Eylül 2016 İstanbul/Türkiye



Yüklə 4,91 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə31/238
tarix14.06.2018
ölçüsü4,91 Mb.
#48762
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   238

88  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî

için mecazi anlatımın sunduğu imkân da değerlendirilmelidir. Böylece birçok 

metnin, sosyal bilimlerin konusu hâline gelmesi ve bu yolla birçok çalışma 

yapılmasını da sağlayacaktır

10



Sofra Tutmak ve Sofra Açmak

Yesevî hikmetlerinin arasında Yetim, miskin, garip konusu yer almaktadır. 

Hatta bu konu açık açık ilk hikmette ayrıntılı bir şekilde aktarıldı. Hazreti 

Muhammet aleyhisselamın Miraç’a çıkışına da yetim ve miskinin hâlini sor-

duğu için gerçekleştiğini dile getirmektedir. Işte sofra tutmak konusu ve sofra 

tutmak gerekçesi buradan daha iyi anlaşılmaktadır. 

Garip, fakir, yetimleri Rasul sordu

O gece Mirac’a çıkıp Hakk cemalini gördü

Gerip gelip indiğinde fakirlerin halini sordu

Gariplerin izini arayıp indim ben işte. 

……

Garip, fakir, yetimleri sevindiresin



Parçalayıp aziz canını eyle kurban

Yiyecek bulsan, canın ile misafir

Hak’tan işitip bu sözleri dedim ben işte

Garip, fakir; yetimleri kim sorar

Razı olur o kulundan Allah

Ey habersiz sen bir sebep, kendisi saklar

Hak Mustafa öğüdünü işitip dedim ben işte

11

.



Yesevî kaynakları arasında yer alan eserlerden Neseb-nâme’de “Sofra Tut-

mak ve Açmak” yer almaktadır.  Konu” hem Ahmed Yesevî hem onun ataları 

hakkında verilen bilgiler arasında yer verilmektedir. Her hangi bir yerde irşat 

faaliyeti başlatan pir ya da mürşit, bu vazife veya bir bakıma faaliyet yürüte-

10

  Ali Yıldırım- Hasan Şimşek, Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri, 9. Baskı, Ankara: 



Seçkin Yayıncılık, 2013, 235-249.

11

  Hayati Bice, Hoca Ahmed Yesevî Divan-ı Hikmet, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2010, 



s. 63-65; Namık Kemal Zeybek, Aşk Yolu Hoca Ahmet Yesevî ve Hikmetleri, Istanbul: Ötüken 

Yayınları, 2014, s. 64-75. 




Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 89


ceği yere yerleşmesi veya görevlendirilmesini ifade etmek için kullanılmakta-

dır


12

“Hace Ahmed Yesevî’nin atası Ibrahim Şeyhin Ebu Musa adlı bir ashabı 



var idi. Ebu Musa Hace on beş yıl Ibrahim Şeyhin hizmetinde halvet kıldı. 

Ibrahim Şeyh, Ebu Musa Hace’ye Hızır aleyhisselam işareti ile “Yesi ilinde 

sofra tut!” diye izin verdiler. Kırk üç yıl Yesi ilinde sofra tuttular, kırk yıl Hızır 

aleyhisselam ile sohbet etti. O vakitte Yesevî Ahmed Hace yirmi yaşında idi. 

.....

Yine  Sufi  Muhammed  Danişmend  Zernuki  geldi,  Ahmed  Hace  Ata’nın 



hizmetinde kırk defa halvet kıldı. Ondan sonra Şeyh Ahmed Yesevî, Sufi Mu-

hammed Danişmend’e izin verdi: “Git, Otrar’da sofra tut!” diye söyledi. Sufi 

Muhammed Danişmend Otrar’da kırk yıl sofra tuttu, yetmiş yıl Hızır aleyhis-

selam ile yetmiş yıl sohbet etti.

13

” 

Neseb-nameyi  yayına  hazırlayan  Prof.  Dr.  Kemal  Eraslan,  sofra  tutmak 



hakkında şu bilgiyi vermektedir:

“sofra tut-“dergâha gelenlere sofra açıp yedirip içirmek” deyiminin mahi-

yeti, usul ve erkânı hakkında yeterli bilgi bulamadık. Mehmet Zeki Pakalın’ın 

verdiği bilgi göre, somat (

Mevlevilerde Bektaşilerde meşinden veya bezden yapılırdı. Sofra üç türlüdür: 

1. Müdevver şekilde meşin olup etrafına halkalar dikilirdi. Halkalardan geçi-

rilen zincir vasıtasıyla kullanılmadığı zaman büzülüp torba veya dağarcık şek-

line sokulan sofra, 2. Dergâhlarda, hassaten Konya Mevlevihanesinde kullanı-

lan meşin sofra, 3. Bir arşın genişliğinde uzun bir meşinden ibaret olan sofra. 

Buna “elifi somat” denirdi, Yemekten sonra “somat günbângi” okunurdu.”

14

Gölpınarlı da bu konuya tasavvuf deyimlerini konu alan eserinde “somat” 



bahsinde yer vermiştir. Lakin müstakil olarak sofra, sofra tutmak veya sofra 

12

  “Bu kelime, ‘sarı olmak’, ‘sarı’ gibi anlamlarına gelir. Neseb-name’de ‘sufradarlık’, ‘sufra tut-



mak’ şekillerinde görülen kelime, ‘idare etmek’, ‘şakirtlere başlık etmek’ anlamlarında kul-

lanılır.  Neseb-name’deki  bilgilere  göre,  ilk  ‘sufra  tutucular’,  Ahmet  Yesevî’nin  atası  Ishak 

Bab ile babası Ibrahim Şeyh’tir. Ahmed Yesevî’nin kendisi de Yesi’ye sadece ‘sufra tutmak’ 

için gelmiştir. Demek ki, ‘sufra tutmak’ Yesevîyye tarikatının anenevi bir mirasıdır.” Aşirbek 

Kurbanoğlu Müminov, “Mübeyyidiyye – Yaseviyye Alakası Hakkında”, Bir Türk Dünyası Ince-

lemeleri Dergisi, Sayı 1, Yıl 1994, s. 116.

13

  Mevlana Safiyyüd-din, Neseb-Nâme Tercümesi, Hazırlayan Prof. Dr. Kemal Eraslan, Istanbul: 



Yesevî Yayıncılık, 1996, s. 61.

14

  Neseb-nâme Tercümesi, s. 73. 




90  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî

açmak hakkında herhangi bir açıklamada bulunmamıştır

15

. Buna karşın sofra 



konunun Ahmet Yesevî ve Hacı Bektaş Veli arasındaki ilişkiyi aktaran Hacı 

Bektaş Vilayetnamesi yayını münasebetiyle açıklama yapmaktadır. Gölpınarlı, 

Vilayetname’deki terimler hakkında şu açıklamaları yapmıştır:

“Sofra, Bektaşîlerde, meşinden, çeşitli yiyecek şeyler konmak için gözleri 

bulunan ince uzun bir sofra vardır ki bunu bellerine sararlar ve Arab alfabe-

sinde ‘elif’, yani ‘a’ harfine benzediğinden ‘elifi sofra’ adı verilir. Şeyh, halife-

lik verdiği dervişe bir de ‘elifi sofra” sunar.”

16

Sofra  tutmak  konusunun  Türkistan  ve  Horasan  diyarındaki  anlamı  yu-



karıda  verildi.  Konunun  Rum  diyarında  karşılığına  gelince,  bu  husus  Hacı 

Bektaş Veli’nin Ahmed Yesevî bağlantı ve ilişkisinde yer verilmektedir. Hacı 

Bektaş Veli, Rum diyarına hareket etmeden Horasan’dan Türkistan’a Ahmed 

Yesevî’nin yanına uğrar ve kendisine Rum’da irşat görevi takdim edilir. Hacı 

Bektaş Veli’nin görev alışına işaret olarak altı adet nişan verilir. Bu nişanlar-

dan bir tanesi de sofradır. 

“Ahmed Yesevî’nin başında, bir zira uzunluğunda bir elifi taç vardı. Bu taç, 

hırka, çerağ, sofra, alem ve seccadeyle, Tanrıdan Muhammed peygambere gel-

mişti. O da, onları erkânla Murtaza Ali’ye vermişti. Imam Ali, Imam Hasan’a 

sunmuştu,  ondan  Imam  Hüseyin’e  değmişti.  Imam  Hüseyin,  onları  Imam 

Zeynelabidin’e  vermişti,  o,  oğlu  Imam  Muhammed’e,  o,  oğlu,  Imam  Cafer 

Sadık’a, o, oğlu Imam Musa Kazım’a, o, oğlu, Imam Ali Rıza’ya tapşırmıştı. 

Imam Rıza, onları doksan dokuz bin Türkistan pirinin ulusu, Hace Ahmed 

Yesevî’ye sunmuştu. Hepsi de, Şeyhin Tekkesinde dururdu, onları, halifele-

rinden hiç kimseye vermemişti. Soran olursa, sahibi vardır, gelir derdi. Birisi 

gelip Şeyhten kisve giymek isterse, ne varsa onu giydirirdi. Hatta bir talip, 

kurban getirecek olursa onun postundan bir külah yaparlardı, onu verirdi. 

Bir gün halifeler, hep toplanalım da dediler, Şeyhten, onları istiyelim, bi-

rimizden birisine versin. Sabah çağı, doksandokuz bin halife, sabah namazını 

kıldılar. Hâcenin avlusu pek genişti. …….. o emanetler, o adamın hakkıdır; 

elifi taç, kendiliğinden uçar, başına konar, hırka, eğnine gelir, çırağ, uyanıp 

önünde dikilir, sofra, varır, yayılır, alem, başının üstünde durur, seccade, altı-

na döşenir. Zahmet çekmeyin, sahibi var onların, çıkar gelir şimdi. 

15

  Abdülbâki Gölpınarlı, Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri, Istanbul: Inkılap 



Yayınevi, 2004, s. 278. 

16

  Abdülbaki Gölpınarlı, Manâkıb-ı Hünkâr Hacı Bektâş-ı Veli Vilâyet-Nâme, Istanbul: Inkılap 



Yayınevi, 2014, s. 139. 


Yüklə 4,91 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   238




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə