560 Türk Destanlarında Milli Değerler ve Sanat Eğitimindeki Yeri
Yalınız oğul haberin, a Dirse Han, söyle bana
Kara başım kurban olsun bugün sana (Gökyay,2000,s.12).
Hediye Vermek
Dede Korkut Destanı’ndan Kam Büre Bey Oğlu Bamsı Beyrek Boyu hikâ-
yesinde hediye verme konusu şöyle işlenmiştir;
“Bre bezirgânlar, yüce Tanrı bana bir oğul verdi. Varın Rum iline benim
oğlum için görülmedik, yahşi armağanlar getirin, benim oğlum büyüyünceye
değin, dedi. Bezirgânlar da öyle olsun hanım deyip gece gündüz yol aldılar.
Bay Büre’nin oğlu için bir deniz kulunu boz aygır aldılar. Bir ak tozlu sert
yay aldılar. Bir de altı dilimli gürz aldılar. Yol hazırlığını gördüler” (Gökyay,
2000,s.49), diyerek sevdiklerine hediye vermenin güzelliğini bize göstermek-
tedir. Ayrıca, Kanlı Koca oğlu Kanturalı boyu hikâyesinde de Kanlı Koca
evlenmek isteyen oğluna; “Oğul, kız görmek senden; mal, rızık vermek ben-
den,” (Gökyay,2000,s.134) diyerek günümüzde de devam eden bir geleneği
göstererek hediyesinin ne olacağını söylemektedir.
Sözünde Durmak (Dürüstlük)
Dede Korkut Destanı, Kam Büre Oğlu Bamsi Beyrek Boyu hikâyesinde;
Bamsı Beyrek düğün gecesi gelin odası içinde yiyip içip habersiz oturken
gece uykusunda kâfir otağa saldırır. Otuz dokuz yiğit ile Beyrek esir alınır.
Onaltı yıl geçer, Beyrek’in ölüsünü dirisini bulamazlar. Bayburt Hisarı tek-
furunun kızı esir Bamsı Beyrek’e âşık olur ve onu kaleden kaçırarak kurtarır.
Bamsı Beyrek kaleden kaçarken tekfura otuz dokuz arkadaşını şu sözlerle
emanet etmiştir;
Bre sası dinli kâfir,
Benim ağzıma söğüp durursun, dayanamadım,
Kara domuz etinden yahni yidirdin, katlanamadım,
Tanrı bana yol verdi, gider oldum, bre kâfir
Otuz dokuz yiğidimi sana emanet veririm, bre kâfir
Birini eksik bulsam, yerine on öldürürüm
Onunu eksik bulsam, yerine yüz öldürürüm, bre kâfir
Otuz dokuz yiğidim emanettir, bre kâfir
dedi, aldı yürüyüverdi…
Beyrek der: Hanım Kazan yoldaşlarımı çıkarmayınca, hisarı almayınca
murada ermem dedi.
…Soylu Oğuz beyleri arı sudan abdest aldılar, ak alınlarını yere kodular;
561
Mehmet ÖZKARTAL
iki rekât namaz kıldılar. Atlarına binip adı görklü Muhammed’e salâvat ge-
tirdiler; kından kılıç sıyırıp tekbir getirdiler, kâfire at saldılar. …Beyrek, Yi-
genek, Kazan Bey, Kara Budak. Deli Dündar, Kazan oğlu Uruz Bey toplanıp
Han Kazan önlerinde, hisara yürüyüş ettiler.
Beyrek otuz dokuz yiğidinin üzerine geldi. Onları sağ ve esen buldu. Al-
lah’a şükür eyledi. Kâfirin kilisesini yıktılar, yerine mescit yaptılar. Keşişle-
rini öldürdüler; ezanlar okuttular, yüce Tanrı adına hutbe okuttular, namaz
kıldılar (Gökyay,2000,s.91).
Terbiyeli Olmak
Türk toplumu içinde evladın terbiyeli olması anne-baba kadar toplum için-
de büyük bir değerdir. Kazan Han Oğlu Uruz’un tutsak olduğu boyu anlatan
hikâyede Oğuz toplumu içerisinde anne-babanın evlatlarına verdiği terbiye
örneği aşağıdaki manzumede açıkça dile getirilmiştir.
Oğul oğul, ay oğul,
Yağıya girip baş kesmedin;
Adam öldürüp kan dökmedin;
Ala gözlü kırk yiğidini yanına al,
Göğsü güzel kaba dağlar başına çık;
Benim savaştığımı, benim dövüştüğümü,
Benim çekiştiğimi, benim kılıçlaştığımı,
Gör, öğren, hem de bize pusu ol!
dedi. Uruz babasının sözünü kırmadı. Tuttu, geri döndü. Yerden yüce
dağlar başına yoldaşlarını alıp çıktı. O zamanda oğullar ataya karşı gelmez,
oğul ata sözünü iki eylemezdi. İki eylese o oğulu kabul etmezlerdi (Gök-
yay,2000,s.102).
Anne / Baba Sevgisi
Dede Korkut hikâyelerinde anneye çok önem verilmiştir. Anneye verilen
bu önem, onun doğurganlığından, erkekler kadar cesur ve yiğit yetiştirmesin-
den, ailesi tarafından verilen terbiyeden ileri gelmektedir. Salur Kazan’ın evi-
nin yağmalandığı hikâyede, Kazan Han için annesinin kurtarılması, eşi Burla
Hatun’un tutsak kalmasından daha büyük önem taşımaktadır. Salur Kazan’ın,
Şökli Melik’e söylediği şu sözler, anneye ne denli büyük bir değer ve önem
verildiğini ortaya koymaktadır.
Kazan der: Karacuk Çoban, anamı kâfirden dileyeyim, at ayağı altında
kalmasın, dedi. At ayağı külük, ozan dili çevük olur. Kazan kâfire çağırıp
soylamış, görelim hanım ne soylamış:
562 Türk Destanlarında Milli Değerler ve Sanat Eğitimindeki Yeri
Bre Şökli Melik,
Dünlüğü altın ban otağlarımı götürmüşsün,
Sana gölge olsun
Ağır hazinemi bol akçamı götürmüşsün,
Sana harçlık olsun
Kırk ince belli kızla Burla Hatun’u götürmüşsün,
Sana tutsak olsun
Kırk yiğitle oğlum Uruz’u götürmüşsün,
Kulun olsun
Tavla tavla şahbaz atlarımı götürmüşsün,
Sana binit olsun
Katar katar develerimi götürmüşsün,
Sana yüklet olsun
Yaşlı anamı götürmüşsün, bre kâfir,
Anamı ver bana,
Savaşmadan, vuruşmadan bırakıp geri döneyim,
Belli bil! (Gökyay,2000,s.38)
Namuslu Olmak
Dede Korkut hikâyelerinin Oğuz dönemi kültüründeki geleneksel davranış
biçimi ışığında önem taşıyan noktalardan biri de namus kavramıdır. Banıçi-
çek’in 16 yıl boyunca kocası Bamsı Beyrek’i beklemesi, Burla Hatun’a oğlu
Uruz’un ölüm pahasına da olsa babasının namusunu kirletmemesini istemesi,
eşler ve aile arasındaki büyük bir güven ve namus kavramını ortaya koymak-
tadır.
Boyu uzun Burla Hatun… Kırk ince belli kızın içine girdi, öğüt verdi. Der:
“Hanginize yapışırlarsa Kazan’ın hatunu hanginizdir diye, kırk yerden ses
veresiniz” dedi.
Şökli Melik’ten adam geldi. “Kazan Bey’in hatunu hangisidir” dedi. Kırk
yerden ses geldi, hangisidir bilmediler.
Kâfire haber verdiler, “birine yapıştık, kırk yerden ses geldi, bilmedik han-
gisidir” dediler… Kazan’ın hatunudur, çekin döşeğimize getirelim, kadeh
sunduralım demişler. Senin etinden oğul yiyeyim mi, yoksa pis dinli kâfirin
döşeğine gireyim mi, baban Kazan’ın namusunu lekeleteyim mi, nice deyim
oğul hey” dedi. Uruz der:
Ağzın kurusun ana,
Dilin çürüsün ana,
Dostları ilə paylaş: |