136
SELMA YEL
da söz konusu belgelerde anlatılanlar da çok farklı değildir. Stalin yönetimin-
deki Sovyetlerin bu mültecilere ne yapacağı çok net bilinmesine rağmen bun-
ların teslim edilmesinde hiç tereddüt yaşanmamıştır. Bu mültecilerden iade-
den kurtulmak için nakilleri esnasında trenden atlayarak intihar edenler de ol-
muştur. Hâlbuki bunlara umut veren hatta lejyon alaylarının kurulmasının
fikri manada destekçileri olanlar arasında Türkiye de vardır. Ancak aynen I.
Dünya Savaşı’nda olduğu gibi mağlubiyet sonrasında yine kendi kaderlerine
terkedilen Kafkasya ve Azerbaycan halkı olmuştur. Ancak Osmanlı Devleti
çökerken de muhteşem tavrını sürdürmüştür. 1918 yılının son aylarında içinde
bulunduğu bütün imkânsızlıklara rağmen 21 Ekim 1918’den itibaren başlat-
mış olduğu Brest-litovski Anlaşması harici Türk askeri tarafından işgal edil-
miş bölgelerin tahliyesi sonrasında bölge halkının güvenliğini temin edici ted-
birler almaya çalışmıştır. Bu amaçla başta Azerbaycan olmak üzere, Dağıstan,
Nahçıvan ve bütün Aras Havzası boyunca güvenilir vatansever subaylardan
gönüllü olanları ordudan terhis ederek, bölgede milis grupları kurmakla gö-
revlendirmiştir. Bu gruplara silah ve teçhizat yardımları da yapılarak en azın-
dan Ermeni tedhiş ve saldırılarına karşı mukavemet edebilmeleri temin edil-
meye çalışılmıştır.
107
Ancak aynı yardım düşüncesinin II. Dünya Savaşı son-
rasında kendi kaderlerine terk edilmiş olan Kafkasya ve Azerbaycan halkı için
geçerli olduğunu söylemek zordur. Bu durumu II. Dünya Savaşı’nın bitmesi
sonrasında yalnızlaşan Türkiye’nin selameti ve menfaatleri doğrultusunda
izah etmek ne kadar mantıklı ve makul olacaktır? Bu tartışmaya matuf bir ko-
nudur. Diğer taraftan aynı dönemler içinde Hitler Almanyasının zulmünden
bulunan mültecilerin yalnız askerlik hizmetine mensup olanlarının mütekabiliyet esası çerçeve-
sinde iade edilmeleri’ tasvip edilmiştir. Bu karar mucibince ve Ankara’daki Sovyet Sefareti ile
mütekabiliyet esasını tesbit eden bir nota teatisi suretiyle (237) Sovyet askerî mültecisinden
(195) i ilk parti olarak 6.VIII.1945 tarihinde Tıhmıs kapısından Sovyetlere iade edilmiştir. Fa-
kat Sovyetlerin, Rusya’ya iltica etmiş olan bir subayımızla iki erimizi, izlerinin bulunamadığını
beyanla geri vermedikleri ve bu suretle mütekabiliyet esasını ihlâl ettikleri cihetle, mütebakisi-
nin ve ilk partisinin sevkı esnasında yolda kaçan birkaç kişinin iadesinden vaz geçilmiştir. Bun-
dan sonra Başbakanlığın tensibiyle Dışişleri, İçişleri ve Millî Savunma bakanlıklarının temsil-
cilerinden kurulan komisyonca tanzim olunan rapor Bakanlar Kurulunun 1.IX.1947 tarihli top-
lantısında incelenerek, komisyon raporuna göre işlem yapılması uygun görülmüş ve böylece
Yozgad kampının dağıtılarak yurdumuzda kalmayı arzu edenlerden Türk ırkından olanların
vatandaşlığımıza alınması esası kabul edilmiştir. Enver Anar (Enver Kaziyef) ile Kadri Başa-
ran (Âdem Kardeşbeyli) adındaki Kızıl Ordu eski subaylarından iki kişinin de Sovyet Rusya’ya
iade edilen yukarda yazılı (195) kişilik listeye dâhil bulundukları anlaşılmıştır.
Teslim işinde vazifeli yedek subay posta müfettişi Reşad’ın asabi rahatsızlığa uğradığı ve
elyevm sinir hastanesinde tedavi edilmekte olduğu hakkında bilgi mevcut değildir”.
107
Geniş bilgi için bkz. Yel,
Yakup Şevki…, s. 69-98.
II. DÜNYA SAVAŞI’NDA KAFKASYA’DA ALMAN LEJYON
ALAYLARININ TEŞKİLİ TÜRKİYE VE NAHÇIVANLI
ABDURRAHMAN FATALIBEYLİ
137
kaçarak Türkiye’ye sığınmış olan birçok Alman bilim adamının savaşın ba-
şından itibaren defaten Almanya tarafından talep edilmesine rağmen, Türkiye
tarafından her türlü riskin üstlenilerek iade edilmemiş olmaları da bir başka
tartışılması gereken konudur.
108
Çalışmamıza konu olan Nuri Killigil ve A.
Fetalibeyli ne olmuştur? Trajik bir şekilde bu iki vatansever ve idealist insanın
hayatlarının benzer şekilde yine vatan için son bulduğu görülmektedir. Nuri
Killigil Paşa 2 Mart 1949’da fabrikasında sebebi hala bilinmeyen şüpheli bir
patlama ile hayatını kaybetmiştir. Bu esnada Hindistan’dan yeni ayrılmış olan
Pakistan ve İsrail’e karşı varlık mücadelesi veren Suriye ve Mısır’a silah imal
ettiği ve hatta buralarda silah fabrikası açma çabasının olduğu yönünde güçlü
deliller bulunmaktadır.
109
Yani Nuri Paşa yine idealleri pesinde vefat etmiş ya
da suikastla öldürülmüştür. A. Fetalibeyli ise savaş sonrasında önce Roma’ya
yerleşmiş ve burada Sovyet rejimi karşıtı ve İslam yanlısı yayınlara ve çalış-
malara yer vermeye başlamıştır. Bu faaliyetleri Filistinli Araplarının dikkatle-
rini çekmiş ve askeri danışmanlık görevi için 1948’de Mısır’a davet edilmiştir.
Burada iken ABD istihbarat örgütleri ile ilişki kurmuştur. Kasım 1953’te Batı
Almanya’nın Münih-Alpenplatz’ta bölgesinde bulunan Radio Liberty‘in
Azerbaycan Türkçesi Masası başkanı olmuştur. Bu radyo ABD istihbaratının
Soğuk Savaş döneminde Sovyet Rusya aleyhinde faaliyet ve çalışmalarına
yardımcı olmak üzere kurulmuş olup, A. Fetalibeyli de Azerbaycan’ın bağım-
sızlığı amacıyla yayınlar yapılmasına öncülük etmektedir. A. Fetalibeyli de
aynen Nuri Paşa gibi fakat farklı bir yöntemle 22 Kasım 1954’te evinde, KGB
ajanı Mihail İsmailov tarafından öldürülmüştür.
110
Ama gerek Nuri Paşa ve
gerekse de A. Fatalibeyli’nin uğrunda bütün bir ömürlerini harcadıkları ideal-
lerinden en azından bir kısmı gerçekleşmiş ve 1900’lerde başlatmış oldukları
bağımsızlık mücadelesi 1991 yılında hitame erişerek, dağılan Sovyetler Bir-
liği içinden bağımsız Azerbaycan yeniden teşekkül etmiştir.
108
Bu hususta bkz. Selma Yel, “İkinci Dünya Savaşında Türkiye’de Alman Sığınmacılar”,
Almanlar Azerbaycan’da Beynalxalq Elmi Praktik Konferansı Materialları, 6-7 Nisan
2009, Azerbaycan Rupublkası Medenniyt ve Turizm Nazirliy, Bakı Slavyan Ünversites, Alman
Azerbaycan Cemiyeti; “Soykırım Tarihinde Türkiye’ye Kaçan Yahudi Bilim Adamları ile İlgili
Tek Satır Yok”, Hürriyet, 6 Aralık 2008.
109
Bardakçı, “Aradan Tam 62...”, a.g.m.. Bu hususla ilgili bkz. Attila Oral, Nuri Killigil,
Enver Paşanın Kardeşi, İstanbul, 2016.
110
Yakuplu,
Azerbaycan Lejyonerleri…, s. 71.