229
Bülent BAYRAM
Destanın asıl kaynağını Çuvaş alp anlatmaları oluşturmaktaysa da destan,
Çuvaş halk edebiyatının hemen hemen her türünden örnekleri işleyerek okur-
lara sunmaktadır. Destanın metinler arası bir yöntemle incelenmesi onda bir
araya getirilen şekil ve içerik olarak âdeta yeniden yaratılan halk edebiyatı
örneklerinin zenginliğini de ortaya koyacaktır. Masal, efsane, mit, atasözü ve
deyim, bilmece, halk türküsü gibi birçok tür şair tarafından işlenerek desta-
na sokulmuştur. Ancak temel kaynağın Çuvaş kahramanlarının işlendiği Alp
hikâyeleri olduğunu söylemek mümkündür.
Hivetiri de aynen Lönnrot gibi yaşadığı dönemin büyük edebî şahsiyetle-
rinden birisi değildir. Onun Ulıp destanı ile ilgilenmesi Lönnrot’un Kalevala
destanı ile ilgilenmesi gibi edebî kaygılardan daha fazla şeyler içermektedir.
Bir destanın olması millî kimliğin varlığıyla bir tutulmuş ve dağınık halde
bulunan Ulıp ile ilgili anlatmaların bir araya getirilerek nazma çekilmesi ve
millî bir destana sahip olunması arzusu daha fazla ön plana çıkmaktadır. Yu-
karıda kısa bir girişi de yapılan destanın şairin ilgisini çekmesi ve bunun-
la ilgili malzemelerin toplanması işlerine o daha erken yaşlarda başlamıştır.
Kendi notlarından anlaşıldığı kadarıyla aile ortamında da bu konu ile ilgili
anlatmalar canlı bir şekilde yaşamaya devam etmektedir. Hivetiri de Lönnrot
gibi parçaları bir araya getirmiş ve bunlar arasında kendi tasarladığı destanın
eksik olarak gördüğü parçalarını da kendi hayal dünyasından ve tarihi olay-
lardan aldığı unsurlarla tamamlamaya gayret etmiştir. Ancak şu da belirtilme-
li ki Lönnrot’un kullandığı malzemeler daha çok manzum iken Hivetiri’nin
kullandığı malzemeler mensurdur.
Ulıp Destanı’nın onlarca yıl süren çalışmaların ardından tam baskısı Çu-
vaşça olarak 1996 yılında yapılır. Destan metninin ardından kitabın sonuna
Hivetiri ve destanla ilgili açıklamaların bulunduğu bir bölüm de eklenmiştir
(Hivetiri 1996).
Ulıp Destanı şu plan üzerine kurulmuştur:
Türkü Başlangıcı destan (40 Türkü) (Yaklaşık 14.000 dize) Türkü Sonu
Destanın asıl metinleri, birbirini takip eden epizotlar şeklinde değil daha
ziyade her bölüm yeni bir olayı içerecek şekilde düzenlenmiştir. Ancak desta-
nın Türkü Başlangıcı ve Türkü Sonu kısımları ile Ulıp’ın doğumu ile başlayan
asıl konunun onun ölümü ile sonuçlanan türkü ile bitişi destanın bütünlüğünü
sağlayan önemli bir göstergedir.
Destan şair tarafından aslında destanın epizotları olarak da kabul edebile-
ceğimiz 40 parçaya ayrılmıştır. Bu sebeple destanın olay örgüsünü bu parça-
lar üzerinden kurmak mümkündür:
230 Çuvaş “Ulıp Destanı’nın Kahraman Modelı̇ Üzerı̇ne Bı̇r İnceleme
1. Birinci Türkü (Ulĭp’ın Babası Uslati): Çuvaş ülkesini koruyan bahadır-
lar Ulıp’ın babası Uslati, Şirpü ve Sikpırşa’dır. Uslati bir gün hastalanır ve
yatağa düşer. Onun hastalığını Patti Han, Supar’da işitir ve ordusuyla Çuvaş
ülkesine saldırır. Uslati hastalığını dikkate almaz ve zor durumda olan ülkesi
için düşmanla savaşmaya başlar. Ancak hastalığı ve yaşlılığının etkisiyle atın-
dan düşer. Etrafını düşmanlar çevirir (Hivetiri 1996: 8-20).
2. İkinci Türkü (Ulĭp’ın Annesi Çikeş): Uslati’nin zor durumda oluşu karısı
Çikeş’i çok üzer. Çikeş kocası için pınar başında Tanrılardan yardım ister.
Yer Anası Uslati’yi kendi yanına çeker alır. Tanrının da hidayetiyle Çikeş ha-
mile kalır ve bir erkek çocuk dünyaya getirir. Çocuğun adını Ülem koyarlar.
Çocuğun ensesi ile başucu arasındaki işareti fark edince onun farklı bir kişi
olacağını anlayan Çikeş; bunu düşmanların öğrenip ona zarar verebilecekleri
endişesiyle çocuğa başka bir ad, Ulıp adını verir (Hivetiri 1996: 21-32).
3. Üçüncü Türkü (Ulĭp’ın Çocukluğu): Ulıp’ın çocukluğunun anlatıldığı
bu bölümde Ulıp bir destan kahramanına özgü bir şekilde çabucak büyür.
Normal insanlara göre çok iri yarıdır. Tarlada saban süren insanları cebine
koyar, evine getirir ve annesine bunları gösterir. Annesi bu getirdiklerinin
hayvan değil insan olduğunu ve kendileri gibi büyük insanların bu dünyadan
çekildikten sonra bu küçük insanların onların yerine burada kalacağını söyler.
Ulıp’a onları aldığı yere götürüp bırakmasını söyler (Hivetiri 1996: 32-41).
4. Dördüncü Türkü (Ulĭp’ın Yukarıdan Gördüğü Hayrete Düşürücü Şey-
ler): Ulıp köyün tarlasında yılan yavrusuyla çarpışır ve yılan yavrusu onu
gökyüzüne fırlatır. Ulıp şifalı bitkiler sayesinde iyileşir. Ulıp annesine gök-
te iken gördüklerini anlatır. Çuvaş ülkesinde hiçbir şey iyi gitmemektedir.
Çuvaş ülkesinde azap, alay, aşağılama, akılsızca işler vb. sürüp gitmektedir.
Çuvaş padişahını umursamazlar bile. Ulıp bu olaylara çok üzülür (Hivetiri
1996: 41-52).
5. Beşinci Türkü (Çuvaşların Düşmanları): Amukay Çuvaş ülkesine gelir.
Ahıryan, İlmeykker, Esrel, Vupır, İye, Lanetli karcık ve Kirişmet halkın en
büyük düşmanlarıdır. Bunların tersine Kuykırış (Baht huşu) Çuvaşlara yar-
dım eder. Yurekke kızı padişah tahtına oturtur. O, halka kıyamet gününde bile
yardım edebilmektedir (Hivetiri 1996: 53-65).
6. Altıncı Türkü (Çuvaşların Yeni Yere Göçüşü): Halk, Ülenke Han’ın em-
riyle yeni yere göçer. Bu uzun ve zorlu bir yoldur. Dünya kapısından başlayıp
Sır tepesinin eteğine ulaşırlar. Nerede yaşanılacağını yayla okun ucu göster-
mektedir. Bu göçe katılan halk içinde boyların adları Viryel, Nuhrat Pılhar ve
Nura Pılhar’dır (Hivetiri 1996: 66-77).