Tanıl Bora Sol, Sinizm, Pragmatizm



Yüklə 355,86 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə27/71
tarix06.02.2018
ölçüsü355,86 Kb.
#26294
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   71

yapmaktan geri durulurken, ’68 tecrübesi üzerinde yoğunlaşıl- 
ması  hiç  beklenmezdi.  ’80’lerin  sonlarına  doğru,  başka bir yol 
tutanlar  oldu:  ’70’lerin  devrimci  hareketine  karşı  ’68  devrim­
ci hareketini yüceltmek -  ve yine mitoslaştırmak.  Bu son dere­
ce yüzeysel ’68 hayranlığı,  ki bir kuşağın kendine-hayranlığıy- 
la içiçe gelişiyordu,  her şeyden evvel ’68 hareketi ile  70’li yılla­
rın  hareketi  arasındaki  siyasal  ve  düşünsel bağları  görmezden 
gelmeye davet ettiği için, saptırıcıydı.  Dolayısıyla,  ’70’ler tecrü­
besinin cesur bir muhasebesinden sarfınazar etmenin kolay bir 
yoluydu  aslında.  Bu  ’68’cilik üslûbu,  üstelik  1968’i  “şerefli ye­
nilgi”  olarak  melankolikleştirip  bir  “olmayacak  iş”  serüvenine 
benzettikçe,  hâlâ  ve  bugün-burada  bir  şeyler yapmak isteyen­
lerin tepkisini çekti.  Bu sefer de ’68 vakasının tahlilinden sarfı­
nazar eden,  “yorgun demokrat” lara yönelik bir bıçkın alaycılık 
tepkisi  türedi buradan.  Nostaljik böbürlenme ile bu  alaycı kü­
çümsemenin oluşturduğu ikilem, ’68 üstüne sağlıklı bir şekilde 
düşünmeyi iyiden iyiye zorlaştırdı.
Daha  beteri  de  oldu.  Sol  içi  ’68  muhasebesinin bir  eksik  te­
şebbüs  olarak akim  kalması,  ’68’in  “zamanın  ruhu”  adına,  sol 
dışından,  ama sola nasihat vererek gûyâ-hayırhâh yorumlanış- 
lanyla titreşime geçince, çok ama çok antipatik sonuçlar yarattı. 
“Zamanın ruhu”  adına gülüp söyleyenlerce, ’68’in 20. yıldönü­
mü,  1988’de ve ona takaddüm eden yıllarda, hilekâr bir menkı- 
beleştirme  havasında  ‘kutlanmıştı’.  Estirilen  hava,  “30’una  ka­
dar komünist olmayan budaladır,  30’undan sonra da komünist 
kalan  budala!”  diye vaaz  eden  o  ünlü  ortayaş/ortasınıf vecize- 
siyle özetlenebilir.  Ertuğrul Özkök’ün Elveda B aşkaldın ’sı (Afa, 
1987),  bu  kutlamanın manifestosu  olsa  gerek:  “Kaleyi  içerden 
fethetmek  isteyenlerin başkaldırıya  değil  kabullenmeye  daya­
lı yeni  ahlâkı...  her  şeyi  kabullenerek  de  bir yerlere varılabile­
ceği... yorgun bir yüzyılın sonunda başkaldırmadan da devrim­
ci olunabileceği...  çatışma değil, uzlaşma katsayılarına göre he­
saplanmış bir tercih...”  (a.g.y.,  s.  180).  Ertuğrul Özkök,  bu  çe­
şit ’68’ciliği devam ettirdi, hâlâ ettiriyor. Bu ’68’cilik tarzı, zaten 
ikbal kıdemi gelmiş bir kuşağın kendi kendini methetmesinden 
çok farklı bir şey değildir -  prestijli bir kolejden mezun ve şim­


di  hepsi  “bir yere  gelmiş”  devre  arkadaşlarının  okul  zamanın­
daki haylazlıklarını anması gibi...
’68,  Özkök vb.’lerine  göre,  tutkulu,  atak ve  -dağlara  çıkma­
yı,  devrim yapmayı haddinden fazla ciddiye alıp telef olmamış­
s a - başarıya mahkûm bir  “insan türünün milâdı”dır.  ’68 kuşa­
ğı, gençliğinde asiliğini yapmış,  30’undan sonra da, vâdesi  gel­
diği üzere, başarıya, zenginliğe erişmiştir.  Kendi hayatını sade­
ce  maddeten  değil  zevkçe-renkçe  de  zenginleştirirken,  ülke­
nin  de  gözünü  gönlünü  açmış,  ufkunu  genişletmiş;  böylelik­
le, başka bir yolla,  kariyer ve  “gusto”  yoluyla, gençlik hedefine 
de ulaşmaktan geri kalmayarak Türkiye’de  “devrim” yapmıştır. 
Böyle  olunca,  örneğin  İlhan  Kesici  de  bir  “’68’li”  oluverir.  “En 
’68’li” olarak kendini gören bu yupi ’68’ciliği,"romantik” Deniz 
Gezmiş’i  “acımasız  rasyonel”  Mahir  Çayan’a  yeğ  tutmak  gibi­
sinden kıyas oyunları oynamayı da hak görür kendine.
Başta bu son andığımız muazzam sevimsiz çeşidi olmak üze­
re,  nostaljik ’68’cilik  tarzları bizi  alıkoymasın.  Bunların  etrafı­
nı  dolanıp  soğukkanlı  bir  ’68  değerlendirmesi  yapmak,  daha 
doğrusu ’68’in artık 30 yılı bulan izlerinin bir değerlendirmesi­
ni yapmak, zorluğu ölçüsünde verimli ve zihin açıcı olacaktır.
Geleneksel solun negatif'68 okuması: 
Nafile bir tutarlılık
Sosyalistler  arasında  ’6 8 ’in,  bir  kere  bu  güncel  mitos  ve  kar- 
şı-mitoslara  tepkiden  kaynaklanan  bir  negatif okuması  vardır. 
Salt bu  tepkiselliğe bağlı olmayan,  doğrudan doğruya ’68’in sol 
adına sahiplenilen temel özelliklerini sorgulayan bir geleneksel 
sol negatif okuma da vardır.  Bu  okumaya göre,  ’68 hareketinin 
anti-otoriterliği,  yerleşik bütün  kurumlara  karşı  körüklediği 
şüphe,  kendiliğindenliğe  açtığı  saha,  doğrudan  eylemciliği vb. 
özellikler, sosyalist birikimi sakatlayan,  kolunu kanadını kıran 
sonuçlar  doğurmuştur:  inisyatiflerin,  hedeflerin,  eylemlerin 
bölük  pörçükleşmesi;  bunun  sonucunda  bütünlüklü  bir  siya­
sal stratejinin tasarlanmaz -bun a gerek duyulmaz- olması;  do­
layısıyla iktidar perspektifinin kalmaması;  sosyalizmin  tarihsel


hedeflerinin  günlük ve  keyfî-rastlantısal  tepkilere  (‘anti’ciliğe) 
indirgenmesi;  sınıfın yerini,  toplumsal-tarihsel bir yükümlülü­
ğü olmayan “yeni toplumsal hareketler”in alması; hiçbir örgüt­
sel ve ideolojik bağlayıcılığın kalmaması; anarşizmin ve ütopiz- 
min yüzelli yıl önce kovuldukları sosyalizme geri dönmeleri...
Bu eleştiriler, geleneksel sol/sosyalizm bakış açısından tutar­
lıdır;  gerçekten,  ’68’i  bu  bakış  açısına  karşı savunmak pek  an­
lamlı değildir.  ’68’e atfedilen  temel özelliklerin,  geleneksel sol/ 
sosyalizm  bakış  açısı  korunarak,  onunla  tutarlı  kalınarak  ‘be­
ğenilmesi’  gerçekten  pek  mümkün  değildir.1  Veya,  bu  nega­
tif ’68  okumasının  negatif bir  okumasını yaparsak,  şunu  söy­
leyebiliriz:  ’68  hareketi,  gerçekten  de  geleneksel  sosyalizmden 
farklı bir  sosyalist siyaset  arayışının  kendini bir gereklilik  ola­
rak  duyurmasıyla,  “sosyalizmin  bir  dönemi”nin  bitişiyle  ilgi­
li bir konaktır.
Bu  erken uyarı resmî sosyalizm tarafından dikkate alınsaydı; 
hattâ  bu,  kapitalist  sistemin  ’68’in  uyarısını  ‘okuyup’  onu  ev­
cilleştirmesi ve  soğurması  ölçüsünde bile  yapılsaydı,  belki  re- 
el-sosyalist sistemin çöküşü  ‘toplam sosyalizm’  açısından  daha 
az yıpratıcı,  daha  verimkâr  olabilirdi.2  Bence bu  gayet gerçek­
çi bir kehanettir.
Bunları  söylemekle,  ’68’i bizatihi  geleneksel  sola/sosyalizme 
karşı bir  “program”  veya  “milâd”  olarak almayı asla önermiyo­
rum.  Bu,  en  azından büyük bir  kolaycılık  olurdu.  Her şeyden 
önce,  mitoslaştırma  tuzağına  yaklaşmak  olurdu.  ’68’in  en  an­
lamlı ve  verimli  ‘kullanımının’,  ona,  “sosyalizmin  bir  dönemi­
nin  kapandığı”  ’8 0 ’ler/’90’lar  dönümünün  arefesi  olarak bak­
makla  mümkün  olacağını  düşünüyorum.  Bu  da,  ’68’i,  onun 
sürdürücüsü  olan, ’70’lerin tazelenmiş sosyalist ve yeni sol ha­

Bu  konumdan mümkün olan azam! beğeniyi Metin  Çulhaoğlu’nun Sosyalizm 
ve Toplumsal M ücadeleler A n siklopedisindeki
 yorumunda bulabiliriz  (5.  cilt, s. 
1533).  Bu yoruma göre ’68 hereketi,  orta sınıf karakterinden ve iktidar boyu­
tunu  içermeme  zaafından  arındırılması  kaydıyla  sosyalizm  adına  a  posteriori 
(sonradan, arkasından) bir kazanıma dönüştürülebilir.

Unutmamalı  ki  Doğu  Avrupa’da da bir ’68  hareketi yaşanmıştı ve bu  hareket 
tarafından  resmî  sosyalizmin kendi  içinden pekâlâ  hayırhah eleştirileri yapıl­
mıştı.  Bu  konuda bkz.  Tanıl Bora,  “Doğu  Avrupa’da ’68”,  Toplum ve Bilim 41, 
Bahar  1988, s.  129-151.


Yüklə 355,86 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   71




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə