•
Demir, İlhan Berk’in Şiirlerinde Toplumcu Gerçekçiliğin İzdüşümü
•
60
•
bilig
KIŞ 2012 / SAYI 60
Berk, daha sonraları, şiirde ‘ne’den çok ‘nasıl’ı önemsemeye başlaması ile
birlikte söze dayalı şiirden ayrılışını, şiir sanatı adına
bir tür kurtuluş adde-
der: “Benim kurtuluşum Saint Antoine’ın Güvercinleri’yle oldu. O güne
değin nasıl anlatacağım? değil, ne anlatacağım? ağır basmış. Başta
Nâzım’ın şiiri, sonra da Orhan Veli’lerin söze dayalı şiirleriyle doluydum
ben. Boğulmuştum bu şiirde.” (Çeker 2003: 12).
Berk’in daha 1960 yılında
Dost dergisi için kendisiyle yapılan bir söyleşide
Fuad Güner’in: “Toplumla sanat ilişkileri hakkında ne düşünüyorsunuz?”
sorusuna verdiği: “Hiçbir şey düşünmüyorum. Ben şiirden önce bir şey
düşünmem zaten. Toplumla bir ilişki varsa şiirimde bu dolayısıyla olan bir
şeydir; benim önceden toplumu, onun sorunlarını koyayım diye bir davranı-
şım yoktur.” (1960: 36) şeklindeki cevabı, Berk’in
toplumcu gerçekçi anla-
yıştan sanatsal kaygılar dolayısıyla koptuğunu ortaya koyması kadar onun
şiir sanatı bakımından yaşadığı değişimi göstermesi ve Berk’in şiir hayatını
dönemlere ayırmanın ne kadar isabetli olacağını ortaya koyması bakımından
önemlidir. Berk’in 1962 yılında
Varlık dergisinde yayınlanan bir söyleşide:
“Eskisi gibi toplum şiiri yazmamanızın nedenlerini açıklar mısınız?” şeklin-
deki bir soruya verdiği: “Başkalarını bilmem ama benim için hiçbir nedeni
yok. Salt, o eski kitaplarımdaki toplum şiirlerini, bugün, düz yazının rahat
rahat yapabileceğine inanmam bir neden olabilir.” (Menemencioğlu 1962:
8) şeklindeki cevabını da bu bağlamda değerlendirmek gerekir.
Berk, kendisini tanımlarken dünyaya bakışında Marksist düşüncenin hep
ağır bastığını, Marksist felsefeye dair çok fazla
kitap okuduğunu vurgular
(Berk 1997: 72). ‘Marksist, solcu’ olduğunu vurgularken solculuğunun,
mensubu olduğu sınıf bilincinden kaynaklandığını ifade eder. Sınıf bilin-
cinden dolayı da solculuğunu doğal görür (Çeker 2003: 12, Su 2004: 64).
Bireyin siyasal tercihleri, eğilimleri üzerinde mensubu olduğu sosyal sınıfın
etkili olduğuna (bk. Yeşilorman 2006: 2-3) vurgu yapan Berk, bir dönem,
toplumcu
gerçekçi şiire yönelişini, toplumcu gerçekçiliği, mensubu olduğu
sınıfa uygun bulmasına bağlar. Bu uygunluğun ve ezilen sınıfın şiire ta-
şınmasıyla iyi şiir yazılacağı düşüncesinin -Berk’e göre her iyi şairin başlan-
gıç yeri ‘ezilen sınıf’tır, sınıf bilincidir- kendisini bir dönem için toplumcu
gerçekçiliğe götürdüğünü söyler. Sınıf bilincini hiç unutmamasına, hep
solcu olarak kalmasına rağmen 1955’lerde ne söylediğinden çok nasıl söy-
lediğine dikkat etmeye, nasıl söyleyeceğinin farkına varmaya başlamasıyla
ve poetikasında ortaya çıkan değişimle birlikte toplumcu
gerçekçi şiir anla-
yışından uzaklaştığını ifade eder (bk. Su 2004: 64).
•
Demir, İlhan Berk’in Şiirlerinde Toplumcu Gerçekçiliğin İzdüşümü
•
61
•
KIŞ 2012 / SAYI 60
bilig
Toplumcu gerçekçi şiirlerinde komünist propaganda yaptığı gerekçesiyle
ağır ceza mahkemesinde yargılanan ve beraat eden Berk, solculuğu ve
Marksist dünya görüşü hakkında şunları söyler:
Günaydın Yeryüzü’nü,
Köroğlu’nu, Türkiye Şarkısı’nı yazmışım. Günay-
dın Yeryüzü ağır ceza mahkemesine gitti. Ben ağır ceza mahkemesine
çıktım. (…) Çünkü bu üç kitabımdan komünist ayaklanmayı hazırlayan
kitaplar olarak bahsediliyordu. (…) Öyle bir çağda yaşıyorduk
ki -zaten
şimdi de öyle-, sanatçının sol düşüncede olması çok doğal. Bir Marksist
terbiyenin davranımları olarak. (...) Ben düşüncelerimi ‘Galile Denizi’ne
geçtiğim zaman da değiştirmedim. Marksist düşüncenin bir başka pla-
nında o şiiri söylemeye çalıştım. Çünkü bu dönemde benim korkarak
İkinci Yeni’ye geçtiğim iddiaları ortaya çıkmıştı, komik iddialar. (..) Za-
ten ezilen bir sınıfın çocuğuydum ve bunun acısını duyuyordum. Yani
bir
inanç değil, bir düşünceydi benimkisi (Koçak vd. 1992: 139).
Kısacası Berk’in toplumcu gerçekçi şiir anlayışından kopuşu; hayat felsefe-
sindeki ani bir değişimden dolayı değil sanat felsefesindeki değişimden
dolayıdır. Berk, insan yaşamına hep Marksist, solcu gözüyle bakmıştır,
hayatının her döneminde Marksist felsefe egemen olmuştur;
ancak şiir
sanatında 1955’lerden itibaren bir değişim yaşadığından, ‘ne’den çok ‘na-
sıl’ı önemsemeye, şiirin teknik boyutuyla daha çok ilgilenmeye başladığın-
dan toplumcu gerçekçi çizgiden kendiliğinden bir uzaklaşma meydana
gelmiş ve şiir hayatında bu dönem kendiliğinden son bulmuştur.
Özcan,
Aykırı ve Şair İlhan Berk adlı çalışmasında, İlhan Berk’in toplumcu
gerçekçi anlayıştan uzaklaşmasını ve İkinci Yeni anlayışına kaymasını,
şairin Batı şiiriyle ilişkisini yoğunlaştırmasına, şiirle ideoloji arasındaki
ayrımın farkına varmasına bağlar (2009: 202) ve şu tespitte bulunur: “Sü-
rekli değişimi kendisine ilke edinen Berk,
komünizmin değişmeye müsaa-
de etmeyecek son durak olduğunu görünce, ikinci durakta inerek sanat ve
şiir otobüsüne binmeyi tercih etmiştir.” (204).
İlhan Berk’in toplumcu gerçekçi çizgideki şiirleri -her ne kadar Berk sonra-
ları bu şiirlerini sanatsal çerçevede olumsuzlasa da-; hem Berk’in
şiir haya-
tına dair sağlıklı değerlendirmeler yapabilmek hem de Türk edebiyatında
toplumcu gerçekçi şiirin yerini anlayabilmek bakımından önemlidir.
Ekonominin Belirlediği Toplumsal Yapı
Toplumcu gerçekçilik, gerçekçiliğin 20. yüzyılda kazandığı görünüşlerden
biridir. Felsefesini ve estetik dayanağını Marksizm’den alan toplumcu