126
olarak terör örgütleri listesinde yer alan örgütlerin, Batılı ülkelerdeki çalışmalarına
son verilmesi ve bu örgütlerin kapatılmaları şeklinde bazı koşulların öne sürülmesi
istenmiştir. Yalçın Bayer, köşe yazısında bu koşulları şu şekilde sıralamıştır:
Atina ve Brüksel’deki DHKP-C bürolarının ve PKK’nın çeşitli
başkentlerdeki kuruluşlarının kapatılması, PKK Başkanlık Konseyi
Üyesi Rıza Altun’un Fransa’dan Türkiye’ye teslim edilmesi ya da sınır
dışına çıkartılması, Belçika ve ngiltere imkânlarını kullanarak yayın
yapan Medya TV’nin kapatılması, Avrupa Sosyalist ve Yeşiller
partilerine mensup milletvekillerinin PKK ve DHKP-C mensuplarıyla
görüşmemesi, destek vermemesi, Avrupa’daki Milli Görüş teşkilatının
faaliyetlerinin durdurulması.
242
Olaya NATO penceresinden bakıldığında 11 Eylül saldırısının yalnızca ABD’ye
değil Türkiye’ye de yapılan bir saldırı olduğu varsayılmaktadır. Çünkü yeni
uygulamaya sokulan 5. maddeye göre NATO üyesi bir ülkenin uğradığı saldırı öteki
müttefik ülkelere de yapılmış sayılır. Bu yüzden bu savaşa katılmak Türkiye’nin
yerine getirmesi gereken bir sorumluluk olarak ele alınmaktadır.
Bu süreçte basının ön plana çıkardığı diğer bir konu da Türkiye Cumhuriyeti’nin 11
Eylül 2001 tarihinde gerçekleştirilen saldırılardan sonra yönetimsel anlamda ortaya
çıkan krizi iyi idare edemediğidir. Türkiye’nin yıllardır PKK terörü ile uğraştığı
ancak; Batı’nın bunu çok iyi algılayamadığı öne sürülmekte, yaşanan bu saldırının
Türkiye’nin kendisini muhataplarına anlatmak için önüne bir fırsat olarak çıktığı
ifade edilmektedir. Ancak yönetimin gerekli adımları atmadığı yönünde eleştiriler
242
Yalçın Bayer, Karşılıksız Olmamalı, Hürriyet, 22 Eylül, 2001.
127
söz konusu olmaktadır. Bu dönemde hükümetin bu konuya yeteri kadar ilgi
göstermediği, gerekli adımları atmadığı, hâlbuki bunun Türkiye’nin terörden
kurtulması için bir fırsat olduğu üzerinde durulmuş, hükümetin pasif davrandığı öne
sürülmüştür. Cumhurbaşkanının, başbakanın, dış işleri bakanının çok pasif
davrandıkları, bu kadronun böyle önemli bir süreçte Türkiye’yi idare etmelerinin
Türkiye için bir şansızlık olduğu vurgulanmıştır. Ertuğrul Özkök, hükümeti ve
cumhurbaşkanını eleştirdiği yazısında şu ifadelere yer vermiştir:
Saldırının başından beri Ankara’dan kararlı, iskeletinin üzerinde dimdik
duran bir tavır bekliyorum. Terörden en fazla çeken ülke olarak, hem de
Müslüman bir ülke olarak sesini yükseltmesini bekliyorum. Ama
Ankara’dan sadece cılız bir ses geliyor… Çankaya dilsiz, başbakanlık
cılız, hariciye desen neredeyse olayı örtbas etmek isteyen bir tavırda ve
bizler de o istikamete bakıp sesleniyoruz: “Orada kimse var mı?” Evet, o
enkazın altında kimse var mı?
243
Türkiye’nin seyirci koltuğunda kımıldamadan, başkalarının sahneye çıkarak oyun
sergilemelerini beklediğini, bu oyuna katılamadığından ne senaryodan haberinin
olduğu ne de oyunun sonunda olacaklardan haberi olduğu ileri sürülmüştür. Hurşit
Güneş: “Hükümetin son uluslararası konjonktür karşısında nasıl bir tepki gösterdiği
anlaşılmıyor. Dünkü cumhurbaşkanıyla toplantıdan da hiçbir belirgin tavır oluşmadı.
Bu da böylesi bir dönemde bile hükümetsiz kaldığımız izlenimi veriyor”
244
demektedir. Türkiye’nin önünde yeni dönemde fırsatların bulunduğunu ancak bunun
değerlendirilemeyebileceği kuşkusu ifade edilmiştir. Özellikle iktidarda bulunan
243
Ertuğrul Özkök, Orada Kimse Var mı?, Hürriyet, 15 Eylül, 2001.
244
Hurşit Güneş, Ne Cengâverlik Ne de Pısırıklık, Milliyet, 21 Eylül, 2001.
128
kişilerin kişisel özellikleri üzerinden değerlendirmeler yapılmış ve bunun
Türkiye’ye çok şey kaybettirebileceği öne sürülmüştür.
Yeni dönemde Türkiye çok şey kazanabilir. Uluslararası platformda
saygınlığı en üst düzeyde olan, kredibilitesi yüzde 100 olan modern bir
ülke olabilir. Ancak ülkemiz yeni dönemde çok şey kaybedebilir de.
T.C. Başbakanı Bülent Ecevit yeni dönemde bir liderden beklenen
dinamizmi gösterecek halde değil. Sayın Ecevit’in sağlık durumu ve
fiziksel gücü, içine girilen yeni dönemde artık Türkiye’nin ulusal
güvenlik sorunu haline gelmiş durumda. Cumhurbaşkanı Sayın A.
Nejdet Sezer ne yazık ki Türkiye gibi önemli ve önemi çok daha artacak
bir ülkeyi yepyeni ufuklara taşıyacak kapasiteye sahip değil. Sadece
ahlaklı olmak, dürüst olmak lider olabilmeye yetmiyor.
245
Basının en çok üzerinde durduğu, Türkiye’nin ulusal çıkarlarını da ilgilendiren diğer
bir konu ise Batı’nın teröre karşı aldığı farklı tavırların eleştirilmesidir. Bu konuda
Batı’ya yönelik sert eleştiriler yapılmaktadır. Basın, 11 Eylül saldırılarının Batı’nın
teröre karşı sergilediği ikiyüzlülüğün bir sonucu olduğunu öne sürmüştür. ABD’nin
ya da diğer bazı ülkelerin kendi yararları doğrultusunda kısa vadeli tavırlarla
gizliden gizliye terör çetelerini, bölücü terör örgütlerini beslemeleri,
yönlendirmelerinin dönüp dolaşıp onları da vurduğu için özellikle bazı Avrupa
ülkelerinin bundan ders çıkarmaları üzerinde durulmuştur. Güneri Civaoğlu
yazısında: “Batı, artık terörle oynamanın, el altından beslemenin ne denli yanlış
olduğunu da anlamış olmalı”
246
demektedir. Ülkelerin yapmış oldukları sınır
tanımayan silahlanmanın, başka coğrafyalarda dökülen kana karşılık kayıtsızlığın ve
ş
iddetin, sonuçta tüm insanlığı hedef aldığı, bunda Batı’nın da payı olduğu ifade
245
Serdar Turgut, Türkiye Çok şey Kaybedebilir de, Hürriyet, 17 Eylül 2001.
246
Güneri Civaoğlu, Salıverilen Cin, Milliyet, 13 Eylül, 2001.
Dostları ilə paylaş: |