17
masallarının sihrinden belli belirsiz etkilenen filizlenmiş bahçelerin arka
planlarıyla, performans yine uygun zamana- günün bir saatine, bir mevsimine
yerleştirilmek zorundaydı. Biz özel mülkiyetin sosyal bağlamını, toplumcu
fonksiyonunu
ve
eğlendirici
kurgunun
kültürel
rolünü
aklımızda
bulundurmalıyız. Tüm bu unsurlar konuyla aynı oranda ilgilidirler. Tümünün
üzerinde metin kadar özenle çalışılmalıdır. Hikâyeler, yerlinin hayatında
yaşar, kâğıt üzerinde değil, bir bilim adamı hikâyelerin geliştikleri atmosferi
solutmaksızın onları yazdığında, bize sakatlanmış gerçekliğin kırıklarını verir.
Malinowski’nin düşünceleri benim (W. Bascom’un) folklorun sosyal
bağlamı olarak anladığım, kültürle folklorun ilişkisi ve folklorun işlevlerine
temas eder. Bascom, kendi fikirlerine göre folklorun bu ilk ve en önemli işlevinden
sonra, diğer üç işlevini de şu şekilde açıklamaktadır:
Folklorun ikinci işlevi kültürün onaylanması ve ritüelleri gözlemleyen ve
icra
edenlerin
ritüellerinin
ve
kurumlarının
doğrulanmasıdır.
Mit,
Malinowski’nin vurguladığı gibi açıklayıcı değildir, ancak büyü, tören, ritüel ve
sosyal yapıya “yetki, izin ve sıklıkla pratik bir rehber” gibi hizmet eder.
Folklorun üçüncü işlevi özellikle –fakat yalnızca değil- okuma yazması
olmayan kültürlerdeki eğitim işleridir. Birçok okur-yazar olmayan toplumlarda
bilgilerin folklorda somutlaştırılması, onun doğruluğuyla fazlaca kabul
edilmiştir. Tarihsel olarak ne kadar doğru olduğunu, öğretilmesinin ne kadar
önemli olduğunu kültürü ne kadar yansıttığını gösterir ve “yol göstericiler için
pratik kuralları içerir.
18
Onların (ilksel halkların) eğitim sistemleri mitolojik sistemlerdir,
çocuklar gece masalları dinlemek için oturarak geleneksel bilgileri öğrenirler
ve bizim altı kişilik modern sınıflarımızdakilerden daha farklı davranmazlar.
Mitler ve efsaneler kutsal ritüellerin ayrıntılı tanımlarını, dini sistemlerin
doğma ya da kodlanmış inançlarını kabile veya klan kökenlerinin
açıklamalarını, hareketleri, çatışmaları içerebilir. Atasözleri geçmiş nesillerin
damıtılmış bilgelikleri olarak karakterize edilir ve çoğu Afrikalı tarafından
şüphe götürmez şekilde dinlenir. Pratik açıklamaların zıttı olarak yaratıcı
tekniklerde, folklor, okuryazar olmayan toplumlarda çocukların genel
eğitiminde önemli bir unsur olarak ortaya çıkar.
Dördüncü sırada folklor önemli, fakat sıklıkla gözden kaçmış olan
kabul edilmiş davranış örüntülerini sürdürme işlemini yerine getirir. Son iki
işlev birbiriyle ilişkili olmasına rağmen, ayrılmayı hak ediyor. Davranışları,
inançları kurumları geçerli kılmak ya da doğrulamanın ötesinde, folklorun
bazı şekilleri sosyal baskı uygulanması ve sosyal kontrol çalışması açısından
önemlidir. Folklor aynı zamanda uygun sosyal onaylamaları “övgü adlarını”
ve bu amacı özellikle kasteden övgü şarkıları gibi belirli şekilleri ifade etmek
için kullanılır. Çoğu toplumda ilk ninninin söylenmesi ve ilk dev hikâyesinin
anlatılmasından beri, diğerlerinin hareketlerini kontrol etmek, etkilemek ya da
yönetmek folklorun işidir.
13
Bascom, bu dört tespitinde folklorun işlevlerini, genel olarak, modern
olmayan toplumları ya da topluluğu eğitmek, düzen altına almak, kültürlerinin
13
A.g. m. s.125–145
19
sürekliğini sağlamak olarak açıklamıştır. Makalesinin sonunda yer alan tespiti de
dikkate değerdir:
Bu ışık altında incelendiğinde folklor, kültürün istikrarlılığını sürdürmesi
için önemli bir mekanizmadır. Folklor gençlikte gelenekleri ve ahlak
standartlarını telkin etmek, yetişkin olunduğunda, uygun davranıldığında
övgüyle ödüllendirmek, yoldan çıktığında küçümseme ya da eleştiriyle
cezalandırmak, kurumlar ve adetler sorgulandığında ya da onlarla mücadele
edildiğinde akılcılaştırma sağlamak, onlarla oldukları gibi yetinmeyi önermek
ve “günlük yaşamın zorluklarından, eşitsizliklerinden ve adaletsizliklerinden
telafi edici bir kaçış sağlamak” için kullanılır. Kültür kurumlarının
aktarılmasında ve güçlendirilmesinde ve bireylerin onlara uymasında hayati
bir rol oynarken, aynı zamanda aynı kurumların insan üzerinde yaptığı
baskılar için sosyal olarak kabul edilmiş çıkış yolları da sağlayan folklorun
temel çelişkisi gerçekten bu noktadadır.
14
4. HALK BİLGİSİ AÇISINDAN HALK KAVRAMI
Bu alt başlıkta, halkbiliminin araştırma temeli olan halk hangi halktır? Bu
bilimin araştırdığı halk kim? gibi sorulara bazı makalelerden ve kitaplardan edinilen
bilgiler ışığında cevap verilmeye çalışılmıştır. Bu kaynaklardan ilki Tahir
Alangu’nun Türkiye Folkloru El Kitabı’nda yer alan “Halk Bilgisi Açısından Halk
Kavramı” adlı bölümden özetlenerek yazılmıştır.
14
A.g. m. s.146
20
Alangu bu çalışmasında modern öncesi toplumun çeşitli bilgi kalıntılarını
araştıran bir bilim olan “halkbiliminin” ne zaman ve hangi koşullar altında
oluştuğunu şu şekilde açıklamıştır. 19. Yüzyılda modern toplumun batıda ortaya
çıkmasıyla birlikte geçmiş dönemlerden kalan sözlü ve kimi yazılı geleneğin
korunması ve bir kısmının seçilerek kültürel muhtevaya dâhil edilmesi gerekliliği
ortaya çıkmıştır. Bu durum daha önceki alt başlıkta belirtildiği üzere hem
milliyetçilik akımlarını güçlendirip sağlam bir temele oturtmaya hem de toplumun
daha alt tabakasının (okuryazar olmayan, köylü) bilgi birikimini toplumun diğer
tabakalarıyla (şehirli ve eğitimli) ve dünya ile paylaşmasına yardım etmiştir.
Halk ruhundan çok “folk-lore” (the lore of the people=formüle edilmiş
halk bilgisi) ile uğraşmayı ön plana alan, yani “sözlü geleneği” (traditions
populaires’i) araştıran İngiliz ve Fransız halk bilgisi yolları, başlangıçta bu
“halk kavramı” gibi sorunlarla uğraşmayı önemsememişti. Hâlbuki zaman
geçtikçe, araştırma ve derlemelerin getirdiği malzeme ve bilgiler çoğaldıkça,
bu bilim dalında kendini gösteren kargaşa ve yönsüzlük, halk bilgisini disiplinli
bir yöntem ve düzene koymada hayli gecikildiğini göstermiş, hele Türkiye’de
bir yandan araştırma ve derlemelerin hızı kesilirken, öte yandan folklorun
yanlış anlaşılmasına ve değerlendirilmesine yol açmış, akademik çevrelerde
de küçümsenmesine sebep olmuştur.
“Aşağı tabaka” dedikleri halkın ruhi ve manevi belirtilerine bakılarak
(“ilkellik”, “gayri şahsilik”, “anonim düşünce”, “bireyselliğin yokluğu” gibi)
belirlenmesi ve tarifi artık yapılmıyor. Zira bu nitelikler ve özelliklerin, az ya da
çok, her insanda bulunabileceği – mevkii neresi olursa olsun – artık iyice
anlaşılmıştır. Böylelikle halkın ikiye ayrılmasından, “yukarı tabaka” ve “aşağı
Dostları ilə paylaş: |