Abdurrahman KASAPOĞLU
Hikmet Yurdu Yıl:1, S.1, (Ocak-2008) ss.87-107
95
cı olan durumları akla yatkın olan, kabul edilebilir bir sebeple açıklama yoluna
giderler.
25
Rasyonalizasyona başvuranlar, normalde kabul etmeyecekleri düşünce ve
davranış karşısında “kendilerini haklı çıkaracak bir tarzda” davranırlar. Bu du-
ruma “Eşref Peygamber” diye bir örnek verilir. Söz konusu örnekte bir şahsı öl-
düren kişi, “Allah böyle istiyordu” diye kendini haklı göstermeye çalışır. Bir an-
lamda karşısındakini değil, kendini aldatır/kandırır. Rasyonalizasyon mekaniz-
masını kullananlar, sorumluluk ve suçluluk duyguları altında ezilmekten kaçı-
nırlar. Kendilerini incitecek, rahatsız edecek olayın yorumunu değiştirmek sure-
tiyle sıkıntıdan kurtulmayı amaçlarlar.
26
Rasyonalizasyonun en açık örnekleri, kişi, düşüncesinin sınırları çerçeve-
sinde ‘yanlış’ bir şey yaptığında ortaya çıkar. Bu gibi durumlarda birey her türlü
hayâlî açıklamaya başvurur, mazeretlerin ardına sığınır. Kendi hatasını açık bir
şekilde itiraf edemez, hatasının bulunmadığını başkalarına kabul ettirebilmek
için de birtakım bahaneler uydurur.
27
Kimi kez kişi, gerçeklerin verdiği kaygıdan, çok yalın ve yüzeysel mantık
oyunlarıyla kaçınır. Bu duruma şöyle bir örnek verilir: Komutan, askerleri içki
içmekten alıkoymak için, kışlanın duvarına “Alkol öldürür.” şeklinde bir yazı
yazdırır. Ertesi gün bu yazının altında başka bir ifade yer almıştır: “Asker, ölüm-
den korkmaz!”
28
Distortion, kaygı yaratıcı ya da rahatsızlık verici bir gerçek karşısında,
onu/durumu olduğu gibi değil de, olması istenilen biçimde görüp kabullenmek-
25
Reinhard Brunner, Wolfgang Zeltner, Lexion zur Padagogischen Psychologie und Schulpadagogik,
München, 1980, 178; Christian Michel, Felix Novak,
Kleines Psychologisches Wörterbuch, der
Herderbücherei, 1981, 10; Wörterbuch der Padagogik, Freiburger Graphische Betriebe, Freiburg, 1977, I/7;
Feriha Baymur, Genel Psikoloji, İnkılâp Kitabevi, İstanbul, 1994, 95; Feyzullah Eroğlu, Davranış Bilimleri,
Beta Basım Yayım, İstanbul, 1995, s.61.
26
İsmail Ersevim, Freud ve Psikanalizin Temel İlkeleri, Nobel Tıp Kitabevleri, İstanbul, 1997, 136; Adnan
Ziyalar,
Psikiyatrik Semioloji ve Medikal Psikoloji, İstanbul üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyat-
ri Kliniği Vakfı Yayınları, İstanbul, 1981, 179; Günsel Koptagel-İlal, Tıpsal Psikoloji, Beta Basım Yayım, İs-
tanbul, 1984, 87; Ertuğrul Köroğlu, Tanımlayıcı Klinik Psikiyatri, Hekimler Yayın Birliği, Ankara, 2004, 32.
27
Ian Craib, Psikanaliz Nedir, Çev. Ali Kılıçlıoğlu, Say Yayınları, İstanbul, 2004, 76; Herbert G. Hicks, Örgütle-
rin Yönetimi: Sistemler ve Beşeri Kaynaklar Açısından, Çev. Osman Tekok ve diğerleri, Turhan Kitabevi,
Ankara, 1979, I/185.
28
Köknel, Kaygıdan Mutluluğa Kişilik, Altın Kitaplar Yayınevi, İstanbul, 1982, 174.
Kur’an Açısından Fatalism
Hikmet Yurdu Yıl:1, S.1, (Ocak-2008) ss.87-107
96
tir. Böyle bir tutum içerisindeki kişi, gerçeğin yalnızca kendisine yararı olan ya
da kendi kişiliğini destekleyen yanını benimser, gerçeği bu yönde saptırır.
29
4. Kur’an’a Göre Fatalist İnkârcılar
Kur’an yoğun bir şekilde Allah’a ortak koşma inancını eleştirmiş, fakat
buna karşılık inkârcılar şirkin doğruluğunu gösterecek bir kanıt ortaya koyama-
mışlardır. İçine düştükleri durumdan çıkış yolu arayan inkârcılar, kendi şirkleri-
ni Allah’ın takdirine dayandırmak istemişlerdir. Mü’minlerin Allah’ın takdirini
kabul etmeleri, inkârcıların böyle bir bahaneye başvurmalarında etkili olmuştur.
Allah’a ortak koşmuş olmalarına buldukları bu bahaneye mü’minlerin itiraz
edemeyeceklerini düşünmüşlerdir.
“Allah’a ortak koşanlar diyecekler ki: “Allah isteseydi ne biz ne babala-
rımız ortak koşmazdık, bir şeyi de haram yapmazdık.” Onlardan önce yalanla-
yanlar da öyle demişlerdi de nihayet azabımızı tatmışlardı.” De ki: “Yanınızda
bize çıkarıp göstereceğiniz bir bilgi var mı? Siz sadece zanna uyuyorsunuz ve siz
sadece saçmalıyorsunuz.”
30
Bu âyet, inkârcıların ileri sürdükleri mazeretlerin geçersizliğini, iddiaları-
nın bilgiye ve kanıta dayanmadığını açıklamaktadır. Ortak koşanlar, güçlü ilâhî
deliller karşısında, inkârcılıklarından vazgeçmemek, inatlarını sürdürmek ve Hz.
Peygamberi yalanlamak için tutunabilecek hiçbir şey bulamamışlardır. İnkârcı-
lar, Allah’a ortak koşmaları dolayısıyla kendilerine azap edilmeyeceğini ispat
edebilmek için şu iddiada bulunmuşlardır: Allah bizim müşrik değil, mü’min
olmamızı dilemiş olsaydı, biz O’na ortak koşmazdık ve herhangi bir şeyi haram
kılmazdık. Bizim Allah’a ortak koşuyor ve bazı şeyleri haram kılıyor olmamız
ilâhî iradenin bir sonucudur. Bunlardan dolayı bizim sorumlu tutulmamız ve
azaba maruz kalmamız söz konusu değildir. Eğer yaptıklarımız yanlışsa, bu du-
rumda suçlanması gereken biz değil, Allah’tır. Çünkü biz O’nun dilediğini yapı-
yoruz ve O’nun dilemesinin dışında hiçbir şeye gücümüz yetmez.
31
29
Özcan Köknel, Genel ve Klinik Psikiyatri, Nobel Tıp Kitabevi, İstanbul, 1989, 75; Köknel, Kaygıdan Mutlu-
luğa Kişilik, 175-176.
30
En’âm, 6/148.
31
Ebu’l-Kâsım Cârullah Muhammed İbn Ömer ez-Zemahşerî, el-Keşşâf an Hakâikı Ğavâmizı’t-Tenzîl, Dâru’l-
Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, 1995, II/74; Abdullah İbn Ahmed en-Nesefî, Medâriku’t-Tenzîl ve Hakâiku’t-
Te’vîl, Dâru’n-Nefâis, Beyrut, 1996, II/58; Ebu’l-A’lâ el-Mevdûdî, Tefhîmu’l-Kur’ân, Çev. Muhammed Han
Kayani ve Diğerleri, İnsan Yayınları, İstanbul, 1989, I/499; Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini