- 576 -
ve varlıkları kendindendir.
41
4. dealar tikel ey’lerden farklı olarak, zamanın dı ındadır.
Zamanın dı ında olduklarından dolayı, de i imden uzaktırlar ve her zaman kendi kendilerinin
aynı kalırlar. Örne in “Beyaz” her zaman “Beyaz”dır.
42
5. dealar cisimsel ve maddi olan
herhangi bir eyle karı maz. Bu yüzden “saf ve katı ıksızdırlar. Bu özelli in sadece idealar ve
maddesel ey’ler arasında geçerli olmaması, aynı zamanda ideaların kendi aralarında da geçerli
olması nedeniyle, kendi içlerinde ideaların birbirlerine karı masından da söz edilemez.
43
6.
dealar parçalardan meydana gelmemi tir. Bunun için idealar parçalardan meydana gelmi bir
bütün olmadı ı için “basit”tirler.
44
7. dealar en gerçek varlıklardır. Ancak ideaların sahip
oldu u bu gerçeklik, nesnel nitelikte olan bir gerçekliktir.
45
8. dealar bilginin nesneleridir. Zira
gerçek, zamana ve insanlara göre de i meyece i için, onun nesneleri olan ideaların da
de i iminden söz edilemeyecektir. Ancak ideaların bilginin nesneleri olması, onların
dü üncede olan bir nesne olması anlamına gelmemektedir. Çünkü idealar akıl tarafından
kavranmasına ra men akılda olan bir dü ünce de ildir. Zira idealar sadece zihin tarafından
“kavramsal olarak kavranan” evrensel ey’lerdir.
46
9. dealar genel kavramlar veya genel
adlardır. Di er bir ifadeyle idealar, insan zihninin duyumlardaki çoklu u bire indirgedi inde
ortaya çıkan tikel ey’lerin üzerindeki “tümel gerçekliklerdir.
47
10. dealar kendi içlerinde
a amalar dizisine sahiptir. dealar arasında var olan, ancak Platon tarafından kesin bir ekilde
ifade edilmeyen bu hiyerar iye göre, en tepede, di er bütün iyi ey’lerin nedeni olan “iyi
ideası” bulunur. yi ideasının bilginin en yüksek konusu olmasının altında yatan neden de
budur. Bunun en güzel örne ini ise Devlet’in VII. kitabında yer alan ma ara benzetmesinde
görmekteyiz.
48
11. dealar, renksiz, biçimsiz, gözle görülemezler, Tanrısal ey’ler olup Tanrı
tarafından yaratılmamı lardır.
49
d. dea-Nesne li kisi
Platon için idealardan varlı a geçi süreci kolay olmamı tır. Tikel varlıklar dünyası
Platon açısından inkâr edilemez görünmekle birlikte evrende var olan düzen de onun için
açıklanması zorunlu olan bir olgudur. te Platon, Timaios diyalogunda dikkatleri, düzeninden
ve i leyi inden etkilendi i tikel varlıkların dünyasına çevirmi tir. Ancak Timaios’tan hareketle
tikel varlıkların açıklamasında kesin cümleler kullanmadı ından Platon'un tabiat felsefesi ve
ontoloji anlayı ı, onun için muhtemel olan görü ler toplamı oldu u fikrini vermektedir.
50
Yani
onun tabiat felsefesi ve ontolojisi kesin ey’ler olarak de il de akla en yakın ihtimaller, ya da
di er bir ifadeyle mümkün ey’ler olarak ileri sürmektedir. Burada Platon”un böyle bir
yakla ım geli tirmesinin temel nedeninin ne oldu u sorusu akla gelmektedir. Bunun cevabı
onun idealar anlayı ıyla ba lantılı oldu unu söylemek mümkündür. Yanı idealar dünyasının
dı ındaki tikel varlık âleminin durmadan de i mesi Platonu böyle bir yakla ım geli tirmesine
sevk etmi olabilir. Çünkü ona göre durmadan de i en bir dünyada kesinlikten bahsetmek
mümkün de ildir. Bunun için tikel varlıkların dünyasında kesin gerçekliklerden de il, sadece
akla en yakın ihtimallerden bahsetmek en do ru yoldur.
51
Platon’a göre varlık iki boyutludur. Biri varlı ın daima var olan, zaman ve olu un dı-
ında olan tikel varlıkların dünyasını a ar durumdaki boyutu, ikincisi onun daima de i en ve
41
Platon, Timaios, 48e, 51d; Devlet, 493e; Sofit, 248a; Phaidon, 100b
42
Platon, Sofist, 248a; Timaios, 37c,52a.
43
Platon, Phaidon, 81b; Philebos 15a-d; Symposion 211e
44
Platon, Phaidon, 79b-e; Parmenides, 137d; Philebos, 15a-b,16d; Devlet, 608d-611c
45
Platon, Devlet 486d, 490a; Phaidon, 65d; Philebos, 58a; Sofist 247d.; Turgut, a.g.e., s. 17.
46
Platon, Phaidros, 247d; Timaios, 51d; Theaitetos, 186d
47
Platon, Devlet 596a; Menon,72c; Phaidon, 74a, 100c; Phaidros, 249c; Sofist 255e.
48
Platon, Sofist, 255e; Devlet, 505a 508c-e; Ma ara benzetmesi için bkz: Devlet, 514a-517d.
49
Platon, Phaidros, 247d; Parmenides, 137e; Phaidon 79a, 83d; Devlet, 529d, 596c-e. Phaidon, 79a; Devlet Adamı, 309c. ; Köni,
a.g.e., s. 71 vd.; Gılson, Etienne,
Tanrı ve Felsefe, çev.: Mehmet Aydın, 1999, s. 27; Heimsoeh, Heinz, (1986).
Felsefenin
Temel Disiplinleri, çev.: T. Mengü o lu, stanbul, s. 90-91; lbo a,
a.g.tez, s. 15vd; Weber,
a.g.e., s. 52; Collingwood,
a.g.e.,
s. 68;
50
Copleston, Frederick, (1946). A History Of Philosophy – Greece And Rome, Volume 1,Burns & Oates, Great Britain, ss.
245–246.
51
Platon,
Timaios, 27c; Marias,
a.g.e., s. 56; Weber,
a.g.e., s. 59.