II International Congress
319
bir süreç" olarak tanımlanmakla birlikte, küresel-
leşme süreci; "uluslararası sermayenin egemen-
liğini arttırma girişimleri" olarak da nitelenmek-
tedir. Öte yandan çevresel değerler, yapısı gereği
uluslararasıdır ve buna paralel olarak çevre sorun-
ları küresel bir nitelik kazanmaktadır. Küreselleş-
me öncesi çevresel zararlar sadece ilgili bölgeyi
ilgilendirirken, küreselleşme sonrası tüm dünyayı
ilgilendirir hale gelmiştir.
Bu süreç uluslar arasında her bakımdan kar-
şılıklı bağımlılığı artırmakta ve yaşamlarımızı git-
gide daha fazla bizden çok uzakta meydana gelen
olaylara ve alınan kararlara bağımlı hale getirmek-
tedir. Her şey dünya çapında hızla akıyor, yayı-
lıyor; gıda, felaketler, uyuşturucular, fikirler, imaj-
lar, bilgi, göçmenler, para, müzikler, hava kirliliği,
filmler, radyasyon, mülteciler, internet, öğrenciler,
teknoloji, ders kitapları, turistler, değerler, silahlar.
Bu ise ulusal hükümetler için hem yeni fırsatlar
oluşturmakta, hem de yeni sorunlar ortaya çıkar-
maktadır. Mesafenin/mekânın daralması yönünde
bir eğilimi de yansıtan küreselleşme, aynı zaman-
da, ulusal toplumların sınırlarını aşan bir dünya
toplumunun oluşmasını teşvik eden dinamikler de
içermektedir. Mamafih, küreselleşme yerel ve ulu-
sal olanın küresel olana tümüyle tabi olmasından
ziyade, bu üç düzeydeki olayların birbirleriyle
etkileşim içinde gerçekleşmesi anlamına gelmek-
tedir. 21. yüzyılın başında, en güçlü devletler bile
karşılıklı bağımlılığın gerçekleriyle baş etmek
durumundadırlar.
Mülk-temelli
(territorially-
based) devletler, sınır tanımayan çok uluslu şirket-
ler, sermaye akışları ve ekonomik sorunlarla uğ-
raşmak zorundadır. Nihayet, uluslar arası ticaretin
yaygınlaşması ve modern sanayi örgütlenmelerinin
ulus-aşırı veya çok uluslu karakterinin belirgin-
leşmesi ulusal ekonomilerin önemini azaltmış ve
küresel bir ekonomiye vücut vermiştir. Hem geliş-
miş hem de gelişmekte olan ülkeler için devlet
ortadan kalkmıyorsa da, rolü değişiyor, evrim-
leşiyor, küreselleşmenin gereklerine cevap veren
stratejiler geliştirmek durumunda kalıyor. Devlet-
ler firmalarının ve halklarının küresel rekabet ça-
ğında refaha kavuşmalarını sağlayacak şekilde daha
koordine edici yapılar haline geliyorlar (DPT,
2000: 54-61).
Küreselleşme süreciyle birlikte, çevreyi etkile-
yen insan etkinliklerinin ölçeğinin büyümesi ve
dünya üzerindeki hareketliliği, küresel ölçekte
çevre yönetimi gerekliliğini daha çok arttırmıştır
(DPT, 2000: 104).
Doğanın zaten bir bütün olması, doğada her
şeyin her şeyi etkiliyor olması ve çevre varlıkları-
nın insanlığın ortak varlıkları olması gerçeğidir.
Yaşanmakta olan küreselleşme süreci, bir yandan
insan etkinliklerinin ve etkilerinin, bir yandan da
çevre varlıklarının hakça olmayan bir düzen içinde
kullanımının artmasına yol açmaktadır. Đşte özel-
likle bu nedenlerle küresel düzeyde bir çevre
yönetimi dizgesi oluşturulması gerekliliği vardır.
Ulusal düzeydeki çevre yönetimleri ise küresel
çevre yönetimi dizgesini bütünlemek durumun-
dadır. Oysa çevre sorunlarının ulaştığı boyutlar,
çevre yönetiminin, öncelikle çevrenin bütün oldu-
ğu gerçeği göz önünde tutularak ve çevre koruma
yönünde küresel ölçekte oluşacak olası yönetişim
sürecine uyum sağlayacak biçimde geliştirilmesini
gerektirmektedir (DPT, 2000: 104-105).
HAZAR BÖLGESININ ÖZELLĐKLERĐ
Dünyanın en büyük gölü olarak nitelendirilen
ve yüzölçümü yaklaşık 400 bin km
2
olan Hazar’ın
paylaşımına ilişkin tartışmalar devam etmektedir.
Paylaşım tartışması, Hazar’ın sektörlere ayrılma-
sından balıkçılığa kadar çeşitli konuları içermek-
tedir. Beş kıyıdaş devlet olan Azerbaycan, Rusya,
Kazakistan, Türkmenistan ve Đran arasındaki tar-
tışmaların ve çekişmelerin bitmemesinin nedeni,
Hazar’ın özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Bun-
lar içerisinde en çok bilinen Hazar havzasındaki
enerji kaynaklarının hacmine ilişkin tartışmalar
hala devam etmektedir. ABD Dışişleri Bakanlığı’-
na göre Hazar’da 30 milyar ton, Rus uzmanlarına
göre ise 7-8 milyar ton petrol bulunmaktadır. Fran-
sız kaynakları ise bu tutarın yaklaşık 35 milyar ton
olabileceğini ileri sürmüşlerdir. Fakat en çok kabul
gören değerlendirmeye göre Hazar’da yaklaşık 20
milyar ton petrol bulunmaktadır. Ayrıca çeşitli
kaynaklar bölgede 5 ila 19 trilyon m3 arasında do-
ğalgaz rezervinin bulunduğunu ifade etmektedirler
(www.tusam.net, 2007).
Hazar Denizi 424.300 km2 bir alan kapsayan
denizlerle ve okyanuslarla nehir-kanal şebekesi
dışında herhangi bir doğal bağlantısı bulunmayan
bir tuzlu su kütlesi niteliği ile Dünyanın en büyük
iç gölüdür (Altan, 1995: 42). Volga ve Don nehir-
lerinin kollarına eklenen kanallar aracılığıyla Ka-
radeniz ve Baltık Denizi'ne bağlanmıştır. Hazar
Denizi kıyılarının kuzeyden güneye uzunluğu
yaklaşık 1.200 km olup, doğudan batıya genişliği
de 210 km ile 490 km arasında değişmektedir.
Rusya, Azerbaycan, Đran, Türkmenistan ve Kaza-
kistan'ın Hazar'a kıyısı vardır. Hazar Denizi'ni
Volga nehri başta olmak üzere irili ufaklı 130
kadar nehir ve akarsu beslemektedir. Hazar düz-
lüğü doğu Hazar'dan Batı Kazakistan'a ulaşmakta
ve Rusya'nın petrol ve doğal gaz yataklarının
bulunduğu bölgeleri de içine almaktadır. Diğer
taraftan Azerbaycan ve Türkmenistan sahalarını
zorlayıp Ardı gölüne kadar genişleyip kuzey
Kafkasya Mongeshlak bölgesi denilen yerde bölge
Dostları ilə paylaş: |