17
etkilerine aracılık eder. Bu arada α subünitesinin GTPaz aktivitesine sahip olması nedeniyle
GTP tekrar GDP’ ye dönüşerek reseptörün aktivitesi sonlandırılır (11).
D VĐTAMĐNĐ – HORMONU
Tanım ve Önemi
Đnsan organizması için vitaminlerin önemi tartışmasızdır
.
Vitaminler vücut için esansiyel olup,
vücutta üretilemeyen ve gıdalarla alınması zorunlu olan maddelere verilen ortak isimdir. Bu
vitaminler arasında en önemlilerinden biri de D vitaminidir(11).
D vitamini klasik bir vitamin olmaktan çok, bir hormon olarak görev görmektedir. Çünkü D
vitamini güneş ışınlarının etkisiyle ciltte üretilmektedir. Bu üretilen madde bir ön madde olup,
karaciğer ve böbrekte iki defa transformasyona uğrayarak, biyolojik aktif madde şekline
dönmektedir. Ayrıca D vitaminin aktif şeklinin kimyasal yapısı steroid hormonları ile benzerdir
(11).
Vitamin D, ilk kez 1919-1920’lerde vitamin olarak sınıflandırılmıştır. Sir Edward Mellanby,
köpekler üzerinde yapmış olduğu bir çalışmada diyetteki bir vitamin eksikliğinden riketsin
ortaya çıktığını gözlemlemiştir (75). 1923 ‘de Goldblatt ve Soames, deride vitamin D’nin bir
prekürsörü olduğunu ve güneş ışığında yağda eriyen vitamin D’nin üretildiğini bulmuşlardır
(76). Hess ve arkadaşları ise sıçanlarda güneş ışığı verildiğinde riketsin önlendiğini
görmüşlerdir (77). 1930’da Windous ve arkadaşları Almanya’da yaptıkları araştırmada
ergosterolün ve derideki 7-dehidrokolekalsiferolün ultraviyole ışınları ile vitaminD2 ve vitamin
D3’e dönüştüğünü saptamışlardır (78).
Vitamin D kemik, barsak, böbrek ve paratiroid bezler üzerine gösterdiği fizyolojik etkilerle
kalsiyum ve fosfor metabolizmasını düzenler (11).
D vitamini yetmezliği çocuklarda riketse yol açarken, erişkinlerde ise osteoporozu agreve ve
presipite eder ayrıca ağrılı bir kemik hastalığı olan osteomalaziye yol açmaktadır (1).
18
D vitamini hormonu sağlıklı kemik gelişimi yanı sıra, birçok kanser tipinin, otoimmun,
kardiyovasküler ve enfeksiyon hastalıkların önlenmesinde gerekli olduğu yapılan birçok
çalışmada gösterilmiştir (1).
D vitamini Sentez ve Metabolizması
D vitamini; dört halkadan oluşup B halkası, 5 ile 6. ve 7 ile 8. karbonları arasında ikişer çift
bağlı, 9 ile 10. karbonlar arasından açılmış, diğer A, C, D halkaları ise doymuş olan bir halka
sistemi ile ve 8 ya da 9 karbonlu yan kolu bulunan bir sterol türevidir
.
Bunlardan en önemlileri
diyet ile alınan bitkisel kökenli ergosterolden türeyen ergokalsiferol [D2 vitamini; 25(OH)D2]
ve hayvansal kökenli deride kolesterolün oksitlenme ürünü olan 7-dehidrokolesterolden
(7DHC) türeyen kolekalsiferoldür [D3 vitamini; 25(OH)D3]. Đnsan vücudunda sadece D3
vitamini sentezlenir (Şekil 1). Bitkisel kökenli D2 vitamini (ergokalsiferol) morötesi ışınlar
aracılığı ile yapraklarda sentezlenir. Her ikisi de hem diyetle alınır hem de sentetik olarak
üretilebilir ( 2,79).
Şekil 1. D vitamininin yapısı ve karbon moleküllerinin numaralandırılması (79).
Đnsan vücudunda bulunan D vitamininin büyük bir kısmı güneş ışınlarındaki 290-315nm dalga
boyundaki mor ötesi ışınlarının etkisi ile deride sentezlenir. Güneş ışığına maruz kalma
engellenmedikçe vücudun tüm ihtiyacı deride sentez edilmek suretiyle karşılanabilir (8,11).
Karaciğerde sentez edilen kolesterol burada 7-dehidrokolesterole (7-DHK) çevrildikten sonra
periferik kana geçerek derinin Malpighi tabakasına gelir. Güneşle temas sürecinde yüksek
enerjili mor ötesi ışınları (290-315nm) epidermisi geçer ve 7-DHC deki çift bağlar tarafından
absorbe olur, bunun sonucunda, inaktif pro D3 vitamini (7-DHC) pre D3 vitaminine dönüşür.
19
Biyolojik olarak inert bir madde olan pre D3 vitamini, termal izomerizasyon ile daha stabil bir
izomere dönüşmektedir. Bu süreç 2-3 gün sürmektedir ve bunun için mor ötesi ışınlarına gerek
yoktur. Deride yapılan D3 vitamini bir α-1 globülin olan DBP’ ye ( D vitamini Bağlayıcı
Protein) bağlanarak karaciğere taşınır (8,11).
Uzun süreli güneş ışığına maruz kalma sonucu, previtamin D3 alternatif iki inert izomer
(lumisterol ve tachysterol) şekline veya yeniden 7DHC’e dönüşebilir. Bu nedenle D vitamin
intoksikasyonu oluşmamaktadır. Oluşan izomerlerin, kalsiyum metabolizması üzerine çok az
etkili olduğu düşünülmektedir
(1,11).
Hayvansal besinlerden alınan D3 vitamini veya bitkisel besinlerden alınan D2 vitamini ince
barsaklardan absorbe edilir ve emilimi safra asitlerinin varlığını gerektirir (80).
Gerek deride sentezlenen, gerek sindirim sisteminden emilen D vitamini karaciğere geldikten
sonra metabolizmaları aynıdır. Karaciğere gelen D vitamini, hepatosit mitekondriyal ve/veya
mikrozomlarında bulunan D vitamin 25-hydroxylase enzimi (25-OHase; veya CYP27A1)
aracılığı ile 25-hidroksiergokalsiferole [25(OH)D2] veya 25 hidroksikolekalsiferole
[25(OH)D3] dönüşür. Bu madde kalsidiol olarak da bilinir. D vitamininin karaciğerde 25-
hidroksilasyonu ürün feedback mekanizması ile düzenlenir (8,80).
25(OH)D vitamini vücudun tüm D vitamini havuzu hakkında en iyi bilgi veren parametredir.
Normal serum konsantrasyonu 8- 80 ng/ml (20- 200 nmol/L) arasında değişir. Serumdaki yarı
ömrü 21 gündür (8,11).
Kalsidiol, DBP(D Vitamini Bağlayıcı Protein)’nine bağlanarak kan yoluyla böbreğe gelir ve
böbreklerde proksimal tubuler hücrelerin membranında bulunan megaline bağlanarak hücre
içine geçmektedir. Hücre içinde serbestleşerek, mitokondride 25-hydroxyvitamin D-1 –α
hydroxylase [1α-OHase; veya CYP27B1) olarak da adlandırılan enzimi ile ikinci kez
hidroksilasyona uğrayarak, 1,25-dihidroksikolekalsiferol’e [1,25(OH)2D] dönüşür. Kalsiyum
ve fosfor homeostazında sorumlu D vitamininin biyolojik olarak en aktif şekli 1,25(OH)2D
vitaminidir. Bu madde kalsitriol olarak da bilinir (1).
Fizyolojik olarak 25(OH)D vitamin hidroksilasyonunun büyük kısmının böbrek proksimal
tubuluslarında olur. Plasenta en önemli ekstrarenal 1,25(OH)2D3 yapım yeridir (11,81).1α