129
edilmektedir. Batılı ülkelerin bazı terör türlerini “insan hakkı” adı altında
savundukları, teröristlere hamilik yaptıkları vurgulanmakta, bu yüzden 11 Eylül
saldırılarının bir milat olduğu, Batı’nın artık terörün kendilerini de vurabileceğini
fark etmelerine sebep olacağı öne sürülmektedir. Türkiye’nin Batı’ya yıllarca
terörizmin bir gün dünyayı kana bulacağını anlatmaya çalıştığı ancak; bunu bir türlü
anlatamadığını, çünkü Batı’nın bunu anlamak istemediğini “bana dokunmayan yılan
bin yaşasın” dediği vurgulanmaktadır. Batı’nın eleştirildiği bir diğer nokta ise
ABD’ye yapılan saldırılar sonucunda NATO’nun beşinci maddesinin işletilmesi
kararının alınması olmuştur. Batının bu davranışıyla ikiyüzlü bir tutum ortaya
koyduğu, Türkiye’nin PKK’yla çarpıştığı yıllarda bu maddeyi kullanmak istediği
fakat; NATO üyesi ülkelerin buna yanaşmadığı, söz konusu ABD olunca bu
maddenin kapsamını genişlettikleri üzerinde durulmuştur. Oktay Ekşi bu konuda
ş
unları yazmıştır:
Bu beşinci maddeyi işletmeyi geçmiş yıllarda Türkiye de çok istedi.
Ama ne zamanki bu ihtimal ciddileşti, o zaman karşımıza bir sürü
bahane çıktı... Maksat kısaca ‘Türkiye için savaşa girmeye değmez’
düşüncesini yürürlüğe koymaktı. PKK terörü yüzünden Türkiye ‘terör
eylemleri de beşinci madde kapsamına alınsın’ diye NATO’ya
başvurduğu zaman kimseye sözünü dinletememişti. Ama şimdi terör
NATO’nun patronunu hedef alınca durum değişti.
247
NATO’nun bu tutumu çifte standart olarak değerlendirilmiştir. “Saldırı Amerika’ya
yapılınca NATO anlaşmasının ilgili hükümleri hatırlanıyor.! Ama Türkiye 15 yıl
247
Oktay Ekşi, Sıra Vurmaya Geldi, Hürriyet, 14 Eylül, 2001.
130
boyunca terör saldırısıyla boğuşup 40 bine yakın insanını yitirirken, ekonomi
çökerken aynı anlaşma ortada yok! Tam bir çifte standart!”
248
ABD’nin Afganistan’a bir harekât düzenlemesine ve Türkiye’nin de olası bir savaşa
katılmasına karşı olan görüşlere de rastlanılmaktadır. Burada Türkiye’nin çıkarları
savaşa katılmamakta görülmektedir. Can Dündar: “Türkiye, ‘savaş boyası
sürünenlerin’, ‘bambaşka bir dünya’ dolduruşuna gelip, ‘bir koyup üç alacağını’
sanarak hedefini tam bilmediği bir maceraya atılmamalı, kendi rezervlerini
koymalıdır. O yüzden teröre nasıl ‘hayır’ dediysek, savaşa da, savaş çığırtkanlığına
da ‘hayır’ diyoruz.”
249
Diyerek savaş karşıtı bir tutum ortaya koymuştur.
Türkiye’nin Afganistan’a asker göndermesini ekonomik anlamda değerlendiren
Güngör Uras, bunun Türkiye’nin ekonomisinin çökmesine neden olacağını ileri
sürmüştür.
Durup dururken nasıl bir maceraya girdiğimizi bilemeden asker
göndermek, (askeri ve politik yanını bir yana atıyorum) ekonomik
bakımdan “çöküntü” demektir. Böyle bir karar ve karar sonu gereğinin
yapılması, silahlı kuvvetlere önemli ölçüde ek kaynak tahsisini
gerektirir. Böyle bir karar ve karar sonu gereğinin yapılması, zaten
olmayan iç kaynakları bitirir. Dış kaynakları kurutur. Asker göndererek
dışardaki terör ile mücadele macerasına girdiği için kaynakları kuruyan,
çöken bir ekonomi, içerde uyanacak terörü bastırma sorumluluğunu
üstlenecek silahlı kuvvetlerine para bulamaz duruma düşer.
250
248
Emin Çölaşan, Terör, Türkiye ve Müttefiklerimiz, Hürriyet, 18 Eylül 2001
249
Can Dündar, Savaşa Hayır, Milliyet, 16 Eylül, 2001.
250
Güngör Uras, Asker Göndermenin Faturası Büyük, Milliyet, 10 Ekim 2001.
131
ABD’nin uğradığı saldırının salt dini inançlarından ve kimliklerinden ötürü masum
insanları yeni acılara boğmaması gerektiği, ABD’nin Afganistan’a saldırması
durumunda El-Kaide lideri Usame bin Laden’i bulmasının çok zor olduğu, savaş
durumunda zarar görecek olanların yine masum sivillerin olacağı öne sürülmektedir.
Bu konuda Fikret Bila şunları yazmaktadır:
Teröre karşı mücadele ediyoruz diye devletler ve dinler arasında savaş
çıkarmak, belki New York kulelerini yıkanların amacına uygun düşer,
dünya bu hataya düşmemelidir. Eğer bu vahşeti yaratan caniler
Afganistan’daki terörist örgütlerse, onlarla, onları koruyan devlet ve
yönetimleriyle mücadele etmek başka şeydir, ‘Al sana yanıt’ diye
Afganistan’da taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmamak ayrı
ş
ey.
251
Afganistan Savaşı’nda Türkiye’nin ulusal çıkarları daha çok terörle bağlantılı olarak
güvenlik çıkarları ve ekonomik çıkarlar olarak ön plana çıkmıştır. Özellikle PKK
terörünün sona erdirilmesinde ABD ve Batılı ülkelerin Türkiye’yi daha iyi
anlayacakları, Türkiye’ye destek olacakları ileri sürülmüştür. Ancak bunun için
Türkiye’nin Batı’nın yanında yer alarak gerekirse askerini de onların emrine
vermesi gerektiği iddia edilmiştir. Türkiye’nin böyle bir karar sonucunda soğuk
savaş dönemindeki jeopolitik önemine geri döneceği öne sürülmüştür. Batı’nın terör
konusunda Türkiye’ye karşı daha önce sergilediği tutumdan dolayı Türkiye’nin
Batı’ya karşı cephe almaması gerektiği çünkü; uluslararası ilişkilerin ebedi
dostluklar ve ebedi düşmanlıklar üzerine değil; ebedi çıkarlar üzerine bina edildiği
savunulmuştur. Ayrıca Afganistan’ın Müslüman bir ülke olmasının da Türkiye’nin
Batı’nın yanında yer almasını engellememesi gerektiği ifade edilmiştir.
251
Fikret Bila, Savaş Reklâmları, Milliyet, 18 Eylül, 2001.
Dostları ilə paylaş: |