12
Şeref Kocakaya
biridir. Türk halk inanışları canlı tutuldukça Türk kimliği ve kültürü yaşamaya devam edecek
ve asimile olmaktan kurtulacaktır. Halk inanışları bir milletin dine, insana ve hayata bakış
felsefesini, onu anlama ve anlamlandırma düşüncesini ifade etmektedir. Dolayısı ile Türkler
hangi dine ve inanışa girerlerse girsinler kendi kültürlerini yaşattıkça tarihin sayfalarında yer
almışlar ve yok olup gitmemişlerdir. Sadece yeni girmiş oldukları dinin tesiriyle Türk halk
inanışlara o dinin liturjisi girmiştir. Yani İslam dinine giren Türkler inanış ve uygulamalarına
aynen devam etmiş, ancak bazı İslami motifleri bu inanış ve uygulamalara eklemekten de
çekinmemişlerdir. Zaten Dinler Tarihi açısından bakıldığında şu görülecektir ki, bir kişinin
veya toplumun inandığı şeyler doğrudur ve bu doğrularla yaşamaya devam ederler. Sonuç
olarak Türk halk inanış ve uygulamaları ile ilgili yapılacak olan çalışmaların akademik
olarak yapılması ve yaygınlaştırılması bütün dünya Türklüğü için gereklidir ve zorunludur.
Bu görevde dünyanın neresinde olursa olsun, kendini Türk milletinin bir mensubu olarak
hisseden ve gören akademisyenlere düşmektedir.
Kaynakça
Eroğlu, A.H., Türk Halk İnanışlarına Giriş, Aziz Andaç Yayınları, Ankara.
Gökbel, A. (2004), “ Sivas Yöresinde Doğumla İlgili İnanışlar ve Adetler”, Folklor/ Edebiyat
Dergisi, C. X, S.XXXVII, Ankara, 2004/1, s. 223(223-230).
Gökbel, A. (1997), İnanç ve Adetleriyle Yahyalı’da Varsak Türkmenleri. Ankara.
Kafesoğlu, İ. (1994), Türk
Milli Kültürü, Boğaziçi Yayınları, İstanbul.
Örnek, S. V. (1977), Türk Halk Bilimi, İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara.
Polat, B. (2006), “Ermenek Tahtacıları”, Dini Araştırmalar Dergisi, C. 8,S. 25, 2006, s. 151,
(143-158).
Kaynak Kişiler
K.K.1. Hanım Tuncer, 1930 doğumlu,
Okur-yazar değil, Azatlı Kasabası Çiftlik- Niğde.
K.K.2. Türkan Kahraman,1950 doğumlu,Okur-yazar değil, Azatlı Kasabası Çiftlik- Niğde.
K.K.3.
Muzaffer Yel, 1922 doğumlu, Okur-yazar, Azatlı Kasabası Çiftlik- Niğde.
K.K.4.Kuddusi Polat, 1978 doğumlu,
Ortaokul Mezunu, Azatlı Kasabası Çiftlik- Niğde.
K.K.4.Kadir Varol, 191940 doğumlu, Okur- Yazar Mezunu, Azatlı Kasabası Çiftlik- Niğde.
13
Türk Birliği Yolunda
Avşar Türkmenleri Sempozyumu
KÜRESELLEŞMENİN TÜRK KÜLTÜRÜNE ETKİSİ
Bünyamin AYHAN
Prof. Dr. Selçuk Üniversitesi, İletişim
Fakültesi
Giriş
1970’li yılların başlarındatartışılmaya başlayan küreselleşme kavramı,ortaya çıkan
sorunlar ve dönemin özelliklerine göre tartışılmaya açılmıştır. Özellikle dönemin başat
kavramlarından modernite ve dünyanın teknolojik araçlarla bir bütün haline gelmesi durumu
mevcut durumun tanımlanması etkili bir araç olmuştur. Bu tanımlamaya toplum ve bireylerin
algı düzeyi ve ortaya koydukları bakış açısının getirdiği farklılıklarla küreselleşme her yapı
ve düşünürün kendi perspektifinden tanımladığı bir olgu olmuştur. Bu tanımlamaya bir
diğer etki ise, küreselleşmeden toplumların etkilenme süreci ve etki derecesinin büyüklüğü
küreselleşme kavramının zorunlu olarak toplumların gündelik hayatına dâhil olmuştur.
Gündelik hayatla birlikte işin içine dâhil olan kültür olgusu, küreselleşmeyi daha girift bir
hale getirmiştir. Coğrafi bir tanımlama olarak küreselleşme, dünyanın bir bütün olmasına
gönderme yapar ve meydana gelen olay ve olgular bütün dünyayı etkiler. Bu etkileme sadece
kategorik değil iletişim ve etkinin gücüne göre şekillenir. Küreselleşmeyi bu süreçte farklı
noktalarda ele almak mümkündür. Bunlardan birincisi olguya olumlu yaklaşanlar, ikincisi
ise olumsuz olarak yorumlayanlardır. Üçüncü noktada ise olguyu olduğundan daha fazla
abartılı şekilde ele alanlar yer almaktadır. Dördüncü grupta ise küreselleşmeyi toplumların ve
insanlığın bir aşaması olarak görenler yer almaktadır. Bir başka grup bunlardan farklı olarak
küreselleşmeyi kültürel ayrışma ve en temelde yer alan klasikleşmiş gruplar ise modernite
olarak (Fiss ve Hisch 2005:32) okumaktadırlar. Ancak her olgu küreselleşmenin gerçekliği
ve etkisini kabul etmektedir. Küreselleşme oluşmuş ve ortaya çıkan sonuçlar tartışılmaktadır.
Küreselleşme aynı zamanda kendi kavram ve olgularını da getirmektedir. Özellikle
bu olgulardan önemlisi karşıtlık olarak ortaya çıkan yerel ve yerelleşme ile yerel ile
küreselin birlikte tanımlandığı küyerelleşme (hibrit) olgusudur. Bu iki olgu küreselleşmenin
toplumlar üzerinde ortaya çıkardığı durumlardır. Özellikle ulusal kültür ve değerlerin yerel
olarak okunması ve zorunluluk olarak hibritleşmeye dâhil olması birçok kültürü derinden
etkilemektedir. Küreselleşmenin temel belirleyici unsurlarının dışında kalan kültürler,
bu sorunu daha da derin yaşamaktadırlar. Türk kültürü de küreselleşme olgusundan en
çok etkilenen kültürlerden biridir. Özellikle modernleş(tiril)me süreci, üretim ve tüketim
kalıplarının değişimi bu noktada etkili olmaktadır.
Bir Süreç Olarak Küreselleşme
Küreselleşme olgusu insanoğlunun dünyayı bir bütün olarak algıladığı ve tanımladığı
zaman diliminden bu tarafa var olan bir olgudur. Bu bağlamda kendisinin dışında bir dünya
ve anlam haritası olduğunu düşünen bütün dinler küreselliğin temel taşıyıcılarıdırlar. Diğer
taraftan sadece düşünce değil düşüncenin eyleme geçtiği noktalardan olan yazı sistemi de
dünyayı bir bütün olarak tanımlayan ve şekillendiren araçlardan biridir. Bu iki durum insanın
toplumsal ilişki ağlarının ve artı ürünün gerekliliklerini getirdiği zaman diliminden bu tarafa
ortak bir dünyanın eseridir. Özellikle tanımlama ve tasnif etme daha sonra da bunları bir
bütünlük içinde analiz etme küreselleşmenin temel sacayakları olarak görülmektedir (Ateş
2006 28-29). Ancak kavramın her ne kadar kökenleri geçmişte aransa da küreselleşmenin
aşama aşama veya dalga şeklinde geliştiği genel bir kanı olarak kabul edilmektedir.
Küreselleşme eğer batı merkezli bir noktada ele alınırsa ki diğer doğu medeniyetlerinin
gelişim ve dünyayı etkilemesinin dışında Robertsan’ın (1999:102-108) çizdiği aşamaların
anlamlı olduğu görülür. Bunlar oluşum aşaması, başlangıç aşaması, kalkış aşaması, hâkimiyet
aşaması ve belirsizlik aşamasıdır. Birinci evre, Avrupa’da on beşinci yüzyıldan on sekizinci
yüzyıla; Ulus devletlerin ve yeni bir sistemin doğuşunu müjdeler. Birey anlayışı ve modern
coğrafyanın başlaması, zaman kavramının ortaklaşması evrenin temel özelliklerindendir.