“Kur’an Ve Tarihselcilik”
Üzerine Bir Değerlendirme
191
nuya ilişkin ifadelerinden çıkaracağımız, “her âdetin farklılık arzettiği
zaman yeni bir şer’i asla dönmesi ve onun hükmünü alması” gerçeği
de, ahkâmın değişmesine dair tarihselci görüşlere prim vermemekte-
dir. (s.322) Kur’an’da genel olarak Allah’ın hükümlerini ifade etmekle
birlikte, “Allah’ın haklarına karşı işlenen suçların cezası” olarak ıstı-
lahlaşan
hududullah kavramı, asıl itibariyle insan- Allah, insan-insan
ve insan-âlem ilişkisini düzenlemek üzere Allah tarafından belirlenmiş
esaslardır. Dolayısıyla bu kavramı sadece hukukî alanla irtibatlan-
dırıp, tarihselliğinden bahsetmek söz konusu değildir. (s.337) Zaten,
ayetlerin itikad, ahlak, ibadet, muamelat, ukûbat olarak bölümlen-
dirilmesi teknik bir çalışmadır. Aksi halde gerçek bir bölümlendirme
olarak telakkisi, hem İslam’ın hem de insan zihninin parçalanmasına
neden olur ki, bu İslam’ın tevhid esasını ve âlemdeki tevhidi kavraya-
bilme imkânını ortadan kaldırır. (s.345)
Kur’an, insana bir tarih bilinci sunmaktadır. Teklif ve önerilerini,
tarihi dikkate alarak tedricen açıklamış olması ve nesh düşüncesi,
-ister bazı kuralların isterse önceki vahiylerin bazı hükümlerinin nes-
hedilmesi olarak alınsın - tarih bilincini harekete geçiren ve Kur’an’ın
hükümlerinin değil, insanın tarihselliğinin göstergeleri olarak kabul
edilmelidir. (s.354) Kur’an’ın belli bir tarihte ve bazı ayetlerinin de çe-
şitli soru ve sorunlara cevap olarak inzali yani nüzul sebepleri, tarihin
inşa edici gücünü temsil eder. Ulema, tarih bilincinin sonucu olarak,
“tarihsel arka planı” ortaya çıkaran her unsura Kur’an’ı anlama yo-
lunda değer vermiştir.
Hiçbir kitaba nasib olamayacak ölçüde sürdürülmüş ve sürdü-
rülmekte olan Kur’an’ı anlama faaliyeti yani
fıkıh ile - ki hermenötik
tartışmalarda kastedilen anlamanın mukabili olarak Kur’an’da böyle
adlandırılır-
kalb arasında direkt bir ilişki sözkonusudur. Kur’an’, an-
lama- yı takvâya, takvâyı da “
belirlenmiş ahkâmını hürmetle yaşama”
yla ilişkilendirmiştir.: “İşte böyle, kim Allah’ın şiarlarını yüceltirse,
şüphesiz bu, kalblerin takvası sebebiyledir.”
3
(s.385) Ve Kur’an açıkça
anlamanın bir kalb işi olduğuna defalarca dikkatleri çekmiştir: “Ey
iman edenler, Allah’tan korkup sakınırsanız (takvâ), size doğruyu yan-
lıştan ayıran bir anlayış (furkan) verir.”
4
(s.384)
Müslümanların geçmişte daha meşru bir anlama-yorumlama an-
layışı ortaya koymuş olmalarına dikkat çekmesinin nedenini Kotan,
bunu, çağdaş müslümanlar için hem kendi kaynaklarında (Kur’an ve
Sünnet), hem de kültür ve geleneklerinde, Kur’anı tarihe müdahil kı-
labilecek ve çağdaş tarihsellikte sorunlarını çözmelerine imkan tanı-
yacak temellerin mevcudiyetini göstermeyi hedeflemesine ve bu temel-
3
Hacc, 22/32.
4
Enfal, 8/29. Bkz.Talak,65/2;Maide,5/8;Şems,91/8.