229
Halk türkülerini sınıflandırma konusuna da değinen Başgöz, bu
sınıflandırmayı Boratav’dan aldığı bazı bilgileri kullanarak şu şekilde yapmaktadır:
Halk türküsü, değişik bakışlarla, değişik yönlerden kümelenebilir.
Boratav türkülerin söylendikleri yerleri ve konularını esas alarak şöyle bir
kümeleme yapmıştır:
1- lirik türküler: ninniler, aşk türküleri, gurbet türküleri, askerlik türküleri,
ağıtlar, çeşitli başka duyguluk konuları üzerine türküler.
2- taşlama, yergi, güldürü türküleri.
3- anlatı türküleri: efsane konulu türküler, bölgelere veya bireylere
özgü konuları olan türküler, tarihlik konuları olan türküler.
4- iş türküleri.
5- tören türküleri: bayram türküleri, düğün türküleri, dinlik ve mezheplik
törenlere değin türküler, ağıt törenlerinde söylenen türküler.
6- oyun ve dans türküleri: çocuk oyunlarında söylenenler, büyüklerin
oyunlarında söylenenler.
146
Başgöz, türküleri kümelemenin kolay olmadığına ancak kitabının ilerleyen
bölümlerinde konularına göre bazı türküleri kümelendirdiğine de değinmektedir. Bu
kümelendirdiği türküleri (gurbet, askerlik, sevda, ağıt, v.b.) örneklerliye açıklayan
Başgöz, kitabının sonlarında yer alan türküde biçim özellikler başlığında ise konu
hakkında şu bilgileri vermektedir:
146
A. g. e. s. 15–33
230
Türkünün ana biçimi dörtlüktür. Dörtlükler çoğu zaman birbirine
eklenerek ve bağlantılar (nakarat, kavuştak) alarak daha uzun birimler
halinde söylenir. Bu uzun birimin uyak düzeni koşmaya benzeyebilir.
Türkülerimizin hepsi dört dizeli birimlerden oluşmaz. İki dizeden, üç
dizeden oluşan türkülerimiz de vardır. Bu dizeler bağlantı (kavuştak) alarak
uzayabildiği gibi bağlantısız da söylenebilirler.
Bazı türkülerde düzenli bir biçim yoktur. Özellikle iş ve oyun türküleri,
herhangi bir biçim düzeni ile söylenmez. Türkülerde temel birim olan
dörtlüğün ilk iki dizesi bize, genellikle, yerel coğrafyayı ve iş hayatını tanıtan
bir görev yüklenmiştir. Asıl anlamı, genellikle son iki dize yüklenir.
147
Bu açıklamalardan sonra Başgöz, bu bağlantıları ve biçimleri çeşitli
türkülerden derlediği örneklerle göstermektedir. Türkülerin İşlevi başlıklı bölümde
Başgöz, önemli yabancı bilim adamlarından edindiği bilgiler ışığında gerek
türkülerin, gerek folklorun ve gerek mitolojinin toplumsal hayattaki işlevini şu
şekilde açıklamaktadır:
Folklorcular ne vakit folklorun fonksiyonu (işlevi) üzerinde dursalar
Malinowski’nin Avustralya yerlileri arasında yaptığı bir araştırmaya gönderme
yaparlar. Trobriant adası yerlileri arasında mitler üzerinde çalışırken
Malinowski şöyle bir gözlemde bulunur: “mit anlamsız bir masal değildir,
uygarlığın önemli parçalarından biridir. Mitin ilkel kültürde, vazgeçilmez bir
işlevi vardır: inanışları ifade eder, güçlendirir, sistemleştirir, ahlak değerlerini
korur, destekler, törenlerin etkinliğini arttırır.”
147
A. g. e. s. 128-142
231
“Her zaman sosyal bilimlerdeki gelişmeleri yakından izleyen
folklorcular, işlev konusunu folklor alanına aktarmada gecikmediler.
Araştırması hala önemini koruyan Willam Bascom’un çalışması folklorun
fonksiyonunu şu dört ana bölümde özetledi:
1-eğlendirmek ve hoşça vakit geçirtmek
2-değerleri, ,inanışları ve sosyal kurumları kutsamak
3-eğitmek, mevcut kültürü yeni kuşaklara aktarmak
4-baskılardan ve bunalımlardan kurtulmak için bir kaçış mekanizması
(bir emniyet sübapı) oluşturmak.”
Başgöz, bu önemli bilgileri verdikten sonra folklorun işlevine karşı kendi
görüşlerini ve eleştirilerini şu şekilde sıralamaktadır:
Folklorcuların işlev teorisinde bazı eksiler var. İlkin, bölümler arasına
sınır çizmek zor. Eğlendirme ile eğitmeyi birbirinden nasıl ayıracağız? Sonra,
insanı eğlendiren bir hikâye bazı değerleri de bize taşımaz mı? Ama asıl
önemli eksik, bence bu işlevlerden hepsinin mevcut düzeni ayakta tutmak için
var sanıldığıdır. Folklor eğlendirecek, eğitecek, yani kültürü bir kuşaktan
ötekine aktaracak, bunalımları ve gerginlikleri ortadan kaldıracak. Böylece
kurulu düzen tıkır tıkır işleyecek. Bu görüş folklora pek tutucu ve tek yanlı bir
işlev yüklemektedir. Folklorun, kurulu düzene karşı çıkan, değerleri eleştiren,
hatta sosyal sistemi taşlayan, onu yıkmayı öneren bir işlevi yok mu? Gelişmiş
toplumlarda etnik ve sosyal gurupların, hatta kadın ile erkeğin değerleri,
menfaatleri birbiri ile çelişir. Folklor bunlardan birini desteklerse, ötekine ters
232
düşecektir. Folklor bunların hepsine birden nasıl koruyucu, tutucu, düzen
savunucu bir işlev teklif eder? Bu işlev görüşüne karşı çıkanlar da oldu. A.
Murray- Clyde Kluckhohn karşıt görüşlerini şöyle açıkladılar: “Psikologlar bu
görüşe ihtiyatla yaklaşıyor. İlkin, psikologların inceledikleri oluşumlar,
geleneksel anlamda, işlevsel değil. Çünkü onlar psikolojik mutluluğu,
kendinden hoşnut olmayı ve yaşamayı sürdürmeyi sağlamıyor. Fakat
ağrılara, acılara, sefalete hatta bazı insanlarda intihara neden oluyor.”
Bu tartışmalarda Başgöz kendi görüşlerini şu şekilde ifade etmektedir:
Ben de, Türk folklorundan aldığım örnekleri kullanarak folklorun
“protesto” adını verdiğim beşinci bir işlevi olduğunu belirttim. Bu kuramsal
tartışmaları göz önünde tutarsak folklorcuların, işlevin ne olduğunu, nasıl
tanınacağını araştırmak için sağlam bir metot geliştiremediklerini görürüz. Hiç
kimse bir folklor performansından sonra onun dinleyiciler üzerindeki etkisini
incelemiş değil. Bunu incelemenin kolayı da yok. Çünkü dinleyen kendi
kişiliğine, sosyal kökenine ve eğitimine göre dinlediklerini değişik algılar.
Böyle olunca folklorcu işlevin kendi zihninde ne olduğuna karar vermişse
işlev odur, demek gerekiyor. Bu folklor teorisi, deneyle ve araştırma ile izah
edilmesi mümkün olmayan bir zihinsel engelden başka bir şey değil gibi
görünüyor. Sonra, hiç kimse folklorun onu eyleme aktaran anlatıcı veya çalıp
çağırıcı üzerindeki etkisinden bahsetmiyor. Folklorun bir işlevi varsa, bunun
yalnız dinleyenler üzerinde değil, söyleyenler üzerinde de incelenmesi
gerekir.
Dostları ilə paylaş: |