Ün ey m im arlı



Yüklə 1,2 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə24/43
tarix18.06.2018
ölçüsü1,2 Mb.
#49336
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   43

karak  kent  meydanlarına,  sokaklara,  alanlara 

taşınmıştır. İşte bu noktada, toplumun yaşam 

görüşünün,  evrene  karşı  tutumunun  sözcü-

sü, yorumlayıcısı konumunda olan sanatçılar 

yeni  bir  çevrenin  yaratılmasında  etkin  gö-

revler  almış  çevrenin  değişim  ve  gelişimi  ile 

bütünleşmişlerdir. Sanatçıların çevresel çaba-

ları, mekânları daha yaşanır duruma getirme, 

insanileştirme  ve  yeni  bir  kimlik  kazandırma 

istekleri ile ortaya çıkar. Bu çabalar sanatı, sa-

natçıyı daha geniş çevrelere seslenir duruma 

getirerek kent içinde varlığını duyurmaya sa-

natın sınırlarını genişleterek insanları sanatsal 

etkinliğe katmaya kadar uzanır.

Toplumsal  yaşamda  insanlarla  doğrudan  yüz 

yüze gelen açık alan heykelleri öncelikle kamu-

ya ait heykellerdir. Bu nedenle bir kentin park-

larına,  meydanlarına,  kamu  ya  da  özel  yapıla-

rın  önüne  konulacak  sanat  yapıtlarının  gerçek 

sahipleri  de  o  çevrede  yaşayan  insanlardır.  Bu 

açıdan açık alan heykellerinin izleyicileri küçük 

bir azınlık değil o çevrede yaşayan tüm insan-

lardır  ve  ilettikleri  görsel  mesaj  doğrudan  ve 

aracısız olarak insanlara ulaşır. Bu yönü ile alan 

heykellerinin yapılış veya yaptırılışındaki politi-

ka  yanlış  ve  amaçlı  uygulandığında  insanların 

beğeni ölçütlerini yoz ve sanat dışı bir konuma 

getirecektir.

Heykel geleneği olmayan toplumlarda bir ge-

lenek  yaratma  ve  çağdaş  sanatı  tüm  kurum 

ve koşulları ile yerleştirmek, ancak toplumsal 

gelişmeye  paralel  olarak  o  toplum  insanla-

rının  sanat  birikimi  ve  sanat  kültürünü  oluş-

turmakla  mümkündür.  Tüm  insanlara  teker 

teker  sanat  eğitimi  verilemeyeceğine  göre 

alan heykellerinin çağın anlayış ve koşullarına 

uygun  olarak  yapılması  ve  bu  koşulları  yan-

sıtıp  geliştirme  kaygısı  ile  bunun  bir  devlet 

kültür politikası haline getirilmesi kaçınılmaz-

dır. Çünkü bir sanat yapıtını izleyen kişi sanat 

eğitimi almamışsa görgü, bilgi birikimi yoksa 

sanat yapıtından yayılan görsel mesajı kavra-

yamayacak ve onu bilinç düzeyine çıkarama-

yacaktır.  Ancak  sanat  yapıtının  iletisi  bireyin 

farkında olmadan bilinçaltına yerleşir ve kay-

dolur. Benzeri olayların tekrarı ile de bir biri-

kim  oluşur.  Bu  birikimle  koşullanan  insanlar 

sanat yapıtının mesajını algılayabilirler, olum-

lu ve olumsuz yanlarını görebilirler. Çevresin-

de  sanat  değeri  taşımayan,  değersiz  plastik 

biçimlemeler görmeye alışkın bir izleyici top-

luluğunun beğeni ölçütleri de doğaldır ki yoz 

ve sanat dışı olacaktır.

Bir  sanat  yapıtının  algılanması  ya  yapıtın 

nesnel  niteliklerine,  kalitesine,  özgünlüğü-

ne  bağlı  ya  da  sosyal  alanlara  ilişkin  algıla-

ma süreci ilgilidir. Bu bağlamda açık alanlara 

konulacak sanat nesneleri (heykeller) hiç bir 

Sanat bütünsel olarak, yirminci yüzyılın ikinci 

yarısına  kadar  hiç  bir  dönemde  görülmedik 

yoğun  bir  gelişim  gerçekleştirir. Tüm  değer-

lerin  alt  üst  oluşuyla  yaşam  değişiminden 

heykel sanatı da payını alır. Heykelin bu köklü 

değişimlerle,  müze  objesi  olmaktan  kurtula-

rak  yaşamın  içine  katılması,  izleyici  ile  yeni 

ilişkiler  kurarak  onu  edilgin  konumdan  çı-

karması iç mekândan dış mekâna dönüşünü 

güçlendirmiştir. Bu yeni yönelişle heykel; ev, 

müze  ve  galeri  gibi  mekânlardan  dışarı  çı-

İnsanlığın  geçirdiği  iki  büyük  aşamadan  birsi 

olan Endüstri Devrimi ile birlikte kentler, büyük 

gökdelenleri, süpermarketleri, havuzları, sosyal 

konutları ve otoyolları ile gerçek devrimini yaşa-

mıştır. Bilim ve teknoloji alanındaki yeni buluşlar 

insanın doğaya bakış ve algılayışını değiştirmiş, 

yeni bir yaşam biçimi ortaya çıkmıştır.

Tüm bu köklü değişimler sonucu sanat, geç-

mişin  değerleriyle  günün  çoğu  gerçeğini 

yakalayamamış,  yeni  arayışlara  yönelmiştir. 

Berlin, Unity and Disunity -Luis Javier Rangel-Ortiz.

Anish kapoor chicago cloud gate.

GÜNEYMİMARLIK | EYLÜL2013 | SAYI 13 | 



35


DOSYA

anlaşılan bir mit olmaktan çıkarak insanların ilgi 

alanlarına  girmiş  olacak  ve  gerçek  yerini  bula-

caktır.


Bugün  sanatın  iç  mekândan  dış  mekâna  dö-

nüklüğü  yaygınlaşmış  ev,  müze  ve  galeriler-

den dışarı çıkarak kent içerisindeki boyutları da 

değişmiştir.  Kentsel  mekânlarda  açık  ve  yeşil 

alanlara  konulacak  heykel,  mimari  yapılar  ve 

çevre ile bir yandan yeni mekân ilişkileri kurarak 

çevrenin görsel ve estetik zenginliğine katkıda 

bulunurken, öte yandan izleyicinin çevreyi ken-

dileri  ile  birlikte  yeni  mekân  olanakları  içinde 

görmesini sağlayacaktır.

Açık  alan  heykelinin  görsel  sanatların  çevreye 

sokulmasının en gözle görülür ve kolayca sağ-

lanabilir  yollarından  birisi  olması,  dış  mekân 

heykelinin önemini daha da arttırmıştır. Burada 

heykelin kendi başına taşıdığı görünümden çok 

çevresiyle girdiği ilişki önemlidir.

Çevresine  göre  iyi  seçilip  yerleştirilmemiş  bir 

heykel  o  alanda  varlığını  sürdüremez.  Heykel 

konulduğu  çevreyi  değiştirmeli,  çevre  de  ona 

gerçek anlamı vermelidir. Konulduğu çevrenin 

fiziki, psikolojik, sosyolojik vb. verileri ile uyum 

içerisinde  gerçekleştirilmiş  bir  yapıt  bu  çevre 

içinde varlığını sürdürebilir ve çevreyi insanileş-

tirerek içinde yaşanılması haz veren bir konuma 

dönüştürür.

Ülkemizde  son  yıllarda  heykel  sanatı  adı-

na  önemli  bir  etkinlik  alanı  olan  “Taş  Heykel 

Sempozyumları”nı heykel sanatımızın gelişme-

sine yönelik olumlu adımlar olarak görüyorum. 

Sanatçıların  bir  araya  gelerek  bilgi,  görgü  ve 

deneyimlerini  birbirlerine  aktardığı,  izleyici  ile 

birlikte ürünün oluşum sürecini birlikte paylaş-

tıkları bu etkinlikler, kent estetiğine katkıda bu-

lunmanın  yanı  sıra, “görsel  yolla  eğitim”  olarak 

da işlevlerini sürdürmektedirler. Gelecekte daha 

da yaygınlaşmasını umduğumuz bu tür etkin-

liklerle bir kent, aynı anda onlarca sanat eserine 

kavuşurken, ileriki yıllarda bir açık hava müzesi 

konumuna  dönüşebilecektir.  Heykel  sanatını 

geliştirerek,  sanatçısını  motive  edecek  bu  tür 

etkinliklerin artması dileği ile saygılarımı sunu-

yorum. 


KAYNAKÇA

Altaban,  Özcan, “Mimarlık,  Sanat,  Kent”  Girişim  Media:  90/1,  ODTÜ 

Mimarlık Fakültesi Yayınları, Ankara.

Atalık, G., A. Çetiner, O. Giçer, A. Keskin, G. Özdeş, H. Süher, Şehircilik, 

İTÜ Matbaası , İstanbul.

Gezer, Hüseyin, “Anıt Yarışması ve Temelindeki Gerçekler” Cumhuriyet 

Gazetesi, 23 Mart, İstanbul.

zaman  ölü,  suskun  birer  nesne  değillerdir. 

Tam tersine bu heykeller kendi başına bir ya-

pıt  olmayıp  çevresiyle  önem  kazanan  yapı-

tın  malzemesiyle,  boyutuyla,  ritmiyle,  bakış 

açısıyla  kısaca  çevrenin  coğrafyasıyla  uyum 

içinde  olması  gereken  ve  mesajı  olan  canlı 

birer  varlıktırlar.  Bu  yönüyle  de  açık  alanla-

ra konulacak heykellere, kent içinde bir süs 

unsuru  olmaktan  öte  birlikte  yaşanılan,  do-

ğayla ilişki sağlayan ve insanı içeren bir olgu 

olarak bakmak gerekir.

Heykelin  tüm  plastik  değerleri,  ilk  çözümle-

meden  bitiş  anına  kadar  kendi  strüktürünü 

oluştururken ancak yaşamsal alanlarda bitme 

noktasına varır. Bu tıpkı tiyatro, mimari ve ben-

zer diğer sanatlarda olduğu gibidir. Tiyatro son 

provada değil seyircili gösteri ile son durumu-

nu belirler. Mimari, insan içine girip yaşamaya, 

kullanmaya  başladıktan  sonra  mimaridir.  Açık 

alanlara  konulacak  heykeller  de,  (atölye  orta-

mında  değil)  gerçek  mekânını  bulduktan,  in-

sanlarla buluştuktan sonra yaşama girecek ve 

izleyicisine ulaşacaktır.

Heykelin  içinde  bulunduğu  çevreden  ayrı  al-

gılanamayacağını  söyleyen  Hüseyin  Gezer  ko-

nuyla ilgili düşüncelerini şöyle ifade etmektedir:

“Bir heykel eğer bir parkta, bir meydana, bir ya-

pıya  konulmak  üzere  yapılacaksa  daha  baştan 

ona  göre  tasarlanması  biçim  karakterlerinin, 

boyutlarının,  kompozisyonun  ona  göre  belir-

lenmesi,  çözümlenmesi  gerekir.  Çünkü  orada 

yalnız  olmayacak  ve  yer  aldığı  mekânda  aynı 

görüş açıları içine giren tüm yerleşik varlıklarla 

biçim, boyut ve kurgu olarak görsel etkileşime, 

diyaloga  girecektir. Yani  deyim  yerinde  ise  bir 

görsel senfoniye konçertoya dönüşecektir.” (Ge-

zer, H. 1993)

Kuşkusuz  açık  alan  heykellerini  oluştururken 

amaç;  çağdaş  sanatın  dilini  kullanarak  insana 

yönelmektir.  Kent  dokusu  içerisinde  yer  alan 

açık  alanlar,  insanların  toplandığı,  buluştuğu, 

eğlendiği ve her türlü sosyal aktivitelerin oluş-

turduğu  halka  ait  alanlardır.  Bu  anlamda  açık 

alanlara  konulacak  heykeller  edilgen  nesneler 

değil, içine girilebilen, üstüne çıkılabilen, çevre-

sinde dolaşılabilen kısacası birlikte yaşanılabilen 

görsel nesnelerdir. Bugün artık halkın daha çok 

izleyeceği, izleyicinin katılımını sağlayan yapıt-

lar  vererek  heykelin  dokunulmazlığını,  izleyici 

ile arasındaki mesafeyi kaldırıp onu yaşanabilir 

hale  getirmeliyiz.  Heykel  bu  biçimde  yorum-

lanmasıyla galeride korunan, zor ulaşılan ve az 

36

 | GÜNEYMİMARLIK | EYLÜL2013 | SAYI 13




Yüklə 1,2 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   43




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə