Uluğ nutku’nun felsefesi



Yüklə 287,31 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə7/11
tarix06.02.2018
ölçüsü287,31 Kb.
#26069
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11

                                                                              Çetin VEYSAL

sürdürüp   sürdürmemeyi   de   özgürce   seçebilir”

41

,   önermelerinden 



oluşmaktadır.   Bu savları kısaca şu şekilde dile getirir: 1. İlke 1970’li 

yıllarda   ekolojinin   birinci   ilkesi   olarak   öne   sürüldü   ve   bilmenin 

sorumluluğu   sorununun   temeline   indi.     İnsana   /   insanlığa   zararı 

olabilecek   bilgilerin   uygulanmasından   sakınmak   gerekir   düşüncesi   bu 

ilkede   barınır.   Bu   nedenle   de,   sonucundan   sorumlu   olamayacağı   şeyi 

uygulamaya   kalkmama   bilincine   vurgu   yapar.   2.   İlke,   doğanın 

araçlaştırılarak   tüketim   nesnesi   olarak   görülmesi   yerine,   insanın   bir 

parçası   ve   birlikte   olma   zorunluluğu   içinde   olduğu   bütünü   gözden 

kaçırmamayı   ve   yok   edici,  ortadan  kaldırıcı  değil,  yeniden   üreten bir 

bilinç ve eylem kavrayışıyla doğaya yaklaşılmasını vurgulamaktadır. 3. 

ilke de nihayet, insan türünün temel özelliğine vurgu yapan özgür seçme 

yetisi,   içinde   bulunduğu   koşullarda   kendine   uygun   olanı   belirleme 

olanağına işaret eder. Özgür  seçmenin biyolojik dayanağı  kalmadığını 

vurgulayan Nutkuancak biyolojisiyle uyum sağlamaya çalışmasının ve 

doğadaki yerini bilmesinin onun ethik varlığının sökülmez  bir parçası 

olduğunu iddia eder. İnsanlaşma sürecinde doğal nedenselliğin kesintiye 

uğramış   olması   özgürlüğü  yarattı.   Bu   kesinti   doğanın  lütfu  olarak   da 

anlaşılabilir.   Ona   göre,   üçüncü   ilke   anlaşılmadan   diğer   iki   ilke 

temellendirilemez;   üçüncü   ilke   ise   hiçbir   başka   ilke   ile 

temellendirilemez.

İnsanı “olanaklar varlığı” olarak tanımlamanın, onu özgürlüğüyle 

birlikte   anlamak   için   belirgin   bir   tavır   olduğunu   belirten   Nutku

42



özgürlüğün geleceğe yönelik olduğunu, hiçbir toplumsal kalıba sığmayan 



özgürlük   olanağının   değerler   belirlenimiyle   gerçekleştiğini,   bu 

belirlenimin kaynağını bilmediğimizi düşünmektedir.

Kant’ın,   insanı   toplumdışı   toplumsal   varlık   olarak   görmesinde, 

faineomenon  yanının   toplumdışılığa   ve  noumenon  yanının   da 

toplumsallığa denk geldiğini düşünmez. Nutku

43

, çünkü böyle bir yorum 



Kant’ın kesinlikle kastetmediği bir ayrımı  ona yamamak olur. Kant’ın 

insan   ve   bilgi   anlayışında   ‘şizoid   kopukluk’tan   söz   eden   ‘çağdaş’ 

yorumları   gülünç   bulur.   Hipotetik   ve   kategorik   buyruk   ayrımlarının 

faineomenon-noumenon  ayrımına   koşut   olduğunu   ama   bu   ayrımdan 

(Kant’ı   eleştirerek)   “doğanın   insan   için   gizli   bir   amacı”   olduğu 

41

 a.g.e., s. 59-64.



42

 a.g.e., s. 103.

43

 a.g.e., s. 123.



91


  Uluğ Nutku’nun Felsefesi

sonucunun çıkamayacağını savlar. Tek dünya  devletinin kurulacağı ve 

ebedi   barışın   sağlanacağı   sonucunun   bir   doğa   (ya   da   tanrı)   amacına 

yaslanarak çıkamayacağını da ileri sürer. Ancak buradan çıkarılabilecek 

sonucun,   bilimlerin   tanımlamakla   tüketemediği   insanı,   felsefenin   de 

tüketemeyeceği  ama  tanımsız  da bırakamayacağıdır. Ona göre bu son 

tümce, mantıksal bir çelişki içeriyorsa, o zaman insanı ‘çelişkiler varlığı’ 

olarak tanımlamak yerinde olur.

Bilebilirliğe   sınır   çizmek,   sınırın   ötesine   işaret   etmek   de 

olduğundan,  ötede,  doğabilimsel  nedensellikleri   aşan  başka   türden bir 

nedensellik alanı, yani anlam bağıntıları vardır. Bilme, varolanı olduğu 

gibi   açıklamaya   yönelirken,   anlam   verme   ve   verilen   anlama   inanma, 

Kant’ın   bir   terimiyle   söylenirse,   ‘koşulların   bütünlüğünü’   kavramaya 

yönelir. Bu yönelişinde insan, bilgiyi oluşturucu ilkeyi ve çekirdekteki 

tam kesin doğru - yanlış ayrımını terk eder, ‘olması gerektiği gibi’nin, 

‘olacakmış   gibi’nin,   ‘sanki   var’ın   düzenleyici   ilkesine,   yalnız   bilgi 

ediminde   değil,   tüm   yaşayışında   tutunur.   Demek   ki,   doğabilimlerinin 

insan   üzerine   ortaya   koyduğu   bilgilerle   beraber,   bunların   dışında, 

varoluşun temel  sorunlarına inen bir bilgi türüne gerek var. Nutku’ya 

göre, tam da burası

44

 bir insan felsefesinin başladığı yerdir; çünkü temel 



varoluş sorunları -bunların başına ölüm bilincinin gölge oyununu koyar- 

bu   alanda   görülür.   Bu   alan,   ‘ne   ise   o   olan   doğa’nın   ve   ona   yönelen 

kavramlarımızın   sınırına   bitişiktir;   aynı   zamanda,   kendimize   yer 

aradığımız, bulmak için ideler yarattığımız, ‘ne ise o olmayan’, dünyanın 

başlangıcıdır. 

Bilme,   seçenekler   arasında   tercih   etme   (özgürlük)   niteliklerine 

bağlı   olarak   sorumluluk   özelliği   de   üstlenen   varlık   olan   insanın;   bu 

özelliğinin, bütün kuralcı ahlakların ötesinde, günlük işlerin ve ilişkilerin 

içinden geçen, onları duygu ve bilinç birlikteliğiyle ören, paylaşabilen, 

taşıdığı değerlerin paylaşılmasını  büyük  ölçüde öğrenebilen, türsel bir 

varolma   koşulu   olduğunu   düşünür

45

.   Ona   göre   bu   koşul,   gerçeklikte 



olanla,   elimizin   altındakiyle   düşüncemizin   uzandığı   “olması   gereken” 

arasında, şimdiyle gelecek arasında bir bağdır; bir eyleme girişmek ya da 

girişmemek   seçiminde   (bilinç   hastalıklı   olmadığı   sürece)   içinde 

bulunduğumuz   durumdur.   Seçme   ve   özgürlük   arasındaki   koşutluğun 

44

 a.g.e., s. 123.



45

  NUTKU, Uluğ.,  … Daha Güncel Felsefe,  Ankara: Anı Yayıncılık, 2006. s. 

76.

92



Yüklə 287,31 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə