43
Hanîfe özellikle hadîs nassları konusunda literal yorumu aşmayı ön planda tutmuştur.
Bunu da stihsan’la gerçekleştirmeye çalışmıştır. şte bu noktada stihsan’a karşı
ortaya çıkan tepkisel yaklaşım slam hukukunda literalizmin doğuşuna neden
olmuştur
192
.
Mâlik’in yöntemi ise, hadîse muhalif de olsa Medine ehlinin amelini esas
alma, sedd-i zerâi, hiyeli iptal, akidlerde maksat ve niyetleri gözetme, dava ve
hükümlerde karîne ve şuhûdu’l-hâle itibar, maslahat ve siyaset-i şer’iyye’ye göre
hüküm vermekten ibarettir
193
.
Dolayısıyla mam Malik de yöntem olarak rivâyetlerle yetinmemiş,
istihsan, maslahat gibi hadîs ekolünün hiç de sıcak bakmadığı prensipleri kabul etmiş
ve öyleki maslahat prensibi onun adıyla anılır olmuştur
194
. Zira mâm Mâlik’in
hocaları arasında “Rabîa” da vardır. Rabîa, re’y âlimlerinden biri olarak ün
kazanmıştır. Zira o, “re’y fıkhı”nı nasslar ile maslahatlar arasında denge kurarak
açıklamaya ehemmiyet vermekteydi
195
. Şu halde Mâlik’in maslahat yöntemini hocası
Rabîa’dan kazandığını söyleyebiliriz.
Ayrıca re’y kullanımı yalnız Hanefîlere munhasır değildi ve mâm Malik de
dahil bu çağda çokca kullanılıyordu
196
. Nitekim re’y ehlini Irak’ta temsil eden
Hammad, Ebû Hanîfe’yi, Medîne’de temsil eden Rabîa ise Mâlik’i yetiştirmiştir
197
.
mam Mâlik re’yin kapılarını kapamamış, aksine re’yi kullanmış ve alanını
genişletmiştir
198
. Dolayısıyla Hanefî ve Malikî her iki ekol de re’yden
yararlanıyorlardı. Re’y konusundaki yöntemleri ise; Hanefîler hakkında nass
bulunmayan konularda hüküm çıkarmak için kıyasa başvururken Malikîler bu
192
Taştan, Osman, “ slam Hukukunda Literalizm”, slamî Araştırmalar, c. IX, sy. 2, Ankara, 1996,
s. 145.
193
en-Nâsır, Abdulgafûr, “Usûl-u Mâlik fi’l-Muvatta”, Nedevâtu’l- mâm Mâlik, Fâs, 1400/1980,
II. 184.
194
Özen, Aklîleşme Süreci, s. 214-215. Zeydan’a göre de maslahat-ı mursele esası Mâlik’in
mezhebinin bitişik ismi haline gelmiş, onun re’yle ictihadının kıvamı maslahat esasına
dayanmakla hasıl olmuştur. Haber-i vahidin kendi kanaatine göre sağlam olmaması durumunda,
maslahat-ı mursele ve kıyasa binâen haber-i vâhidi bırakmış maslahat ve kıyası almıştır. Zeydan,
slâm Hukukuna Giriş, s. 248.
195
en-Nebhân, “Eseru’l- mâm Mâlik”, II. 165.
196
Abdulmecîd, el- tticâhâtu’l-Fıkhıyye, s. 59.
197
Özşenel, Mehmet, Ehl-i Re’y-Ehl-i Hadîs, s. 93. (Sezgin, Turâs, III. 9’dan naklen).
198
en-Nebhân, A.g.m., II. 166.
44
durumda maslahatı nazar- ı dikkate alarak hüküm veriyorlardı.
199
. Ancak slam
hukuk tarihinde sünnî hukuk ekolleri bir takım fer’î mes’elelerin çözümünde re’ye
başvurmalarındaki ölçü nedeniyle birbirlerinden ayrılmışlardır
200
.
mam Malik’in hadîsleri değerlendirmede konusunda da kendisine özgü
kriterleri vardır. Nitekim Peygamber’in ve diğer otoritelerin hadîsleri, hepsi, eşit
derecede Malik’in fıkhî argümanlarını oluşturmaktadır. Ona göre bunların kabul ve
reddi için. amel ve re’y iki önemli kriterdir
201
.
Burada dikkat çeken bir başka husus ise Malik’in ibâdetlerle ilgili
konularda Medine’de icra edilen uygulamaları nadiren yorumlarken, muâmelât
konuları üzerinde daha çok durarak buralarda şahsî yorumla veya tercih ettiği görüşle
hareket etmesidir. Bu durumlarda o, Kur’an’dan çıkarttığı ilkelere binaen kendi hür
düşüncesini uygulamıştır. Sonuçta bazen üstadlarıyla mutabık kalırken bazen de
onlardan ayrılmıştır
202
. Kısacası Malik’in hadîsleri değerlendirme ve anlama
konusunda daha çok mana ve maslahatı dikkate aldığını, aklî yöntemlere
başvurduğunu, rivâyetlerin özellikle Medine ehlinin ameline uygunluğuna da dikkat
ettiğini söyleyebiliriz. Bütün bunlar onun yalnız lafza bağlı bir yoruma
yönelmediğini ortaya koymaktadır. Diğer ekoller de olduğu gibi doğal olarak onda
da lafza bağlı yorumlara rastlamak mümkündür. Zira Şâfiî öncesi hukuk ekollerinin
tamamı, birbirlerinden farklı yoğunlukta da olsa, hadîsleri zâhirî, lafzî ve şeklî
anlama temayüllerine sahiptir
203
.
Ş
u halde Şâfiî’den önce hadîsleri ve sünneti anlama ve değerlendirme
konusunda iki farklı temel yaklaşım söz konusudur. Nassların lafzî anlamına öncelik
tanıyan ve buna bağlı bir tutum sergileyen tarafların yanısıra nassların lafzına bağlı
kalmakla birlikte onların mana ve maksatlarını da dikkate alarak yeri geldiğinde lafzî
anlamlarına bağlı kalmayan taraftarlar var olagelmiştir.
199
Abdulmecîd, el- tticâhâtu’l-Fıkhıyye, s. 60.
200
Goldziher, Zâhirîler, s. 4.
201
Guraya, Muhammed Yûsuf, Sünnetin Niteliği Sorununa Metodik Bir Yaklaşım, çev. M. Emin
Özafşar, Ankara Okulu, Ankara, 1999, s. 70.
202
Guraya, Sünnetin Niteliği, s. 105.
203
Aktepe, shak Emin, Şâfiî Öncesinde ve mam Şâfiî’de Sünnet, (Yayınlanmamış Doktora Tezi),
MÜSBE, stanbul, 2005, s. 229.
Dostları ilə paylaş: |