553
kura neticesinde kral ilân edilir (I. Samuel,
8-10). Þaul’ün krallýk dönemi Ýsrâiloðulla-
rý’nýn düþmanlarýna karþý mücadeleleriy-
le geçer. Her iki gelenekte de Tâlût’un so-
nu acýklýdýr. Ýslâm kaynaklarýna göre Tâlût
yaptýklarýndan piþmanlýk duyar ve tövbe
etmek ister. Her gece kabristana gidip að-
lar. Kendisine Peygamber Uþmuil’in (Þimu-
el) kabrinde ona danýþmasý söylenir. Kral
kabrin yanýna gelip seslendiðinde Uþmuil
topraktan baþýný çýkarýp Tâlût’la konuþur.
Krala tövbesinin kabulünün Allah yolunda
savaþýp oðullarýyla birlikte ölmesiyle müm-
kün olacaðýný söyler. Kýrk yýl krallýk yaptýðý
söylenen Tâlût (Resullerin Ýþleri, 13/21)
çeþitli kavimlerle savaþýr ve son olarak Fi-
listîliler’le olan savaþta oðullarýyla birlikte
öldürülür (krþ. I. Samuel, 15/3-28; 31/1-6).
BÝBLÝYOGRAFYA :
Taberî,
Câmi £u’l-beyân, II, 595-624;
a.mlf.,
TârîÅ
(Ebü’l-Fazl),
I, 467-475;
Zemahþerî,
el-Keþ-
þâf
(nþr. M. Abdüsselâm Þâhin),
Beyrut 1424/
2003, I, 287-291;
Fahreddin er-Râzî,
Mefâtî¼u’l-
³ayb, VI, 170-191;
Nüveyrî,
Nihâyetü’l-ereb, XIV,
36-53;
H. Lesetre,
“Saul”, DB, V/II, s. 1500-1507;
Nelson’s Illustrated Bible Dictionary
(ed. H. Lock-
yer),
New York 1986, s. 954-955;
M. Hüseyin Ta-
bâtabâî,
el-Mîzân, Beyrut 1991, II, 610-645;
Sâ-
bir Tuayme,
Benû Ýsrâßîl fî mîzâni’l-Æurßâni’l-Ke-
rîm, Beyrut, ts.
(Dârü’l-cîl),
s. 226-231;
D. M. Gunn,
“Saul”, The Oxford Companion to the Bible
(ed.
B. M. Metzger – M. D. Coogan),
New York 1993, s.
679-681;
J. Neusner – A. J. Avery-Peck,
The Ro-
utledge Dictionary of Judaism, New York 2004,
s. 139-140;
Bernhard Heller,
“Tâlût”, ÝA, XI, 697-
698;
R. Firestone,
“Talut”, EI
2
(Ýng.),
X, 168-169;
B. Oded,
“Saul”, Encyclopaedia Judaica, Detroit
2007, XVIII, 78-80;
L. Takim,
“Saul”, Encyclopa-
edia of Qur’ån
(ed. J. D. McAuliffe),
Leiden 2004,
IV, 536-537.
ÿAli Osman Kurt
–
—
TAMBUR
(
)
Bir mûsiki aleti.
˜
™
Organolojinin uzun saplý lavta türünün
tipik örneklerinden biri saydýðý telli çalgý-
dýr. Özbek ve Uygur mûsikisinde çalýnan
birbirine benzer iki çalgýdan baþka Ýran’ýn
Luristan bölgesindeki Ehl-i Hak dergâhla-
rýnda, Kuzey Irak ve Suriye halk mûsiki-
sinde kullanýlan baðlama benzeri çalgýlar
da
tambur
(tanbûr)
adýný taþýr. Henry Ge-
orge Farmer ve Curt Sachs gibi müellifle-
re göre tambur kelimesinin kökeni “küçük
yay” anlamýndaki Sumerce
pan-turdur.
Alain Daniélou ise tamburun kökenini eski
Hint dilinde aramýþtýr. Onomastikon mü-
ellifi Ýskenderiyeli Julius Pollux
pandouros
kelimesinin eski Yunanca’ya Asur dilinden
geçtiðini yazmýþtýr. Tambur eski Yunanlý
dilci Athenaios’ta pandouros, Nikomakhos’-
ta
phandouros, Ýskenderiyeli Hesykhios’-
ta
pandourion ve pandouris biçiminde
görülür. Bazý Ýlkçað müellifleri kelimenin
kökenini Lydia dilinde bulduklarýný söyle-
miþtir. Slav dillerindeki
pandora ve Avru-
pa dillerindeki
bandurria, pandore, man-
dore, mandole gibi kelimeler de panturun
türevleri sayýlýr. Osetyalý Vasiliy I. Abayev,
Kafkas çalgýsý
pandurun adýnýn Ýskit dilin-
den geldiðini söyler. Adlarý ve biçimleri bir-
birine benzeyen bu Kafkas çalgýlarý Oset-
ya’da
fandir, Ermenistan’da pandir
(bam-
birn),
Çeçenistan’da
pondur adýyla bilinir.
Yaklaþýk ayný çalgýya Gürcistan’da
çonguri,
Abhazya’da
açengur denilir. Bu son isim-
lerin Türkçe’deki çöðür ve Âzerîce’deki ço-
ður ile akraba olduðu açýktýr.
Arapça metinlerde tambur ilk defa IV.
(X.)
yüzyýlda Ebü’l-Ferec el-Ýsfahânî’nin
Kitâbü’l-E³ånî’sinde geçer. Ayný dönem-
de Fârâbî, el-Mûsîša’l-kebîr adlý eserin-
de “tunbûr-ý mîzânî”
(tunbûr-ý Baðdâdî)
ve
“tunbûr-ý Horasânî” adýyla andýðý iki tam-
bur türünü ayrýntýlý biçimde tanýtýr. Daha
sonra Ýhvân-ý Safâ, Ýbn Sînâ, Ýbn Zeyle ve
Safiyyüddin el-Urmevî tamburdan bahset-
miþ, Abdülkadir-i Merâgý Mašå½ýdü’l-el-
¼ân ve Câmi£u’l-el¼ân adlý eserlerinde
çeþitli tamburlarý tasvir etmiþtir. Merâgý’-
ye göre tanbûr-ý Þirvâniyân iki telli olup
gövdesi armut biçiminde, sapý perdelidir
ve daha çok Tebriz’de kullanýlýr
(bu saz iki
telli ve iri gövdeli Türkmen, Özbek ve Uygur du-
tarlarýnýn eski þekli olabilir).
Merâgý’nin sözü-
nü ettiði diðer bir tambur çeþidi tanbû-
re-i Türkî’dir. Bu sazýn gövdesi Þirvan tam-
burununkinden küçük, sapý ise daha uzun-
Yine tefsirlerde Tâlût’un askerlerinin
70
veya
80.000
kiþiden oluþtuðu, bunlardan
ancak
4000
’inin veya
313
’ünün nehirden
karþýya geçtiði ve Câlût’un ordusuyla sa-
vaþtýðý, nehrin suyundan içtikten sonra uy-
kusuzluk ve yorgunluk hissedenlerin ge-
ride kaldýklarý nakledilir. Ahd-i Atîk’teki an-
latýmla paralellik gösteren bir diðer riva-
yete göre savaþta Amâlikalýlar’ýn lideri Câ-
lût meydan okuyunca Tâlût onunla çarpý-
þacak olana mülkünün yarýsýný, ayrýca ký-
zýný vermeyi vaad eder. Çobanlýk yapan ve
kardeþlerini görmek için ordunun bulun-
duðu yere gelen Dâvûd, Câlût’un karþýsý-
na çýkar ve onu sapan taþýyla vurup öldü-
rür. Savaþta Tâlût ve ordusu büyük bir ba-
þarý kazanýr. Fakat Tâlût vaadinde durma-
dýðý gibi Dâvûd’u çekemez ve onu ülkeden
çýkarýr. Bir diðer rivayete göre ise düþman
askerlerinden
200
veya
300
kiþinin baþýný
getirmesi þartýyla kýzýný ona vereceðini bil-
dirir. Dâvûd istenileni yapar ve Tâlût’un
kýzýyla evlenir. Halk baþarýsýndan dolayý Dâ-
vûd’a meyletmeye baþlayýnca bunu kýs-
kanan Tâlût onu öldürme giriþiminde bu-
lunur (krþ. I. Samuel, 17-20).
Ahd-i Atîk’teki anlatýma göre Ýsrâiloðul-
larý’nýn ileri gelenleri Peygamber Þimuel’-
den diðer milletler gibi yönetilmek için bir
kral tayin etmesini isterler. Þimuel bu is-
tekten rahatsýzlýk duyar. Ancak Tanrý bu-
nun Þimuel’i deðil Tanrý’nýn krallýðýný red-
detmek anlamýna geldiðini söyler ve Ýs-
râiloðullarý’nýn isteklerini kabul etmesini
emreder. Ýsrâiloðullarý’nýn ýsrarý üzerine
Tanrý, Þimuel’e Þaul’ü kral seçtiðini bildi-
rir. Þaul, Ýsrâiloðullarý’nýn önünde çekilen
TAMBUR
Charles
Fanton’un
1750’lerde
Türk mûsikisi
üzerine
yazdýðý
kitapta
ve François-
Joseph Fétis’in
Müzik
Tarihi
’nde
gerçekçi
biçimde
çizilen
tambur
resimleri
554
TAMBUR
göz önünde tutulursa geliþimin XVIII. yüz-
yýlda hýzlandýðý anlaþýlýr. Mecmûa’sýnýn
edvâr kýsmýnda Kantemiroðlu’nun yazdýk-
larýna büyük ölçüde baðlý kalan Hâþim
Bey’in verdiði altý telli ve göðsü delik tam-
bur çiziminin de gerçekçi sayýlmadýðý söy-
lenebilir. Çünkü ondan epey önce gerçek-
çi bir tambur resmi yapan “Türk ressam”
lakaplý Ýsviçreli Jean-Etienne Liotard (ö.
1789) çalgýyý Charles Fonton gibi sekiz tel-
li olarak tasvir etmiþtir. Surnâme-i Veh-
bî’deki minyatürlerde beþ, altý ve yedi tel-
li tamburlar görülebilir. Vehbî’nin kadýn
sâzendeleri gösteren minyatüründeki tam-
bur ise altý tellidir. Levnî’nin ve Liotard’ýn
tamburlarý Fonton ve Villoteau’nunkiler gi-
bi yanaklýdýr
(Yanak, eski Ortadoðu’nun ahþap
göðüslü bütün telli / saplý çalgýlarýnda görülen,
göðsün iki yanýndaki kýrmýzý ardýç bölüme ve-
rilen isimdir; XX. yüzyýlýn son çeyreðine kadar
baðlama ailesinden çalgýlarýn göðsü yanaklýydý;
günümüzde göðsü yanaklý çalgý kalmamýþtýr).
1779
’da Ýngiliz Sefârethânesi’nde verilen
bir Osmanlý mûsikisi konserini tasvir eden
renkli tabloda yanaksýz resmedilen iki tam-
burun üzerinde kaç tel bulunduðu anlaþýl-
mamaktadýr. Bu resme bakarak tambu-
run artýk yanaksýz olduðuna hükmetmek
doðru deðildir. Çünkü Liotard’ýn tablosu
ve Villoteau’nun verdiði resim (
Description
de l’Egypte,
s. 730) daha sonraki bir tari-
he aittir. Belki XVIII. yüzyýl sonlarýnda ya-
naksýz tamburlarýn yapýldýðý söylenebilir.
Liotard’ýn tambur çalan bir câriyeyi res-
mettiði tablo duvara dayalý çöðürün var-
lýðýyla da ilgilidir. Burada artýk armudî ol-
mayan gövdesiyle tambur ve hâlâ armu-
dî biçimini muhafaza eden çöðür gibi ay-
ný kökenli iki çalgý yan yanadýr.
Bugün mevcut en eski Türk tamburu
Londra’daki Victoria & Albert Museum’-
dadýr (South Kensington Museum). Mü-
zenin deposunda saklanýp teþhir edilme-
yen, sadece meraklýlara gösterilen bu tam-
bur muhtemelen
1850
’lerde saraylý bir sâ-
zende için yapýlmýþ, bir süre kullanýldýk-
tan sonra
1867
Paris Sergisi’nde açýlan Os-
manlý Pavyonu’nda diðer Osmanlý eserleri
ve bir kemençe ile birlikte teþhir edilmiþ,
ardýndan South Kensington Museum ta-
rafýndan satýn alýnmýþtýr. Dýþ görünüþüy-
le Hýzýr Aða’nýn Tefhîmü’l-makåmât adlý
eserinde yer alan resimdeki tambura çok
benzeyen bu tambur sapý, gövdesi ve göð-
sü sedef, fildiþi ve baða ile süslenmiþ mu-
rassa‘ bir sazdýr. Kakmalar özellikle göð-
sün yanaklarýnda yoðunlaþmýþtýr. Baðla-
ma eþiðine benzer abanozdan eþiði hâlâ
üzerindedir. Göðüste herhangi bir çukur-
laþma yoktur, ancak fildiþi burgularýndan
biri kaybolmuþtur. Bu sazýn Fonton’un ve
Villoteau’nun kitabýndaki tamburlar gibi
sekiz telli olduðu tel takozundaki delikler-
den ve eþikteki çentiklerden anlaþýlmak-
tadýr.
Biçimi ve Yapýsý.
Tamburun yarým kü-
re biçimindeki gövdesi ýsýtýlarak hilâl biçi-
minde eðilen, uçlarý sivri ahþap dilimlerin
yan yana yapýþtýrýlmasýyla yapýlýr, çapý
35
cm. kadardýr. Yaklaþýk
1
m. uzunluðun-
daki sap, gövdenin içine yapýþtýrýlan bir
takozda açýlan kýrlangýç kuyruðu biçimin-
deki yuvaya gömülerek gövdeyle birleþtiri-
lir. Sapý daha kýsa ve daha uzun olan tam-
burlar da vardýr. Burguluk sapýn uzantýsý-
dýr. Burgulukla sapý ayýran delikli eþiðin
önünde çentikli bir baþ eþik bulunur. Göv-
dur
(bu da günümüzdeki Özbek ve Uygur tam-
burlarýnýn eski þekli olabilir).
Göðsü düz olan
tanbûre-i Türkî’ye iki veya üç tel takýlýr.
Merâgý’ye göre tanbûr-ý Þirvâniyân veya
tanbûre-i Türkî yayla çalýnýrsa nây-ý tanbûr
adýný alýr.
Türk Tamburu.
Türk mûsikisinde yüz-
yýllardan beri kullanýlan tambur, itibarýnýn
çok arttýðý XVIII. yüzyýlda önemli biçim de-
ðiþiklikleri geçirmeye baþlamýþ, boyutlarý,
biçimi ve çalýnýþýyla muhtemelen ayný kö-
kenli olduðu diðer tamburlardan büyük öl-
çüde ayrýlmýþtýr. Bu sebeple Türk tambu-
ru yalnýz Türkiye’de kullanýlan tek çalgý du-
rumundadýr. Osmanlý mûsikiþinaslarý ka-
dar Charles Fonton ve Giambatista Tode-
rini gibi Avrupalý müellifler de tamburu,
sapýndaki perde baðlarý dolayýsýyla Türk
mûsikisi perde sistemini gözle görülür ha-
le getiren ana çalgý diye kabul etmiþtir. Bu-
günkü Türk tamburu XVIII. yüzyýldan ön-
ce, anýlan diðer tamburlar gibi armudî bi-
çimde olduðundan ve günümüzde Türk-
menistan, Doðu Türkistan ve Özbekistan’-
da kullanýlan dutar, Azerbaycan âþýklarýnýn
çalgýsý olan saz
(çoður)
ve Anadolu halk
çalgýsý baðlama biçim bakýmýndan birbiri-
ne çok benzediðinden geniþ tambur aile-
si içinde ele alýnýr. Bu aileye isim veya þe-
kil benzerliði dolayýsýyla daha birçok Bal-
kan ve Asya çalgýsý dahil edilir.
Tarihi.
Osmanlý döneminde XVI. yüzyý-
lýn sonlarýna kadar ud, kopuz, þehrûd,
þeþhâne gibi telli / saplý çalgýlardan biri
olarak kullanýlan tambur XVII. yüzyýldan
itibaren gittikçe revaç görmeye baþlamýþ,
XVIII. yüzyýlda lavta türünden en muteber
çalgý haline gelmiþtir. Kantemiroðlu’nun
Kitâbü Ýlmi’l-mûsîkî alâ vechi’l-hurû-
fât’ýndaki tambur diyagramýnýn gerçek-
çi bir çizim olmadýðý söylenebilir. Çünkü
Türk tamburunun XVIII. yüzyýldan önce
Ýran, Özbek ve Uygur tamburu gibi armu-
dî biçimde olduðu anlaþýlmaktadýr. Levnî’-
nin
1720
tarihli Surnâme-i Vehbî’sinde-
kiler dýþýnda bütün Osmanlý minyatürle-
rinde tambur daha doðudaki tamburlar
veya dutarlar gibi armudî þekilde tasvir
edilmiþtir. Bundan dolayý özellikle XVII.
yüzyýldan önceki Osmanlý minyatürlerin-
de hangi sazýn tambur, hangisinin þeþtar
veya baþka bir saz olduðunu belirlemek
kolay deðildir.
Tamburun Osmanlý dönemindeki geli-
þimi tel sayýsýnýn artmasý, gövdenin armu-
dî biçimden uzaklaþýp yarým küreye yak-
laþmasý ve göðsün incelmesi þeklinde ger-
çekleþmiþtir. Bu sazýn Kantemiroðlu’nun
verdiði tambur çiziminde beþ telli olduðu
Hâþim Bey’in
1852’de basýlan
güfte mecmuasýnda
ve Kantemiroðlu’nun
Kitâbü Ýlmi’l-
mûsîkî alâ vechi’l-
hurûfât
adlý eserinde
gerçekçi olmayan
tambur çizimleri
555
nümüzde tambur XVIII. yüzyýlda görül-
düðü gibi sekiz tellidir. Sekizinci teli yeni-
den takan ilk tamburî Necdet Yaþar’dýr.
Tellerin çentikli baþ eþikle göðüse basan
ardýç eþik arasýndaki uzunluðu genellikle
104
santimdir. En alttaki bir çift çelik tel
yegâh sesine akortlanýr. Tamburun ana ses
alanýný yegâhtan tiz nevâya kadar iki ok-
tavlýk bir yelpazeye sahip bu teller oluþtu-
rur. Onun üstündeki bir çift bronz tel ka-
ba dügâh veya kaba rast sesine akort edi-
lir. Çalýnacak eserlerin makamýna göre bu
tellerin kaba acem-aþiran, kaba ýrak veya
kaba segâh sesine akort edildiði de olur. Bu
tel çifti tamburun ses alanýnýn yarým oktav
kadar geniþlemesini saðlar. Ortadaki bir
çift çelik tel yine yegâh sesine akortlanýr.
Bunlarýn iþlevi sazýn rezonansýný arttýrmak-
týr. Yedinci ve sekizinci teller de bronzdur.
Ýlki alttaki çift bronz telin sesine, en üst-
teki kaba yegâh sesine akort edilir. Tam-
bur mýzrabý çoðunlukla baðadan yapýlýr.
Yaklaþýk
12
cm. uzunluðunda,
9-10
mm.
eninde,
1-1,5
mm. kalýnlýðýnda esnemez
bir çubuk olan mýzrabýn “V ” biçimindeki
iki ucu da kullanýlýr. Ancak iki uç farklý tý-
nýlar elde edebilmek amacýyla birbirinden
biraz farklý yapýlýr. Sað elin baþ, iþaret ve
orta parmaklarý ile tutulan mýzrap telle-
re geniþ yüzüyle deðil diklemesine dar yü-
züyle vurulur. Bu vuruþ sazýn tok ses çý-
karmasýný saðlar. Günümüzde mýzrabý böy-
le tutulan baþka saz yoktur. Tamburun
öteden beri uzun, sert bir mýzrapla çalý-
nýp çalýnmadýðý bilinmemektedir. XVI. yüz-
yýlýn en gözde iki sazýndan biri olan kopu-
zun bugünkü tambur mýzrabýna benze-
yen ve onun gibi tutulan uzun, sert bir
mýzrapla çalýndýðý kaydedilmektedir. Tam-
bur mýzrabýnýn kökeninin kopuz mýzrabý
olmasý muhtemeldir. Zamanýmýzda tam-
bur adýný taþýyan hiçbir Doðu sazýnýn Türk
tamburundakine benzer bir mýzrapla ça-
lýnmadýðýný belirtmek gerekir. Dutarlar ise
genellikle ipek telli olup elle çalýnýr.
Yaylý Tambur.
Abdülkadir-i Merâgý’nin
bahsettiði yayla çalýnan tamburun hangi
döneme kadar nerelerde kullanýldýðý bilin-
memektedir. Türk tamburunun çalýnma
tekniðini ve üslûbunu kökünden deðiþti-
ren Tanbûrî Cemil Bey, mýzrapla çaldýðý
tamburu dizlerinin üstünde diklemesine
tutup yayýn diðer tellere deðmemesi için
en alttaki iki çelik telle (yegâh) eþik arasý-
na bir kibrit parçasý koyarak yayla da çal-
mýþtýr. Cemil Bey’den sonra Ýzzettin Ök-
te’nin de çaldýðý yaylý tambur özellikle ga-
zino ve plak dünyasýnda aranan bir çalgý
durumuna gelmiþtir. Cümbüþ adlý metal
gövdeli ve metal telli çalgýnýn mûcidi olan
Zeynelâbidin Cümbüþ metal gövdeye tam-
bur sapý takarak cümbüþ-tamburu piya-
saya sürmüþ, bu yeni çalgý daha çok yay-
la çalýnmýþtýr.
1950
’lerde Ercüment Bata-
nay ilk ahþap gövdeli yaylý tamburu yap-
týrmýþtýr. Günümüzdeki hemen bütün yay-
lý tamburlar ahþap gövdeli ve deri göðüs-
lüdür.
Suriye ve Irak’ta çeþitli büyüklükte (40-
120 cm.) tamburlar kullanýlýr. Bunlarýn
gövdesi dut, ceviz yahut akkayýn aðacýn-
dan olup oyularak / yontularak veya hilâl
biçimindeki dilimler yan yana yapýþtýrýla-
rak yapýlýr. Günümüzde su kabaðýnýn ya-
rýsýndan veya metal bir kutudan elde edi-
len gövdeler de vardýr. Büyük çoðunlukla
armut biçiminde olan çalgýnýn þalgam ve-
ya yarým küre þeklinde olanlarýna da rast-
lanýr. Türkmen tamburunun göðsünde bir-
takým küçük delikler açýlýr. Þam ve Bað-
dat’ýn yaný sýra Beyrut’ta da kullanýlan bu-
zukta ve Kürt tamburunda (tembur) oy-
malarla süslenmiþ büyükçe bir göðüs de-
liði bulunur. Ýnce uzun saptaki baðýrsak ve-
ya naylon perdeler saða sola kaydýrýlabi-
lir. Kürt tamburu genellikle on dört per-
delidir. Türkmen ve Arap çalgýlarýnda da-
ha çok perde vardýr. Burguluk sapýn uzan-
týsý olabileceði gibi sapa eklenmiþ ayrý bir
parça da olabilir; burgular ahþap veya ke-
miktendir. Teller tek, çift ya da üçlü biçim-
de akort edilir ve parmakla yahut yarým
jiletten, plastikten veya telekten yapýlan
bir mýzrapla çalýnýr. Kuzey Irak ve Suriye
denin kenarýndaki delikli tel takozu sapýn
tam karþýsýndadýr. Buradan çýkan tellerin
her biri göðsü ve sapý aþtýktan sonra ikisi
de genellikle kemikten yapýlan önce çen-
tikli ve ardýndan delikli eþikten geçer ve
kendi burgusuna sarýlýr. Göðüs oldukça in-
ce (1,5-2 mm.) bir ladin veya köknar pla-
kasýdýr. Çoðu zaman ardýç aðacýndan ya-
pýlan köprü biçimindeki asýl eþik tel tako-
zundan yaklaþýk
10
cm. uzaktadýr ve gö-
ðüs üzerinde tellerin basýncýyla hareketsiz
durur. Göðsün eþiðin altýnda kalan bölü-
mü tellerin basýncýyla çukurlaþýr. Bir tam-
burun göðsü ne kadar çukurlaþmýþsa saz
o kadar olgun sayýlýr. Bu çukurlaþma za-
manla gövdenin dilimlerinin arasýnýn açýl-
masýna, dolayýsýyla gövdenin daðýlmasýna
yol açtýðýndan günümüzde tambur yapan-
lar takmadan önce göðsü çukurlaþtýrma-
yý tercih etmektedir. Arkasý yuvarlak, önü
düz olan sap eðilmeye, çarpýlmaya ve özel-
likle tellerin çekmesiyle öne gelmeye yat-
kýndýr. Sapý uzunluðuna oranla çok küçük
bir takozla gövdesine takýldýðýndan tam-
bur fiziksel olarak sorunlu bir sazdýr. Eski
tamburlarýn zamanýmýza ulaþmamasýnýn
baþlýca sebebi, ince göðüsleri çok geçme-
den parçalandýðý ve saplarý eðildiði için ký-
sa zamanda çalýnamaz duruma gelmele-
ridir. Eskiden baðýrsak kiriþten baðlanan
perdeler için bugün hemen bütün tambu-
rîler naylon perde kullanmaktadýr. Günü-
müzde tamburun sapýnda yaklaþýk altmýþ
perde vardýr. Tamburîler ihtiyaç duyduk-
larý aralýklara yeni perde veya perdeler
ekletebilmekte yahut sýklýktan dolayý ara-
lýklardaki bazý perdeleri iptal edebilmek-
tedir. Ana perdeler deðilse bile ara perde-
ler, bazý naðmeleri daha uygun aralýklar-
la icra edebilmek için hafifçe saða veya
sola kaydýrýlabilir. Bugün bazý tamburîler,
perdeli olmasýndan dolayý hânendelerin
kullandýðý bazý perdeleri karþýlayamayan
tamburun bir makam ve naðme mûsikisi
olan Türk mûsikisine ney veya kemençe
kadar uygun olmadýðýný düþünmektedir.
Halbuki Rauf Yektâ Bey, Türk mûsikisi ic-
rasýnýn tamburun çalýnýþ üslûbuna dayan-
dýðýný ifade etmiþtir. Ruþen Ferit Kam ise
Türk mûsikisi icra üslûbunun hânende ic-
rasýna dayandýðýný, tamburun da imkân-
larý ölçüsünde hânende üslûbunu taklit et-
tiðini söylemiþtir. Nitekim Türk mûsikisi
perdelerini ilk defa ud sapý veya ney üze-
rinde deðil tamburun sapý üzerinde gös-
teren Kantemiroðlu, tamburun hânende
hançeresindeki bütün sesleri mükemmel
þekilde taklit edebilen tek saz niteliði ta-
þýdýðýný belirtmiþtir.
Telleri, Akordu ve Çalýnýþý.
XIX. yüzyýl
tamburu yedi telli olmasýna raðmen gü-
TAMBUR
Hýzýr Aða’nýn
Tefhîmü’l-makåmât
adlý eserinde tamburî
tasviri (TSMK, Hazine, nr. 1793, vr. 21
a
)
556
TAMBUR
kýlan yüksüðe benzer metal bir mýzrapla
çalýnýr. Diðer parmaklar göðüse basar. Tel-
lere daha çok üstten vurulur. Çalgýnýn göv-
desi icracýnýn dizi üzerinde düþey biçimde
tutulur.
Özbekistan ve Tacikistan’da tambur sa-
nat mûsikisinde kullanýlýr. Bütün parçalarý
(gövde, göðüs ve sap) dut aðacýndandýr.
Üç metal telinin ikisi ayný sese akortlanýr.
Üçüncü ile aralarýnda dörtlü veya beþli
aralýk bulunur. Melodi tiz tel üzerinde iþa-
ret parmaðýna takýlan, Hint sitarýnýnkine
benzer metal bir mýzrapla çalýnýr. Diðer
teller dem iþlevi görür. Günümüzde faz-
ladan bir veya iki âhenk teli daha takýlýr.
Sapa sarýlan kalýn baðýrsak veya naylon
perdeler sap üzerinde epey bir yükseklik
oluþturur ve nâle denilen, bir sesi yaklaþýk
yarým ton tizleþtirmeye dayalý süslemeye
imkân verir. Setâr, penctor, þeþtor adý ve-
rilen dört, beþ veya altý çift telli varyant-
larý halk mûsikisinde kullanýlýr. Özbek tam-
buruna benzeyen, fakat biraz daha uzun
ve beþ telli olan Uygur tamburu ile Hint
tampurasýndan da (tambura) söz etmek
gerekir. Tambur ailesinin, sapýnda perde
olmayan tek çalgýsý olan ve üç veya dört
metal tel takýlan tampura düþey biçimde
tutulur, icra sýrasýndaki özel aralýklarda
telleri boþ olarak titreþtirilir.
Tambur ailesine mensup çalgýlardan kla-
sik Ýran mûsikisinin en muteber çalgýlarý
arasýnda bulunan, adý “üç tel” anlamýna
gelse de bugün artýk dört telli olan ve sa-
pýndaki perdeler Ýran skalasýný somutlaþ-
týran setar; tambur kelimesinin bir var-
yantý olan geleneksel Kazak mûsikisinin
baþlýca çalgýlarýndan biri durumundaki
dombra; Yunan halk mûsikisinde kullaný-
lan baglama; Sýrbistan, Hýrvatistan, Bos-
na ve Makedonya’da büyüðüyle küçüðüy-
le bir takým oluþturan, Anadolu baðlama-
sýnýn benzeri tambura; Balkanlar’ýn çeþit-
li bölgelerinde görülen yine armudî biçim-
li, uzun saplý þarkiya, tamburica ve bulga-
riya da (tanbûr-ý Bulgarî) ayrýca anýlmalý-
dýr.
BÝBLÝYOGRAFYA :
Fârâbî,
el-Mûsîša’l-kebîr
(nþr. Gattâs Abdülme-
lik Haþebe),
Kahire 1967, II, 629-771;
Science de la
musique formes, technique, instruments
(ed. M.
Honegger),
Paris 1976, II, 994-995;
C. Sachs,
The
History of Musical Instruments, London 1978, s.
255-257;
Murat Bardakçý,
Maragalý Abdülkadir,
Ýstanbul 1986, s. 103, 106;
H. G. Farmer,
Studies
in Oriental Music
(ed. E. Neubauer),
Frankfurt
1986, II, 540-543;
a.mlf.,
“Tunbur”, EI
2
(Ýng.),
X,
624-626;
Charles Fonton,
18. Yüzyýlda Türk Mü-
ziði
(trc. Cem Behar),
Ýstanbul 1987, s. 81-84;
Yal-
çýn Tura,
Türk Mûsikîsinin Mes’eleleri, Ýstanbul
1988, s. 169-173;
Bülent Aksoy,
Avrupalý Gez-
ginlerin Gözüyle Osmanlýlarda Musiki, Ýstanbul
1994, s. 106-112, 276, 279-280;
Description
de l’Egypte, Köln 1994, s. 730; The New Grove
Dictionary of Musical Instruments
(ed. Stanley
Sadie),
New York 1995, I, 638-639; III, 514-520;
W. Feldman,
Music of the Ottoman Court, Berlin
1996, s. 142-153;
Gül Ýrepoðlu,
Levnî Painting
Poetry Colour, Ýstanbul 1999, s. 34, 175;
Semra
Germaner – Zeynep Ýnankur,
Oryantalistlerin Ýs-
tanbulu, Ýstanbul 2002, s. 30-31;
Ersu Pekin,
“Kuram, Çalgý ve Müzik”, Osmanlý Uygarlýðý
(haz. Halil Ýnalcýk – Günsel Renda),
Ýstanbul 2003,
II, 1018-1034;
M. Rýzâ Dervîþî,
Dâßiretü’l-Ma£ârif-i
Sâzhâ-yi Îrân, Tahran 1383, I, 212-222, 303-338;
Ruþen Ferit Kam,
“Tambur”, Radyo, sy. 81-82,
Ankara 1948, s. 18, 32;
J.-C. Chabrier,
“Tunbur”,
EI
2
(Ýng.),
X, 626-628;
Jean During,
“Dotar”, EIr.,
VII, 524-526;
Emîr Hüseyin Pürcevâdî,
“Tanbûr”,
DMBÝ, XVI, 207-211.
ÿFikret Karakaya
–
—
TAMESTÂNÎ
(bk. EBÛ BEKÝR et-TAMESTÂNÎ).
˜
™
–
—
TAMGAÇ HAN
(ö. 460/1068)
Batý Karahanlýlar’ýn kurucusu
ve ilk hükümdarý
(1041-1068).
˜
™
Karahanlýlar’dan Ýlig Nasr b. Ali b. Mû-
sâ b. Satuk’un iki oðlundan biri olan Ebû
Ýshak Ýbrâhim, Mâverâünnehir’i zaptet-
mek üzere harekete geçtiði ve ilk defa
tarih sahnesine çýktýðý
428
’de (1036-37)
Böri Tegin unvanýný taþýyordu. Onun esas
hedefi,
403 (1012-13)
yýlýnda babasýnýn
ölümüyle kaybedilen Mâverâünnehir’i ye-
niden ele geçirmekti. Bu amaçla Mâverâ-
ünnehir’in hâkimleri Ali Tegin oðullarýna
karþý saldýrýya geçti ve Hucend’i zaptet-
ti. Ancak bu mücadeleler sýrasýnda onla-
ra esir düþtü. Kýsa bir süre sonra esaret-
ten kurtularak
1033-1034
yýllarýndan be-
ri Özkent’te bulunan kardeþi Aynüddevle
Muhammed’in yanýna gitti. Buradan
429
yýlý Þevval ayý sonunda (4 Aðustos 1038)
gönderdiði mektupla Gazneliler nezdinde
teþebbüse geçerek mücadelesinde kendi-
sine destek aradý. Fakat Gazneliler, Böri
Tegin’in rakipleriyle anlaþma halinde olduk-
larýndan kendisine gizlice el-Emîrü’l-Fâzýl
lakabýný tevcih etmekle yetindiler. Bu ara-
da kardeþi Aynüddevle’nin yanýnda da ba-
rýnamayan Böri Tegin Kumicî Türkleri’ne
sýðýndý. Görünüþte Sultan Mesud’un ordu-
suna hizmet için Hulbuk civarýndaki Vahþ
ile Huttel taraflarýna gelen Böri Tegin her
yeri yaðmalamaktaydý. Sultan Mesud, Bö-
ri Tegin meselesinin Horasan’da ortaya
çýkan Türkmen gailesinden daha öncelik-
li bir mesele olduðuna karar verip devlet
köylerinin tamburu, aþk þarkýlarýna ve özel
toplantýlarda anlatýlan destansý hikâyelere
tek baþýna eþlik ettiði gibi açýk hava þen-
liklerinde ve önemli eðlencelerde baþka
çalgýlara ritim eþliði de saðlar. Kerkük Türk-
menleri’nin buna benzeyen sazý kaþýklarýn,
davullarýn ve deflerin yer aldýðý geleneksel
toplulukta kullanýlýr. Kuzey Irak’taki bazý
tarikatlarda ayný çalgýya büyük itibar gös-
terilir; Hz. Ali’ye ve on iki imama duyulan
muhabbetin ifade edildiði âyinlerde ilâhi-
lere eþlik eder.
Ýran’ýn Luristan bölgesinde Ehl-i Hak ta-
rikatý mûsikisinde kullanýlan tambur
80
cm. uzunluðunda ve
16
cm. geniþliðinde,
armut biçimindeki gövdesi dut aðacýndan
oyularak / yontularak veya dilimler yan
yana yapýþtýrýlarak yapýlan hafif bir çalgý-
dýr. Sapý ceviz aðacýndandýr. Ýki ya da üç
çelik teli olan çalgýnýn tiz telleri çifttir; tel-
ler beþli, dörtlü, bazan da ikili aralýkla akort
edilir. Baðýrsak kiriþten on dört perde he-
men hemen tampere skalanýn kromatik
seslerini verir. Çalma tekniði Horasan du-
tarýnýnkine benzer. Fakat sað elin beþ par-
maðý sürekli biçimde tellere vurulur ve bu
karakteristik bir tremolo
(þor)
saðlar. Bu
çalgýnýn kendine ait repertuvarý Ortadoðu
mûsiki gelenekleri içinde dýþa en kapalý
repertuvardýr.
Afganistan tamburu popüler bir þehir
çalgýsýdýr. Gövdesi genellikle dut kütüðün-
den yontularak / oyularak yapýlýr; gövdesi
su kabaðýndan olan tamburlar da vardýr.
Ahþap göðsünde dekoratif bir düzen için-
de açýlmýþ küçük delikler bulunur. Sapýnýn
içi oyuktur. Burguluk sapýn uzantýsý olup
genellikle altý tellidir. Burgular sapa yan-
dan veya ortadan girer. Sayýlarý deðiþen
âhenk tellerinin burgularý sap boyunca sý-
ralanýr. Çelik tellerin ilk ikisi ayný sese akort
edilir, melodi bu tellerde çalýnýr. Sapa sa-
rýlan perdeler baðýrsak, naylon veya kab-
lodandýr. Perde sayýsý için bir standart yok-
tur, diyatonik veya kromatik olarak baðla-
nabilir. Çalgý sað elin iþaret parmaðýna ta-
Günümüz
tamburu
Dostları ilə paylaş: |