Baba kavramı, kelime olarak, “ata”
anlamında olup Türkçenin dışında Fars,
Berberî, Rus ve Rumen dillerinde de kul-
lanılmaktadır. Saygı duyulması gerekli
olan şahıslar için de kullanılan Baba/
Bab kavramı
1
, Türkistan sahasında ev-
liya, aziz, sultan, ata kelimeleri ile kar-
şılanıp yaygın olarak “evliya” anlamın-
da kullanılmaktadır. Özellikle Türkiye
ve Balkanlar sahasında Kalenderiyye,
Melametiyye, Haydariyye ve Nakşiyye
tarikatlarında kullanılan dede ve baba
adlandırmaları, İslami dönem Türkistan
sahasında aziz, evliya adlandırmaları ile
paralellik göstermektedir.
Hayatımızın her sahasında görü-
len ve toplumun üst kesiminde temayüz
eden şahsiyet adlandırma, sıfatlandırma
ve fonksiyonları ile günümüz adlandır-
ma, sıfatlandırma ve fonksiyonları mu-
kayese edildiği zaman, bütün bunların
İslamiyet’ten önceki dönem Türk kültü-
rü içinde var olduğunu söylemek müm-
kündür.
Gök-Tanrı inancından Budist inan-
ca; Gök-Tanrı inancı ile Budist inancın
birlikte yaşandığı Ak Burkan veya Ak
Caî (Altay Türklerinde Ak Din)’ye ka-
dar; daha sonra İslamiyet’in Türk top-
lumunda yaygınlaşması ve kabul görme
sürecinde de yukarıda bahsettiğimiz ata
/ baba / bab / aziz / evliya adlandırması
bütün fonksiyonları ile varlığını sürdür-
müşlerdir. İslamiyet’ten önceki dönemde
adları ister kam, ister baksı, ister bah-
şi, ister oyun, ister baba veya ata olsun,
İslamiyet’ten sonraki dönemde zaman
zaman aynı adla (baba, bab, ata, bahşi),
zaman zaman da yeni tanışılan kültür
çevresinden alınan ödünçleme kavram-
lar ile (şaman, evliya, aziz, şeyh, derviş,
vb.) adlandırılmışlardır. Bu benzerlikle-
ri evliya menkıbeleri/ menâkıbnâmeleri/
velâyetnameleri ile kamlığa (Bizim terci-
himiz, genel kullanım olan şamanlık ye-
rine kam yönündedir.)
2
giriş törenlerinin
TÜRK KÜLTÜRÜNDE BAB (BABA)/ ATA GELENEĞİ
Bab (Baba) / Ata Tradition in Turkish Culture
Doç. Dr. İsmet ÇETİN*
ÖZET
Bütün toplumlarda görülen ve manevî liderler olarak kabul edilen şahsiyetler, benzer fonksiyonlarıyla
Türk kültür çevresinde de görülmektedir. Baba, bab, evliya, aziz, sultan, ata kelimeleriyle sıfatlanan şahsi-
yetler evliya anlamında kullanılmaktadır. Bu adlandırmalar ve şahsiyetlere biçilen görevler ile onların fonk-
siyonları, Türk toplumunun İslamiyet’i kabul etmesinden önceki döneme dayanmaktadır.
Anahtar Kelimeler
Baba, bab, ata, evliya, Türk kültürü, Türkistan.
ABSTRACT
Personalities who were accepted as spiritual leaders and seen in all societies are seen in Turkish cultu-
ral environment too. Personalities who were called as baba, bab, evliya, aziz, sultan, ata are known as evliya
(saint). These naming and missions and functions of these personalities are based on the period before the
accepting of Islam religion by Turkish people.
Key Words
Baba, bab, ata, evliya (Saint), Turkish culture, Turkestan.
*
Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Ankara. icetin@gazi.edu.tr
http://www.millifolklor.com
70
70
http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2007, Y›l 19, Say› 76
http://www.millifolklor.com
71
anlatıldığı kaynaklar mukayese edildiği
zaman kolayca anlaşılmaktadır.
3
Adları; kam, baksı, aziz, ata, baba,
bab, dede veya evliya olsun, bu adla
anılan şahsiyetler kimi zaman hayatta
iken, kimi zaman da ölümlerinden sonra
çevresinde teşekkül eden anlatmalarla
hayatlarını zenginleştirmişlerdir. Anla-
tılan kimi menkıbeler, onların ölümle-
rinden sonra da yaşamalarını sağlamış,
hayatları, hayattayken kullandıkları
mekân veya eşya; ölümlerinden sonra da
mezarları çevresinde çeşitli inançlar ve
pratikler gelişmiş ve yaygınlaşmıştır. Bu
inanma ve uygulamalar, İslamiyet’ten
önceki dönemde çeşitli kutsallar şeklin-
de bilgiler ile günümüze kadar gelmiştir.
Kaldı ki, eski Türk inanç sistemi olan
Gök –Tanrı inanç sisteminde, Tengri ve
Tengriler kavramının varlığı ile daha
önce bahsettiğimiz ulu kişilerin sahip
olduğuna inanılan kerametleri arasında
bir bağ bulunmaktadır. Bunları örnekle-
mek gerekirse; Yer-Dağ ruhları olarak
da anılan iyeler Abu-Kaan, Ülemen, Ak-
Kaya, Yelbis gibi iyeler hayvanların ço-
ğalması, sağalmaları ile toplumun kötü-
lüklerden korunmasını sağlarlar. Buna
benzer bir inanma, halk arasında Kaynar
Hoca diye anılan Fahimî/ Fahimî Baba
çevresinde de teşekkül etmiştir. Hayvan
hastalıklarında (Koyunlarda boçça deni-
len göz hastalığı ile atların sütten kesil-
mesi) mezarından alınan toprağın suya
karıştırılarak içirilmesi sonuncunda iyi-
leşeceğine inanılır (Çetin 1995).
Tengriler esasına dayalı inanç sis-
teminde, yaratılış destanlarında da sözü
edilen Tek Tanrı Kayra Kan, Tanrı Ül-
gen diye de adlandırılmaktadır ki, Ülgen
veya ülken kelimesi en büyük anlamın-
dadır. Yaratıcı olarak inanılıp iyilik ve
hayır bahşeder(İnan, 1987:412- 414).
Saha Türklerinin Ürüng Artoyon, Altay
Türklerinin Ülgen ve Kuday, Başkurt-
ların Kök –Tanrı ve Oğuz Türklerinin
tek Tanrı kavramları aynı anlamdadır.
Köktürk Bengü taşlarından itibaren ya-
zılı kültür kaynaklarında yer alan Tan-
rı tasavvuru, tasavvur edilen Tanrı’nın
görevlendirdiğine inanılan ruhlar bu
Ruhların fonksiyonlarından kısaca bah-
setmek gerekirse, Kuzey Türkleri (Altay
Türkleri) her boyun Tanrı Kayrakan’ın
oğullarından neşet ettiklerine ve bunla-
rın korumasında olduklarına inanırlar
(İnan 1987: 414). Buna benzer bir inan-
ma, günümüzde Yesevî soyundan gelen
ve kendini “Hocalar” olarak ifade eden
grupta vardır. Ahmed Yesevî soyundan
geldiklerine inanan bu grup, kendileri-
ni Kazak Türklerinde Ulu, Orta ve Kişi
cüzlerin dışında tutmakta ve Ahmed Ye-
sevî soyundan oldukları için kendilerini
imtiyazlı /ocak saymaktalar. Dolayısıyla
toplumda kendilerini imtiyazlı görmek-
tedirler. Yine aynı şekilde Sunaklar de-
nilen bir grup vardır ki, bu grubun üye-
leri, Ahmed Yesevî’den önce Türkistan’a
gelen Sunak Ata’nın torunları oldukları-
nı ifade ederek, toplum tarafından imti-
yazlı görülmektedirler. Kendilerini ocak
olarak ifade eden bu grubun şüphesiz
eski inanç biçimiyle ilgisi bulunmakta-
dır. Zira ilk insan ateşi Tanrı Ülgen’den
öğrendi. Dolayısıyla ateşi ilk öğrenen
insan ocak sahibi oldu (İnan 1972: 66-
72). Buradan kaynaklansa gerek ki, eski
dönemlerde Türk kağanının muayyen
bir günü vardır ve bu günde ateşler ya-
kılıp, çıkan alevlerden geleceğe dair tah-
minlerde bulunulurdu. (İnan 1972: 67).
Kanaatimizce bu tören Yenigün/nevruz
olmalıdır.
http://www.millifolklor.com
71
Millî Folklor, 2007, Y›l 19, Say› 76
72
http://www.millifolklor.com
Yaratılmışları korumak, onlara gü-
zellikler bahşetmek, eski Türk inancın-
da iyelere mahsus bir görevdir. Yayık,
insanları kötülüklerden korumak, hayat
vermek için görevlendirilmiştir. Tanrı
ile insanlar arasında aracılık yapmakta-
dır (İnan 1987: 415). Günümüzde türbe
ziyaretleri, evliya/aziz/bab/baba/atalar-
dan yardım isteme, himmet umma ve
bunlar vasıtasıyla Tanrı’ya yakarma;
bu adlarla adlandırılanların Yayık ile
olan benzerliklerini ortaya koymakta-
dır. Buna; Kırıkkale’nin Keskin ilçesine
bağlı Haydar Sultan köyünde bulunan
Haydar Dede yatırında tespit ettiğimiz
pratikleri örnek gösterebiliriz (Çetin
1997). Yine Suyla ve Karlık adlı iyeler,
ay ve güneşin kırpıntısı olarak tasavvur
edilir ve insanoğlunun hayatındaki de-
ğişiklikleri haber verdiklerine inanılır.
İstikbalden haber veren arbavcılar, bal-
ger/falcılar ve bunlara gösterilen saygı
Suyla ve Karlık’a duyulan saygıdan kay-
naklanmış olsa gerek. Kazakistan saha-
sında gelecekten haber verme ile ilgili
bir menkıbe şöyledir; Muhammed Hane-
fiya Ata, dua ve tecrübe atasıdır. Ruhla-
rın sıktığı insanlar, yolunu kaybedenler
türbede geceledikleri takdirde selamete
ererler, ruhen iyileşir, geleceklerini tah-
min eder, planlarlar ve şaşırdıkları yolu
bulurlar (Çetin 1997).
Umı, Umu veya Umay çocukların,
genç kızların ve gelinlerin koruyucusu-
dur. Çocuksuz annelere çocuk, sağlıksız
çocuklara sağlık verir. Gaziantep ve Adı-
yaman ilinin Gölbaşı ilçesinde tespit etti-
ğimiz “umaysız” tabirinin Umay Ana’nın
korumasından mahrum olan genç kız-
lara hitaben söylendiğini burada belirt-
meliyiz. Umay’ın fonksiyonu, İslamiyet’i
kabulden sonra evliya olarak kabul
edilen; Ayzöre Ana ve Domalak Ana’ya
yüklenmiştir. Ayzöre Ana’nın türbesi
Şolakgorgan’dadır. Yardım isteyenlerin
yardımcısı ve çocukların iyesidir. Çocuk-
ları türlü ağrılardan, cin ve perilerin kö-
tülüklerinden koruyan ruhtur. Çocuğu
hastalananlar onu ziyaret edip türbe-
sinde bir gece kalırlar. Kötü sözden ko-
ruyan, özellikle çocukları kötülüklerden
koruyan iyedir (Çetin 1997). Ulu Jüz’den
olup Ahmed Yesevî’nin torunun kızıdır
(Alptekin 1996).
Domalak Ana türbesi,
Güney Kazakistan’da Çimkent civarın-
dadır. Dayanıklılık, akıllılık, kanaat,
neslin devamının iyesidir (Kalmurzau-
lı1997: 32; Ertöbekov 1999: 48-62).
Hoca Ahmed Yesevî’nin anası
Ayşe
Hatun, halk arasında Karaşaş Ana diye
bilinmektedir. Şeyh Musa’nın kızı olan
Karaşaş Ana, genç kızların ve gelinlerin
bilgi kaynağıdır. Hayatta iken bunları
okutup İslamî ahlak ile ahlaklandırma-
ya gayret etmiştir. Bilgi, namus, feraset
iyesidir.
Bunlardan başka, Türkistan saha-
sında özellikle Karatav (Karadağlar) ve
Alatav (Aladağlar) çevresinde yerleşen
Türk boyları arasında evliya, aziz, bab,
baba, ata adlarıyla anılan ulu şahsiyet-
lerin türbeleri bulunmaktadır. Bu şahsi-
yetler hakkında çeşitli menkıbeler oluş-
muş ve bu menkıbeler tartışmasız kabul
gören, inanılan anlatımlar olarak günü-
müze kadar gelmiştir.
Burada, Türkistan sahasında tespit
ettiğimiz baba/ata/ evliya/aziz olarak ka-
bul edilen şahsiyetlerden bazıları hak-
kında kısa bilgi ve teşekkül eden inan-
malar hakkında örnek bilgiler vermekle
yetineceğiz.
Ukaş Ata/Ukkâşe Ata: Türbesi,
Çimkent vilayetine bağlı Babaykorgan
Millî Folklor, 2007, Y›l 19, Say› 76
http://www.millifolklor.com
73
köyünde bulunmaktadır. Rivayete göre
sahabedendir. Hz. Muhammed’in ölü-
münden sonra İslamiyet’i yaymak için
Türkistan’a gelen Ukaş Ata (Ukkaşe
bin Mihsan) secdede iken başı kâfirler
tarafından kesilerek şehid edilir. Ukaş
Ata’nın kesilen başı, Tanrı’nın emriyle
yarılan yere girer. Başın girdiği yerden
su fışkırmaya başlar. Su, başı sürükle-
yerek götürür ve Mekke’den çıkar. Ri-
vayete göre Mekke’de gömülü olan ba-
şın gövdesi Babaykorgan’da defnedilir.
Ukaş Ata’nın kerameti, Ahmed Yesevî
ile ilgilidir. Ahmed Yesevî’yi ziyaret
eden kişinin Ukaş Ata’nın türbesini zi-
yaret etmesi ve ziyaretinin kabul görüp
görmediğini anlaması gerek. Zira Ahmed
Yesevî’nin türbesini ziyaret etmek ve zi-
yaretin kabul olması oldukça önemlidir.
Ukaş Ata ziyaretçileri, türbenin yakının-
daki kuyuya kova salarlar. Su alınırsa,
suyu alan kişinin Ahmed Yesevî’yi ziya-
retinin kabul olduğuna inanılır. Temizli-
ğin, arılığın ve günahsızlığın iyesi olarak
bilinir.
Arıtsan Bab/Arslan Baba: Bi-
lindiği gibi Ahmed Yesevî’ye Hz.
Muhammed’in emanetini veren şahsi-
yettir. Otrar civarında bulunan türbesi
perşembe günleri ziyaret edilir. “Arıtsan
Bab’da gecele, Hoca Ahmed’den dile”
deyiminden de anlaşılacağı üzere, bu
türbede geceleyenlerin dileklerinin ka-
bul olacağına inanılır. Ahmed Yesevî’yi
ziyaret edenlerin, ziyaretlerinin kabul
olması için Arıtsan Bab’ı mutlaka ziya-
ret etmeleri gerekmektedir. Arıtsan Bab
Türbesi’nin önünde bulunan kuyudan
çıkan su ile abdest almak da ziyaret pra-
tiklerinden biridir.
Kurban
Ata:
Hoca
Ahmed
Yesevî’nin müritlerinden biridir. 16.
yüzyılda yaşamıştır. Türbesi Otrar ci-
varında, Arıtsan Bab türbesinin karşı-
sındadır. Yaklaşık 40 m2 olan türbede
geceleyecek bir oda, mescid ve Kurban
Ata’nın kullandığı eşyalar bulunmakta-
dır.
Şaştı Aziz: Menkıbeye göre, Şaştı
Ata, Baba Tükti Şaştı Aziz ile evlenen
huri kızından doğan çocuğudur. Babası
Şaştı Aziz gibi, onun da vücudunda bir
top saç bulunmaktadır. Şaştı (Saçlı) ata
denilmesine sebep budur. Kaynaklarda
geçen “vücutta saçın bulunması”, kana-
atimizce, Budist rahiplerin kafalarını
kazıtarak arkalarına doğru uzayacak
biçimde biraz saç koymaları ile ilgili ola-
bilir. Bahşilerin, ilk dönemlerde Budist
rahip olmaları ve kimi azizlerin bu ge-
lenekten devam etmiş olabileceklerini
de dikkatten uzak tutmamalıyız. Ayrıca,
Hunlar dönemine kadar izleyebildiğimiz
alp tiplemesinde, alpların aldıkları eği-
timin farklı kademelerinde kuşak ku-
şanmak, kılıç taşımak, saç kesmek gibi
unvan belirten işaretlere bağlı olduğunu
da belirtmeliyiz.
Şaştı Ata’nın mezarı, Güney
Kazakistan’da, Çimkent vilayetine bağ-
lı Şolakkorgan kasabasındadır. Şaştı
Aziz’in birçok kerametinin varlığına ina-
nılmaktadır.
O, sarıp adıyla anılan bir tür hay-
van hastalığı ve insanlarda damar ağrı-
ları olanlar tarafından ziyaret edilir. Bu
tür rahatsızlıkları olanlar, Şaştı Aziz’in
türbesinde bir gece yattıklarında iyileşe-
ceğine inanırlar.
Şaştı Aziz, zenginlik ve bolluk iyesi
olup, bu yönü ile dükan /dükkan atası/
iyesi olarak bilinir (Jaksımbetov 2000: 9;
Boranbay 2000: 20–21).
Ismayıl Evliye: Şaştı Aziz’in mü-
Millî Folklor, 2007, Y›l 19, Say› 76
74
http://www.millifolklor.com
ridi ve türbedarıdır. Temizlik, adillik,
feragat, tahammül, musırlık evliyasıdır
(Boranbay 2000: 20–21).
Karabura
Evliye:
Güney
Kazakistan’da Sozak kasabasındadır.
Menkıbeye göre Hoca Ahmed Yesevî’ye
benzemektedir. Bilgi iyesidir. Ziyaret-
çileri bilgi diledikleri zaman, istedikleri
bilgiye sahip olacaklarına inanırlar.
Ahmet Bab: Ahmed Yesevî dö-
neminde yaşamış, ondan ders almış,
Yesevî’ye mürid olmuştur. Daha son-
ra Şokay Evliya’ nın müridi ve türbe-
sinin türbedarı olmuştur. Sarısu’dan
Şolakkorgan’a gelip yerleşir ve orada
ölür. Menkabede, güzel, cesur, iyi niyet-
li, inayetli, yardımsever birisidir. Niye-
tinde samimi olanların koruyucusudur
(Jaksımbetov 2000).
Feyzulla
Bab:
Türbesi
Şolakkorgan’dadır. Tılsım yaparak ke-
ramet gösterdiğine inanılır. Tılsım/efsun
iyesidir. Türbesinde gecelendiği ve niyet
tutulduğu zaman küy öğrenilir. Kazakis-
tanlı meşhur küycüler İsa, Şubay, Elşe-
key, Akbaylar Feyzulla Bab türbesinde
geceledikten sonra aldıkları ilhamla küy
ustası ve jırşı olmuşlardır (Jaksımbetov
2000).
Evliya, bilge, küğün piri, ozan kim-
likli Korkut Ata ile mukayese ettiğimiz-
de, birbirlerine benzerlik göstermekte-
dirler. Korkut Ata, bütün Türk dünya-
sında yaygın olmasına karşılık Feyzulla
Bab, mahallî özellik gösterir. Bundan
başka pehlivanların pirinin Hz. Hamza,
kunduracılar pirinin Ahî Evran, fırıncı-
ların pirinin Somuncu baba olmaları bu
inancın Türkistan kaynaklı olduğuna
dair işaretlerdir ( Torun 1998).
Kök Tondı Ata: Ahmed Ye-
sevî döneminde Bağdat’tan geldiğine,
Türkistan’a gelirken kırk eşek yükü ki-
tap getirdiğine dair çeşitli anlatmalar
bulunmaktadır. Yesevî ile kırk gün kırk
gece sohbet ettiğine inanılmaktadır.
Sayram ve Karaganda’da mezarının ol-
duğuna inanılmaktadır.
Ahmed Yesevî’den bata/dua alan
Kök Tonlı Evliya, Ahmed Yesevî’nin sağ
kolu olarak tayin edilmiştir. Kendisi gök
renginde cübbe giydiği için bu adı almış-
tır. Ahmed Yesevî’nin izbasarı (muakki-
bi) olup himmet sahibidir.
Bişkek Bab: 8. yüzyılda, Şaştı Aziz
döneminde yaşamış olup, Hoca Ahmed
Yesevî’nin sekizinci göbekten dedesi ol-
duğuna inanılmaktadır. Abbasîler döne-
minde Türkistan’a gelen Bişkek Bab’ın
birçok hanedan döneminde ömür sür-
düğüne dair deliller gösterilmektedir.
Gösterdiği kerametler ile anılmaktadır.
İnsan vücudunda yaktığı ateş, en çok
anlatılan kerametlerden biridir. Göçe-
be Kazak halkına İslamiyet’i öğretmek
maksadıyla çalışmış, dinî bilimlerde
oldukça üst seviyede bir evliyadır. Kob-
landı, Şora Batır, Edige Batırlar Bişkek
Bab’dan himmet almış, kahramanlık
şahsiyetleri teşekkül etmiştir. Türbesi
Güney Kazakistan’da Sozak’tadır.
Bişkek Bab dinî bilimlerin ve kahra-
manlık iyesidir (Boranbay 2000: 22–33).
Türk kültürü içende köklü ve eski
bir geçmişe sahip olan baba/ata/evliya,
aziz/ gibi kavramlarla ifadesini bulan
kutsal şahsiyetler, mitik yönleri ile dik-
katimizi çekmelidir. Biz, beynelmilel
olan eski inançlarla benzerliğini kabul
etmekle birlikte, Ata/Bab/Baba/ Aziz
kültünü, Bozkır medeniyetini yaşayan
Türk milletinin, Türkistan sahasında
yaşadıkları dönemden itibaren dünyayı
kavrayışları ve yaşayış tarzlarıyla ortaya
Millî Folklor, 2007, Y›l 19, Say› 76
http://www.millifolklor.com
75
koydukları kendilerine mahsus bir ku-
rum olarak kabul etmekteyiz. Buna kü-
çük bir örnek verilmesi gerekirse, evliya
türbelerine horozun kurban edilmesini
gösterebiliriz. İrene Melikof’un bu uygu-
lamanın Türkistan kaynağını görmezden
gelerek Mazdeklik ve Yezidilik’e bağla-
ması, inanma biçiminin –belki maksatlı
olarak- başka kaynağa yönlendirilmesi
anlamında yorumlanabilir. Yezidilik’te
Şeytan’ın yeniden bedenleşme dönüşü-
mü “Melik Tâus” (Melek Tavus) haline
gelmesi ile sonuçlanmaktadır. Mazdek
inancının kutsal kitabı Avesta’da “güneş-
kuş”a muadil gösterilmesi, bütün bun-
ların Alevî inanış biçiminde Cebrail’le
benzerlik kurulması ve Cebrail’in horoz
ile sembolize edilip horozun kurban edil-
mesi ile ilgili husus Kuzey Türk grupları
arasında da görülmektedir. Gök-Tanrı
inancında, Tanrı Ülgen’e sunulan adak
kurbanın (ıdık/iyilik) sığır, koyun veya
tavuk cinsinden bir hayvanın kesilmesi
(İnan 1987: 390- 391).
Türk kültürünün
devamlılığı bakımından daha dikkat çe-
kicidir.
Sonuç olarak, kültürümüzün dina-
miklerinden olan evliyalar, hangi adla
adlandırılırsa adlandırılsın çevresinde
birleşilen; hiçbir grup, kesim, mezhep ve
tarikat farkı olmaksızın Türk toplumu-
nun hayat bulduğu manevî kaynaklar
olarak kabul edilir. Toplumsal birlikte-
liğin merkez noktalarını oluşturan bu
şahsiyetler, bir yandan İslamiyet’ten
önceki dönem manevî kabullerin sonra-
ki döneme aktarılmasının işareti iken,
bir yandan da İslami dönemin manevi
kabullerinden örnek teşkil etmeleri ba-
kımından önemlidir.
NOTLAR
1. Baba kavramı ile ilgili daha geniş bilgi için
bk: Abdurrahman Güzel, Bazı Müesseselerimiz ve
Şahsiyetler Etrafında Millî Kültür-Millî Birlik, An-
kara 1991, 21–71.
2. Abdulkadir İnan, Tarihte ve Bugün Şama-
nizm, Ankara 1972 adlı eserinde de Baksı ve Şaman
kelimelerinin yabancı kaynaklı olduğunu ifade et-
mektedir. bk., 75.
3. Abdulkadir İnan, Makaleler ve İncelemeler,
Ankara 1987; Fuad Köprülü, Türk Edebiyatında İlk
Mutasavvıflar, Ankara 1976; Abdulkadir İnan, Ta-
rihte ve Bugün Şamanizm, Ankara 1986; Umay Gü-
nay, Âşık Tarzı Şiir Geleneği ve Rüya Motifi, Ankara
1986; Velâyetname-i Hacı Bektaş Veli: Hacı Bektaş
Velinin Hayatı (hzl.: Sefer Aytekin), Ankara 1956
KAYNAKÇA
Alptekin, Ali Berat (1996), “Hoca Ahmed Ye-
sevî Hazretleri ve Yakınlarıyla ilgili Efsaneler”,
Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi-Dr. Himmet Biray
Özel Sayısı, Ankara.
Aytekin, Sefer (Hazırlayan), 1956, Velâyetna-
me-i Hacı Bektaş Veli: Hacı Bektaş Velinin Hayatı,
Ankara.
Boranbay, Jarılkasın (2000), Bişkek Bab, Çim-
kent.
Çetin, İsmet (1995), “Fahimî’nin Şiirleri”
,
Hacı Bektaş Veli, 2, Ağustos.
Çetin, İsmet (1997), “Sözlü Kaynakta Hacı
Bektaş Veli ve Haydar Sultan”
, Hacı Bektaş Veli,
Kadri Eroğan Armağanı, Ankara.
Ertöbekov, Kuralbek (1999), Baydibek Baba
men Domalak Ana, Çimkent.
Günay, Umay (1986), Âşık Tarzı Şiir Geleneği
ve Rüya Motifi, Ankara.
Güzel, Abdurrahman (1991), Bazı Müessese-
lerimiz ve Şahsiyetler Etrafında Millî Kültür-Millî
Birlik, Ankara.
İnan, Abdulkadir (1972), Tarihte ve Bugün
Şamanizm, Ankara.
İnan, Abdulkadir (1987), Makaleler ve İncele-
meler, Ankara.
Jaksımbetov, Eskermes (2000), Ezireti Kara-
tav Evliyenin Keni Edi, Çimkent.
Kalmırzaulı, Emze (1997), Teberik Dünye,
Çimkent.
Köprülü, Fuad (1976), Türk Edebiyatında ilk
Mutasavvıflar, Ankara.
Torun, Ali (1998), Türk Edebiyatında Türkçe
Fütüvvet-nâmeler, Ankara.
Dostları ilə paylaş: |