123
isteğin belirtilmesinde saldırgan ve çekinmesizdir. Aşırı cinsel istek belirterek
kocasının üstünlük silahını elinden alır.
Başgöz Hoca’nın karısı ve karakter özellikleri hakkında Boratav’dan aldığı şu
bilgileri de kitabında nakletmektedir: Boratav, Saltukname’deki bir kayda dayanarak,
Hoca’nın karısının “neredeyse kendisi ile kıyaslanacak önemde bir kişilik
belirttiğini, keramet ve bilgelikle tanındığını, evine gelenlere tıpkı Nasreddin
Hoca gibi hayır dualar edip, öğütler verdiğini” belirtiyor. Ona göre “Nasreddin
Hoca geleneğinde de, Hoca’nın karısı sadece bir figüran rolünde kalmayan,
kişiliğinin ağırlığını belli eden, birinci derecede bir oyuncudur. Ama 16.
Yüzyıldan
sonraki
hikâyelerde
kadının
kerametinden
ve
bilgece
davranışlarından söz edilmez.
Başgöz bu konu hakkında kendi çıkarımlarını da şu şekilde belirtmektedir:
Benim Hoca hikâyelerinin konularını ve dilini inceleyerek vardığım sonuç,
değerli hocam Boratav’ın ulaştığı sonuçla aynı. Eski kaynaklarda Hoca’nın
ailesi, erkeğin kadına henüz üstünlük ve otorite kuramadığı, kadını daha
aşağı bir dereceye indiremediği, bunun için sürekli çekişmelerin sürüp gittiği
bir ailedir. 17. Yüzyıldan sonra bu durum değişir. Hoca hikâyeleri, din
konusunda olduğu gibi, aile ilişkilerinde de değişmeye başlar. Karı ile koca
arasındaki otorite çekişmesi, kocanın üstünlüğünü kurması ile son bulur.
Erkeklerle ilişkilerinde rahat olan kadın, dört duvar arasında, saçı uzun, aklı
kısa derecesine indirilerek, bağımsızlığını yitirir. Bu yeni üstünlük ilişkisi
içinde hoca, karısına bazen gerçekten hoşgörülü davranacak kadar rahattır.
Karısının çok gezdiği söylendiğinde, “aslı yoktur, öyle olsa bizim eve de
uğrardı” diye karşılık verir. Nasreddin Hoca hikâyelerindeki kadın imajının bu
124
değişmesi, göçebe-köylü Türkmen kültüründe daha az baskı altında tutulan,
erkekten daha aşağı bir derecede bulunmayan kadının, Sünni kent kültürü
içinde düştüğü aşağı düzeyin hikâyesidir.
94
Başgöz, Nasreddin Hoca’sını temel başlıklar altında bu şekilde
değerlendirmektedir. İlerleyen bölümlerde Hoca’nın gayrimüslimlerle olan
çekişmelerine, komşularıyla olan ilişkilerine, Hoca ve eşeğini konu alan fıkralara da
değinmektedir.
Tezin sonraki başlığı olan iki halkbilimcinin Nasreddin Hoca hakkındaki
görüşlerinin değerlendirilmesi başlığında bu bölümde kullanılan metinlere de bağlı
kalınarak bir karşılaştırma yapılacaktır.
iii. İki Halkbilimcinin Nasreddin Hoca Hakkındaki Görüşlerinin
Değerlendirilmesi
Bu başlık altında yapılacak değerlendirmeler iki halkbilimcinin Nasreddin
Hoca’ya bakış açılarından ziyade eserlerinde yaptıkları çıkarımları incelemekten
ibaret olacaktır.
İlk olarak eserlerin yazım şekillerini (biçimleri) açıklamakta fayda var.
Boratav’ın Nasreddin Hoca’sı bir önceki başlıkta da belirtildiği gibi yazarın “opus
magnum’u”
*
dur. Şöyle ki halkbilimcinin bu yapıta kadar Hoca hakkında olan
eserleri ayrı değerde, bu eser ayrı bir değerdedir. Bunun sebebi herhalde Boratav’ın
bu kitabına kadar olan tüm Nasreddin Hoca araştırmalarının bu kitapta yer almasıdır.
94
A. g. e. s. 40–45
*
Büyük eser
125
Boratav ömrünün son yıllarına kadar, Nasreddin Hoca hakkında derlediği bütün
bilgileri bu eseri içinde yoğunlaştırmıştır. Başgöz’de ise böyle bir durum söz konusu
değildir. O Nasreddin Hoca hakkında değerli bilgilerin olduğu bir kitap
yayınlamasına karşın eseri Boratav’ın ki kadar kapsamlı değildir. Zira kendisi de,
yukarıdaki bölümde görüldüğü üzere kitabındaki pek çok bilgiyi Boratav’dan
almıştır.
Kitapların düzenlerine bakıldığında ise durum iki halkbilimcide şu şekildedir:
Boratav, Nasreddin Hoca ile ilgili topladığı tüm akademik bilgileri ve kendi
görüşlerini kitabının ilk bölümünde açıklamış, fıkralara diğer bölümde yer vermiştir.
Başgöz ise Hoca fıkraları ile birlikte her bölümde Hoca’nın özelliklerini açıklamıştır.
Konularına göre sınıflandırılmış bu fıkralar konuları ile birlikte Hoca’nın gerek
kişilik özelliklerini, gerek çevresini, gerekse yaşadığı tarihsel ve sosyal düzeni
betimlemektedir. Bu özellik göz önünde bulundurulduğunda, konunun okuyucu
tarafından sıkılmadan rahat anlaşılabilir bir hale getirilmesinde Başgöz’ün Nasreddin
Hoca’sının Boratav’ınkinden daha başarılı olduğu söylenebilir. Yine Başgöz kitabını
Hoca hakkında türlü karikatürler ile süslemiştir. Bu karikatürler bölümlerin başlıkları
ile uyumludur. Ayrıca Başgöz’de; Fromm, Freud, Hobsbawn gibi önemli yabancı
araştırmacıların “fıkra” hakkındaki görüşleri yer alırken Boratav’da bu önemli
yabancı araştırmacılara değinilmemektedir.
Burada kitaplardaki fıkralardan bazı örnekler de vermek yerinde olacaktır. İlk
olarak Boratav’ın Nasreddin Hoca’sından birkaç fıkra örneği görelim; Edebiyatçılar
Derneği’nden yayımlanan kitabın 110. sayfasında yer alan 78 numaralı fıkra şu
şekildedir: Nasreddin Hoca’ya bir gün avratı : “Ben gelince şu oğlanı avut”
demiş; gitmiş. Bu gidecek oğlan ağlar. Görmüş ki olmaz s.kin eline vermiş.
Dostları ilə paylaş: |