- 579 -
Platon ruhun ölümsüzlü ü meselesini de eserlerinde bu çerçevede ele alır. Ruh için
öncelikle söyledi i husus, daima hareket halinde olan eyin ölümsüz oldu udur. Do um her eyin bir
ilki oldu una göre, ilkenin kendisi hiç bir eyden do maz. (E er do arsa ilkeli i kalmaz) Öyleyse
hareket ettirici ilke olan ruh kendi kendini bırakmayaca ı için ölümsüzdür.
68
2. Ma ara Alegorisi ve Mistik Temelleri
Platon Devlet diyalogunda, genel bilgi ve e itim anlayı ını mecazi bir dille ifade edip,
somutla tırmak maksadıyla kullandı ı ma ara istiaresinde; onun bilgi ve e itim anlayı ını
ortaya koyması bakımından, bölünmü çizgi analojisi ve idealar ö retisi kadar önemli bir yere
sahiptir.
69
Bir yandan zamanının e itim anlayı ını kritik etmek, öte yandan da e itimsiz
insanların durumunu ifade etmek üzere bu benzetmeyi kullanmı tır.
70
Aynı zamanda bu
benzetme, algılanabilen dünya hakkındaki bilgimiz ile idealara ili kin elde etti imiz idrak
arasındaki ili kiyi göstermeye de hizmet eder. Algılanabilen eyler ve sahip oldu umuz
fikirlerin ço u de i ken ve kusurludur, onun için bu bilgi türü mükemmel bir bilgi türü
de ildir. Ma ara benzetmesinde bizi bir bilgi hiyerar isine götürmektedir. Zandan idrake
do ru yani gölgelerin dünyasından gün/güne ı ı ına do ru nasıl çıkabilece imizi ve sonuçta
güne in kendisini nasıl görebilece imizi anlatır.
71
Buna benzer a amalarda filozof da algılanır
incelemeden objektif tasvire, matematik fizi inin hipotezlerine, buradan da evrenin düzenleme
prensibini yakaladı ı yilik ideasına yükselir. Onu tefekkür ettikten sonra da davranı larında,
deruni hayatında ve sitenin yönetiminde kendi imajını gerçekle tirmeye çalı ır. Aynı ekilde
bilginin bilim aracılı ıyla insan kendini yeryüzünde tutan zincirlerden kurtulmalı ve iyili in
göz kama tırıcı aydınlı ına varıncaya kadar ideal dünyada yükselmelidir.
72
Bu benzetmede aynı zamanda insanın dünyadaki halini ve genel be eri durumunu da
yansıtır. Yine insanları salt gördüklerine inanmaya sevk eden, onlara yanlı fikirler ve de erler
a ılayan, insanları yanılsamaların girdabına hapsedecek toplumları ele tirmi olur. Aynı
zamanda bu benzetmede e itimin önemine yapılan vurgu da önemlidir. Mahkûmların
karanlıktan kurtarılıp ı ı ı görebilmesi için zincirlerden kurtarılıp vücudunu arkaya çevirerek,
ruhunu aldatıcı görünü ler dünyasından ve i tihalardan uzakla tırarak, gerçeklikler dünyasına
dönmesi gerekir.
73
Ruhun özellikle görünü ler dünyasından gerçeklik alana dönmesi, bir
de i im, dönü ümün ve sürecin konusudur. te bu alegoride mistik dü ünceye kapı aralayan
ve bu dü üncenin ana kuramlarını i leyen önemli kavramlara yer verilir. Bunlar,
“boyunlarından ve ayaklarından küçük ya tan beri zincire vurulmu insanlar,” “yanan ate ,”
“ate ile o insanlar arasındaki dik yoku ,” “zincirlerden bir gün çözülmek,” “ate i görmek,”
“ate e bakarken zorluk çekmek,” “gerçek ı ık olan güne e do ru yürümek,” gibi kavramlardır.
a.Karanlık: Platon’un ma ara alegorisinin özünde üç temel i lev söz konusudur.
Karanlık, ate sayesinde karanlı a dü en gölgeler ve karanlıktan aydınlı a geçi .
74
Platon’un
“karanlık” alegorisi, bilgi tarafından aydınlatılmamı , üstelik ba kaları tarafından manipüle
edilen biçare ve pasif insanlardır. in daha da kötüsü kendi durumlarına alı ık olmaları ve
bundan da ho nut olmalarıdır.
“ imdi dedim insan denen yaratı ı e itimle aydınlanmı ve aydınlanmamı
olarak dü ün. Bunu öyle bir benzetme ile anlatayım:” “Yer altında ma aramsı bir yer,”
“ çinde insanlar.” “Gölgeler,” “Önde boydan boya ı ı a açılan bir giri …” nsanlar
çocukluklarından beri ayaklarından, boyunlarından zincire vurulmu , bu ma arada
68
Platon, Phaidros, 245c; Weber, a.g.e., s. 63; Russell, a.g.e., s. 251.
69
Platon, Devlet, 509de-510abc; Stumpf, a.g.e., s. 53.
70
Cevizci, Ahmet, Felsefe Sözlü ü, stanbul 2002, s. 674.
71
Platon, Devlet, 508c; 516c; kr . Skirberk, G, Gilje N. (2011). Antik Yunan’dan Modern Döneme Felsefe Tarihi, çev.: E.
Akba , . Mutlu, stanbul, s. 80
72
Schwarz, Fernand, (1997).
Kadim Bilgeli in Yeniden Ke fi, çev.: A. Meral Arslan , stanbul, s. 169.
73
Cevizci, Ahmet,
Felsefe Tarihi, stanbul 2009, s. 88-89.
74
Yasa, Metin, (2010). Eflatuncu Ma ara Alegorisini Yeniden Yorumlama Gereksinimi, OMU FD., Samsun, sa.28, s. 42.
- 580 -
ya ıyorlar.” “Ne kımıldayabiliyorlar ne de burunlarının ucundan ba ka bir yer
görebiliyorlar, öyle sıkı sıkıya ba lanmı lar ki, kafalarını bile oynatamıyorlar.”
75
Buradaki
e itim ifadesi insanın iç dünyasının aydınlatılması, gerçek bilgiye ula mada
kalbi bilgi ve sezgi olarak tespit edilebilir. “Yer altında ma aramsı bir yer, içinde insanlar.” çinde
insanların bulundu u ma aranın yerin altında bulunması tasavvuf dü üncesindeki dünyaya
kar ı takınılan tavrın bir neticesi olabilir. Ancak buradaki tavır arz, yani yeryüzü de il, soyut
anlamda dünya hayatı ve ki inin yaratılı amacından saparak a a ılık bir hayat ya aması
sembolize edilmektedir. Tasavvuf dü üncesinde dünya ile arz birbirinden ayrılır. Tasavvufa
göre arz güzeldir ve her bir güzelli e derin tefekkür nazarıyla bakarak ilahi kudret akı larını
seyre dalar. Arzı yaratıcısını yakından tanımaya çalı ır. Ancak kötülenen ve a a ılanan dünya
ise arzdaki nimetlere kar ılık çekildi imiz imtihanda kaybedenler tarafında yer almamızdır.
76
Kur'an-ı Kerim ve hadislerde dünya ve maddiyat mutlak surette tümden reddedilmi ve
kınanmı de ildir. Hatta dünya sırf dünya oldu u için kötülenmi de ildir.
77
Kur'an-ı Kerim’de
yerilen ve kötülenen dünyanın, tasvip edilmeyen boyutu, me ru olmayan veya me ru olup ta
a ırı ve ölçüsüz bir ekilde tüketilmesidir. Ahretle ilgili amel ve ibadetlerin yerine getirilmesini
engelleyen, aksatan, ahlak kurallarının göz ardı edilerek önemsenmemesinde takınılan tavrın
yerilmesidir.
78
te bu durumda yer altında ma aramsı yer, nsanlar çocukluklarından beri ayaklarından,
boyunlarından zincire vurulmu , bu ma arada ya ıyorlar.” “
Ne kımıldayabiliyorlar ne de burunlarının
ucundan ba ka bir yer görebiliyorlar, öyle sıkı sıkıya ba lanmı lar ki, kafalarını bile oynatamıyorlar.”
79
Buradaki boyunlarından ve ayaklarından küçük ya tan beri zincire vurulmu insanlar, dünya
yüzünde ya ayan her din, dil, ırk ve dü ünceden insanın yer aldı ı bir mekân ve ki iler olarak
de erlendirilebilir. Ancak bunlardan Platon’un ma arasındaki insanlar, kendini geli tirememi ,
manevi e itim almamı , nefsinin elinde ve nefsin insana vurdu u prangaların esiri olmu
insanlardır. Bunlar paranın, ehvetin, kötü ahlakın, ihtirasların eseri konumunda insanlardır.
Bu insanların kımıldayamamaları ve ba larını oynatamamaları nefislerinin kendilerini esir
almasından kaynaklanmaktadır.
“Önde boydan boya ı ı a açılan bir giri …” Ancak yine de insanlar için manevi terbiye
yolları açıktır. Kendileri için türlü fırsatlar sunulması her zaman ihtimal dâhilinde olan bir kapı
sürekli açıktır ve oradan bitmez tükenmez ı ık gelmektedir. Bu, kendilerini çepeçevre ku atan
prangalardan kurtulma yolları yani nefs terbiyesinin yolları olabilir. Bu yoların ba langıcı
Platon’a göre ate e dönüp bakmakla, yani bir rehberin önderli inde e itimden geçmekle ba lar.
b. Gölgeler ve Ate
“Yüksek bir yerde yakılmı bir ate parıldıyor arkalarında.” “Mahpuslarla ate arasında dimdik
bir yol var.”
80
Ate , onları bu e itimsizlikten, nefislerinin kötülüklerinden ve ihtiraslardan kurtaracak
ı ık, yani onları e itecek ve yol gösterecek olgun insanlardır.
Ate ile insanlar arasında dik bir yolun bulunması insanın o yüksek yere çıkması için o
dik yoku u geçmesi gerekir. Her bir ula ılacak mertebe kolay elde edilecek bir mertebe de ildir.
Bir çilenin, bir sabrın ve bir sürecinin sonucudur. Ate bir insanı kâmil sembolü olarak
dü ünülecek olursa o ate e ula mak ve o ate rehberli inde gerçek güne e ula ılmanın ilk
basama ı gerçekle mi olacaktır. Ate e ula mak için de o dik yoku un geçilmesi gerekir. Yani
gerçek bilgiye ula mak veya iç aydınlanmayı sa lamak için boyun ve ayaklarındaki
prangalardan kurtulmaya karar vermelidir. Yani ilk hareket iradidir ve kendi iste iyle o ı ı a
75
Platon, Devlet, 514a.
76
Afifi, Ebu’l-Ala (1996). Tasavvuf, çev.: . Kaçar, M. Sülün, stanbul, s. 119.
77
Kasas 28/77.
78
Uluda , Süleyman (2014). Tasavvuf ve Tenkit, stanbul, s. 233.
79
Platon, Devlet, 514a.
80
Platon, Devlet, 514a.