Selçuk iletiŞİM



Yüklə 2,6 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə22/120
tarix15.10.2018
ölçüsü2,6 Mb.
#74209
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   120

Araştırma Bize Ne Öğretir?... (45-57)
47
Pozitivist paradigmaya getirilen eleştirilerin
önemli bir kısmı da feminist yaklaşımdan ve
bununla bağlantılı olarak feminist yöntemden
beslenmektedir. Erken dönem feminist çalış-
malarda doğa bilimlerine getirilen eleştiriler ön
planda yer almaktadır. Bu bakış açısını örnek-
leyen Evelyn Fox Keller, çalışmasında bilimin
feminist eleştirisinin şu soruları yanıtlaması
gerektiğini belirtmiştir, nerede ve ne şekilde
inançların gücü, çıkarlar ve kültürel normlar
etkili bilginin üretilme sürecinde etkili olmak-
tadırlar ve doğa kültür bilimsel bilginin üreti-
minde nasıl bir etkileşim içerisindedirler (1987:
90). Feminist yöntemin ve/veya çözümlemenin
araştırmacıya da özel bir önem atfettiğini be-
lirtmek gerekir. Araştırmacı kendi varlığını da
araştırma süreci öncesi ve araştırma boyunca
da sorgulamalıdır. Bunun yararını Sandra
Harding (T.Y.: 42) şöyle açıklar: “Böylelikle
araştırmacı bize, görünmeyen otoritenin sesi
gibi değil, aksine somut, belirli istem ve çıkar-
ları olan gerçek ve tarihi bir birey olarak gözü-
kür.”  Kümbetoğlu (2005: 58), feminist yönte-
min geleneksel ve pozitivist yöntemlere getir-
diği eleştiriyi birkaç noktada toplamıştır:  “cin-
siyetçi ve elitist araştırma konularının seçimi
ve araştırmalarda kadına merkezi bir önem
vermemek, araştırmacı ve araştırılan arasındaki
sömürücü ilişkiye ve buna ilişkin tavra karşı
farkındalık oluşturmak, nesnelliğin bir yanıl-
sama olduğu ve bu noktada araştırmanın ürete-
ceği bilginin kadınlar için yararına dikkat et-
mek, nitel verinin sayısal verinin kuru, suni
yapısına alternatif olduğunu düşünmek”.
Sonuç olarak belirtmek gerekir ki hem Eleştirel
Okul hem de feminist yaklaşım araştırma soru-
larının formüle edilmesinde ve bağlantılı olarak
daha sonra da araştırma sürecinin işleyişinde
bir iktidar meselesi olduğunu ortaya koymak-
tadır. Özellikle feminist yöntem araştırma so-
nunda bir çeşit dönüştürme pratiğini yaşama
geçirebilmeyi hedefler. Bu hedefleri gerçekleş-
tirebilmek için de pozitivizmin epistemolojik
ilkeleri, istatistik kullanımları, araştırmacıyı
yalnızlaştıran kurgusu ve/veya varsayım testleri
tek başına yeterli olmayacaktır.
Yöntemin eleştirel değerlendirilmesi başlığı
altında akla gelen ilk soru araştırmacının rolü-
nün ne olduğu üzerinedir. Bu türlü bir sorunun
yanıtı da araştırma yöntemleri kitaplarında
temel olarak sosyal bilimlerde araştırmacının
rolü ve araştırma etiği kapsamında tartışılmak-
tadır. Bilimde etik ilkeler şöyle sıralanabilir;
dürüstlük, doğruluk, dikkatli olmak, açıklık,
özgürce ifade edebilmek, sosyal sorumluluk,
meşruluk, karşılıklı saygı, yeterlilik ve etkinlik
(Resnik 1998’den aktaran Kümbetoğlu 2005:
174). Temel olarak burada vurgu, etik dikkat
ve sorgulamaların araştırmacının üzerine değil,
katılımcılar üzerine olmasınadır. Oysaki araş-
tırma deneyiminin kendisine ve bu deneyim
süresince geliştirilen ilişkilere ve bu ilişkiler
ağı içerisinde araştırmacının rolüne eleştirel bir
gözle bakmak gerekir ve bu durum
düşünümsellik (refleksivite) kavramını günde-
me getirir. Refleksivite kavramı, sosyal bilim-
lerde Pierre Bourdieu tarafından geliştirilmiş
ve tartışılmış bir kavramdır. Bourdieu genel
olarak sosyal bilimlerin eleştirisini yaparken
refleksivite kavramını gündeme getirmiştir.
Bourdieu’ya göre (2003: 228–240) toplumbi-
limsel araştırma önceden inşa edilmiş nesnele-
rin varlığı (yaşlılar, gençler gibi kategoriler
örneğin), bağıntılar ağının ihmal edilmesi ve
küçük burjuva erdemlerinin bilimsel yöntemde
etkili olması gibi olgular nedeniyle sorunlu bir
yapıya sahiptir. Yazara göre düşünümsellik
bakış açısını benimsemek, “nesnellikten vaz-
geçmek değil, katıksız noetikos (3) olarak,
nesneleştirme işinden keyfi bir şekilde azat
edilen, bilen öznenin ayrıcalığını sorgulamak-
tır.” (Bourdieu 2003: 216). Düşünümsellik
Mutlu Binark’a göre (2005: 186–87) ise araş-
tırmacının hangi soruları neden sorduğunun ve
neleri neden, nasıl dışladığının farkında olması
şeklinde tarif edilebilir. Binark, araştırmacının
“ben” sorgulamasını yaparken yaşadığı dene-
yimi kendi kendi ile satranç oynamasına benze-
tir (Binark 2005: 187). Bir başka tanıma göre
de düşünümsellik kavramı, toplumsal gerçekli-
ği algılayışımızın yollarının eşzamanlı gerçek-
liği tanımlaması ve kurmasına vurgu yapar
(Garfinkel 1967’den aktaran Miller 1997: 25).
Barış Mücen, düşünümsellik kavramına “bi-
limsel yüzleşme” adını vermektedir (2007:
422). Bu türden bir yaklaşım ve adlandırma, bu
yazıda yapılmaya çalışılan sorgulamanın niye-
tini de doğrudan ifade eder.  Mücen’e göre
(2007: 433) bilimsel yüzleşme “kuralları belli
olan ve yapılıp yapılmaması sosyoloğun (iyi)
niyetine kalmış olan bir metod değil, akademik
mücadele içerisinde sürekli geliştirilen, bilim-
sel çalışmanın her anında kullanılması gereken
bir stratejidir, bilimsel bir silahtır.”


Selçuk İletişim, 5, 3, 2008
48
Bu yazı kapsamında da bir bilimsel yüzleşme
denemesi yapılmaya çalışılacaktır. Bu deneme-
nin, araştırmada kullanılan tekniği ve araştır-
macının rolünü sorgulamak olmak üzere iki
boyutu vardır.  Bu amaçla ilk olarak öncelikle
odak grup tekniğinden ve bu tekniğin kullanıl-
dığı araştırma projesinden söz edilecek, daha
sonra da bu tekniği kullanan araştırma ekibi ile
gerçekleştirilen odak grup görüşmesinin sonuç-
ları tartışılacaktır.
2. ODAK GRUP GÖRÜŞMESİ VE
“ANKARA MİKRO ÖLÇEĞİNDE İNTER-
NET KAFE KULLANIM ÖRÜNTÜLERİ”
BAŞLIKLI ALAN ÇALIŞMASI
Günümüzde en yaygın nitel araştırma teknikle-
rinden biri olarak değerlendirilen odak grup
çalışmasının sosyal bilimlerde kullanımı ol-
dukça eskiye gitmektedir (1940’lar), en yaygın
kullanıldığı alan ise pazarlama olmuştur
(Hansen ve ark. 1998: 258–259). 1970’lerin
sonu ve 1980’lerin başından itibaren de Hansen
ve arkadaşlarının deyimiyle teknik, bir çeşit
Rönesans yaşayarak sosyal bilimlerin de gün-
demine daha sağlam bir şekilde yerleşmiştir.
İletişim bilimleri özelinde de odak grup görüş-
meleri hem akademik hem de pazar yönelimli
kullanılmaktadır (4). Pazar yönelimli kullanım-
lara örnek olarak büyük medya şirketlerinin TV
programlarının ön testi ve ince ayarı için ve
izleyicilerin gündelik yaşamda medyayı nasıl
kullandıklarını anlayabilmek amacıyla yaptık-
ları odak grup görüşmeleri örnek gösterilebilir
(Schrøder ve ark. 2003: 32). Son yıllarda da
İnternet’in gelişmesi ve dolayısıyla bilgisayar
dolayımlı iletişimin yaşamın her alanına dahil
olmasıyla birlikte çevrimiçi (online) odak grup
görüşmeleri de gerçekleştirilebilmektedir. Bu
türlü çevrimiçi çalışmalarda sorun, eşzamanlı
bir görüşme yapabilmenin ve hızın çok belirle-
yici olduğu bir ortamda görüşmeyi yöneten
kişinin yani moderatörün (5) tüm konuların ele
alınmasını sağlamasının zorluğu olarak ortaya
çıkmaktadır (Williams ve Robson 2004: 27–
28).
W. L. Neuman’dan (2007: 592) özetleyecek
olursak, geleneksel anlamda bir odak grup
çalışması şöyle tanımlanabilir;
“Prosedür, araştırmacının bir odaya bir toplantı
başkanı eşliğinde birkaç meseleyi tartışmak
üzere 6 ile 12 arası kişiyi toplaması şeklindedir.
Çoğu odak grubu yaklaşık 90 dakika sürer.
Toplantı başkanı, yönlendirici olmayacak ve
bütün üyelerin serbest, açık tartışma yürütme-
sini kolaylaştıracak (tek bir kişinin tartışmaya
hâkim olmasına izin vermeyecek) şekilde eğiti-
lir.”
Odak grup görüşmelerine katılacak kişi sayısına
dair çeşitli kaynaklarda farklı rakamlara rastla-
nabilir: örneğin ideal grup sayısına ilişkin olarak
6–12, 6–9 gibi sayılar verilebilmektedir
(Neuman 2007: 592, Kümbetoğlu 2005: 117).
Hansen ve arkadaşlarının (1998: 269–270) ver-
dikleri örnek çalışmalarda 2’den 25’e kadar
uzanan aralıklarda odak grup katılımcı sayılarına
rastlanmaktadır, ancak bu yazarlar da ideal grup
üye sayısının 6–10 arası olduğuna dair uzlaşım-
ları kabul etmektedirler.  Jane Stokes (2003:
151)  da odak grup katılımcı sayısının tartışılan
konuda ne kadar derinleşilmesi isteniyorsa onun-
la ters orantılı belirlenmesi gerektiğini ifade
etmektedir; bir konu ne kadar derin tartışılacaksa
katılımcı sayısı o kadar az olmalıdır.
Bir araştırma projesinde kullanılacak teknik
olarak odak grup görüşmesinin belirlenmesin-
den sonra bu görüşmelerin ne kadar sayıda
gerçekleştirileceği konusunda da tartışma söz
konusudur. Neuman’a göre (2007: 592–593)
tipik bir çalışmada araştırmacı dört ile altı grup
kullanır ve araştırmacılar çoğu zaman odak
gruplarını nicel araştırmayla birleştirir (6). Bu
noktada da odak grup görüşmeleri için doğru
sayı, araştırma tekniklerinin pek çoğu için
geçerli olan “verilerin kendini tekrarlamaya
başlaması” noktasında araştırmayı sonlandırdı-
ğınızda ulaştığınız sayıdır. Bu sayı kimi kişiler
ve konular söz konusu olduğunda beş odak
grup görüşmesi olabilir, kimi çalışmalarda ise
ellidir.
2.1. Odak Grup Görüşme Tekniği Üzerine
Kısa Bir Değerlendirme
Odak grup görüşmeleri, görüşmeciye sınırlan-
dırılmış rol ve etki, görüşülen kişilere ise göre-
ce daha serbest ve özgür olma fırsatı tanımış
olur (Kümbetoğlu 2005: 118). Hansen ve arka-
daşlarına göre (1998: 258), odak grup görüş-
meleri zaman, kaynak ve araştırma bütçesinin
kullanılması açısından da maliyeti görece daha
düşük tekniklerdendir. Burada anılan maliyet


Yüklə 2,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   120




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə