26
Karl Marks
Kapital I
olgunun olabildiðince kusursuz olmasý, ve gerçekten herbiri bir ötekine
göre, bir evrimin farklý anlarýný oluþturmalarýdýr; ama hepsinden de
önemlisi, ardarda dizilerin, sýralarýn ve böyle bir evrimin farklý aþamalarý-
nýn içersinde kendilerini gösterdikleri sonuçlarýn sýralanmasýnýn kesin
olarak tahlil edilmesidir. Ama denecektir ki, ekonomik yaþamýn genel
yasalarý, birdir ve aynýdýr, ister bugüne, ister düne uygulansýnlar bir þey
deðiþmez. Marx, bunu açýkça reddeder. Ona göre böyle soyut yasalar
yoktur. Tersine, onun düþüncesine göre, her tarihsel dönemin kendi
yasalarý vardýr. ... Toplum belirli bir geliþme dönemini tamamlar tamam-
lamaz, belirli bir aþamadan bir ötekine geçerken, baþka yasalarýn da et-
kisi altýna girmeye baþlar. Kýsacasý ekonomik yaþam, karþýmýza, biyoloji-
nin öteki kollarýndaki evrim tarihine benzer bir olgu sunar. Eski iktisat-
çýlar, ekonomi yasalarý ile fizik ve kimya yasalarý arasýnda iliþki kurduklarý
için, bu yasalarýn niteliklerini yanlýþ anlamýþlardýr. Olgularýn daha derin-
lemesine bir tahlili, toplumsal organizmalarýn kendi aralarýnda, bitkiler
ya da hayvanlar kadar, temelden farklý olduðunu gösterir. Dahasý var,
bir tüm olarak bu organizmalarýn yapýlarýnýn farklý olmasý, tek tek organla-
rýnýn gösterdiði deðiþiklikler, bu organlarýn içinde iþledikleri koþullarýn
farklý olmasý sonucu, bir ve ayný olgu, tamamýyla farklý yasalarýn
egemenliði altýna girer. Marx, örneðin, nüfus yasasýnýn, her zaman ve
her yerde ayný olmasýný reddeder. Tersine, her geliþme aþamasýnýn,
kendine özgü nüfus yasasý olduðunu öne sürer. ... Üretici güçlerin deðiþik
derecelerde geliþmeleri ile, toplumsal koþullar ve bunlara yön veren
yasalar da deðiþir. Marx, bu görüþ açýsýndan, serma- yenin aðýrlýðý ile
kurulan ekonomik düzeni, araþtýrma ve açýklamayý amaçlarken, o, yal-
nýzca, son derece bilimsel bir biçimde ekonomik yaþamýn içinde her
saðlýklý incelemenin amacýný formüle etmiþ oluyor. Böyle bir inceleme-
nin bilimsel deðeri, belirli bir toplumsal organizmanýn, kökeni, varoluþu,
geliþmesi ve ölümü ile onun yerini bir baþka ve daha yüksek bir organiz-
manýn alýþýný düzenleyen özel yasalarýn
[sayfa 27]
açýklanmasýndadýr. Ýþte
aslýnda da, Marxýn kitabýnýn deðeri buradan gelir.
Yazar, benim yöntemim olarak kabul ettiði þeyi, bu derece çarpýcý
ve, benim uygulamam yönünden, cömertçe ortaya koyarken, diyalek-
tik yöntemden baþka neyi anlatmýþ oluyor?
Kuþkusuz, sunuþ yönteminin, biçim yönünden, araþtýrma yönte-
minden farklý olmasý gerekir. Araþtýrma yöntemi, iþlenecek malzeme-yi
ayrýntýlarýyla ele almalý, onun geliþmesinin farklý biçimlerini tahlil et-
meli, iç baðýntýlarýn esasýný bulmalýdýr. Ancak bu yapýldýktan sonra, ger-
çek hareket yeterince anlatýlabilir. Eðer bu baþarýyla yapýlýrsa, eðer ele
alýnan konunun yaþamý týpký bir aynada olduðu gibi ideal bir biçimde
yansýtýlýrsa, karþýmýzda salt a priori
8
bir yapý varmýþ gibi gelebilir.
Benim diyalektik yöntemim, hegelci yöntemden yalnýzca farklý
deðil, onun tam karþýtýdýr da. Hegel için insan beyninin yaþam-süreci,
yani düþünme süreci Hegel bunu Fikir (Idea) adý altýnda baðýmsýz
27
Karl Marks
Kapital I
bir özneye dönüþtürür gerçek dünyanýn yaratýcýsý ve mimarý olup, ger-
çek dünya, yalnýzca Fikirin dýþsal ve görüngüsel (Phenomenal) biçimi-
dir. Benim için ise tersine, fikir, maddi dünyanýn insan aklýnda yansý-
masýndan ve düþünce biçimlerine dönüþmesinden baþka bir þey deðildir.
Hegel diyalektiðinin mistik yönünü, otuz yýl kadar önce, henüz
daha moda olduðu bir sýrada eleþtirmiþtim. Ama tam da Das Kapitalin
birinci cildi üzerinde çalýþtýðým sýrada, kültürlü Almanyada gevezelik
eden hýrçýn, küstah ve bayaðý Epigouoi,
9
Lessing zamanýnda Spinoza
ya ölmüþ köpek diyen kahraman Moses Mendelssohnun yaptýðý gibi,
Hegele saldýrmanýn tadýný çýkartýyorlardý. Bu yüzden ben, açýkça bu
güçlü düþünürün öðrencisi olduðumu itiraf ettim ve hatta, deðer teorisi
bölümünde yer yer ona özgü ifade b!çimlerine de kur yaptýðým oldu.
Hegelin elinde diyalektiðin mistisizmle bozulmasý, ayrýntýlý ve bilinçli
bir biçimde diyalektiðin genel iþleyiþ biçimini, ilk kez onun sunmuþ
olduðu gerçeðini örtemez. Hegelde diyalektik baþaþaðý duruyor. Mistik
kabuk içersindeki aklauygun özü bulmak istiyorsanýz, onun yeniden
ayaklarý üzerine oturtulmasý gerekir.
Mistikleþtirilmiþ biçimi ile diyalektik, Almanyada moda olmuþtu,
çünkü þeylerin mevcut durumunu yüceltiyor ve ululuyor gibi
[sayfa 28]
görünüyordu. Oysa aklauygun biçimiyle diyalektik, burjuvazi ile onun
doktriner sözcüleri için bir rezalet ve iðrençliktir, çünkü þeylerin mev-
cut bugünkü durumunu olumlu yanlarýyla kavrar, ayný zamanda da, bu
durumun yadsýnmasýný, onun kaçýnýlmaz çöküþünün anlaþýlmasýný içerir;
çünkü diyalektik, tarihsel olarak geliþmiþ olan her toplumsal biçimi
akýþan bir hareket içinde görür ve bu yüzden, onun geçici niteliðini,
onun anlýk varlýðýndan daha az olmamak üzere hesaba katar; hiç bir
þeyin zorla kabul ettirilmesine izin vermez, özünde eleþtirici ve devrim-
cidir.
Kapitalist topluma özgü çeliþkiler, içinde büyük sanayiin yaþadýðý
ve doruk noktasý genel bunalýmlar olan dönemsel çevrim deðiþiklikleri
içersinde, en çarpýcý biçimde, deneyimli burjuvayý etkiler. Henüz
baþlangýç aþamasýnda olsa da, böyle bir bunalým bir kez daha yaklaþýyor;
alanýnýn evrenselliði ve hareketinin yoðunluðu, diyalektiði, yeni, kutsal
Prusya-Alman imparatorluðunun baþýndaki türedi asalaklarýnýn kafala-
rýna bile sokacaktýr.
[sayfa 29]
Londra, 24 Ocak 1873
KARL MARX
8
Önsel. -ç.
9
Epigonentum, mukallitler. -ç.