41 Y
AŞAYAN
S
OSYALİZM
lerin farklılığında yatıyor. Söylediğimizin doğruluğunu en iyi işçi-aydın ilişkisinde görebiliriz.
[Bir noktayı hatırlatalım. Sovyet istatistiklerinde “aydınlar” diye geçen kesim “aydınlar”ı ve
devlet bürokrasisini (asker ve sivil) kapsamaktadır.]
Sovyetler Birliği’nde aydınlar göreceli ve mutlak olarak hızla büyüyor. Bu ancak doğaldır.
Öte yanda işçi sınıfının da genel kültür ve eğitim düzeyi yükseliyor. Ancak toplumun ve üreti-
min örgütlenmesi ve yönetimi hâlâ uzmanlık işidir. Dolayısıyla aydınlar, işçi sınıfı adına, onun
bir aracı olarak yönetimi yürütüyorlar. Tüm toplum, tüm görevleri yapabilir olana dek, böyle
özel bir katmanın varlığı kaçınılmazdır. Bunun anlamı, komünizme dek üreten-yöneten ayrımı-
nın süreceğidir. Bu da, tarihsel olarak belirlenmiş toplumsal üretim sisteminde farklı yerler de-
mektir.
Sınıf farklarının ortadan kalkması ancak üretim güçlerinde muazzam bir gelişmeyle sağla-
nabilir. 1961 yılında Hruşçof, 1980’de emek üretkenliğinde ABD’yi kat kat geçeceğiz ve ko-
münist aşamaya ulaşacağız demişti. Bu denli kısa sürede ABD’yi emek üretkenliğinde “kat
kat” geçmeyi varsaymak bir yana, diyelim istek gerçekleşti, geçtiler, sınıflar kalkacak mıydı?
Komünist aşama gelecek miydi? 1960’lardan bu yana ABD de boş durmadı, onun emek üret-
kenliği de arttı. Komünizme varabilmek için ABD’nin 1960’lardaki emek üretkenliğini geçmek
gibi bir “ölçüt” getirilişine, o milyonlarca üyeli SBKP, o binlerce bilim adamı neden sesini
yükseltmedi? Sorun, emperyalizmin dün ya da bugün, somut bir zaman kesitinde ulaştığı en
ileri düzeyi geçmek değil, kapitalizmin ulaşabileceği en yüksek düzeyi geçmektir.
Sosyalist dönem, kapitalizmden komünizme geçiş dönemidir. İçinden çıktığı kapitalist aşa-
manın çeşitli özelliklerini taşır. Sovyetler Birliği’nde kentle kır, kafa emeğiyle kol emeği ara-
sındaki çelişkilerde kendisini dışa vuran işbölümü hâlâ sürmekte, bu temel üzerinde sınıflar ve
katmanlar sürmekte, bölgeler arası farklılıklar sürmekte, ulusal farklılıklar sürmektedir. Tüm
bunlar, toplumda çeşitli çıkar farklarının varlığı anlamına gelir. Çıkar farkları, çelişki demektir.
Ancak sosyalizmde bu çelişkiler uzlaşmaz (antagonist) çelişkiler değildir. Sovyetler Birliği’nde
sınıfların varlığını kabul edenler, örneğin rapor, nedense sınıflar arasında çelişkilerin varlığını
kabul etmiyorlar. “Artık çelişki yoktur, önemli farklılıklar vardır” diyorlar. Oysa Buharin’in
Dönüşüm Aşamasının Ekonomisi adlı kitabına yazdığı kenar notlarda Lenin, “antagonizm ve
çelişki kesinlikle aynı şeyler değildir, sosyalizmde birincisi yok olur, ikincisi kalır” diyor.
Sosyalizmde farklı çıkarlar temelinde sınıflar arasında çelişkiler vardır. Sosyalist sistem bu
çelişkilerin gelişmeyi hızlandıracak biçimde çözümlenebilmesinin nesnel temelini de yaratmış-
tır. Ne var ki, bu nesnel temel kendiliğinden işlemez. Zaman zaman öne çıkacak çelişkilerin
zamanında görülüp doğru bir siyasetle çözülmesi gerekir.
Şimdi, Sovyetler Birliği’nde sınıflar arası çıkar farklarına daha yakından bakabilmek için iş-
çi sınıfıyla kolektif çiftçi ilişkisini ele alalım.
Sovyetler Birliği’nde işçi sınıfı ile kolektif çiftçi (nedense köylü diyorlar) arasındaki çıkar
farkları, mülkiyet biçimlerindeki farklardan ve kentle kır arasındaki ekonomik ve kültürel ge-
lişme farklarından kaynaklanmaktadır. Bu çıkar farklarını, yaşamın her alanında, ekonomik
ilişkilerde, toplumsal ve kültürel alanda, hatta siyasal düzeyde yakalayabilmek olanaklıdır.
Sosyalizmde işçi sınıfı ile kooperatifçiler arasında çıkarların uyuştuğu genel yönlerden bu-
rada söz etmeye gerek görmüyoruz. Bunlar hem bildiğimiz şeylerdir, hem de buradaki amacı-
mız nedense unutulan yönleri hatırlatmaktır.
Üretim araçları üzerindeki devlet mülkiyetinin tüm ekonomi çapında egemenliği, işçi sını-
fıyla kolektif çiftçinin çıkarlarını geneliyle uyumlu kılan en önemli unsurdur. Ancak, ne ilginç-
tir ki, bu unsur aynı zamanda belirli çıkar farklılaşmasının da kaynağıdır. Devlet mülkiyeti,
S
OVYET
T
OPLUMUNUN
T
OPLUMSAL
-S
İYASAL
G
ELİŞİMİ
42
yalnız işçi sınıfının değil, tüm toplumun mülkiyetidir. Tüm üretken emeğin ortak katkısıyla
oluşmaktadır. Toplumun gereksinimlerini karşılamak için devlet, yalnız işçi sınıfının değil, ko-
lektif çiftçinin de yarattığı ürünün bir miktarını kullanır. İşte, devletin alım fiyatı aracılığıyla
belirlenen bu miktarın ne kadar olacağı çok önemlidir. Sovyet ekonomisinde uzun yıllar pek
çok tarım ürünlerinin fiyatları, üretim maliyetlerinin altında tutulmuştur. Tabii, tarımdan en-
düstriye kaynak aktarma demek olan bu yolun sonunda biriken kaynakların bir kısmı tarımın
alt yapısını geliştirmede kullanılmıştır. Yine de, uzun yıllar tarıma sermaye yatırımı yetersiz
kalmıştır.
Öte yandan, işçi sınıfı ile kooperatif köylü arasındaki gelir dağılımı, endüstri ürünlerinin sa-
tım fiyatı ile tarım ürünlerinin alım fiyatı arasındaki ilişkiye de bağlıdır.
Kolhozcunun ekonomik çıkarı açısından bir de özel yan topraklar vardır. Buralarda üretilen-
ler, kolhoz pazarlarında satılır. Bu pazarda kolhozcu satıcı, işçi alıcıdır.
Bugün Sovyetlerde işçi ve kolhozcunun gelir düzeyleri, tarımın göreceli geriliğine ve emek
üretkenliğinin düşüklüğüne bağlı olarak hâlâ oldukça farklıdır.
Kırla kent arasındaki çelişkiler toplumsal-kültürel yaşantı farklarında görülebilir. Yaşantı bi-
çimi, kültürel olanaklar, sağlık hizmetleri, konut durumu, eğlence yerleri, lokantalar vb. Tüm
bu alanlarda kırla kent arasında farkların ortadan kalkabilmesi çok uzun zaman işidir.
Kafa ve kol emeğiyle çalışanlar arasındaki eşitsizlikler de aynı şekilde, üretim güçlerinin ge-
lişmesi temelinde yavaş yavaş ortadan kalkabilir.
Sosyalist toplumda da, aynen kapitalizmde olduğu gibi, sınıfların ve katmanların çıkarları en
yoğunlaşmış biçimiyle siyaset alanında belirir. Ama sosyalizmin özellikleri çerçevesinde.
Bugün Sovyetler Birliği’nde devlet (yani proletarya diktatoryası), toplumda var olan çeşitli
sınıf ve katmanların özel çıkarlarını siyasal alanda da mutlaka dikkate almak zorundadır. Bu da
ancak merkezi işleyişle, her düzeyde (bölgesel, örgütsel ya da toplumsal) yığın girişimini düz-
gün birleştirebilmekten geçer. Merkezilik hipertropisine ve yerel otarşiye düşmeden. Çeşitli
sınıf ve katmanların özel çıkarları ancak toplumda sosyalist demokrasiyi geliştirerek sağlanabi-
lir.
Görüldüğü gibi, bu açıdan da yine sosyalizmin komünizme
büyüyebilmesinde zorunlu bir
koşul olan demokrasiyi genişletme sorununa ulaşılıyor.
G
ELİŞMİŞ
S
OSYALİST
T
OPLUM
Gelişmiş sosyalist toplumun içinde sınıfsız topluma ulaşılacağı görüşünü değerlendirirken, son
yıllarda sosyalist ülkelerde tam bir kabul gören “gelişmiş sosyalist toplum aşaması” anlayışını
da ele almalıyız.”
Önce şunu belirtelim ki, uzun bir tarihsel dönemi kapsayacak olan sosyalizmin ve komü-
nizmin kendi içlerinde çeşitli olgunlaşma aşamaları geçirebileceklerini, hatta geçireceklerini
kabul ediyoruz. Yalnız burada söz konusu olan, soyut olarak kabul edilen aşamalar değil, Sov-
yetler Birliği’nde bugün var olduğu söylenen somut bir aşamadır. Böyle bir “aşama”nın varlı-
ğını reddetmek, genel olarak çıkabilecek gelişme aşamalarını reddetmek olmayacaktır.
Teorik modelde sosyalist üretim ilişkisi, kendisine uygun üretim güçleri üzerinde kurulur.
Sosyalist üretim ilişkilerinin nasıl bir ekonomik taban varsaydığını en iyi Kapital’in ünlü bölü-
münde görebiliriz.