Selçuk İletişim, 7, 3, 2012
236
şekilde karşısındaki kişiye yanlış bilgi vermeyi
seçmiştir. İkinci ölçüt ise, yalan söylenen kişi-
nin, kendisine yalan söylendiğinin farkında
olmamasıdır. Farkında değilse en azından ya-
kalanmış bir yalan olmaz.
Yalan söylemek için mutlaka konuşmak ge-
rekmemektedir (Vrij 2008: 14). Futbol maçın-
da, rakibi ile karşılaştığında kendini yere atıp
bacağını tutan, faul olmadığı halde davranışları
ile öyle gösteren futbolcu da aslında yalan
söylemektedir. Vergi kaçırmak için gelirini
beyan etmeyen vergi mükellefi de benzer şe-
kilde yalan söylemektedir. İş seyahatine, kadın
iş arkadaşının da katıldığını eşine söylemeyi
unutan adam yalan söylüyor sayılmazken,
kadın iş arkadaşının katıldığını kasten saklayan
kişi de yalan söylemektedir.
Vrij’e göre (2008:15), kişi yalan söylemeyi
amaçladığında, farkında olmadan içeriği doğru
bile olsa yalan söylemiş sayılır. Yani kişinin
yalan söylemeyi amaçlaması yeterlidir. Örne-
ğin; suç olduğunu bile bile dağdan canlı keklik
yakalayan avcıyı düşünelim. Kekliğin, arabanın
kasasındaki kafesten bir şekilde kaçıp gittiğini,
ama avcının bundan haberdar olmadığını de-
ğerlendirelim. Yaban Hayatı Koruma Müdür-
lüğü denetimcileri aracı durdurup keklik olup
olmadığını sorduklarında, şahıs ceza korkusu
ile olmadığını beyan edebilir. Esasen keklik
kaçtığı için gerçekten de yoktur ancak bu avcı-
nın yalan söylediği gerçeğini değiştirmez.
Yalan; “Herhangi bir uyarı olmaksızın, kayna-
ğın doğru olmadığını değerlendirdiği bir inancı
alıcıda oluşturmak için, kasti olarak yaptığı
başarılı ya da başarısız çabadır” (Vrij 2008:
15). Bu tanımdan hareketle, kişinin “kendisini
kandırması” diye adlandırdığımız yaklaşım,
yalan olarak kabul edilemez. Çünkü yalan
söylemek için diğer bir kıstas, yalan söylemek
için en az iki kişiye ihtiyaç olduğudur.
2.YALAN TÜRLERİ VE YALANCILARIN
KARAKTERİSTİK ÖZELLİKLERİ
Psikologlar yalanları üçe ayırmaktadırlar; kaba
yalanlar, abartmalar ve gizli yalanlar (De Paulo
1996: 703).
Kaba yalanlar, kaynağın doğru olduğuna inan-
dığı bilginin tamamen aksini alıcıya iletmesi
durumudur. Sınavda kopya çektiği halde öğ-
retmenine çekmediğini söyleyen öğrencinin
yalanı bu kapsamdadır. Keza hırsızlık yaptığı
halde suçunu inkâr eden şüpheli, sabah uyana-
madığından işe geç kaldığı halde patronuna
yolda kaza olduğunu ve bunun için geç kaldı-
ğını söyleyen çalışan kaba yalan söylemektedir.
Kaba yalan söyleyenler, söyledikleri yalanların
ayrıntılarını, daha sonra karşılarına çıkabilece-
ğinden hareketle hatırlamak zorundadırlar (Vrij
2008: 17).
Abartmalar, gerçeklerin olduğundan fazla ya da
hafif gösterildiği (küçümsendiği) yalanlardır.
İnsanların, yapılmayan bir görevden, ya da
işledikleri bir suçtan dolayı duydukları pişman-
lığı çok fazla abartmaları bu kapsamda değer-
lendirilir. Cinayet işleyen şahsın, mahkemede
öldürdüğüne çok pişman olduğunu ileri sürme-
si ya da gereksiz ve yüklü miktarlarda alışveriş
yapan kadının eşine bu alışverişi anlatırken
azımsaması abartmalar arasında sayılabilir.
Gizli yalanlar, gerçeğin kibar bir şekilde sak-
lanması ya da anlaşılmayacak bir biçimde ifade
edilmesidir. Misafirlikte yapılan mantı yeme-
ğini beğenmeyen şahsın bunu söylememek için
hamur işleri yemediğini söylemesi gizli bir
yalandır. Politikacı, “Bu kadınla cinsel ilişkiye
girmedim” derken başka bir tür ilişkiye girdi-
ğini de bu yolla saklamaktadır.
Bunlara eklenebilecek bir başka yalan türü
beyaz yalanlardır. Beyaz yalanlar, alıcıya zarar
vermek yerine onun hoşlanmasını sağlayacak,
neşelendirecek, umutlandıracak yanlış yönlen-
dirmeler ya da abartılardır (Glenn 2006). Doğ-
ru ile çelişen abartılı iltifatlar bu alana girer.
Kanser gibi ölümcül hastalardan gerçeği sak-
lamak ve iyi olacağını söyleyerek moral ver-
mek beyaz yalanlardandır. Pensilvanya Üniver-
sitesi’nden Martin Seligman, göğsü ameliyatla
alınmış 69 kanser hastası kadından, kendisini
hasta olmadığına inandıran %75’inin, kendisini
kaderine terk etmiş %25’iyle karşılaştırınca
daha sağlıklı olduğunu ve daha uzun yaşadığını
tespit etmiştir (aktaran Geary 2000).
Yalan ve yalancıları anlatan çalışmasında
Aldert Vrij iyi yalancıların özelliklerini aşağı-
daki şekilde sıralamıştır (Vrij 2010: 8):
1. Yalan söylerken suçluluk duymamak,
2. Kendine güveni tam olmak,
3. Yalan söylerken zorlanma işaretleri gös-
termemek,
Yalan Söyleme Kabiliyeti ve Cinsiyetler Arası Bir Karşılaştırma (234-243)
237
4. Zihinsel olarak zorlanmamak,
5. İyi bir hafızaya sahip olmak, söylediği
yalanları hatırlamak.
Yukarıda sayılan özellikler iyi yalancıları kötü
ya da beceriksiz yalancılardan ayıran en önemli
özellikler olarak kabul edilebilir.
3. YALAN SÖYLEME SIKLIĞI
Günlük hayatta yalan söyleme sıklığı kolay
tespit edilebilecek bir konu değildir (Vrij 2008:
21). Yalan kişisel bir konu olduğuna göre,
tespiti ancak kişinin kendi itirafı sayesinde
olabilir. Bu nedenle kullanılan yöntem ağırlıklı
olarak kişilerin kendilerine sormaktır. Örneğin
Tim Cole (2001: 107), çalışmasında romantik
ilişkide olan çiftlere, birbirlerine ne kadar sık-
lıkla yalan söylediklerini sormuştur. Cole araş-
tırma neticesinde, bağlanma korkusu yaşayan
ve bağlanmaktan kaçınan kişilerin, eşleri-
ne/sevgililerine daha fazla yalan söylediklerini
ortaya koymuştur. Keza bir diğer araştırmada
lise ve üniversite öğrencilerine, ailelerine ne
sıklıkla yalan söyledikleri sorulmuştur. Araş-
tırma neticesinde ergenler ve gençlerin aileleri-
ne karşı özgürlüklerini elde edebilmek adına
sıklıkla yalan söyledikleri ortaya konmuştur
(Jensenve ark. 2004: 101).
Başka bir yöntem ise katılımcılardan bu konu-
da günlük tutmalarını istemek ve günlük hayat-
ta ne sıklıkla yalan söylediklerini dürüstçe
yazmaları (DePaulo ve ark. 1996: 981) olmuş-
tur. Bu çalışmada katılımcılardan bir hafta
boyunca sosyal ilişkilerini ve söyledikleri ya-
lanlarını yazmaları istenmiştir. Çalışma sonu-
cunda kişilerin sosyal olarak yakın oldukları
kişilere daha az yalan söyledikleri, bu kişilere
yalan söylediklerinde kendilerini daha kötü
hissettikleri ve daha kolay yakalandıkları bu-
lunmuştur. Ayrıca yalan söylemenin günlük
hayatın bir gerçeği olduğu vurgulanmıştır.
Ancak burada kişilerin ne kadar dürüst bir
şekilde yalanlarını ortaya koyacakları da so-
rulması gereken ve araştırmanın güvenirliğine
gölge düşüren bir konudur.
Bir diğer çalışma, çocukların ve ergenlerin yaş
ve cinsiyetlerine göre yalan söyleme sıklıkları-
nı incelemiştir (Gervais ve ark. 2000). 6, 7 ve 8
yaşındaki çocuklarla 10, 11 yaşındaki çocukla-
rın annelerine ve öğretmenlerine, çocukların;
(i) Sıklıkla yalan söyledikleri, (ii) Bazen yalan
söyledikleri, (iii) Hiç yalan söylemedikleri,
seçeneklerinden birini işaretlemeleri istenmiş-
tir. Elde edilen sonuçlarda, her iki yaş grubun-
da da kız çocukların erkek çocuklardan daha az
sıklıkta yalan söyledikleri rapor edilmiş, ancak
bundan kız çocukların yalan söylemede daha
başarılı olabileceği ve bu nedenle yakalanma-
mış olabilecekleri sonucu da çıkmıştır (Lewis,
Stranger ve ark. 1989’dan aktaran Gervais,
Tremblay ve ark. 2000: 220). Ayrıca küçük yaş
grubunda yalan söyleme sıklığının daha fazla
olduğunu, 7 yaşından sonraki ısrarlı yalan
söylemenin davranış bozukluğundan kaynakla-
nabileceği belirtilmiştir.
Bir başka çalışmada katılımcıların tanışma
diyaloglarının onar dakikası videoya kaydedil-
miştir (Tyler ve ark. 2006: 72). Birbirleriyle
tanışırken habersizce videoya kaydedilen in-
sanlara daha sonra da bu video izlettirilerek
konuşma boyunca kaç kez yalan söyledikleri
sorulmuştur. Geniş bir katılımcı sayısıyla yapı-
lan araştırma neticesinde, kişilerin deney bo-
yunca ortalama 2.18 kez yalan söyledikleri
ortaya konulmuştur. Bu da bize sıklıkla yalan
söylendiğini göstermektedir (Vrij 2008: 21).
4. YALAN SÖYLEME VE BİLİŞSEL YÜK
KURAMI
Bilişsel yük, kişinin aşina olmadığı bir konuda
daha fazla zihinsel enerji harcaması ve zorlan-
ması anlamına gelir (Angelo 2008). Bilişsel
yük, bizim insan zihninin mimarisi hakkındaki
bilgimiz üzerine yapılandırılmış bir kuramdır
(Sweller 2009: 22). Bilişsel yük teorisine göre,
kişinin zihni belli bir çalışma hafızasına göre
işler (Paas ve ark. 2003: 63). Bilgi işleme sü-
reçlerinde, insanların sınırlı çalışma belleği ve
sınırsız uzun süreli belleklerinin olduğu varsa-
yılır. Çalışma belleğinin kapasitesi yalnızca
yedi elemanla sınırlıdır (Miller 1956’den akta-
ran Çakmak 2007: 3). Kısacası, zihnin kapasi-
tesi üzerinde bir yük yüklendiğinde, bilişsel
yük (cognitive load) ortaya çıkar. Yalan söy-
lemenin, zihni doğru söylemekten daha fazla
zorladığı ortaya çıkmıştır (Vrij ve ark.
2006a’den aktaran Vrij 2008: 58). İnsanlar
yalan söylerken zorlanırlar, çünkü öncelikle
yalanı oluşturmak zihinsel çaba ister. Yalancı,
yalanı oluşturmak ve bunun inandırıcılığını
sürekli takip etmek durumundadır (Vrij ve ark.
Dostları ilə paylaş: |