Tanıl Bora Sol, Sinizm, Pragmatizm



Yüklə 355,86 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə20/71
tarix06.02.2018
ölçüsü355,86 Kb.
#26294
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   71

ğinde, hakaret kastı, hakaret olmadığında da “ötekileştirme” vas­
fı belirginleşiyor.  Sosyalist solu  liberalizmden  ayırt etmek,  farkı 
koymak elbette  lüzumlu ve  önemli.  Ancak solculuk  ortamında 
anti-liberalizme,  bu  farkı belirlemenin  icabını  aşan bir şehvetle 
sanlınmıyor mu?  Anti-liberalizmin iğvasına kapılmanın götüre­
ceği  tehlikeli sular vardır.  Faşizmin sosyalizmle  liberalizmi  aynı 
soydan  düşünmesi  boşuna  değildir;  liberalizmi  karalarken baş­
vurulan  “yabancılık”,  “Batı-kaynaklılık”,  “maddiyatçılık”,  “ma­
nevî  değerlere  uzaklık”,  “kozmopolitlik”,  “entelektüalizm”  gibi 
ithamlar, solu da karalamakta kullanılan ‘düşkünlükler’dir. Ken­
disini  anti-liberalizme  fazla  kaptıran bir solun  böylesi  motifleri 
işlemeye başlaması,  görülmedik bir şey değildir.  “Liboş”  (bera­
berinde,  “entel”)  gibi  açıkça  cinsiyetçi bir küfür sözünün gönül 
rahatlığıyla benimsenmesine ise hiç girmiyorum.
Kısacası  “liberalliğin”  kolaylıkla hakarete indirgenmesi, hay­
ra alâmet değildir.  Sadece bu tehlikeli sulara götürebileceği için 
değil,  sosyalizmin  liberalizmle  ‘meselesini’  ciddiye  almasının 
önüne geçeceği için de problemlidir.
Liberalizm ve sosyalizm: Nasıl bir husumet?10
Ömer Laçiner’in hatırlattığı11,  M arksizm ve sosyalizm  ile libera­
lizm  arasındaki  ortak  köklere  ve  diyalektik  ilişkiye
  getireceğim 
sözü.  Sosyalizm,  1848  devrimleri sürecinde  liberalizmden  ko­
parak müstakil  bir siyasal  akım ve  hareket haline  geldi.  Marx, 
kendi  düşüncesini,  liberalizmden  gelerek,  liberalizmi  eleştire­
rek,  sorgulayarak,  aşarak  geliştirdi.  Buradaki  aşmak,  Marx’ın 
gözde  Hegelci  kavramlarından birine  müracaatla  ‘aufheben'dir;
10  Bu  vesileyle,  husumet  kavramının  inceliğini  hatırlayalım.  Karşı-globalleşme 
hareketinin  önemli  aktörlerinden Susan  George,  ki bir  “liberal-solcu”dur,  ra­
kip kavramını  “fazla sportmence”, düşman kavramını  ise mutlak zafer ve öte­
ki tarafın tamamen ortadan kalkması dışında bir şey düşündürmemesi, bunun 
da her şeyden önce imkânsız  olması nedeniyle,  “hasım’’lardan söz etmeyi yeğ­
liyor.  Hasımlarla mücadele,  “bilgi,  politik judo ve uzun vadeli muharebeyi ge­
rektirir”  ona  göre.  Susan  George,  B aşka Bir Dünya  Mümkün,  Eğer...,  çev.  Ali 
Tonak, Metis Yayınlan,  İstanbul 2005, s.  86-7.
11  Ömer Laçiner,  “Yolun sonu/başlangıcı”, Birikim 232/233, Agustos-Eylül 2008, 
s.  20-21.


yani içererek/koruyarak aşmak.  Liberalizm eleştirisinin bilhas­
sa Marx’ın sosyalizmi açısından kurucu değeri vardır. Bu, libera­
lizm eleştirisinin sosyalizme içsel ve devamlılığı olan bir eleştiri 
olduğu anlamına gelir. Yani,  “ustaların” bu büyük fikrî ve poli­
tik kopuşu gerçekleştirirken halledip bitirdikleri bir iş değildir; 
her kuşakta,  tarihsel değişimler ve politik deneyimler boyunca 
yenilenmesi gereken bir eleştiri, bir meydan okumadır.  Yalnız­
ca  liberalizme  karşı  tetik  durmak  için  değil,  bağışıklık  kazan­
dırıcı bir aşılanma için  değil;  açık havada biraz öksürüp  tıksır­
mayı göze alarak bünyeyi güçlendirmek için. Bir elmassa sosya­
lizm,  böyle yontulacaktır.
Ortak köklerden söz  ettik.  Ortak alan  da diyebiliriz.  Bu, yalın 
ve  muazzam,  haklar ve  özgürlükler sorunsalıdır.  Liberalizm,  so­
yut  insan
 i  esas alan,  soyut bir hak ve  özgürlük vaadidir.  Negatif 
özgürlük haklarıyla mukayyettir.  Formalisttir, demokrasi anlayı­
şı prosedüreldir.  Soyut insan,  dedik.  Liberal düşüncenin kudreti 
de zaafı da burada. İnsanın somut koşullanna, sıfatlarına ve duru­
muna bakmadan ona değer ve  hak atfetmek,  kudretli ve ‘asil’ bir 
fikirdir. Ancak koşullar, maddî imkânlar, toplumsal engeller, eşit­
sizlikler, somut insanın soyut haklarını kullanmasına elvermiyor­
sa, bu hak ve özgürlük vaadi sinizme dönüşür. Soyut özgürlükler 
ile onlann somut imkânsızlığı arasındaki çelişki, liberalizmle sos­
yalizm arasındaki çatışmanın zübdesidir.  Liberalizm, bu noktada 
sosyalizmin meydan okumasını sineye çekebildiği oranda, bu çe­
lişkiyi tanır ve onunla baş etmeye çalışır. Bu meydan okumayı gö­
ze alamayan veya geçiştiren (veya ondan sarfınazar edecek kadar 
‘rahatlamış’,  ‘serbestlemiş’)  liberalizm:  ultra-liberalizmu ,  mutlak 
ve çirkin sinizm halini alır ve gerçekten de son kertede kapitaliz­
min meşrulaştıncılığına irca olur.  Liberalizmin sinizmden de öte 
zifiri bir sarkastizme  dönüştüğü, piyasa mecazından öte bir ‘fikri’ 
ve etiği olmayan neo-liberalizm, bunun uç noktasıdır.
Sosyalizm,  herkesin  eşit  ama  bazılarının  daha  eşit  olmasını 
sorgulamasıyla;  hak ve  özgürlüklerin pozitif içeriğine ve  mad- 
dî-nesnel  gerçekleşme  koşullarına  ‘takmasıyla’  liberalizmden
12  Francisco  Vergara,  Liberalizmin Felsefi  Temelleri,  çev.  Bülent Anbaş,  İletişim 
Yayınlan,  İstanbul 2006, s.  166-189.


ayrışır.  Koşullara bakmasıyla ve ‘gidiş yoluna’ yoğunlaşmasıyla; 
bu, sosyalizmin, liberalizmin sadece ilkelerini değil hedeflerini 
de içererek-aşmasım sağlar. Sosyalizmin özgürlüğü, ayağını zo­
runluluktan veya  zorlamadan  azâde  olmaya,  serbestliğe  basan 
liberal anlamından öte; bir ufka açılan, içi yapmayla, kurmayla, 
yaratmayla dolu bir özgürlüktür.  Demokrasinin prosedürel-bi- 
çimsel  düzlemde  tüketilmesine rıza göstermez;  demokrasi,  öz­
gürleşmenin  yolu/koşulu/ilkesidir  ama  özgürleşme  projesini, 
ütopyasını ikame etmez onun kitabında.
Sosyalizmin de, liberal eleştiriden ‘alacakları’ vardır.  Nesnelci­
liğin ve beşerî süreçlere iradî müdahale cehdinin pozitivist ve ve- 
layetçi-vesayetçi  bir  tutuma  dönüşmesi  riskine  karşı, -k i sosya­
lizm tarihinden biliyoruz ki bu risk varittir-, liberal eleştiri uya­
rıcıdır.  Soyut-bireyi esas alan bir özgürlük anlayışının sinizmine 
karşı,  hak ve  özgürlüklerle  ilgili genel bir sinizmin yerleşikleş­
mesi, hâlâ oldukça güçlü bir savrulmadır; liberalizmle ‘tartışma­
yı’ bırakmak bu  savrulmaya  itki verir.  Sözün kısası:  Stalinizmin 
itkisi...  Bu  öz-eleştiri  için liberalizme muhtaç olunmadığı söyle­
necektir. Doğrudur; ama işte zaten sosyalizmin liberalizmi içere- 
rek-aşma bilincini koruduğu  ölçüde doğrudur.  Nitekim  “tek ül­
kede sosyalizm” ve reel sosyalizm deneyimleri esnasında bu dik­
kat ve duyarlılığı gösterenler de,  çoğunlukla o zamanın “liberal- 
solcuları/sosyalistleri”  olmuştur;  belki  daha  doğru  deyişle,  bu 
dikkatlerinden ötürü “liberal-sol” şüphesiyle kovuşturulanlar.
Kısacası,  liberalizmle  tartışmanın,  teşhir etmenin  değil  sahi­
den  tartışmanın  hakkını vermeyen,  veremeyen  bir  anti-libera- 
lizm, solu güdük bırakır ve sadece yarasını örtmeye yarar.
Sol-liberal, liberal-sol
Yeri  gelmişken,  “sol”  ve  “liberal”  terkiplerinde  bu  terimlerin 
isim veya sıfat hallerine göre bir ayrım yapmanın da önemli ol­
duğunu  kaydetmeliyiz.  Bu  ayrımın,  düşünsel  açıdan  da,  poli­
tik açıdan  da,  stratejik  açıdan  da  ‘anlamlı’  olduğunu  düşünü­
yorum.  Sol-liberaller,  eşitlik ve  sosyal  adalet meselelerine  nis- 
beten  duyarlı  liberallerdir.  Liberal-solcular  ise,  negatif haklar


Yüklə 355,86 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   71




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə