Çağdaş Sosyoloji Kuramları ve Klâsik Kökenleri
, s.195-196.
208
Michel Foucault,
İktidarın Gözü
, (Çev.: Işık Ergüden), Ayrıntı Yayınları, İstanbul 2003, s.215–216.
91
Dışlamayı sağlayan iktidar, toplumsal ilişkilerin bir ürünüdür; dolayısıyla insan,
her türlü ilişki içindeyken aynı zamanda ilişkisel iktidarın çarkındadır. Bu iktidar,
hiyerarşik bir yapılanma ile meydana gelen bir şey değildir. Foucault’ya göre iktidar
belli bir akılsallığa yaslanarak gündelik hayatın içinde oluşur ve dolaşır. İnsanların
davranışlarına, bedenlerine nüfuz eden iktidar, mikroskobik bir şekilde toplumsal
yataylığın içinde küme küme bulunur. Bu noktada özne, varlığını iktidar alanlarında
kazanır. Ona göre, iktidar her yerdedir ve iktidarın bulunduğu her yerde direniş de
vardır. Özne, ancak bu direnişi-yine her yerde olan- gerçekleştirirse, ‘özne’lik
kazanır.
209
Postmodernitenin eleştirdiği modern toplumu, bireylerinin her hareketini
araştıran, ölçen, onları düzeltmeye ve normalliğe kavuşturmaya çalışan disipliner bir
toplum olarak niteleyebiliriz.
210
Bu toplum bireylerini köken olarak Bentham’ın
panoptikon-gözetim evi
211
tasarımı olan yapı içinde takibe alır, inceler. Gözetim-evi,
“
nezaret altında tutma, hapis, tecrit, zorla çalıştırma ve eğitim; bunların tümü de göz
önünde bulundurulacak olan amaçlardır.
Tutukluların odaları binanın çeperinde
konumlanır. İsterseniz, bunları,
hücre
olarak adlandırabilirsiniz. Gözetleyicinin odası
merkezde yer alır; istersen buna gözetmenin locası diyebiliriz.”
212
Panoptikon tasarımın
ortaya çıkışında öncelikli hedefi suçlular olmasına karşın, tasarım daha sonra modern
yapıların(hastane, okul, işyeri/fabrika vd.) hepsinde görülür diyebiliriz.
Foucault açısından modern disiplin yapıları hastane, okul ve hapishanedir. Bu
kurumlarda çalışan uzmanlar(doktorlar, eğiticiler ve gardiyanlar) aracılığıyla istenen
tipte, yani normal bir insan üretmek amaçtır. Normallik ve anormallik bu kurumlar-
uzmanlar tarafından belirlenir. Eğer anormal bir birey varsa bu kurumlara kapatılarak
normalleşmeyi sağlayacak işlemlerden geçirilir. “Foucault’ya göre, pişman olmuş suçlu,
iyi işçi, iyi öğrenci, sadık asker, kararlı yurttaş sözü edilen disipline edici” kurumların
ürettiği veya üretmek istediği ürünlerdir.
213
209
Görgün Baran, s.121.
210
Best -Kelner, s. 76.
211
Bu tasarımı Foucault, ‘colombus yumurtası’ diye niteler.
212
Jeremy Bentham, “Panoptikon ya da Gözetim-Evi”, (Çev.: Zeynep Özarslan),
Panoptikon/Gözün
İktidarı
içinde, Haz. Barış Çoban-Zeynep Özarslan, Su Yayınları, İstanbul 2008, s.13–14.
213
Şaylan, s. 333.
92
Neticede, postmodern düşüncede Foucault’un önemi, modern tahayyül içinde
varolan-istenen- insan ve toplum tek tipleştiricidir. Foucault için modern toplumun
amacı, her insanı-bireyi istenen tek tip modele kavuşturmaktır(akıllı, kurallara uyan,
çalışkan vs.). Modern toplum eğer herhangi bir insanı bu örnek modele getiremese ya da
buna aykırı gelen insanı yakalarsa, onu düzen sağlayıcı yapılar olan kapatma aygıtlarına
yollayan bir sistem oluşturmuştur. Postmodernite, bu bağlamda modernitenin dışladığı
bireylere kapı aralar. Çünkü anormal-normal sınıflandırmasında postmodernlik normali
dışarıda tutar ve herkes kendi anormal normalliğinde yaşar. Burada temel dayanak
insanın kendisidir. Size, anormal olacağınızı söyleyecek bir iktidar-söylem yoksa ya da
kendiniz iseniz, normallik ve anormallik tercihinize kalmıştır. Ama bu durumda
normallik ve anormallik olumsuzluk taşımayan bir durum olur. Postmodern düşüncenin
Foucault’ya katılarak her türlü otoriter/evrensel bilimsel-sosyal tasnifleri kabul
etmediğini ifade edebiliriz. Buna karşın postmodernistlerin, Foucault’dan(sadece analiz
eder) farklı olarak modern toplumun/dönemin kapandığını, yerine yerel ve öznel
kimliklerin ortaya çıktığını fikrini savunduklarını göz önünde tutmak gerekir.
Dostları ilə paylaş: |