Karakalpak Türkçesindeki Tıp Terimleri
3
Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 13, 2012
Bronxit, < Fr. bronh
(is.)Bronşit hastalığı.
Brutsellez, < İng. brucella (is.)
Bruselloz, malta
humması hastalığı.
Bulaw, < T. bulğa:- (ED, 337a) bula-w (is.) <
eski söz.
Hasta bir insanı terletmek yoluyla tedavi
etmek usulü.
Bulawla- , < T. bulğa:- (ED, 337a) bula-w+la- (f.)
Hastayı terletmek, terleterek şifalı otlarla
iyileştirmeye çalışmak. (bk. Bulaw)
Bulşıq: Bulşıq et, < T. *bılşı-k (is.) İnsan ve
diğer canlıların el, bacak ve diğer vücut
organlarındaki etler.
Bulşıqlı, < T. bulşıq+lı (sf.) “Bulşıq” etli,
vücudunda et olan.
Bujır:
bujır-bujır,< T. Yansıma söz (sf.)
1. Pütür
pütür, pürüzlü. 2. Çiçek hastalığından kalan
iz, çiçek bozuğu.
Buwma, < T. boğ- (ED, 311b) buw-ma (is.) Hasta, iki
büklüm.
Byulleten’ , < R. byulleten’ (is.)
. Hastalık raporu,
doktor raporu.
Ç
Çuma, < R. çuma (is.)
Veba, taun.
D
Dastıq, < T. yastuk (TS, 4376) (is.)
*Dastıq tartıp
jat-: Hastalanıp yatmak, hastalanıp yatağa
düşmek, yastık döşek yatmak.
Dawager, < Ar.+Far. devâ+ger (is.)
Hastalığı
iyileştiren, şifacı.
Dawagerlik, < Ar.+Far. devâ+ger+lik (is.)
Tabiplik,
deva ve şifa vericilik.
Dawala- < Ar. devâ+la-
, (f.)
Tedavi etmek.
Dawalı, < Ar. devâ+lı (sf.)
1. Deva görmüş, şifa
görmüş, tedavi edilmiş. 2. ağız. İyileşen,
düzelen.
Dawayı, (sf.) < Ar. devâ+î İlaç, deva, şifa.
Däri, < Far. dārū (is.) Hastalığa iyi gelen şifalı
şeyler, deva.
Däriger, < Far.+Far dārū+ger (is.)
İlaç hazırlayabilen
uzman.
Därigerlik, < Far.+Far. dārū+ger+lik (is.)
İlaç
hazırlama ve hastaları iyileştirme işi.
Däri-därmaq, < Far.+T.
dārū
+ tir-mek
(is.)
Her türlü
ilaç ve deva verici şeyler.
Därt, < Far. derd (is.)
1. Kaygı, dert.
2. ağız. Hasta,
dertli.
Dem saldı:< Far.+ T. dem+ sal-dı (bir.f.) Hocanın,
hastaya okuyup üflemesi işi.
Depressiya, < Fr. dépression (is.)
Depresyon.
Diabet, < Fr. diabète (is.)
Şeker hastalığı, diyabet.
Dieta, < Fr. diète
(is.) Diyet.
Difterit, < Fr.
diphtérie (is.) Difteri hastalığı.
Dispanser, < Fr. dispensaire (is.)
Dispanser, sağlık
ocağı.
Dizenteriya, < Fr.
dysenterie (is.) Dizanteri
hastalığı.
Donor, < Fr. doneur (is.)
Hastaya, yaralılara kendi
kanını veren kişi, donör.
Duwaxan, < Ar.+Far. du’â+hân “okuyan” (bir.is.)
Hastaları dua yoluyla iyileştiren kişi, duahan.
E
Ekzema, < Fr. eczéma (is.)
Ekzema, kaşıntı.
Em, < T. em (ED,155a) (is.)
1. Tedavi usulü, tedavi
çaresi. 2. İlaç, deva, derman.
Emboliya, < Fr.
embolie (is.)
Amboli.
Emle-, < T. emle- (ED, 161a) em+le-
(f.)
1. Tedavi etmek,
iyileştirmek. 2. ağız. Söz ile iyileştirmek, ikna
etmek.
Emlen-, < T. emlen- (ED, 161b)em+le-n- (f.) Hastalığın
iyileşmesi için ilaç almak, tedavi olmak,
iyileşmek.
Emleniwşi, < T. emlen- (ED,161b) em+le-n-iw+şi (is.)
Tedavi olan, tedavi gören, hasta.
Emles-, < T. emleş- (ED, 161b) em+le-s-
Emle- fiilinin
işteş şekli.
Emlesiwşi, < T. emleş- (ED,161b) em+le-s-iw+şi
(is.)
Tedavi gören hastanın yanında durup ona
yardımcı olan kişi.
Emlet-, < T. emlet- (ED, 161a)em+le-t- Emle- fiilinin
ettirgen şekli.
F. Tokat
4
Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 13, 2012
Emletiwşi, < T. emlet- (ED,161a) em+le-t-iw+şi
(is.)
1.
Tedavi gören hasta. 2. Hastayı tedavi eden
kişi, tabip, hekim.
Emlewxana, < T. +Far. em+le-w+hâne (bir.is.)
Şifahane, hastane.
Emlewşi, < T. emle- (ED, 161a) em+le-w+şi
(is.)
Hastayı
iyileştiren kişi, doktor, hekim.
Emşek, < T. emçek (ED, 156b) em-şek (is.)
Meme.
Epilepsiya, < Fr. épilepsie
(is.) Epilepsi, sara
hastalığı.
Eroziya, < Fr.
érosion (is.)
Vücut derisinin zarar
görmesi, yaralanması, bozulması.
Eşek jemi, < T. eşek (ED, 260a)+ yé:m (ED, 934a)+i (bir.
is.) İnsanın vücudunu kaşındırıp kızıl sivilce
(yara) yapan bir tür deri hastalığı; kızamık.
Et, < T. et (ED, 33b) (is.) İnsan ve hayvanların
kemiğine yapışık olan kısmı, et. *Eti juwla-:
Eti (vücudu) titremek; donup kalmak. Eti
qız-: Vücudu, eti ısınmak, kızmak. Eti ös-:
a) Etin şişmesi, şişmek b) ağız. Gözü şişmek,
gözüne kan dolmak. Eti şimirken-: Vücudu,
eti titremek. Etin je-:Kendi etini yemiş gibi
olmak, zayıflamak, düşmek, hastalanmak.
Etin şaq-: a) Yılan vb. hayvanlar sokmak
b) ağız. Etine, vücuduna tesir etmek, etine
çarpmak. Et qaş-: Hastalanmak, zayıflamak,
yorgun düşmek. Bulşıq et: Kolun, bacağın
etli kısmı.
Etek, < T.
etek (ED, 50a) (is.)
ağız. Belden aşağı
kısım, avret yeri. *Etegi kel-: Kızların ergen
olması, çocuk doğurma özelliği kazanması,
cinsiyet bezlerinin uyanmaya başlaması.
Etiologiya, < Fr. étiologie (is.)
1. Etiyoloji,
hastalıkların ortaya çıkış sebepleri ve şartları
ile ilgilenen bilim dalı. 2. Hastalık sebepleri.
F
Farmakolog, < Fr.
pharmacologue (is.) Farmakoloji
ile uğraşan, ilâçbilim uzmanı.
Farmakologiya, < Fr.
pharmacologie (is.)
İlâçların
organizmaya tesirlerini inceleyen bilim
dalı, farmakoloji.
Farmatsevt, < R. farmatsevt (is.) Eczacı.
Farmatsevtika, < R. farmatsevtika (is.) Eczacılık.
Farmatsevtikalıq, < R. farmatsevtika+lıq (sf.)
Eczacılıkla ilgili
Fizioterapevt, < R. < Fr.
physiothérapiste (is.)
Fizyoterapi uzmanı, fizyoterapist.
Fizioterapiya, < Fr. physiothérapie (is.) Hastalıkları
su, ışık, ısı, hava, elektrik vb. fiziksel
yöntemlerle tedavi
Flyus, < R. flyus (is.) Hasta diş yüzünden ortaya
çıkan şişlik, avurt şişmesi.
Fototerapiya, < Fr. photothérapie (is.)
Işın yolu ile
hastayı tedavi etme, ışın tedavisi, fototerapi.
Ftiziatr, < R. ftiziatr (is.)
Ftiziatr uzmanı.
Ftiziatriya, < R. ftiziatriya (is.)
Tıbbın, ciğer
hastalıkları ve tedavisi ile meşgul olan
bölümü.
G
Gallyutsiatsiya, < Fr. hallucination (is.). Halisünasyon,
karabasan.
Gangrena, < Fr. gangrène (is.)
Kangren.
Gastrit, < Fr. gastrite (is.)
Gastrit hastalığı.
Gigiene, < Fr.
hygiène (is.) Temizlik, sağlığı koruma
yöntemi olan hijyen.
Ginekolog, < Fr. gynécologue (is.) Jinekolog, kadın
hastalıkları doktoru.
Ginekologiya, < Fr. gynécologie
(is.) Jinekoloji,
kadın hastalıkları ilmi.
Gipertonik, < İng. hypertonic (is.)
Hipertansiyon
hastası.
Gipertoniya, < Fr.
hypertension (is.) Hipertansiyon.
Gipertoniyalıq, < Fr. gipertoniya+lıq (sf.)
Hipertansiyonla ilgili, hipertansiyona özgü.
Gipnoz, < Fr.
hypnose (is.) 1. Hipnoz, hipnozdaki
kişi veya varlığın durumu.
2. Hipnoz usulü,
uyutma metodu; sihir, büyü.
Gips, < R. gips
(is.)
1. Alçı maddesi, cibs.
2. Alçı
taşı. 3. Vücudun kırılan veya çıkan bir
organını sabit tutmak için katılaştırılan bağ,
alçı.
Gipsle-, < R. gips+le-
(f.)
1. Alçı ile bağlamak,
alçılamak. 2. Bir yeri alçılamak, alçı dökmek.