Özgüç ORHAN
Sayfa
53
Bu yaklaşım çerçevesinde Platon’un
Politeia’da adalete dair tam
olarak ne anlatmak istediği sorusuna verilecek yanıt adalet tartışmasının
yoğun olarak yer aldığı Birinci ve Dördüncü kitaplardaki adalet tanımlarıyla
sınırlı kalmamalı; eserin bütünsel bağlamı dikkate alınmalıdır. Bir sofist
olarak Thrasymakhos bir filozof olarak Sokrates’in “nemesis”i olup
savunduğu yaklaşım da ciddi bir meydan okuma olarak görülmelidir. Bu
açıdan Thrasymakhos’un rolü Sokrates ile girdiği diyaloğun yer aldığı
Birinci Kitapla sınırlı değildir. Her ne kadar Birinci Kitabın sonunda
Thrasymakhos’un tezleri çürütülmüş gözükse de bu tezlerin etkisi diyaloğun
sonuna kadar varlığını hissettirir. Bu makalede Thrasymakhos’un Politeia’da
oynadığı bu kritik role dikkat çekilmekte ve yaptığı meydan okumanın bu
diyalogdaki adalet tartışmasını daha iyi anlamamıza yardımcı olacağı
savunulmaktadır. Aşağıda ilk bölümde Politeia’da adalet tartışmasının ana
hatlarından bahsedilecek; ikinci bölümde Thrasmakhos’un rolü ve argümanı
tartışılacak; üçüncü ve son bölümde ise bu bağlamda Platon’un adalet
tartışmasının güncelliği ve geçerliliği değerlendirilecektir.
I. Politeia’da Adalet Tartışmasının Ana Hatları
Adalet tartışması Birinci Kitabın başlarında Sokrates’in misafir
olduğu evin büyüğü yaşlı Kephalos’un adalet anlayışını sorgulamasıyla
başlar.
5
Sokrates zengin bir tüccar olan Kephalos’a servetinin ne faydasını
gördüğünü sorar ve onun verdiği yanıttan adalete dair şu tanımlamayı
çıkartır: “kişinin ödünç aldığı şeyi geri vermesi ve dürüst olması” (331c).
6
Ancak bir kimse kendisinden ödünç aldığımız silahı aklı başında olmadığı
bir anda geri istediğinde ona silahını vermek ne derece adil bir davranış
olur? Kephalos’un Sokrates ile aşık atacak ne niyeti ne de yetkinliği vardır.
Kephalos’un temsil ettiği dine dayalı geleneksel adalet anlayışı adalet
meselesinde tatminkar bir yanıt üretemez. İbadet için müsaade isteyen
Kephalos Sokrates’le tartışmasını oğlu Polemarkhos’a “miras” bırakır.
Polemarkhos babasından devraldığı adalet tanımına büyük bir
şevkle sahip çıksa da meşhur şair Simonides’e (MÖ 550-460) gönderme
yaparak ifade ettiği adalet tanımı biraz daha farklıdır: “herkese borçlu
olunan şeyi [ta opheilomena] verme” (331e).
7
Sokrates’in sorgulaması
5
“Sokrates” ismi aksi belirtilmediği sürece Politeia’daki karakter için kullanılmıştır.
6
Dikaiosynē için “adalet”; dikaios için “adil (olan)”; adikia için “haksızlık”; adikos için
“adil olmayan” gibi “hak” kavramını çağrıştıran karşılıklar kullanılacaktır.
7
Bu tanımlamanın daha sonra Aristoteles ve Roma hukukçuları tarafından “herkese
hak ettiğini verme” olarak formüle edilecek olan “dağıtıcı adalet”e tekabül ettiğini
Politeia’da Adalet Tartışması ve Thrasymakhos’un Meydan Okuması
Sayfa
54
karşısında bu tanımlama iki düzeltme görür. Bunlardan ilkine göre, adalet
“dostlara iyilik, düşmanlara kötülük etmek”tir; zira dostlara iyilik
düşmanlara kötülük borçluyuzdur (332d). Fakat Sokrates’in sorgulaması
devam eder: Gerçek dost ve düşmanı nasıl ayırt edebiliriz? Dost görünümlü
düşman olabileceği gibi düşman sandığımız pekâlâ gerçek dostumuz da
olabilir. Bunun üzerine ikinci düzeltme gelir: Adalet “iyi olan dosta iyilik
etmek, kötü olan düşmana zarar vermek”tir (335a). Sokrates’in bu tanımı da
sorgulamaya devam etmesi üzerine Polemarkhos da babası gibi havlu atar
ve Sokrates’in “adil insanın kötülük etmeyeceği” önermesine onay vermek
zorunda kalır (335d-e).
Polemarkhos’un gerek ismi gerekse Politeia diyaloğunun başındaki
buyurgan tavrı ve daha sonra babasının “varis”liğine yaptığı gönderme
karakteri hakkında bize bir fikir verir. Eserin en başında dini bir festival için
Adeimantos ile Pire kasabasına gelmiş olan Sokrates festivalin ardından tam
Atina’ya dönmek üzere iken yolda karşılarına çıkan Polemarkhos ve
arkadaşları tarafından alıkonduğunu anlatır (327a-328b). Grubun lideri
görünümündeki Polemarkhos, ismini oluşturan polemos (savaş) ve archos
(kumandan) sözcüklerinin çağrışımından anlaşılacağı üzere, diğer insanlarla
ilişkilerini “buyurgan” bir tavırla belirler. Babasını savunmaya yönelik
heyecanla söze atılışı da onun cevval ve savaşçı karakterinin bir
göstergesidir. Savunduğu “dost/düşman” temelli adalet tanımı ise yine
çatışmayı merkeze alan bir bakış açısını yansıtır.
Babasına yaptığı “varislik” göndermesinden Polemarkhos’un
maddiyata önem verdiğini anlarız. Lafa girer girmez Simonides gibi meşhur
bir şairden alıntı yapması da dikkat çekicidir. Bu onun kendi düşüncesini
oluşturma ve savunma kapasitesinden yoksun olduğunu; ve toplumda itibar
gören görüşlere (meşhurat) sığınarak “adalet”in ne olduğunu bildiğini
zanneden bir hayat sürmekte olduğunu gösterir. Bu açıdan Polemarkhos
diyaloğun Yedinci Kitabında bahsi geçen “mağara” sakinlerinden biridir.
Ayrıca diyaloğun başında Sokrates’e yine şaka yollu birlikte olduğu grubun
sayısal üstünlüğünü hatırlatması kendisinin “demokrat” eğilimli olduğunu
gösterir. “Oligark” eğilimli babasıyla beraber Polemarkhos Sekizinci Kitapta
anlatılan rejim ve karakter eşleştirmelerinin habercisidir.
8
Her ne kadar
Sokrates’in sorgulaması karşısında fazla bir varlık göstermemiş olsalar da
söyleyebiliriz. Aşağıda bahsedeceğimiz üzere Sokrates’in 433a-b’de yaptığı adalet
tanımı da bunun bir versiyonu olarak görülebilir.
8
Strauss, “On Plato’s Republic,” s. 74.