Karakalpak Türkçesindeki Tıp Terimleri
7
Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 13, 2012
Karanlık çökmeye başladığı zaman gözü
görmeyen kişi. (İçki içenin çocuğu “tavuk
gözlü” olurmuş diye halk arasında batıl bir
inanış vardır.) Şorrıq köz: Göz bebeğini ak
bastıktan (gözüne leke düştükten) sonra
gözü görmeyen kişi. Şüñirek köz: Oyuk
göz, içe çökmüş göz.
Közäynek, < T. +Ar. köz+äynek (bir. is.)
Gözlük.
Közäynekli, < T. +Ar. köz+äynek+li (sf.)
Gözlüklü,
gözlüğü olan, gözlük takmış.
Közäynektey, < T. +Ar. köz+äynek+tey (sf.)
Gözlük
gibi, gözlüğe benzer.
Közildirik, < T. kö:z (ED, 756b+ il- (?i:l-) (ED, 125b) il-dir-ik
(bir. is.) bk. Közäynek.
Koloniya, < Fr. colonie (is.)
Organizmalar
topluluğu, hücre veya diğer canlılar grubu.
Krizis, < Fr. crise
(is.)
Hastalığın en ileri derecesi,
bunalım.
Kurator, < R. kurator
(is.). Hastanelerde nöbetçi
doktor, nöbetçi asistan (öğrenci).
Kursovka, < R. kursovka (is.)
Kaplıca gibi yerlerde,
yatmadan, sadece dinlenme (tedavi) ve
yiyecek için verilen belge.
Kün öt-: < T. kün (725a) öt- (bir.f.) Güneş çarpmak,
güneşin çarpması sonucu hastalanmak,
güneş geçmek.
Küy-, < T. küy- (DS, 3056) (f.) Hastanın ateşinin
yükselmesi.
Q
Qağındı, < T. kakı- (ED, 609b)kakı-n-dı (is.)
Ciğeri
sıkıştırıp rahatsız eden (nefes almayı
güçleştiren ve insana sıkıntı, acı veren) bir
hastalık. *Qağındı tiygir: “Hasta olasın,
hastalıklara kalasın” anlamında bir kargış,
beddua sözü.
Qaltıratpa, < T. kalı: (ED, 617b) kalı-t-ır-at-pa
(is.) Sıtma hastalığı, sıtma sebebiyle titreme.
Qaltırawıq, < T. kalı: (ED, 617b) kalı-t-ır-aw-
ıq(sf.) Hastalıktan dolayı eli ayağı titreyen.
Qamtım, < T. kamtı-m “
1. Kendi içine dâhil etmek,
katıp yığmak, kuşatmak, sarmak. 2. Bir şeyi
el ile tutmak, yakalamak, sarmak” (KTTS) (is.)
Avuç, avuç içi.
Qamşı, < T. kamçı (ED, 626a)(is.)
Erkek hayvanların
cinsiyet (erkeklik) organı.
Qan, < T. ka:n (ED, 629b) (is.)
1. Kan.
2. ağız. Ölüm,
ecel. *Qan al-: Vücuttan kan almak. Qan
azayıwı: Kanın azalması, kanın azalmaya
başlaması, kansızlık. Qan basım: Vücutta
kanın artması, çoğalması. Qan ber-:
Kan vermek, kan aldırmak. Qan jiber-:
Yaralanmış organ (vücuda) kan vermek.
Qan jos-: Kan akmak, kanın durmadan
akması, kanamak. Qan ket-: İsteği dışında
vücuttan kan gitmek, kan akmak. Qan
qıl-: Kanatmak, yaralamak. Qan qızıl: Kan
kırmızısı, kıpkızıl. Qan siy-: Zorluk görmek,
azap çekmek, kan işemek. Qan sor-: Kan
emmek. Qan sorğış: Vücuttan kan emen
canlı mahlûk. Qan şıqpa-: Vücudun
yaralanmış yerinden kan çıkmamak,
kanamamak. Qan tamır: Kan damarı.
Qanğa bat-: Kana batmak, kana boyanmak.
Qanğa otır-: eski. din. Hastanın kana oturup
tedavi edilmesi, şifa ümit etmesi.
Qant, < Ar. kand (is.)
Şeker.
*Qant diabeti: Kan
şekeri denilen hastalık.
Qaraqaptal, < T. kara: (ED, 643b) qara+qaptal
(bir.is.)
İnsanlarda ve atın aygır olanında görülen
bir cinsî hastalık.
Qaytala-, < T. kayt- (ED, 675a) qayt-a+la- (f.) Önceki
hastalığın tekrar nüksetmesi, tekrar
hasta olmak, aynı hastalığa bir kez daha
yakalanmak.
Qäste, < Far. haste (is.)
Hasta.
*Qäste bol-: Hasta
olmak, dert ve sıkıntıya düşmek.
Qıltamaq, < T.
qıl+tamaq (bir.is.)
Boğazdan yemek
geçirmeyen, boğazı tıkayan bir hastalık,
gırtlak hastalığı.
Qışı-, (f.)< T. kaşı- (ED, 671a) Kaşınmak, kaşınma
hissi gelmek.
Qışıma, < T. kaşı- (ED, 671a)
qışı-ma (is.)
İnsan ve
hayvanlarda görülebilen, kaşıntı hastalığı,
kaşıntılı deri hastalığı.
Qışın-, (f.) < T. kaşın- (ED, 674a) qışı-n- Kaşınmak.
Qışıt-, < T. kaşıt- (ED, 671b) qışı-t- Qışı- fiilinin
ettirgen şekli.
Qol, < T. ko:l
(ED, 614b) (is.)
Kol, omuzla parmaklar
arasındaki vücut organı; el.
F. Tokat
8
Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 13, 2012
Qolqa, < T. ko:l
(ED, 614b) kol+ka (is.)
1. Yürekten
vücut organlarına kan gönderen asıl damar,
atardamar. 2. Soluk borusunun ciğerle
birleştiği yer.
Qoltıq, < T.
koltuk (ED, 619a) (is.) Koltuk, kolun altı,
omuzun alt kısmı.
Qoyanşıq, < T. koyan “tavşan” + çık [ TT.de kullanılan
“yılan+cık gibi] (is.) Aniden insanı şaşkına
çeviren veya bayıltan sancılı hastalık.
Qoyanşıqlı, < T. koyan (ED, 678a) qoyanşıq+lı (sf.)
“Qoyanşıq” hastalığı olan.
Qoyanşıqtay, < T. koyan (ED, 678a) qoyanşıq +tay (sf.)
“Qoyanşıq” hastalığına benzer.
Qulaq, < T. kulkak (ED, 621a) (is.)
Kulak, işitme
organı.
Quyañ, < T. kuy-añ (is.)
Beyindeki bazı sinir
sistemlerinin bozulmasından ortaya çıkan
bel ağrısı.
Quyañday,< T. kuyañ+day (sf.) Bel hastalığına
benzer, bel hastalığı gibi.
L
Labirint, < R. labirint (is.)
Kulağın iç boşluğu, iç
kulak boşluğu.
Laringit, < Fr. laryngite (is.)
Damağın şişip
ağrımasıyla ilgili hastalık.
Lazaret, < R. lazaret (is.)
Askerlerin tedavi olduğu
yer, askerî hastane.
Läket, < ? (sf.)
İnsan organlarındaki kusur.
Läketlen-, < ? läket+le-n-
(f.)
Yaramaz duruma
gelmek, işe yaramaz olmak, sakatlanmak.
Läketlew, < ? läket+le-w (sf.)
Arızalı, kusurlu,
sakat, işe yaramaz.
Läketlik, < ?läket+lik (is.)
Sakatlık, arızalı oluş,
kusurluluk.
Lepse, < ? (is.)
Çocuklarda ve yaşlılarda görülen
solunum yolları hastalığı.
Lepselik, < ? lepse+lik (sf.)
Solunum yolları
hastalığı ile ilgili.
Letargiya, < Fr. léthargie (is.)
İnsan veya canlıların
derin uyku hali.
M
Maqaw, < ? (is.) ağız. Bir hastalık adı.
*Maqaw
pestey: Kötü hastalığa benzer, “maqaw”
hastalığı gibi.
Maqawday, maqaw+day (sf.)
“Maqaw”
hastalığı gibi.
Martıw, < mart-ıw ? (is.)
Kendini kaybetme,
albastı hastalığı.
Martıwday,
< martıw+day (sf.)
“Martıw”
hastalığına yakalanmış gibi, kendini
kaybetme (albastı) hastası gibi.
Mayıplıq, < ? mayı-p+lıq(is.) Bir organı
olmamaklık, aksaklık, topallık. (krş. Mayır-
Bir organından olmak, bir organı veya
parçası zarar görmek, işe yaramaz duruma
gelmek. KTTS)
Mayıpsın-, < ? mayıp+sın- (f.) Aksak, topal, kusurlu
görmek (sanmak).
Mayıptay, < ? mayıp+tay
(sf.)
Topal gibi, aksak
gibi.
Mayır-, < ? mayı-r- (f.)
Bir organından olmak,
bir organı veya parçası zarar görmek, işe
yaramaz duruma gelmek.
Mayırıl-, < ? mayır-ıl (f.) Bir organından ayrılmak,
işe yaramaz duruma düşmek, bir organı
kırılmak.
Mäntirsek, < ? män + < T. tirsek (sf.) 1. Kötü,
yaramaz. 2. Bir organı eksik, kusurlu, aksak.
Mäntirsekle-, < ? män+tirsek+le- (f.)
1. Yaramaz
olmak, kötü olmak, kötü hale gelmek. 2. Bir
organı eksik olmak, aksak olmak.
Medik,< Fr. médical (is.) Tabip, doktor, tıpçı.
Medikament, < İng. medicament (is.) İlâç.
Meditsina, < R. meditsina (is.) Tıp, tabiplik,
hekimlik dalı.
Meditsinalıq, < R. meditsina+lıq (is.)
Tıpla,
hekimlikle ilgili.
Medpunkt, < R. medpunkt (is.)
Sıhhî yardım
merkezi, sağlık ocağı.
Medsestra, < R. medsestra (is.)
Hemşire, sağlık
hemşiresi.