Tanıl Bora Sol, Sinizm, Pragmatizm



Yüklə 355,86 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə26/71
tarix06.02.2018
ölçüsü355,86 Kb.
#26294
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   71

Rosa’ya  dönelim !  Rosa  Luxem burg,  “Devrim  mi  reform  
mu?”  tartışmasında,  reformların  devrim  için  gerekli bir basa­
mak, bir araç  olarak anlam  taşıdığını anlatmaya  çalışmıştı.  Re­
form  ve  devrim  bir  süreklilik  içinde,  birbirini  tamamlamayan 
süreçler  olarak  düşünülmeliydiler.  Zamanının  tartışması  için­
de Rosa,  devrim hedeflenmedikçe reformlar yoluyla ‘ne yapsan 
boş’  olduğunu  vurgulamayı  amaçlıyordu.6  Zamanının  aktüali- 
tesiyle sınırlı  tutulmadığında,  hele ‘kötü zamanlar’ düşünüldü­
ğünde  ise,  onun  toplumsal  reformlara ve  bunlar  için  mücade­
leye,  devrimci bir potansiyelin ve öznelik kapasitesinin  (örgüt­
lü,  tecrübeli, özgüvenli bir işçi sınıfının)  oluşması için olm azsa 
olm az
 bir hazırlık işlevi yüklediği görülebilecektir.  “Yaratıcı bir 
eylem  olan  devrim”,  toplumsal  reform  basamaklarını  çıkmış, 
bu  deneyim içinde  toplumsal-politik inisiyatif kazanmış bir sı­
nıfın/hareketin eseri olabilirdi ancak; Rosa’ya göre.
*  *   *
Krize  dönelim...  Krizi bir  tür  teodise  gibi  tahayyül  etmenin, 
sola bir  faydası yoktur.  Çöküş,  dibe vurma,  insanların  acze  ve 
sefalete  düşmesi,  selâmete  çıkışın  alâmeti  değildir.  Kapitaliz­
min  ‘krizliliğini’  bilmek,  haklı  çıkmış  olmak,  sinik bir  tatmi­
ne  yol  açmamalı.  Kriz  ortamı,  insanların  “böyle  gelmiş  böy­
le  gider”den  kopmalarına,  dayanışmacı  ilişkiler  içinde  değer­
sizlik  duygularının ve  acz  halinin üstesinden gelmelerine,  biz­
zat  bu  baş  etme  deneyimine,  birbirlerine  ve  geleceğe  dair  bir 
umuda  tutunmalarına  itki  verebilir,  evet...  Bu  itki  olmadığın­
da, yaratılmadığında,  “köşeye sıkışmış insanın ne yapacağı bel­
li olmaz”dan daha emin bir pusulanız kalmamıştır.
Birikim 236-237, Aralık-Ocak 2009

Annelies  Lachitza,  Im  Lebensrausch,  trotz alledem   -  Rosa Luxemburg,  Aufbau 
Taschenbuch Verlag, Berlin  1996, s.  115,  123-127.


Muhalefet Mecraları
, 
Muhalefet Tarzı



'68: İKİNCİ ELEME
“1968”  veya  “6 8 ”,  değişik biçimlerde  olsa  da  bütün  dünyayı 
(Batı  dünyasını  değil  sahiden bütün  dünyayı)  sararak ’60’lann 
ikinci yarısından ’70’lerin başlarına kadar tesiri altına alan mu­
halefet ve özgürlük hareketleri dalgasını simgeleştiren bir tarih. 
Hikâyeyi  hatırlatmakla  fazla  uğraşmayacağım,  daha  çok ’68’in 
etkilerini,  bıraktığı  izleri  tartışacağım.  Önce  ’68’i  mitoslaştıra- 
rak kalıplayan,  donduran bir natürmort olarak, sonra  canlı ve­
ya canlandınlabilecek bir birikim olarak...
’68,  özellikle  1970’ler/80’ler  dönümünde  Batı  dünyasında 
sol  muhalefet  tarafından  mitoslaştırıldı.  Yeni  Sağ’ın  yükselişi­
ne  karşı  nostaljik bir istinat noktası  arayışı,  bunda  önemli bir 
saikti.  Ama daha önemlisi, barış hareketi, yeni toplumsal hare­
ketler ve özellikle Yeşil hareket tarafından girilen yeni muhale­
fet rotasının ve başvurulan siyaset etme  tarzının bir istinatgahı 
olarak güncelleştirilmesiydi.
Burada bir  “k e şifte n  söz  edilemez;  zira  bu  güncelleştirmeyi 
yapanlar,  esas  itibariyle,  1968’den  sonra  da  bir  süre yürütme­
ye  çalıştıkları  yerleşik  sosyalist/komünist  siyaseti  sorgulayan 
“68’liler”di ve  on-onbeş yıla yayılan bu  tecrübeleri bir sürekli­
lik içinde algılıyorlardı.
Ne  var  ki  ’68,  “yarım  kalmış  devrim”  sıfatıyla  bir  tecrübe


kaynağı  olmanın  ötesinde,  “çok  kuvvetli  olduğumuz  eski  gü­
zel günler”  diye yüceltildikçe, mitoslaştı. Mitoslaştırma, bir bil­
gi,  imge,  sezgi,  duygu  muhtevasıyla  mesafeli,  rasyonel,  alışve- 
rişli ve aynı zamanda samimi bir ilişkiyi engellemeye birebirdir
-  öyle  oldu.  Daha beteri de oldu:  ’68’in  mitoslaştırılması,  med­
ya  ve  imaj  çağına  girmekte  olan  kapitalizmin  bu  taze  dinami­
ği  tarafından  istismara  ve  tersine  çevrilmeye  fevkalâde  müsait 
bir  zemin  sundu.  Kapitalist  kültür  ve  eğlence  endüstrisi,  ’68’i 
sulandırma  işine  epey yatırım  yaptı.  “Devrim”  sözünün -keza 
mesela “radikal”in d e- günübirlik heyecanlara, tüketim zevkle­
rine,  narsistik benlik imgelerine ve  bunlara  şâmil  olmak üzere 
reklamlara hizmet eden fiyakalı bir ‘lâfa indirgenmesi, bu yatı­
rımın mahsûlüdür.
Tam  da  ’68’de  bir profesyonel  tüketici  sınıfı  olarak  teşekkül 
etmeye başlamış bulunan şehirli gençliğin  ‘isyankârlığının’,  kı- 
lık-kıyafet ve  müzik/sinema  sanayiince  dolaşıma  sokulan  edâ- 
lar  yoluyla  ‘temsil  edilir’  hale  gelmesi,  bu  ‘post-’68’  stratejinin 
önemli bir unsurudur.  1997’de gördük,  Che imgesinin müpte- 
zelce istismarı, bu performansın ulaştığı son zirve oldu.
Türkiye'de '68 mitosu
Türkiye’de  ’68’in  mitoslaştırılması,  Batı’dakinden  daha  ‘verim­
siz’ ve  pervasız  bir manzara arz  etti.  Bence  bunun  temel  nede­
ni,  Türkiye’nin  de  pekâlâ  dünyadaki  ’68  dalgasının  bir parça­
sı  olmasına  mukabil,  solun ve  muhalefetin,  ’70’lerden ’80’lerin 
ortalarına  kadar uzanan  dönemde ’68  tecrübesi üstüne düşün­
memiş,  muhasebe  çıkarmamış  olmasıydı.  Çünkü,  genel  dün­
ya konjonktüründen farklı olarak, Türkiye’de sol muhalefet ’68 
sonrasını bir yenilgi ve geri  çekilme olarak değil, parlak bir ye­
niden yükseliş,  hattâ  bir devrimci  durum  tasavvuru  içinde  ya­
şamıştı. Bu şartlarda  1968, Türkiye solu  için, hiç de özel suret­
te  hatırlanması  ve  üstüne  kafa  yorulması  gerekmeyen  bir  du­
raktı sadece.
12 
Eylül  sonrasında  da,  ’70’lerin bile  derli  toplu,  üretken ve 
paylaşımcı  (grup  sınırları  içinde  kalmayan)  bir  muhasebesini


Yüklə 355,86 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   71




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə