123
çöküş yıllarıdır. 1980’lere kadar Latin Amerika’daki film üretimi dünya toplamının
%8’inden aşağı hiç düşmezken (Armes, 1987: 104) 1990’larda çok daha aşağı
seviyelere inmiştir. Bu çöküşün siyasi ve ekonomik nedenleri bulunmaktadır.
Sinemada krizin oluşmasında Latin Amerika’nın yaşadığı ekonomik krizlerin
etkisi vardır. 1993 ve 1994 yıllarında Latin Amerika’nın bütün ülkeleri ekonomik
kriz yaşamıştır. Bu krizi bahane eden devletler sinemaya olan desteklerini kesmiştir.
Aynı dönemde sinema yasalarında da değişiklikler olur ve yabancı filmlerin
dağıtımına engel olan kota uygulamaları kaldırılır. Doksanların ilk beş yılında
sinema tamamen pazarın kontrolüne bırakılmış durumdadır. Latin Amerika sineması
Kuzey Amerika sinemasıyla rekabet etmek zorunda bırakılır. ABD filmlerinin
egemenliği Latin Amerika pazarında artarken, yeni çok salonlu sinemalar alışveriş
merkezlerine yapılmaya başlanır ve bu salonlarda genellikle Amerikan filmleri
gösterilir. Daha önceden yasal düzenlemelerle korunmaya çalışılan yerli filmler, ithal
filmlerle serbest pazar koşullarında rekabet etmek durumunda kalırlar. 1990’larda
Hollywood’un yanında bir de televizyon rekabeti yaşanır. Televizyon kanallarının
sayısı artmış ve televizyon popüler kültürün en önemli mecrası konumuna gelmiştir.
Televizyon kanalları telenovela adı verilen diziler ve televizyon filmleriyle sinema
seyircisini kendilerine çekmektedir.
Latin Amerika’nın küçük ülkelerinde sinemanın krize girmesi, pazarda
yenilmesi ve devlet desteğinin azalması ile olmuştur. Arjantin sineması tamamen yok
olmamış ama üretimi azalmıştır. Küba’da ise, sinemasını ekonomik ve teknolojik
124
olarak destekleyen Sovyetler Birliği’nin yıkılması ile birlikte ekonomik ve teknik
olanaklarda azalmalar olmuş ve yapılan film sayısı da azalmıştır.
Bu süreçte en büyük krizi Brezilya sineması yaşamıştır. 1980’de 100’den
fazla film üreten Brezilya’da (Armes, 1987: 63) film yapımı durma noktasına
gelmiştir. Bu düşüş, son on yılda Brezilya sinemasının yapım, dağıtım ve gösterim
ağına nerdeyse tek başına egemen olan devlet kurumu Embrafilme’nin kapatılması
ile gerçekleşmiştir. Brezilya’da devletin uyguladığı kotaya bağımlı olarak üretim
1941’den beri sürekli artıyordu (Armes, 1987: 181). Bu artış sonrasında 1978–1980
arasında yıllık ortalama 100 film üretilirken toplam pazarın %30’una ulaşılmıştı
(Johnson, 2005: 18). 1980’lerde geleneksel türlerle ulusal bir sinema yaratmaya
çalışan Embrafilme’yi (Ramos, 2003: 65) 1990’da kapatan Fernando Collor de Mello
(Rego, 2005: 85) Brezilya’da diktatörlük sonrası seçimle gelen ilk başkandır (Elena,
2003: 212) ve sinemada yaşanan kriz Mello’nun politikaları sonucudur (Johnson,
2005: 14). 1990’da değişen sinema yasalarıyla, pazar odaklı bir sinema sistemi
kurulmaya çalışılmıştır. Ancak Brezilya’da bu tarihte sinemada özel girişim yoktur
(Rego, 2005: 85). Krizin sonucunda, 1990’da gösterime giren yerli film sayısı üçe
kadar düşmüştür. (Elena, Lopes, 2003: 9). 1990–1994 arasında Brezilya’da gösterime
çıkan 1186 filmden sadece 29’u yerlidir (Rego, 2005: 86).
Meksika sinemasına krizin gelmesi daha geç bir tarihte olmuştur. Diğer Latin
Amerika sinemaları krize girmişken devlet politikasının değişmemesi Meksika
sinemasının 1990’ların başında krize girmesini engellemiştir. 1970’te Luis Echeveria
Alvarez’in başkan olmasıyla Meksika sinemasında değişim başlar ve auteur tarzı
125
yaygınlaşır (Buscombe, 2003: 471). 1981’de devlet desteği azalır, senede 100
filmden fazla üretilmesine rağmen beş filme destek olunur (Buscombe, 2003: 471).
Carlos Salinas de Gatari’nin altı yıllık (1988–1994) başkanlığı döneminde Meksika
sinemasında rönesans yaşanmış, bu dönemde 32 yönetmen ilk filmlerini çekmiştir
(Shaw, 2003: 38). Bu dönemde, ortak yapımlar ve yeni yeteneklerin desteklenmesi
sağlanmıştır.
1990’larda Acı Çikolata (Como Agua Para Chocolate, 1992, Alfonso Arau),
Meksika sinemasının en önemli başarılarından biri olur. Film gişede de uluslararası
festivallerden aldığı ödüller açısından da çok başarılıdır. Filmin hikâyesi 19. yüzyıl
Meksika kırsalında geçer. Meksika’da, geleneksel olarak evin en küçük kızının
evlenmeyip anne babasına bakma âdeti yaygındır. Evin küçük kızı Tita, âşık olur
ama evlenemez, âşık olduğu adam, Tita’ya yakın olabilmek için ablasıyla evlenir
ama ikilinin aşkı filmin sonuna kadar devam eder. Zaman ilerledikçe toplum
değişmektedir ama geleneksel baskı biçimleri değişmemektedir. Bu filmin
başarısının ardından Meksika sinemasında benzer konulara yönelen ve Meksika
kültürünün çeşitlemelerini sunan filmler bir süre daha sinemayı ayakta tutabilmiştir.
Meksika sinemasındaki kriz, Meksika’nın ABD ve Kanada ile NAFTA
15
anlaşmasını imzalamasından sonraya denk gelmektedir (Hind, 2003: 96). Meksika’da
film üretimi 1998’te yedi filme kadar düşmüştür (Shaw, 2003: 51). Tarihsel olarak
spanyolca konuşulan dünyanın en fazla sinema üretimi yapılan ülkesi olan
Meksika’da 1970’lerde yıllık ortalama 100 film civarında üretilirken, film sayısı
15
NAFTA: Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması
Dostları ilə paylaş: |