de yıkılmaya çalışılmaktadır. Bu mekândan ilki insanın kendisidir. Bir
mekân olarak insan, Yesevîlik kavram ve anlamını sözlü ve yazılı olarak taşı-
maktadır. Sözlü aktarımla zihin ve kalbe kaydetmiştir. Bununla beraber sözlü
bu metinleri yazı ile deriye vb. malzemeye işlemektedir. Bu iki kayıt mekân
olarak insan ile sağlanmaktadır. Böylece Yesevî irfanı sözlü ve yazı yardımıyla
günümüze kadar ulaşmıştır. Bu açıdan bakıldığında “Talib”
4
, araştırıp elde et-
tiğini zihnine ve kalbine yazılı olan yazıyla günümüze kadar taşımıştır. Ikinci
mekân ise Yesevî halife ve dervişlerin yani Türkistan ve Horasan pirlerinin
2
Ahmet Taşğın, Dediği Sultan ve Menakıbı: Konya ve Çevresinde Ahmet Yesevî Halifeleri, Konya: Çizgi
Yayınları, 2013.
3
Hacı Bektaş Veli, Makâlât, Hazırlayan Ali Yılmaz vd. Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları,
2011, s. 110-137.
4
“Taleb, maddi ya da manevi olsun, bir şeyin varlığını araştırmak.” Rağıb el-İsfahani, Müfredât
Kuran Kavramları Sözlüğü, Çeviren ve Notlandıran Yusuf Türker, 3. Baskı, Istanbul: Pınar Ya-
yınları, 2012, s. 926-927.
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
85
türbeleridir. Bu her iki mekân Rum ve Balkan coğrafyasında yaşayan Yesevî
marifetinin senetleridir
5
.
Bu hususta karşı karşıya kalınan bir başka sorun da kavram ve anlam dün-
yasının hangi şekilde pratik hâle getirileceği hususudur. Bu sorunun çözümü
ve izahındaki havza Rum ve Balkandır. Rum ve Balkan coğrafyasında kendile-
rini Türkistan ve Horasan’a refere eden eren ve evliyaya bağlı topluluklardır.
Öyleyse bu metinleri baştan sona yeniden ele alıp kavram ve anlam olarak
ortaya koymak gerekmektedir
6
. Çünkü Yesevî adı ve marifeti bir şekilde bu
topluluklar bünyesinde sözlü ve yazılı metinler olarak korunmuştur. Bu top-
luluklara yönelik muhkem alan dikkate alındığında iktidar ve araçlarının han-
gi manevra ve malzemelerle bir köşeye sıkıştırmıştır. Bu yüklenmesine karşın
parçaların bir araya getirilmesiyle varlık ve bilgi alanı anlaşılabilir ve ortaya
çıkarılabilir.
Yesevîlik araştırmaları uzun zamandan beri yapılmakta ve yapılmaya de-
vam edeceği de aşikârdır. Yapılan çalışmaların eksik bıraktığı ve izah edeme-
diği hususlarda dâhil Yesevîlik çalışmaları devam edecektir. Özellikle “Islam
Ilimlerinin” teşekkülü ve kazandığı meşruiyet merkezinde inşa edilen “ulum”
çerçevesinde kurmuştur. Bu inşa edilen ilimlerin süreç içerisinde kazandığı
anlam ve dayattığı yöntem bütün alanları kuşatmıştır. Bu nedenle Yesevîlik
etrafında şekillenmiş marifet, inşa edilen ilimlerin kavram, yöntem ve anlam
alanı dışında kalmıştır. Tasavvuf ve Tarikatlar hakkında yerleşik bilgi, bu hu-
susun en çarpıcı örneklerindendir. Bir şekilde bu bilginin inşa edilip kurgu-
landığı çevre ve yine bilgi ve bu bilginin elde edildiği yöntemi, bir süre sonra
iktidarın bütün imkânı ve desteğiyle yerleşik hâle gelmiştir. Böylece evveli ve
ahirini belirleyecek şekilde iktidarın aygıtlarına dönüşmüş ve ihsa edilen alan
aradan geçen zaman sonrasında hangi koşullarda oluştuğuna dikkat edilme-
den veya edilmeyerek Tasavvuf ve Tarikatlar hakkındaki yerleşik bilgi sürdü-
rülmeye devam edilmektedir.
Doğal olarak yukarıdaki hususlar dikkate alınarak Yesevîlik üzerine ya-
pılan çalışmalar, iktidar aracına dönüşen ve ihsa edilen bu alanın verileriyle
5
Yılmaz Kurt, “Hoca Ahmed Yesevî’nin Rum Eyâletindeki Zaviye Kurucuları Üzerindeki Etki-
leri”, Milletlerarası Hoca Ahmet Yesevî Sempozyum Bildirileri, Kayseri: Erciyes Üniversitesi Yayın-
ları, 1993, ss. 255-270.
6
Ahmet Taşğın, “Menkıbelerin Kurduğu Zaman ve Mekân: Ahmed Yesevî ve Hacı Bektaş Örne-
ği”, Uluslararası İpek Yolunda Türk Dünyası Ortak Kültür Mirası Bilgi Şöleni (3-4 Ekim 2013), Editör
Fahri Atasoy, Ankara: Türk Yurdu Yayınları, 2014, ss. 267-272.
Dostları ilə paylaş: |