Selçuk iletiŞİM



Yüklə 2,4 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə28/110
tarix15.10.2018
ölçüsü2,4 Mb.
#74210
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   ...   110

İnternette Yıkıcı Gemeinschaft: Okuyucu Tartışmalarında… (56-67)
57
Kamusal  alan,  bir  mekân  olarak  yalnız  iş  ve
özel hayat arasındaki transit bir yola dönüştü-
ğünde, ticarileşen medya da kamusal tartışma-
nın bir mecrası olmaktan çıktığında, kamusal
tartışma ideal ya da tarihsel kategorisine yakın
bir şekilde nerede ve nasıl yaşanacaktır? Bu
noktada yeni bir iletişim ortamı olarak internet,
yeni bir tür kamusal tartışma imkânı sunduğu
görüşüyle değerlendirilmektedir. Onun özgür-
lük sunan yanına yapılan vurgu –serbest tartış-
ma, bilgiye kolay erişim–  kamusal alanı feo-
dalleştiren ticari iletişim ortamının dışında
yenilikler vaat etmektedir. Kamusal mekânda
iletişime geçemeyen ve sosyalle çok sıkı bağla-
rı bulunmasına rağmen bütün psişik durumunu
özel alan içerisine değerlendiren birey için
internet iletişimi, kamusal olmayan bir mekân-
da (ev, işyeri) kamusal tartışmalar yapabildiği
alana dönüşmüştür. Bu anlamda internet ‘hem
kamusal hem özel bir mekân’ (Papacharissi
2002: 20) olarak tanımlanabilir. Bu yeni aracı
ve vaat ettiği geleceği kutsayan düşüncelere
göre; insanları monolitik düzen dışında özgürce
kendilerini ifade edip, kalıplarını kırabilecekle-
ri bir yapı beklemektedir.
İşte, kamusal insanın mahrem alana çekildiği,
eleştirel rasyonel tartışmanın yok olduğu bir
yazına karşın ideal kamusal tartışma için yeni
bir alan olarak interneti sunan yaklaşımlar
arasındaki diyalektik bu çalışmanın itici gücü-
nü oluşturmaktadır. “İnsanlar yeni bir tür ka-
musal mekân olan internet aracılığıyla önemli
sosyal ve siyasi konularda ne tür tartışmalar
yapmaktadır?” şeklindeki bir genel soru, Tür-
kiye’de gündemi uzun süre meşgul eden Albay
Dursun Çiçek olayı hakkında çıkan internet
haberlerindeki okuyucu yorum ve tartışmaları
üzerinden daraltılmaya çalışılmıştır. Olayın
etrafında şekillenen siyasi görüşler ve konunun
hukuki boyutu çalışmanın kapsamı dışındadır.
Konunun önemi, son yıllarda özellikle Dursun
Çiçek olayını da içine alan siyasi tartışmaların
toplumu kamplaştırdığı yönündeki görüşlerde
kendini bulmaktadır. Gerçekten de entelektüel-
lerden siyasilere, hukukçulardan köşe yazarla-
rına kadar geniş yelpazedeki söylem seçkinle-
rinin yön verdiği tartışmaların kabaca bir içerik
analizi yapıldığında “rejim”, “yandaş”, “sivil
darbe”, “askeri vesayet”, “vatan hainliği”,
“psikolojik savaş” gibi taraftar keskinleştiren
kavramların iletişim ortamlarına dâhil edildiği
görülmektedir. Araştırmada, Albay Dursun
Çiçek’in sivil mahkemece tutuklanmasını,
serbest bırakılmasını ve hakkında askeri savcı-
lığın tutuklama talep etmesini anlatan haberlere
ilişkin yorumlar incelendi.
Çalışmada “İnternethaber”, “Haber7” haber
siteleri ile “Habertürk”, “Milliyet” ve “Vatan”
gazetelerinin internet sürümlerindeki haberler
üzerine okuyucuların yaptığı yorum ve tartış-
malar incelenmiştir. Bu sitelerin seçilmesinin
nedeni taranan diğer sitelere oranla daha fazla
okuyucu yorumu barındırmaları ve basının
birbirine yönelttiği ‘taraf’, ‘yandaş’ gibi tartış-
maların gölgesinde kalmadan inceleme yelpa-
zesinin genişletilmesi amacıdır.
YÖNTEM
İnceleme yöntemi olarak siber-etnografi
(netnografi) benimsenmiştir. Tartışma ortamla-
rından katılımsız gözlemle –lurking/pusuya
yatarak- (Fox ve Roberts 1999: 652, Binark
2007: 35) elde edilen ve birer metin olarak
değerlendirilen yorum ve tartışmaların içeriği
niteliksel olarak incelenmiştir. Elde edilen
veriler, çalışmanın kuramsal çerçevesi olan
kamusal alan tartışmalarındaki “yıkıcı
gemeinschaft” kavramı  ışığında bir topluluk
dili analizi yapmaya çalışılarak değerlendiril-
miştir.
Bu noktada, incelenen internet alanın ve ince-
leme için kullanılan yöntemin doğası gereği
çalışmanın sınırlılıkları ve göze çarpabilecek
olası eksiklikleri üzerinde durmak gerekmekte-
dir. Öncelikle tartışmalara katılan kişilerin,
cinsiyetleri, sosyal durumları, yaşları gibi kate-
goriler araştırmanın konusu olmadığı gibi,
incelenen internet siteleri yapıları gereği bunla-
rı belirleyip yorumlamaya müsait değildir.
Kullanıcılar genellikle özel bir üyelik işleminin
ardından yazılarını kendi isimleri (isimlerin
gerçek olup olmadığı bilinmemektedir) ya da
rumuzlarıyla kaleme almaktadır. Böyle bir
işlem yaptırmak istemeyen kullanıcıların ta-
mamı “Misafir” ya da “Ziyaretçi” adıyla tar-
tışmaya katılmaktadır. Yine akla gelebilecek
fakat bu araştırmanın konusu olmayan bir diğer
eksiklik, haberlerle ilgili yorumların ve tartış-
ma metinlerinin ne tür bir eşik bekçiliği işlemi
sonucu sayfalarda kendilerine yer bulduğudur.
Bu nedenle yukarıda da değinilen internetin
özgürlük vadeden yönünün ve özellikle fikirle-


Selçuk İletişim, 6, 3, 2010
58
rin özgürce dolaşımı prensibinin, eşik bekçiliği
gibi bir kavramla sınanması mümkün olmamış-
tır. Çalışmanın amacı da belirli bir yaklaşımın
sınanması değil, belirli bir toplumsal tartışma
ortamının niteliğinin keşfedilmesidir. Çalışma-
nın yönteminin etnografya olarak belirlenmesi
de bu amaçladır. Çünkü etnografi bir hipotezi
test etmekten ziyade, sosyal bir fenomenin
durumunu açıklamaya, izah etmeye çalışır (Fox
ve Roberts 1999: 449-452).
AKIL YÜRÜTMENİN YANSITICISI
OLARAK BASIN
Kamusal alan tartışmalarında mihenk taşı ola-
rak kullanılan Antik Yunan’daki ‘Agora’dan,
yitirilen rasyonalitesiyle işlevini kaybetmiş bir
mekâna geçişin tarihi seyrini Kırık şöyle tarif
etmektedir:
“Eğer antik şehir demokrasileri ‘kahramanla-
rın-kalıcı kamusal alanı’ anlayışının gündoğu-
mu ise, kitle toplumunun ortaya çıkışı ve mo-
dern ulus devletinin yükselişi rasyonel kamusal
alanın gün batımının işaretçisidir” (2005: 83).
Gerçekten de agora, özellikle liberal yazına
göre tarihsel analiz penceresinden kamusal
alanın ilk örneği (Poster 2001: 265), kitle top-
lumu ise yok oluşuyken, burjuva toplumu -
Kırık’ın metaforuna bir ekleme yapılacak olur-
sa- güneşin tam tepe noktada bulunduğu an
olarak değerlendirilebilir. ‘Kamusal alan’ kav-
ramını sosyal bilimlerin gündemine taşıyan
Habermas’ın analizinde de burjuva toplumu
merkezi konumdadır (2003: 15). Konunun
disiplinler arası değişik boyutları tamamen
ihmal edilmeden ancak ağırlıklı olarak bu ça-
lışmayı ilgilendiren iletişim perspektifiyle
bakıldığında kamusal alan vatandaşlar arasın-
daki akılcı etkileşimlerin bütünüdür.
Habermas’ın tespitlerinde de kamusal topluluk
akıl yürüten öznedir (2003: 283).
Kamusal alan, fiziki mekâna gönderme yapılan
anlamının dışında daha girift bir yapıyı temsil
eder. Devlet ve sivil toplum arasında yer bul-
muş ve toplumsal bütünleşmenin potansiyel
aracı olarak işlev gören bir kurumlar manzu-
mesidir (Kırık 2005: 83). Yani yalnız bir ‘sa-
lon’ ya da ‘kahvehane’ içerisindeki bireylerin
rasyonel tartışmaları değil, yerleşik düzenin
yasal ve siyasal kurumlarını dönüştüren, değiş-
tiren, işlemesini sağlayan çok değişik sivil
toplum yapılarıdır söz konusu olan. Bu sivil
toplum yapılarının ruhu ‘rasyonel iletişim’
olarak tarif edilebilir. Rasyonel iletişimin varlı-
ğı ya da yokluğu kamusal alanın işlemesinde/
çökmesinde en önemli faktör olarak belirmek-
tedir. Bireyler, iletişimsel eylemle rasyonel
biçimde mesaj değiş-tokuşunda bulunur ve
kamuyu oluştururlar. Karşılıklı anlamaya
ulaşmayı hedefleyen bu eylemin gerçekleştiri-
leceği alan, yukarıda da belirtildiği gibi, yalnız
mekâna bağlı ya da mekânla özdeş olmayan
kurumlar manzumesinden oluşur. Aileden kitle
iletişim araçlarına, kahvehanelerden, sivil top-
lum kuruluşlarına her yer ideal konuşma orta-
mının mecrasıdır. Böyle tanımlandığında ideal
konuşma ortamının çapı Habermas’ın kavram-
laştırmasıyla söylenecek olursa “yaşam dünya-
sıdır” (Kırık 2005: 74)
Habermas’a göre, henüz tüketim kültürünü
teşvik eden bir kurum haline gelmemiş olan
kitle iletişim araçları, burjuva kamusal alanında
yalnızca haberlerin yayımlanmasıyla uğraşan
bir organ değil, kamunun izleyebileceği tartış-
maların arabulucusu haline gelmişti. Siyasal
gazetelerin ortaya çıkması ve bunların savu-
nulması, kamuoyunun özgürlüğünün ve bir ilke
olarak kamusallık için yürütülen mücadele
alanın savunulması anlamına geliyordu (2003:
312). Ancak kamusal tartışmanın mekânların-
dan biri olduğu ilk dönemlerden (1) bugüne
basın, kendi polemik konumunu terk ederek
ticarileşmeye başladı. Önceleri, basın kamusal
topluluk oluşturan özel şahısların kurumuyken,
kamusal topluluğun belirli mensuplarının sahip
olduğu bir kuruma dönüşmüştür. Habermas’ın
ifadesiyle bu durum, “imtiyazlı özel çıkarların
kamuyu istilasına açılan kapı” olmuştur (2003:
315). Bir zamanlar kamunun akıl yürütme
faaliyetini yansıtan basın, aynı alanı özel çıkar-
ların bombardımanına tutarak kamusal alının
dönüşüme uğramasına neden olmuştur.
Böylece eskiden özel alanla sınırlı kalan çıkar
çatışmaları kamusal alana da girmeye başla-
mıştır. Kamusal ve özel alanların iç içe geçme-
siyle birlikte, toplumsal erkler yeni siyasal
işlevlere sahip olurlar. Bu süreç de kamusal
alanın ‘yeniden feodalleşmesine’ neden olur.
Değişen medyanın yarattığı dünya sadece gö-
rünüşte kamusaldır (Habermas 2003: 295).
Kamusal topluluk, eleştiren, karşı çıkan, konu-


Yüklə 2,4 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   ...   110




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə