Tarihi Materyalizmin Çarpıtıcılığında Zıtların
Birliği
43
Siyaset birincil, ilk, öncel, yansıyandır..., ekonomi ikincil, sonra, yansımasıdır...
Ekonominin
yansıyan olduğu, siyasetin onun yansıması olduğu olgusu kendisini
pratikte ancak ve ancak ekonomi ile siyasetin karşılıklı etkileşimi üzerinden ortaya
koyabilir. Birincil ile türevi, birincil ile fonksiyonu arasındaki ilişki, temel ile ürünü
(base and consequence) arasındaki ilişki kendisini bunlar arası karşılıklı etkileşim,
üzerinden ortaya koyar. Tüm karşılıklı etkileşim, tüm karşılıklı birbirlerini
belirlemeye, tüm karşılıklı sebep sonuç olmalara karşın temel ve ürünü arası ilişki
kendini empoze eder, daha doğrusu tüm bu karşılıklı etkileşim üzerinden, sayesinde
temel ile ürünü arasındaki ilişki kendini empoze eder. Temel ürününü belirler. Ürünü
temelin taleplerine uymak zorundadır. Ekonomik alt yapı siyasi üst yapıyı belirler.
İşte C. Bettelheim ve Y. Dost’un tersine çevirdikleri de tamı tamına budur.
Siyaset ekonomiyi belirler,
siyaset ekonomiye üstündür, ilk devrimcileştirilmesi
gereken siyasi ilişkilerdir...
İşte bu nedenledir ki onlar Stalin’in önerilerinde ekonomizm keşfederler ve
böylece ikiz kardeşleri ekonomistlerin Marksizmin şampiyonluğunu yapmalarına
yardım ederler...
2- Üretim ilişkilerinin Öncelliği
“Stalin üretici güçler teorisine saparak sosyalist inşa sürecinde tüm dikkatini
üretici güçlerin geliştirilmesine verdi. “Üretici güçler nasılsa, üretim ilişkileri de öyle
olacağına göre” sosyalizm döneminden bu güçlerdeki her yeni ilerleme, üretim
ilişkilerini de kendiliğinden sosyalist bir biçimde düzenlerdi. Oysa, sosyalist kuruluş
döneminde tam tersi doğrudur; yani proletaryanın iktidarı ele geçirmesinden sonra,
öncelikle değişikliğe uğratılması gereken üretim ilişkileridir, bu ilişkilerin gerçekten
sosyalist bir niteliğe dönüştürülmesi, düşünce ve davranış tarzıyla sosyalist insanın
yaratılması, üretici güçlerin hızla ve en yaygın ölçülerde gelişmesi için en elverişli
ortamı yaratır. Bu söylediğimiz, üretici güçlerin geliştirilmesine önem verilmesi
anlamında değil, önceliğin neye tanınması gerektiği anlamında anlaşılmalıdır.”
(a.g.e., s. 18.)
Gayet
açık ve bariz konmuş değil mi, sayın okur? Üretici güçlerin öncelliği değil,
üretim ilişkilerinin öncelliği. Üretici güçlere “önem” vermiyor değil ha! Sadece neyin
öncel olduğunu söylüyor. Üretim ilişkileri “önde” gitsin ki üretici güçler daha hızlı
gelişsin...
Daha
önce
zıtların birliğinin ele alırken, C. Bettelheim ile R. Yürükoğlu’nun bu
konudaki birlikteliğinin ortaya koymamıştık. Sanırız Y. Dost’un bu açıklığı zıtlar
arası bu birlikteliği de açık etmiştir.
R.
Yürükoğlu malum olduğu üzere üretici güçlerin öncelliğinin tutarlı (?)
şampiyonu. Gel gelelim en gelişmiş kapitalist ülkeler dışında, bugünün SSCB’nde
bile sosyalist üretim ilişkilerine uygun üretici güçler bulamadığı için, ve militan bir
ruhla dolu olduğu için geri ülkelerde üretim ilişkilerini üretici güçlerden “önde”
götürüp üretici güçleri daha hızlı geliştirmeyi önerdiğini de biliyoruz. Böylece
dünyada birkaç ülke -hangileriyse artık- dışında üretici güçlerin öncelliğini
savunduğu açık. Yani... zıtlarımız burada da çakışmaktadırlar.
Tarihi Materyalizmin Çarpıtıcılığında Zıtların Birliği
44
3- Birkaç Seçme
Okur ümit ederiz ki Y. Dost’un kavramları kullanış tarzına, sorunlara yanaşma
tarzına dikkat etmiştir. bir sonraki eğilimi ele alırken bunlar arası ikizliği anlamakta
yararlı olacaktır. Birkaç alıntı daha sunalım:
“Oysa Lenin üretici güçlerin geliştirilmesi ve bunun için teknisyen ve uzman
kadroların taşıdığı önemi asla göz ardı etmemekle birlikte, sosyalizmin inşasının
zaferle ilerletmek bakımından genç kuşağın komünist eğitimine tayin edici bir önem
vermiştir.” (a.g.e., s. 19.)
“Yanılgıya düşmekten asla korkmaksızın, sosyalizmin komünizme doğru
evriminde temel ölçütün yığınların kendi kendilerini yönetiminde sağlanan ilerleme
olduğunu söyleyebiliriz.” (a.g.e., s. 26.)
-III-
BOLŞEVİK PARTİZAN, SPARTAKÜS, MÜCADELE BAYRAĞI
Bu üç akımı birlikte ele alacağız. Gayet basit nedenlerle.
Spartaküs bir zamanlar Mao’ya revizyonist diyen Ahmet B.’yi eleştirmediği için
İsa yoldaşa vermiş veriştirmişti. Ele alacağımız görüşler Spartaküs’ün koptuğu BP’ne
aittir. Ve bu görüşlere Spartaküs’ün herhangi bir eleştirir getirdiğinden bizim bir
haberimiz yoktur. Bizim haberimiz olmadan böyle bir gelişme varsa biz özeleştirimizi
verir, özürümüzü dileriz. Tabii ki önce Spartaküs kendisi Ahmet B.’nin bu
konulardaki görüşlerine karşı yürüttüğü Marksizm düşmanı mücadelenin bir hesabını
verirse...
Aynı durum daha fazlasıyla Mücadele Bayrağı için de geçerlidir.
Şimdi bakalım:
1-TKP/ML
İÇİNDEKİ İKİ ÇİZGİ MÜCADELESİNİN BAZI BELGELERİ-II
hakkında
Mao
Ze-dung
değerlendirmesinin bir parçası olarak “Stalin Konusu “ başlığı
altında Stalin sonuna kadar savunulmaktadır...? (a.g.e., s. 171.)
Hani Stalin’in ismini savunur fikrine hücum ederler ya, bu öyle değil, bu Stalin’in
fikirlerini savunuyor...
“Öyle mi ya?”
Gelin biz bu Stalin’i savunan yoldaşların Krusçef eleştirisine bir göz atalım.
Fikirleri; Stalin’e mi uyuyor, yoksa başka birilerine mi? O zaman daha iyi görülür.
1957 ve 1960 Ortak Açıklamalarının Değerlendirilmesi başlığı altında şu satırları
okuyoruz:
“ J) Üretici Güçler Teorisinin Ateşli Savunucuları
... Krusçef revizyonistlerine göre, komünizm her ürünün en bol şekilde olduğu bir
sistem olduğuna göre; Komünistlerin esas görevi üretimi artırmak olmalıdır...
Komünistler için sorunun özü daha fazla üretim yapmak değildir. Sosyalizmin
gelişmesi öncelikle üretimin arttığını gösteren rakamlarla değil; toplumun bireylerinin