hitlerde yaşanan hareketlilik, tartışma ve “derdini anlatma” de
neyimi, sol muhitlerin sınırlarından taşma istidâdı ve talebiy
le uyumlu bir dil ve eylem kurmaktaki hassasiyeti ile, bir ha
yat kuvveti oluyor.
Irak’ta Savaşa Hayır Koordinasyonu’nun ve “Irak’ta Savaşa
Hayır” kampanyasının samimiyetle savaş karşıtı olan bileşen
lerinin çabası, insanlık nâmına tutunacak bir dal olmak yanın
da, savaş karşıtlığının ve barış savunuculuğunun özerk bir po
litik talep ve hareket ekseni haline gelmesi bakımından da ümit
vericidir.
İki dil
Barış hareketi, barış talebi, iki dilli olagelmiştir. Birisi jeopoliti
ğin dilidir, diğeri ise “n aif’ dil...
Jeopolitiğin dili, bir analiz dilidir. “Ulusal çıkarların” ve ço
ğunlukla süper-ulusal çıkar olarak kurgulanan emperyalist ta
sarıların matematiğine dayanır. Barış, bu matematik içinde ulu
sal çıkarın uzantısı olarak yer alır - ve sağlaması mutlaka yapı
lan bir işlem değildir!
Naif dil ise, zamandan ve mekândan bağımsızmış gibi konu
şur - “ayakları yere basmaz”. Ahlâkî bir dildir. Savaşı ve barışı,
yalın “insanlık durumu” olarak düşünür.
İlkesel tercihleri jeopolitikten türetip naif-ahlâkî dili taktik
araç olarak kullanmak mı? Yoksa barış talebini bir ilke olarak
koyup, jeopolitik bilgiye ve tecrübeye, ‘praxis’e oturtmaya ça
lışmak mı?
Barış hareketi ve banş talebi, iki dilli olmaya devam edecek
tir. Sahih ve salih bir barış talebi için, iki dil arasındaki irtiba
tı yitirmemek ve galiba ‘n aif dili daha işlek kullanmak gerek.
Birikim 167, Mart 2003
PARİS VESİLESİYLE, FRANTZ FANON
v e
Şİ
d d e t
S
o r u n u
1
Paris ve sair Fransız şehirlerindeki banliyö isyanının akla dü
şürdüğü biri: Frantz Fanon. En azından medyanın aktüel ka
merası ve aklıyla yetinmeyen biri, Tülin Bumin, 14 Kasım’da
(2005) M illiyet’te Derya Sazak’ın kendisiyle yaptığı söyleşide
Paris isyanım yorumlarken atıfta bulunuyordu Fanon’a. 2005
Fanon’un doğumunun 80. yılı; bu satırların yazıldığı günler de,
ölümünün 44. yıldönümüne denk geliyor (6 Aralık 1961). Onu
anmanın ve düşüncelerini hatırlamanın zamanıdır.
Sömürge-yurttaşı olduğu Fransa’da eğitim gören Antilli psi
kiyatr, Cezayir kurtuluş savaşının aktivisti ve ideologuydu.
Genel olarak, sömürgecilik karşıtı mücadelelerin ve Üçüncü
Dünya’nın uyanışının ideologu. Ölümünden birkaç gün son
ra yayımlanan Yeryüzünün Lânetlileri için, 20. yüzyılın en et
kili metinlerinden biri, diyebiliriz. 1960’larda, bütün dünya
da anti-emperyalist hareketin rehberlerinden biriydi bu kitap.
İkonu
da diyebiliriz, zira okunmaktan çok meşhur alıntılarıyla
zikredilmiş, atıfta bulunulmuştu. Kimi yorumculara göre, Ba
tı ve Kuzey ülkelerinde Üçüncü Dünya’ya ilişkin hassasiyetin
gelişmesine katkısı, bizzat Üçüncü Dünya’daki etkilerine kı
1
Bu yazıyı tasarlarken bazı noktalara dikkatimi çeken Cengiz Türüdü’ye teşek
kür ederim.
yasla daha belirgindi. Nitekim, Batılı/Kuzeyli metropollerde si
lahlı mücadeleye yönelen radikal grupların başlıca referansla
rı arasındaydı.
1970’lerin ortalarından itibaren unutuldu Fanon. 1980’ler-
den sonra, bir ‘öcü’ olarak hatırlandı. “Pol Pot’un ilham kay
nağı” olmakla itham edildi; Latin-siyah-esmer Doğulu/Güneyli
göçmenlerin, kısacası “karakafalarm”, bir doz şiddetin de açı
ğa çıktığı bütün isyanlarında, ‘olağan -m anevî-fikrî- şüpheliler’
listesinde o ve eseri not ediliyordu.
Sömürgecilik ve Fanon
“Söm ürgecilik-sonrası araştırm alar” çığırı açıldığında ise,
1990’larda, bu kez onun daha eski diğer kitabı: 1952’de ya
yım lanan S iy ah D eri, B ey a z M a sk eler revaç buldu. Homi
Bhabha’nm onu “siyah Lacan” lâkabıyla andığı biliniyor. Si
yah Deri, B eyaz M askeler, sömürgeci ırkçılığın ideolojik meka
nizmasının, bu mekanizmanın siyahları/sömürgeleştirilenle-
ri nesneleştirerek Öteki olarak inşa eden işleyişinin parlak bir
analizidir; bu bakımdan öncü bir eserdir. Bu arada Fanon’un,
söm ürgeciliğe ve ırkçılığa karşı m ücadelesini desteklediği
N egritude
hareketinin, bir ‘siyah özcülüğüne’ meyletmesine
karşı çıktığını kaydetmek gerekir. Her ne kadar, devrimci-ls-
lâm söylemi içinde dahi kendisine bir öze-dönüşçü olarak hür
met edilmiş olsa da... Afrika kültürünün üstünlüklerini keşfet
meye dalan, böylece, kendini “uygar” siyahı ise “ilkel”le öz
deşleştiren sömürgeci ırkçılığı tersine çevirmeye girişen bir si
yahlık yüceltisi, aynı zihniyeti yeniden üretecektir ona göre.
(Biyografik not: İkinci Dünya Savaşı’nda, Nazi Almanyası’na
karşı Fransa ordusuna gönüllü yazılmıştı. Nazilerin zaferi
nin Fransa’yı çökertmesinden yarar uman ve bunun belki bir
özerkleşme fırsatı da yaratabileceği fikrini yoklayanlara şöyle
karşılık veriyordu: “Nedir ki ‘zenci milleti’ne dair şu geveze
lik? Ben Fransızım...”)
Sömürgecilik-sonrası Araştırmalar literatürünün bugünden
geriye bakarak ‘onurlandırdığı’ Fanon’un bu eserine, bugün
den bakarak yöneltilen temel eleştiri, onun patriyarkal diline
ilişkindir. Kadının örtünüp örtünmemesini, dahası tecavüzleri,
Sömürgeci ve Sömürgeleştirilmiş (erkek) Öznelerin mücadele
sindeki kimlik çatışması ekseninde araçsallaştıran, genelde ka
dını nesneleştiren anlatımlar, Fanon’un metinlerinin sevimsiz
bir cephesini oluşturur.
Sömürgecilik-karşıtı ulusal kurtuluş mücadelelerinin zafer
çağında yaşayan Fanon’un, “ulusal kurtuluş” paradigmasına
ruhunu tamamen teslim etmemiş olması, dikkate değer. “Hal
ka gitmeyi” ve halkın ulusal-demokratik geleneklerini canlan
dırmayı önemser, buralarda cevherler aramaktan geri dura
maz; fakat milleti/halkı bizatihi yüceltme eğilimleri karşısında
arada sırada çimdik de atar kendine. Ulus-devlet kuruluşunu
ve bu süreçteki milliyetçiliği, sömürgecilikten kurtularak Öz-
ne-olmanm kaçınılmaz merhalesi sayar. Hem ırkî, dinî, kabi-
levî, mahallî kimliklerin aşılmasında bir etaptır bu; hem d ey en i
bir toplumun ve yeni insanın inşasında. Ancak ulusal kurtuluş
mücadelelerinin kendi millî kimliğine kapanmasına karşı uya
rılarda bulunur. “Reel bir hümanizmin” temelini oluşturacak,
“milliyetçilik olmayan millî bilinç” gibi paradoksal terimler
le güvence arar bu riske. (Yine bir biyografik not: Cezayir kur
tuluş savaşı sırasında da onun “yabancılığı” konu edilerek hat
ta Yahudi/İsrail ajanı olduğuna dair “şüpheler” ortaya atılmış;
ölümünden üç yıl sonra, bağımsız Cezayir hükümetinin Arap
laştırma siyaseti gütmeye başlamasıyla beraber, ismi bağımsız
lık mücadelesinin hikâyesinden tamamen silinmiştir.)
Sömürgecilik-sonrasına ilişkin üzerinde durulan bir nokta
daha önemli, Fanon’da. Sömürgelikten kurtuluşun, mâdun ül
kelerin ve halkların emperyalist sömürgecilikle ödeşmesi an
lamına gelmeyeceğini söyler. Almanya’nın Nazi iktidarı döne
minde neredeyse bütün Avrupa’yı sömürgeleştirmiş olmasını
ve Yahudi soykırımının tazminatını ödemek zorunda kalışını
emsal alır. Kapitalist metropol ülkeleri de, sömürgeleştirdikleri
ülkelere ve halklara sadece manevî rehabilitasyon değil, maddî
tazminat da borçludurlar; zira onlann servet ve gelişmelerinin
temelinde, sömürgeleştirilmiş ülke ve halkların kaynakları ya-
Dostları ilə paylaş: |