50
İnsan ve Toplum
Osmanlı, kelimenin tam anlamıyla kendine has bir medeniyet inşa etmişti. Bu
medeniyetin köklerinin uzantıları Osmanlı hükümranlığının süresini aşmaktadır.
İlmî ve kültürel anlamda ciddi bir tarihsel mirasın üzerine kurulması,
tarih ilim gele-
neği kadar tarihinin de sınırlı olmadığını gözler önüne sermektedir. Bu uzun soluklu
geçmişi taraflı olarak ele alan dünyevî-muhafazakâr bakış açısı, kendi geçmişine
önyargılı bakan bir tarih tasavvuru geliştirmiştir. Binaenaleyh tarihî çalışmaların üç
sac ayağından ikisi olan varlıkbilimsel ve bilgikuramsal unsurlar, tahlil ve tamir edil-
meden tarihe ve tarih yazıcılığına dair bir usul inşa etmek pek muhal görünmektedir.
Günümüz için Batı menşeinin dışında bir tarih düşünce ve tasavvurunun olmayışını
bir nebze olsun açıklama çabası olan bu tahliller üzerinde çaba harcamak lüzumu,
kendisini her geçen gün daha fazla hissettirmektedir.
Şanizade, bir vakanüvis olarak görevini icra etmiş ve kendi zamanını,
müessesenin
gereğine uygun bir şekilde başarılı olarak kaleme almıştır. Tababet ilmine sahip olan
Şanizade’nin tıpla ilgili mevzuları zikretmesi, eserini muhteviyat yönünden zengin-
leştirmiştir. Dil ve üslup açısından edebî yoğunluğu devam ettiren Şanizade, dönemi
itibariyle Yeniçeri zorbalıklarını, Rum isyanlarını, toplumsal yapıda
ve devlet kade-
melerindeki ahlaki yozlaşmaları eserinde yoğun olarak işlemiştir. Klasik İslam tarih
yazım geleneğinin önemli bir hususiyeti olan şiirler üzerinden eleştiride bulunma
usulünü eserinde tercih etmiştir. Ve böylece tenkitlerin, yeri geldiğinde üstü kapalı
bir şekilde ifade edilebilmesi mümkün olmuştur.
Şanizade, zımnen de olsa varoluşsal açıdan farklı bir bakış açısıyla tarihi ele almak-
tadır ki böylece günümüzde mevcut bulunan günümüz telakkisinden tamamen
ayrılmaktadır. Şanizade, varlıkbilimsel yönden yaratılış üzerine temellendirilmiş
düşünce tasavvurunu, bilgikuramsal açıdan ayet ve hadis gibi dinî referanslarla
eserinde destekleme yoluna gitmiştir. Hem varlıkbilimsel
hem de bilgikuramsal
zemin, Şanizade’nin eserini günümüz yekpare varoluşsal tarih tasavvurundan keskin
bir şekilde ayrı yerde konumlandırmamızı iktiza eder. Kaza, kader ve takdir-i ilahîye
dayalı izahlar, bu bağlamda somut örnekler olarak karşımıza çıkmaktadır. Fizik
dünyanın, metafizik taraflarıyla da açıklanması, Tarih-i Şanizade’yi varoluşsal olarak
anlamlandırma yönünden zenginleştirmiştir. Bu mütevazı çalışma da nihai anlamda
Batı’nın dünyevi varlıkbilimi ve bilgikuramı üzerinden kurup kurguladığı tarih tasav-
vurunu “mevcut” olanı açıklamada kifayet etmediği sorunsalı üzerinden yola çıkıla-
rak yapılmaya çalışılmıştır. Görünen o ki umut verici ipuçlarını tarihin dehlizlerinden
keşfedip çıkarmak, yoğun bir çabayı hâlihazırda ziyadesiyle hissettirmektir. Netice
itibariyle tarih, mümkinâtın arız
olan ahvalinden müteşekkil, insana taalluk eden
durumları ihtiva etmektedir. Fakat asla sadece bu sınırlar içinde anlaşılamayacak
kadar da varoluşsal mertebeleri kendisinde barındırır.
51
Erol / Şanizade Mehmet Ataullah: Bir Osmanlı Tarih Tasavvur ve Yazımı Örneği
Each civilization and culture has developed a view of history and a tradition of
historıcal writing which are uniquely theirs. The Ottoman Empire too, in this regard,
had a long-established record of writing history. Starting from its foundation, the
Ottoman Empire employed several methods of keeping events on record,
thus insti-
tutionalizing Gavazatname and Menakibname to that end. At the turn of the 18
th
century, Şehnamecilik was replaced with Vakanuvislik, an institution whose members,
called vakanuvis (chroniclers), maintained the Ottoman history writing tradition until
the disintegration of the empire. In other words, Vakanuvislik is an official post, which
formed under Divan-ı Humayun (Pakalın, 1983, p. 574-575).
The institution which
spanned two centuries (1699-1924), always had a vakanuvis in charge of history writ-
ing, beginning with Mustafa Na´îmâ and ending with Abdurrahman Şeref. Under this
institution, all vakanuvises are charged to record the event taking place when they are
on duty. But most of the time, they could not write down all events due to the differ-
ent reasons (they made effort to complete the incomplete works of their predecessor).
So, they had to transfer the documents related to their own time to the followers
(Cevdet Paşa, 1986, p. 3).
Originally inspired from Arabic and Iranian record keeping traditions to a certain
extent, the Ottoman historians eventually created a tradition uniquely theirs. Although
chroniclers adhered to this history
writing tradition in general, in many respects, they
had the opportunity to express themselves within this tradition. Despite relatively reg-
ular methods of record keeping in terms of content and style, vakanuvises contributed
with their points of view and style to the overall Ottoman history writing tradition.
This paper will study Şanizade Ataullah Efendi, who was
an Ottoman chronicler during
the reign of Mahmut II, and his work Tarih-i Şanizade (Şanizade’s History), followed by
a brief introduction to the roots of history writing tradition and its course throughout
Şanizade Mehmet Ataullah:
An Example of Ottoman History Writing and
Thought of History
Halil İbrahim Erol*
Extended
Abstract
* Res. Assist., Kırklareli University Department of History
Correspondence: halilibrahimerol@gmail.com, Kırklareli Üniversitesi Fen - Edebiyat Fakültesi, Kavaklı, Kırklareli, Turkey.