Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet ÇizgisindeKâmil Müslüman’ın Karakteri
161
aramalıdır. Güzelliğin, çekiciliğin yanı sıra dindar, akıllı ve ahlâk sahi-
bi olmasını isteyerek Hz. Peygamber’in (s.a.v.) yolunu takip etmelidir.
Hz. Peygamber (s.a.v.): “Kadın dört şey için nikâhlanır: Zenginliği/malı,
soyu/sülâlesi, güzelliği ve dini için. Sen dindar olanını tercih et ki, elin,
hayatın bereketlensin”
163
buyurmaktadır. Burada şunu da belirtmek
gerekir, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) olgun Müslüman’a dindar kızı tavsiye
etmesi, güzel kıza olan isteğini ortadan kaldırmaz. Çünkü Hz. Peygam-
ber (s.a.v.), Müslüman’ın kalbi ısınmadığı, tarzını ve tavrını beğenme-
diği bir kızla evlenerek kendi dünyasını altüst etmemesi için nikâhtan
önce mutlaka kızın yüzünü görmesini mendub saymıştır.
164
Yine aynı
şekilde kızın rızası olmadan aile baskısıyla bir erkekle nikâhlandırıla-
maz. Günümüzde kızın rızasını almadan evlilikler de yok değil, fakat
bu yöntem doğru bir yöntem değildir. Kızların rızasını almadan ev-
lendirme yöntemleri İslâm’dan önce cahiliye Araplarında vardı.
165
Gü-
nümüzde kadın hakları ve kadın-erkek eşitliği konuları tartışılmak-
tadır. Bunun en önemli nedeni de kadına karşı yapılan haksız yere
baskı ve şiddetin önlenmesidir. Özellikle bu tartışmayı sürdürenler,
Batı medeniyetinin ve bu medeniyete mensup olan erkeklerin kadın
haklarına saygılı olduklarını, buna karşılık ise İslâm medeniyetinin
ve bu medeniyete mensup olan Müslüman erkeklerin kadın haklarını
çiğnediklerini ve önemsemediklerini, daha da ileri giderek kadına köle
muamelesinde bulunduklarını ileri sürerler. Maalesef, bugün bu acı
gerçekleri ve cahiliye adetlerini uygulayan Müslüman erkekler de yok
değil. Çünkü İslâm’dan önceki kaba zihniyet, kadının güçsüzlüğünü
ve narinliğini bildiği için, onu değersiz görmüş, dövmüş, eziyet etmiş
hatta diri diri toprağa gömmüştür.
166
Fakat kadına karşı böyle kötü
ve insanlık dışı muamelede bulunduğu bir dönemde Yüce Allah (c.c.)
erkeklere: “…Kadınlarla iyi ve güzel geçinin…” emrini vermiştir. Pey-
gamberimiz (s.a.v.) de: “Sizin en hayırlınız, kadınına karşı en iyi -mu-
amelede- olanınızdır.”
167
buyurmuştur. Böylece bu kural da İslâm’ın
önemli şartından sayılmıştır. Müslüman erkek, eşini incitecek en ufak
muameleden sakınmalıdır, çünkü kadın onun hayat arkadaşı olduğu
gibi çocuklarının da annesi sayılır. İslâm dininin amacı, karı-kocanın
dünya ve ahiret mutluluğuna kavuşturmasıdır.
V. Kâmil Müslüman’ın Çocuklarına Karşı Görevi
Sadık Müslüman’ın görevlerinden biri de çocuklarına maddi ve ma-
nevi olarak sahip çıkmasıdır. Velilerin çocukları üzerinde hakkı oldu-
ğu gibi çocukların da anne-babaları üzerinde hakları vardır. Çocuklar
163 Buhârî, “Nikâh”, 15.
164 Tirmizî, “Nikâh”, 5.
165 Adnan Demircan, Cahiliye Arapları, İstanbul 2014, s. 56.
166 Nahl, 16/58-59; Adnan Demircan, a.g.e., s. 59.
167 İbn-i Mâce, “Nikâh”, 50.
162
Y
akın
D
oğu
Ü
nİversİtesİ
İ
lahİYat
F
akÜltesİ
D
ergİsİ
hayatta insanın göz nuru, ömrünün sevinci, burnundaki güzel kokan
çiçeği, ailenin süsüdür. Onlar üzerinde emeller, hayaller kurulur ve
hayat onlarla daha güzel, daha tatlı olur. Fakat bütün bunlar çocuk-
ların en iyi ve en güzel bir şekilde yetiştirilmesine bağlıdır. Bu konuda
Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Çocuğunuza bırakacağınız
“en güzel miras” onu, hem dünya ve hem de ahiret mutluluğuna eriş-
tirecek bir terbiyedir”,
168
başka bir hadiste de Peygamberimiz (s.a.v.):
“Çocuklarınıza ikramda bulunun ve onların edebini güzelleştirin.”
169
bu-
yuruyor. Anne-babalar çocuklarına, Allah’ın onlara verdiği bir emanet
nazariyesiyle bakmalıdırlar. Ailesine İslâmî terbiye ve ahlâkı öğretme-
yip onları bu anlayıştan yoksun bırakan ve onların cehenneme gitme-
sine sebep olan kişinin hesap gününde en talihsiz ve en mutsuz kişi
olacağını Yüce Allah (c.c.) şu ayetle bildirmiştir: “De ki: “Gerçekten
kaybedenler, kıyamet gününde kendilerini ve ailelerini hüsrana uğra-
tanlardır.” Dikkat edin, asıl apaçık hüsran budur. Onlara üstlerinden
ateş bulutları vardır, ayrıca altlarından da ateş bulutları vardır. İşte
bu, Allah’ın, kullarını kendisiyle korkutup sakındırdığı şeydir.”
170
Bir
başka ayette de Yüce Allah (c.c.) kişinin hem kendisini hem de ailesi-
ni cehennemden korumasını şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler!
Kendinizi ve ailenizi, yakacağı insanlar ve taş olan ateşten koruyun.”
171
Peygamberimiz (s.a.v.) de konuyla ilgili: “Hepiniz bir sürünün çobanı
gibisiniz. Çoban sürüsünü koruduğu gibi, siz de evlerinizde ve emriniz
altındakileri cehennem ateşinden korumalısınız! Onlara Müslüman’ca
yaşamayı öğretmelisiniz. Öğretmezseniz sorumlu olacaksınız.”
172
bu-
yurmuştur. Çocukların anne-babalarının üzerinde haklarına gelince:
a. Çift, daha evlenmeden önce helâle harama dikkat etmelidir; b. Anne
çocuğuna hamile olduğu sürece yediğine içtiğine ve bütün davranış-
larına itina göstermelidir. O dönem içerisinde, annenin yaptığı bütün
davranışlar karnındaki çocuğu olumlu veya olumsuz etkileyip ona
göre şekillenmesini sağlayacaktır; c. Çocuk dünyaya geldiğinde ona en
güzel ismi koymalıdır; d. Çocukların güzel bir eğitim almalarını sağla-
malı, çünkü çocukları eğiterek geleceğe hazırlamak velilerin en büyük
görevlerindendir. Zira aile, çocukların ilk eğitim yuvasıdır. Anne ve
baba çocuklarına İslâmî terbiye ve ahlâkı öğrettiğinde onların bütün
sevaplarına aynen iştirak edeceklerdir, ama öğretmedikleri takdirde
ise hesap günü gelince çocuklar onlara: “Bizim ahlâk ve eğitimimizi
ihmal edip günah işlememize ve şimdi bu günahlardan dolayı ateşe atıl-
mamıza sebep oldunuz”
diye isyan edip şikâyet edeceklerdir. Nitekim
168 Tirmizi, “Birr”, 33.
169 İbn-i Mâce, “Edeb”, 3.
170 Zümer, 39/15-16.
171 Tahrîm, 66/6.
172 Müslim, “İmâre”, 20.
Dostları ilə paylaş: |