116
sürgün hayatı önemli bir tema konumundadır. Arjantin sinemasından Adolfo
Aristarain’in Martin Hache (1997) ve Julia Solomonoff’un Kızkardeşler (Hermanas,
Arjantin, 2005) filmleri sürgün hayatını anlatan örnekler arasındadır.
1990’larda sansür yasalarının yumuşaması ile Arjantin ve Şili’de sürgün
hayatını anlatan filmler çekilmeye başlanmıştır. Bu filmlerin arasında Amnesia
(
Gonzalo Justiniano
, Şili, 1994) ve Sınır (La Frontera, Ricardo P. Larrain, Şili,
1991) gibi filmler darbe ortamında yaşamak, Pinochet dönemindeki toplumsal hayat
ve sürgün hayatı üzerinedir. .Amnesia, yurtiçindeki hayatın sürgünden farksız, hatta
daha kötü olduğunu anlatırken, Sınır yurtdışına değil de yurtiçinde sürgüne
gönderilen insanların yaşamı üzerine odaklanmaktadır. Sınır’da, ülkenin geri
kalanından kopuk küçük bir deniz kasabasına sürgüne gönderilen bir matematik
öğretmeninin, kasabanın geri kalanıyla ilişkileri anlatılır. Bu filmlerde ilk kez
Pinochet döneminin eleştirisi yapılır ve bu karakterleri dolayısıyla Şili sinemasında
önemli bir yere sahiptir.
117
III.
BÖLÜM:
YÜKSELEN LAT N AMER KA S NEMASI: 1995–2005
3.1-)
S NEMANIN ÇÖKÜŞ YILLARI: 1990–1995
1960’ların sinema hareketleri devlet baskısıyla son bulduktan sonra Latin
Amerika sineması uzun bir sessizliğe girmiştir. 1970’ler boyunca sürgün sineması ya
da yeraltı sinema hareketleriyle devam eden sinema üretiminin yeniden
yoğunlaşması diktatörlüklerin sona ermesi ya da yumuşaması ile olmuştur. 1970–
1990 döneminde Latin Amerika’da sinema üretimi bireysel çabalar ve devlet
kurumları sayesinde sürmüştür. Bu kurumların en önemlilerinden biri olan
Brezilya’daki Embrafilme 1970 ve 1980’lerde sinema üretimini yeniden nicelik
olarak üst seviyelere çıkartmıştır. Bu dönemin en önemli özelliği, 1960’ların muhalif
sinema hareketleri gibi bir hareket oluşturamamalarıdır.
1970’ler boyunca sinemada sansür, hapis, sürgün ve zorunlu sessizlik hüküm
sürmüştür. Ancak, özellikle belgesel filmler çeken ve alternatif diller oluşturmaya
çalışan Sara Gomez, Paul Leduc gibi yeni yönetmenler sinema yapmaya başlamıştır.
1970’lerin sineması yine sosyal içeriklidir ama politik olmadığı için eleştirilere
maruz kalmıştır (Armes, 1987: 79). Politik içerikli sinema ancak 10 yıl sonra
gelebilecektir.
118
1980’lerin ortasında sansür yasalarının zayıflaması ve diktatörlüklerden sivil
yönetimlere geçilmesi ile birlikte özellikle Arjantin başta olmak üzere Latin Amerika
ülkelerinde politik içeriği yoğun toplumsal ve geçmişle hesaplaşma filmleri
çekilmeye başlanır. Yakın geçmişlerini inceleyen bu filmler, yurtdışı festivallerde de
gösterim olanağı bulup ödüller kazandığından 1980’lerin Latin Amerika sinemasını
politik olarak açıklamak alışkanlığı yaygındır. Bu dönemin filmleri kanunların izin
verdiği ölçüde politiktirler ama hiçbir zaman Cinema Novo, Fernando Solanas ya da
Jorge Sanjines’in filmleri kadar politik olmamışlardır. 1980’lerin sineması da bir
noktaya kadar politikliğini korumuş, ancak Latin Amerika’da sinema hiç bir zaman
1960’lardaki gibi devrimci bir çizgiye ulaşamamıştır. 1960’lar politik
radikalleşmenin en üst noktaya eriştiği dönemdir. Diğer yandan, Latin Amerika’da
artan gerilla hareketlerine paralel olarak bir “gerilla sineması” da ortaya çıkmıştır.
Teorik olarak, Solanas ve Getino gerilla sinemasının nasıl olması gerektiğini
“Üçüncü Sinema Manifestosu”nda açıklamıştır. 1980’lerde sinemaya gitmek bile
birçok Latin Amerika ülkesinde politik bir eylem halini alırken (Nowel-Smith, 2003:
605), politik sinemanın örnekleri çoğunlukla Arjantin’den çıkmıştır. Diğer yandan
1980’lerde Latin Amerika dışında yapılan Latin Amerika ile ilgili filmler bu bölgeye
olan ilgiyi artırır. Bu yıllarda, Kuzey Amerika’da ve Avrupa’da Latin Amerika ile
ilgili politik filmlerin sayısı artmıştır (Grant, 1997: 312).
“Gerilla sineması”, özellikle Orta Amerika ülkelerinde, 1980’lerde önemli
bir yere sahiptir. Bu sinema, gerillaların belgesel görüntülerine yer verir ve genellikle
propaganda amaçlı filmlerden oluşurken, diğer yandan Nikaragua gibi Sandinista
gerillalarının iktidara geldiği ülkelerdeki sinemaları da kapsamaktadır. Guatemala
119
dışındaki Orta Amerika ülkelerinde sinema üretimi neredeyse hiç yokken, El
Salvador ve Nikaragua’da film üretimi gerillalarla birlikte başlar (Armes, 1987: 186).
Nikaragua’da Sandinista devrimiyle ve El Salvador’da gerilla mücadeleleriyle ulusal
sinema yaratılmıştır (Armes, 1987: 168). Latin Amerika sinemasının kültürel
ulusalcılık projesi 1980’lerden sonra, Nikaragua devrimi, Orta Amerika’da ki anti-
emperyalist mücadeleler ve sürgüne giden Güney Amerikalı sinemacılarla
başlamıştır (Grant, 1997: 311). Orta Amerika ülkelerinde, gerillalar ve gizli üretimler
dışındaki film üretimi devlet desteğiyle mümkün olmaktadır (Armes, 1987: 169).
Ancak, devlet desteği de çok azdır. Solanas ve Getino, militan sinema için, üçüncü
sinemanın en radikal ve gelişmiş kategorisi derken, bu sinemanın, militan, politik,
devrimci örgütlerde çalışılabileceğini söylemişlerdir (Buchsbaum, 2001: 160,
Mestman, 2003: 127 ).
‘Kirli Savaş’ yıllarında, Şili’den farklı olarak Arjantin’de sinema üretimi
durmamıştır, ancak çok sıkı bir sansür uygulanmıştır. ‘Kirli Savaş’ yıllarının
ardından bazı Arjantinli yönetmenler ortak yapımlarla ulusal sinemanın
sınırlılıklarını aşmaya çalıştılar (D’Lugo, 2003: 113). Bir yandan, küreselleşme
nedeniyle filmleri yurtdışında da yoğun olarak seyredilmeye başlandığından
uluslararası seyirciye ulaşmak için melodramlar, kültürel azgelişmişliğin ve
toplumsal cinsiyetin yorumlarını verirken (D’Lugo, 2003: 113) diğer yandan
toplumsal hesaplaşma filmlerine yöneldiler. Evrensel insani konulardan yola çıkan
bu filmler hem ülkelerinde hem de uluslararası festivallerde ilgi gördü. 1980 sonrası
politik sinemanın ilk örneklerinden sayılan Camila’yı (Maria Luisa Bemberg,
Arjantin, 1984) iki milyondan fazla seyircinin izlemesi ve Oscar adayı olarak 30
Dostları ilə paylaş: |