Güle Güle Çocuklar



Yüklə 0,92 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə19/37
tarix18.06.2018
ölçüsü0,92 Mb.
#49571
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   37

56  B+  YAZ

Bir yaşam ustası

Söyleşi: GÜLÇİN TAHİROĞLU   Fotoğraflar: NURCAN VOLKAN

Anlatım


Aydın Boysan

“İnsan olarak onurumuz varsa, hiç ölmeyecekmiş gibi 

yaşamak lazım” diyor Aydın Boysan. 

Ve ona yakışan mizahi bir üslupla bu felsefeye 

“dün akşam kavuştuğunu” söylüyor.



B+  YAZ

  57


O

 

doğduğu zaman Vahdettin padişahtı. Ama kendini 



asla bir Osmanlı çocuğu olarak görmedi, göremedi. 

Annesi Nevreste Hanım daha sonraları bir tutku ha-

linde içini saran Atatürk sevgisinin yeşermesine ne-

den olan kişiydi. Babası Kadı Hurşit Efendi’nin oğlu 

Esat  Bey’di.  Muhasebeciydi.  6  yaşında  okumayı 

öğrendi. İlkokulda dört yıl öğretmenliğini yapan annesinin otoritesi onu hep 

etkiledi. Aile savaş yıllarını gördü. Ahşap bir evde otururlardı, kedi, köpek, 

tavşan,  horoz,  hindi  bahçelerinden  eksik  olmazdı.  Bir  de  duvarların  içine 

yuva yapan fareler. Evlerin zenginliği barındırdığı farelerin çokluğundan an-

laşılırdı o zamanlar. Elektrik yok, akan su yoktu.  Petrol lambası ile aydınlatır, 

eşekli sakaların getirdiği suyu içerlerdi. Zor bir hayatları vardı. Ama o yokluk 

yıllarını anlatırken; “Bu zor hayat bize vız gelirdi. Çünkü biz devlete ve ba-

şındakilere güveniyorduk… Açtık ama geleceğe olan güvenimiz vardı” söz-

lerini söyleyecek kadar da Cumhuriyet’e olan inancı tamdı.

Atatürk’ün ilk defa İstanbul’a 1927 yılında geldiğini hayal meyal hatırlıyordu. 

Kısa pantalonu ile annesinin elini tutuşunu ve O’nu karşılamak için Marma-

ra Denizi’ne koşuşlarını. Altı yaşındaydı ama anlatırken dün gibi taze bir bel-

lekle tüm ayrıntıları hatırlıyordu: “Marmara Denizi’ne tüm vapurlar dizildi. Kı-

yıda iki vapur sıralanmıştı. Söğütlü Yatı ile geldi Atatürk. Annem ve babam-

laydım ben. Hayranlık duyuyordum O’na karşı..”

Atatürk’e duyduğu hayranlık hiç değişmedi: “Atatürk bu devletten Ortaçağı’ı 

söküp, Yeniçağ’ı getiren adamdır. Harika işler yaptı.”



Peki O’nun yerini dolduracak bir lider çıktı mı? 

Bu  soruya  yanıtı  açıkça;  “Hayır”  oldu.  Ve  sözlerini  kararlılıkla  sürdürdü:  

“Değil O’nun yerini dolduracak, azıcık ona benzeyen bir lider bile çıkmadı.”

Aydın  Boysan’ın  çocuk  belleğine  kazıdığı  anıları  bugün  capcanlı.  Halkın 

içinde yaşaması Atatürk’ün onu en çok etkileyen yönlerinden biri. Şu söz-

lerde gizli bir hayranlık ifadesi yok mu? “Atatürk Florya’da Deniz Köşkü’nde 

denize girerdi. 3 kilometre yakınına kadar giderdik. Kimse korumazdı, en-

gellemezlerdi. Halkın içindeydi.”

Bu iç içelik birçok anının da birikmesine neden oldu. İşte onlardan biri: 

“Pertevniyal’de öğrenciydik. Yazın askere hazırlık amaçlı üç hafta boyunca 

kamp yapardık. Anadoluhisarı’nda kamp yaparken dağda gezinti için tabur 

olarak  yürüyüşe çıktığımız anda ‘Atatürk geliyor!’ diye bağırdılar. Üç oto-

mobil  göründü,  birinde  Atatürk  var.  Tabur  bozuldu  tabii.  Atatürk  sormuş: 

“Bu nasıl tabur, hemen bozuldu?” diye. ‘Öğrenci bunlar Paşam’ demişler. 

Gülmüş. Aramızdan el sallayarak geçti, gitti. Başka türlüydü. O’na az ben-

zeyen biri bile gelmedi. Buna İnönü de dahil.” 



Biz tarihten ders alan bir toplum muyuz? 

Aydın Boysan’a göre; ders almasını bilen toplumlar, doğru sonuçlar çıka-

rabilirdi. Çarpık sonuçlar çıkarırsa kendisini de çarpıtırdı. Demokrasimizin 

çarpık hale gelmesi de işte bu yüzdendi. Boysan bu konudaki görüşlerini 

hayli ileri götürdü ve: “Demokrasi tehlike getirir” sözleri döküldü ağzından 

ama her zamanki mizahi uslübuyla sürdürdü konuşmasını: “Demokrasiler-

de istisnasız herkesin eşit oy hakkı olması yanlıştır. Zihinsel gelişimini ta-

mamlamamış ülkelerde hal böyledir.”



“Sizi tanımayan demokrasi düşmanı sanır, yanlış anlaşılmaktan 

çekinmiyor musunuz?” 

Sözü karşısında da “Ben Aydın Boysan’ım ne bilirsem onu söylerim” di-

yecekti. Bu sözlerinin ardından demokrasideki çarpıklıklara çözüm önerisi 

getirdi: “Bu işe bir çözüm getirilmesi lazım. Okuma yazma bilmeyen adam 

tarihten nasıl ders çıkarsın. En parlak düşünce gücüne sahip insanlar buna 

karar versin. Tarihte de bunun örnekleri var.”



Demokrasimizde tespit ettiği çarpıklık neden ileri geliyor?

 

Sakın demokrasiyi içimize sindiremediğimiz dönemlerden ve o dönemle-



rin ürünü olarak değiştirilen anayasalardan olmasındı? Buna da cevabı hız-

lı geldi: “Bakın bizim anayasalarımızın çok değişmesi ilkellikten, gerilikten, 

demokrasinin tam olarak kavranamamasından ileri geliyor.”

“Bu ayıp bize yakıştı”

Birçok  röportajda  siyasi  konuşmaktan  kaçan  ve  işi  mizaha  dayayan  Ay-

dın Boysan bugün oldukça dertliydi. Ergenekon dalgası yine yurda yayıl-

mıştı ve o dalga bu kez Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ni vurmuştu.

Aydın Boysan’ın demokrasiye olan inancı bir kez daha derinden sarsılmış-

tı. Bunu şu sözlerle ifade etti: “Türkan Saylan’ın tutuklanması gibi bir şey 

mümkün olabilir mi? Onun sorgulanması bile bir insanlık ayıbıdır bu, adiliktir. 

Ben kendisini tanıdım. Melek yürekli. Müstesna bir hanım. Türkiye’de her-

kesin örnek alması gereken üç dört kişiden biridir. O’na bir suç isnat etmek 

devletin kuruluşunda bir yanlışlık olduğunun ispatıdır. Ergenekon’u, adale-

tin de yoldan çıkarılması, adalete tuzak kurulması olarak algılıyorum.”

Soruyoruz;  Ergenekon davası siyasi bir dava mıdır? 

Boysan’ın  bu  soruya  yanıtı  “Kesinlikle  evet.”  Ve  devam  ediyor  Boysan: 

“Kaynağında  gizlenen  etkiler,  olaylar  var.  Bu  ciddi  bir  şey.  Birkaç  derin 

devlet birbirini yıkmaya çalışırken, toplum çukura gidiyor. Bu sahneleri ya-

şamak  utanç  veriyor.  Benden  sonra  kalacak  insanlara  üzülüyorum.”  Ve 

Boysan noktayı koyuyor: “1960 ihtilali bir ayıptır ama bu ayıp bize yakıştı.”

Ülkede yıllar geçse bile sorunlar yerinde sayınca söyleyecek söz de tüke-

niyor ve Aydın Boysan “Çözümün ihtilallerle gelmesi toplumun gelişmedi-

ği anlamına gelir” tespitinde bulunuyor.



2046 Uzay Anıları

Gerçeklerin yükü dayanılmaz olunca sıra “hayal dünyasına dalmaya” geli-

yor. Biraz da olsa hayal etmeyi bilmeyen katlanabilir mi bu kaosa? Herkesin 

hayali farklı. Aydın Boysan’ın düşlerini çocukluğundan bu yana uzay süslü-

yor. Onun bu sözlerinin kanıtı da “2046 Uzay Anıları” konulu kitabı. Anlaya-

cağınız bu dünya yetmiyor bu delikanlıya, uçsuz bucaksız evren de onun ilgi 

alanına giriyor. Belli ki, evrenden dünyamıza, dünyadan ülkemize bakmak 

insanı bambaşka ufuklara sürüklüyor. Aydın Boysan da o yolun yolcusu…



Eşi Suzan Hanım’la Aydın Boysan’ın mutluluğu yarım asırdır sürüyor.

Babası Esat Bey’le sıkı bir arkadaşdılar aynı zamanda...


Yüklə 0,92 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   37




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə